Gönderen Konu: Hayırlı Evlat  (Okunma sayısı 78 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2149
Hayırlı Evlat
« : Temmuz 05, 2022, 09:17:01 ÖS »
Hayırlı Evlat

Üç kuşak aynı evde yaşıyor. Anneanneleri evin bereketi. Anne baba evin direği, çocuklar ise neşesi. Gelen giden eksik olmaz evlerinden. Her bayram el öpmeye gelenlerle dolup taşar salon. Halalar teyzeler, amcalar dayılar… Sofraya kimse yalnız oturmaz bu evde. Çok şükür aile bağları kuvvetlidir.

Dedeleri rahmetli olunca zar zor ikna etmişlerdi anneanneyi. Toprağımdan nasıl koparım, diye gözyaşlarına gark olmuştu kadıncağız. Ama bir başına köy yerinde de kalamazdı ki… İstanbul nere, Erzurum nere… Ha deyince gidemezsin, on sekiz saatlik yol. Bunun karı var, kışı var. Hasta olsa kim bir çorba kaynatacak, sarıp sarmalayıp hastane yollarına düşecek. Selim ile eşi Nazife, küçük kızlarını babaannede bırakıp gittiler cenazeye. Babalarını köyün mezarlığına sırladılar. Nazife çok severdi babasını. Hele bir de oğlan torun verince kucağına, babası beşibiryerde taktıydı kızına. Dört kardeşlerdi Nazifeler. Ahmet en büyüğü, peşine iki kız sonra tekne kazıntısı bir oğlan daha, Halil. Halil Almanya’da işçi. Cenazeye yetişemedi, ha deyince uçak bileti bulmak kolay değil. İstanbul’a anamı görmeye gelirim, dedi telefonda ablasına. Nazife ve eşi Selim birkaç hafta eğleştiler köyde. Selim adı sanı gibi halim selim biri. Kıdemli damat. O da pek severdi kayınpederini. Taziyeye gelen giden oldu. Çay içip eski günleri yâd ettiler. Babalarının ruhuna Fatihalar gönderdiler. Nazife’yle eşi önce evi barkı topladı. Ahmet her işe önayak oldu. Kapı pencere onarıldı. Yaza kadar gelen giden olmaz. Karda kışta çatı akmasın, eve börtü böcek dadanmasın diye bir temiz elden geçirdiler. Köyün aşağısında bir bağ vardı, babasının el emeği göz nuru. Hayvancılığı bırakalı çok olmuştu Kemal Bey ama yine de bir inekleri vardı sabah taze sütünü içtikleri.

Köydeki malı mülkü fukaraya dağıttılar. Evi barkı kapatmadılar, ne de olsa yazdan yaza gidilir, dağ havası alınır, dediler. Abdilerin küçük oğluna bağı bıraktılar. Yeni evlenmişti, hanımı da gebeydi. “Bebek bereketiyle geldi.” diye sevincinden yerinde duramamıştı Hasan. Karısı da Nazife’nin elini öpmeye yeltenmişti. Olur mu öyle şey demişti kadın. Babamızın hayrına üründen fakir fukaranın da hakkını ayırın, başka da bir şey istemeyiz. Çoban İbrahim’e bir inek düştü Kemal Bey’in terekesinden. Ömrü boyunca köylülerin malını güden çobanın ilk defa bir ineği oluyordu şimdi, nasıl sevinmiş, nasıl da mutlu olmuştu.

İşleri hâle yola koyunca annelerini de alıp şehre döndüler. Ahmet genç yaşta eşini kaybetmişti, bir daha da evlenmemişti, yalnız yaşıyordu. Annesini yanına almak istedi ama Nazife bırakmadı. Nazife ilk iş büyük kızın odasını annesi için elden geçirdi. Kızı bir yıl önce gelin olmuş, odası boş kalmıştı. Oğlu zaten şehir dışında okuyordu, küçük kızı da anneannenin hemen yanındaki odada kalacaktı. Çok şükür evleri genişti ama daha önemlisi gönlü genişti bu insanların. İki kişi çıkmışlardı yola. Sonra oğulları hemen peşine kızları dünyaya gelmişti. Yıllar sonra küçük kızları da katıldı aralarına, derken beş kişilik koca bir aile oluverdiler. Şimdi de anneciği yanlarındaydı işte. Hem ona can yoldaşı olurdu. Yakında Nazife de torun sahibi olacaktı, günden güne şenlenecekti ev. O vakit dört kuşak aynı sofraya oturacaklardı. O günlerin hayali bile mutluluk veriyordu.

