Gönderen Konu: ASHABIN CÖMERTLİĞİ  (Okunma sayısı 708 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ASHABIN CÖMERTLİĞİ
« : Mayıs 15, 2017, 12:35:17 ÖS »
ASHABIN CÖMERTLİĞİ

İsâr, kendisi muhtaç olduğu halde başkasını kendine tercih etmek ve önce onun ihtiyacını yerine getirmektir. Kendisi muhtaç olduğu halde başkasına vermesi, şüphesiz daha mühimdir.

Hz. Peygamber’in (s.a.v) ahlâkı hep bu idi. Onun yüksek terbiyesinde yetişen sahâbe-i kiram içinde bu ahlâka sahip pek çok kimse vardı. Hak Teâlâ,

“Onlar kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarını kendilerine tercih ederler”1 âyetiyle onların bu üstün halini övmüştür.

Hz. Âişe (r.ah), “Habib-i Kibriya Efendimiz (s.a.v) dünyadan irtihal edinceye kadar üç gün birbiri peşine karnını doyurmamıştır. Dilesek doyurabilirdik, fakat başkalarını kendi üzerimize tercih ederdik” demiştir.2

Kendi ihtiyaçları varken, başkalarını tercih etmek hepsinin örneği, Hz. Peygamber’dir. Bir defasında bir arkadaşı ile bir misvak ağacından iki misvak yaptı. Misvakların biri eğri, diğeri düz ve doğru idi. Resûl-i Ekrem (s.a.v), misvakın güzel ve doğru olanını arkadaşına ve eğri olanı da kendisine ayırdı. Arkadaşı,

“Bu güzel misvak, size yakışır yâ Resûlallah” deyince Resûl-i Ekrem (s.a.v),

“Bir saat de olsa, bir kimse ile arkadaşlık edene, arkadaşlık hakkına riayet edip etmediği sorulur” buyurdu ve arkadaşlık hakkının îsâr ile yani arkadaşını kendi üzerine tercih etmekle ödeneceğini anlatmış oldu.3

Yine Resûlullah (s.a.v), yıkanmak üzere Huzeyfe ile beraber kuyuya gittiler. Huzeyfe, Resûl-i Ekrem’in elbisesi ile onu örtüyor, görünmekten koruyordu. Sıra Huzeyfe’ye gelince, Hz. Peygamber de aynı şekilde Huzeyfe’ye perde tutmak istedi. Huzeyfe buna itiraz edince, Resûlullah (s.a.v),

“İki arkadaşın, Allah katında en sevimlisi, arkadaşına karşı daha müşfik davranandır” buyurdu.4

Onlar, kendileri aç ve muhtaçken diğer mümin kardeşlerini tercih ediyor, ellerine geçeni önce onlara veriyorlardı. Bizzat çalışarak kazansalar da ellerine geçen nimetin kendilerine ait olduğunu hiç düşünmüyorlardı.

Her şeyin Allah Teâlâ’nın mülkü olduğunu yakînen biliyor ve kendilerini ancak bu mülkü yerine ve ihtiyaç içindekine ulaştırmakla görevli görüyorlardı. Ellerine geçen bir nimet için, “Ona en lâyık olan benim nefsimdir” demiyor; onun, mümin kardeşlerine verilmesinin Allah için daha uygun olduğunu düşünüyorlardı.

Onlar her durumda Allah Teâlâ’nın rızâsını arıyor, buna özellikle zor ve sıkıntılı anlarda dikkat ediyorlardı. Hz. Peygamberin (s.a.v) buyurduğu gibi:

“Sadakanın en faziletlisi, en dar ve zor anlarda insanın karnı aç, kendi muhtaç iken başkasına verdiği sadakadır. “5

Abdullah b. Ömer (r.a) şöyle der:

“Öyle zamanlar yaşadık ki aramızdan hiçbiri, müslüman kardeşinden daha çok altın ve gümüşe sahip olmayı düşünmedi…”6

Bu söz bize, ashabın cömertlik ve kardeşini kendine tercih konusunda nasıl davrandığını göstermektedir.