Günler haftalara eklendi, aylar bir bir geçip gitti. İhtiyar kadın zar zor alışmıştı şehir hayatına. Çarşı pazardaki meyve sebzeyi beğenmiyor; trafikten, gürültüden illallah getiriyordu. Arada parka çıkıyor, köşedeki kavağı köyün girişindekine benzetiyor, pikniğe filan gittiklerinde dağlara, ovalara içli içli bakıyordu. Nazife üzülüyordu annesinin hâline. Onu anlamaya çalışıyordu. Kolay mıydı bu yaşından sonra köklerini koparıp şehre göçmek. Ev halkını sıkı sıkı tembihliyor, ihtiyar kadının suyuna gitmelerini öğütlüyordu. Küçük kızları anlam veremiyordu bu işe. Evleri ne güzel site içindeydi, her yer tertemiz pırıl pırıldı. Köydeki gibi iş güç yoktu. Ne örümcekler, ne karıncalar… Akrep bile görmüştü evvelki yaz köy evinin bahçesinde, ne çok korkmuştu. Hem burada sabah akşam sıcak su akardı musluktan, öyle yıkanmak için saatlerce suyun ısınmasını beklemezdi kimse. İnsan doğup büyüdüğü yeri kolay kolay unutamaz, diyordu annesi. Ama bura daha güzel, diyordu küçük. Gönül nereyi severse orası güzeldir, diye noktayı koyuyordu Nazife. Yine de güzeldi anneanne dizinde masallar dinlemek, onun o sabun kokan entarisine yüzünü gömüp akşam salonda kestirmek.

Annesi sık sık ablasına gidiyordu. O da anneannesiyle evde vakit geçiriyordu. Hamileydi ablası. Yakında teyze olacaktı. Yine doktora gitmişlerdi. Bu defa çok heyecanlıydı küçük. Bebeğin cinsiyetini öğreneceklermiş. Akşama annesiyle ablası çıkıp geldiler. Küçük, ablasının eteklerine yapıştı. Kız, değil mi, lütfen kız de. Ablası cevap vermedi, babam da gelsin, ancak o zaman öğrenirsin küçük hanım. Ailece akşam yemeğine oturuldu. Damat bey nöbetteymiş, ablası bugün onlarda kalacakmış, pek sevindi bu habere küçük. Yemekler yendi, çaylar içildi, sıra mutlu habere geldi. Aileye kız bebek geliyor. Selim, kızını alnından öptü, küçük kendine arkadaş geliyor diye havalara uçtu. Sıra anneannedeydi. Bir hayır duasını almayı beklediler. Erkek olaydı iyiydi ya, buna da şükür diyebildi. İkinciye artık. Buz gibi bir hava esir aldı evi. Ablası neredeyse ağlayacaktı. Nazife kızının elini tuttu, sıkı sıkı tuttu. Selim, hay Allah tatlı almıştım gelirken, hanım koy da ağzımız tatlansın, diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı.

İhtiyar kadın seccadesini alıp odasına geçti, Selim, Nazife ve iki kızı baş başa kaldı. Küçük, olanlara anlam verememişti. Ben doğunca da kızım diye üzüldü mü anneannem, diyebildi sadece. Olur mu öyle şey, dedi Nazife. Anneannen hepinizi çok sever. Ama ablamın bebeği oğlan değil diye sevinmedi bak. Büyük kız da fena içerlemişti. Bırak anne Allah aşkına, anneannemin yaptığı da iş mi, hangi devirde yaşıyoruz, diye sitem etti.

Nazife evlatlarını başına topladı. İster misiniz, dedi, size köydeki çocukluğumdan bir anımı anlatayım. Dinleyin bir, ondan sonra yargılayın anneannenizi. Ben henüz on bir on iki yaşlarındaydım. Bizim bağın suyunu kesmişler. Babam da ağabeyimle birlikte kanalı tekrar açmış. Onlar kestikçe bizimkiler yüksünmemiş, suyolunu bağa vermiş. Karşı taraf iyice öfkelenmiş buna, kahvede dedenin üstüne yürümüşler. Dedeniz bir evin bir oğlu, sırtını kime dayasın. Güçsüz bulmuşlar onu. Korkutmak istemişler. Ama dedeniz oralı olmamış. O gece evimize baskın verdiler. Şimdiki gibi telefon yok, ha deyince jandarmayı arayamazsın. Babam beylik tabancasına dayandı, ağabeyim av tüfeğini geçirdi omzuna. Karşı tarafı görseniz, yedi sülale çevirmişler evi. Hasan dayınız da sapanını almış o küçük aklıyla. Biz kadınlar korkudan titriyoruz. İşte o zaman anladım anneanneniz teyzenizi doğurduğunda ebe, kız deyince yüzünü neden buruşturmuştu. Köy yerinde erkek sadece evlat demek değildi ki bir kadın için. Annemiz kız doğurduğu için neden üzülmüştü, işte o baskında anladım bunu.

Bereket versin muhtar sezmiş akşamdan karşı tarafın rahat durmayacağını, erkenden jandarmaya haber uçurmuş, onlar davranmadan jandarma geldi. Komutan fena kızdı, bu köyde kimse sahipsiz değil, deyip kükredi. Gözlerimde yaş, nasıl kapandım komutanın ayaklarına. Birkaç hafta asker gezinip durdu köyde. Ne olur ne olmaz diye. Karşı taraf da baktı ki bu işin başka oluru yok, muhtarın evinde görüşmeye çağırdı. Dedeniz, Allah’ın suyu demiş, bizim bağa da yeter sizin bağa da. Önce su bizim tarladan çıkıyor, o hâlde bizimdir, diye inat etmiş karşısındaki adam ama asker de oradaymış, çekinmiş hâliyle, sonuçta iş tatlıya bağlanmış. Tabii gel sen bize sor. Günler nasıl geçti, her gece nasıl nöbetleşe uyuduk. Kaç gece kâbuslarla nasıl feryat figan uyandık. Şimdi çok şükür jandarması, polisi, askeri göz açtırmıyor zalime. Fakat anneanneniz bütün o korkuları yaşadı. Belki de istediği, görenlerin yüreğine korku salan, zalime fırsat vermeyen yağız oğlanlar getirmekti dünyaya. Evini ocağını böyle koruyabileceğine inanıyordu.

Küçüğün gözleri yaşardı. Boynuna sarıldı annesinin, sandı ki o on iki yaşındaki çocuğa sarılıyordu. Abla da sakinleşmişti. Baba söze karıştı bu defa. İnsanlar neler yaşamış, ne zalimlikler görmüş. Bizim köyde de yaşanmış benzer hikâyeler. Rabbim evladın hayırlısını versin, kız olsun erkek olsun ne fark eder. Sağlıklı olsun da. Vatana millete hayırlı, anne babaya vefalı evlat olsun da… Sizin gibi, dedi büyük kızları. İnşallah ben de sizler gibi yetiştirebilirim çocuğumu.

Anneanne namazını bitirmişti, salona döndü, az önce söylediklerinden mahcup elinde sıkı sıkıya tuttuğu patiği torununa uzattı. Sen bana bakma kızım, dedi. Daha gözüm görür, elim tutarken sevgili yavrun için örmüştüm bu patikleri. Senin gibi yüzü de huyu da güzel bir kızın olacak, bundan hayırlı haber mi olur. Torunu anneannesine sıkıca sarıldı. Her şey tatlıya bağlanmıştı. Yine kalabalık ve mutlu bir aileydiler şimdi.

Zeynep Demir

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

2024 - Ammar Acarlıoğlu - İlahi Ninniler 320 Kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:32:56 ÖS]


İbrahim Sadri - Dil-i Yunus 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:46 ÖS]


2024 - Hikmet Ayyıldızlı - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:14:11 ÖS]


İslam ve İnsan Hakları Gönderen: anadolu
[Dün, 08:37:24 ÖÖ]


İnsanlık Efendimiz'e (SAV) Şükran Borçludur Gönderen: anadolu
[Dün, 08:33:23 ÖÖ]


Kur'an ve İnsan Gönderen: anadolu
[Dün, 08:26:11 ÖÖ]


Mü’minler Ancak Kardeştirler Gönderen: anadolu
[Dün, 08:19:10 ÖÖ]


İslamda Tevekkül Ve Önemi Gönderen: anadolu
[Dün, 08:13:30 ÖÖ]


İtikadımızı ve Zihniyetimizi Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Lüks ve İsraf Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:41:08 ÖÖ]


Allah’ım, Duyduğum ve Sakındığım Ağrıdan Sana Sığınırım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:30:03 ÖÖ]


İslâm Dininin Ana Kaynakları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:21:33 ÖÖ]


İnsan ve İman 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:10:43 ÖÖ]


Büyük Cihangir Sultan Mehmed Han Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:02 ÖÖ]


Hz Peygamber Ve Samimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:50:17 ÖS]


Hz Peygamber Ve İnsan Onuru Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:45:36 ÖS]


İslamda Paylaşım Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:40:40 ÖS]


Kimsesizlerin Kimsesi Olmak Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:35:29 ÖS]


Allah Ve Peygamber Sevgisi Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 02, 2024, 03:26:03 ÖS]


2024 - İsmail Metin - Yunus Emre İlahileri - Ney Solo Albüm 192 Kbps Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 02, 2024, 03:17:11 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41