Şimdi, bu yüksek ahlâka ulaşmış gerçek şeref, iffet, edep ve hürriyet sahibi müminlerin örnek ahlâklarından birkaç numune görelim:

Abdullah b. Abbas (r.a), anlatıyor: Resûlullah (s.a.v), Benî Nadr ganimetlerini elde edince, ensara,

“Siz kendi isteğinizle, muhacir kardeşlerinizle mallarınızı ve evlerinizi bölüştünüz. Bu ganimette de onlara ortak oldunuz. Eğer isterseniz mal ve evleriniz size kalsın, bu ganimetten size bir şey vermeyelim, hepsini muhacirlere dağıtalım”buyurdu. Bunun üzerine ensar,

“Hayır, biz mallarımızı ve evlerimizi onlarla bölüştük; bu devam etsin. Ayrıca bizler, bu ganimetteki payımızdan da vazgeçip hepsini onlara veriyoruz” dediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ,

“Onlar kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarını nefislerine tercih ederler”7 âyet-i kerîmesini indirdi.”8

Abdullah b. Ömer şöyle anlatıyor: “Resûl-i Ekrem’in (s.a.v) ashabından birine bir koyun kellesi takdim edildi. O zat, “Falanca benden daha açtır, kelleyi ona verin” dedi. Öteki zat da aynı şekilde söyledi. Böylece kelle yedi kişiyi dolaştıktan sonra, tekrar önceki adama geldi. Çünkü aç olanı o idi.”9

Huzeyfe şöyle anlatıyor: Yermük Savaşı’nda yaralılar arasında kalan amcazademi aramak üzere çıktım. Yanımda bir miktar suyum vardı. Amcazademi buldum. Su isteyip istemediğini sordum. İsterim, dedi. Tam suyu vereceğim sırada öteden biri,

“Âh su!” diye inledi. Amcazadem ona gitmemi ve suyu götürmemi işaret etti. Gittim baktım ki Hişâm b. Âs. Tam ona su vereceğim sırada öteden biri, “Âh su!” diye inledi. Hişâm da beni ona gönderdi. Ona gidinceye kadar o öldü. Hişâm’a döndüm, o da ölmüştü. Amcazademe geldiğimde o da vefat etmişti. Velhasıl su elimde kalmıştı. Allah hepsine rahmet etsin.10

Enes b. Mâlik (r.a) naklediyor:

“Abdurrahman b. Avf, Medine’ye hicret ettiği zaman Resûlullah (s.a.v) onu Sa’d b. Rebî ile kardeş yaptı. Sa’d b. Rebî, Abdurrahman b. Avf’a,

“Malımı ikiye bölüp yarısını sana vereceğim. Bir de benim iki hanımım var; bunlardan hangisini istersen onu boşayayım, iddeti bitince onunla evlen!” diye teklifte bulundu. Abdurrahman b. Avf da,

“Kardeşim! Allah Teâlâ senin ehline ve malına bereket versin. Sen bana çarşının yolunu göster” dedi ve ticaretle meşgul oldu.11

Hz. Enes (r.a) anlatıyor:

“Muhacirler Medine’ye geldikleri vakit ellerinde hiçbir şey yoktu. Ensar ise arazi ve akar sahibi kimselerdi. Her yıl mallarını, ürünlerinin yarısını onlara vermek, bunlar da çalışma ve bakım işlerini üzerlerine almak şartıyla anlaştılar. Enes’in annesi kendine ait olan bir hurmalığı Resûlullah’a (s.a.v) verdi. Resûl-i Ekrem (s.a.v) Hayberliler’le savaşıp orayı fethettikten sonra muhacirler, bağlarını ensara iade ettiler. Hz. Peygamber de (s.a.v) zikri geçen hurmalığı Enes’in annesine iade etti.”12

Yine Hz. Enes (r.a) anlatıyor:

“Hz. Resûlullah (s.a.v) Medine’ye teşrif ettiğinde, ensar ile muhacirleri kardeş yaptı. Bir zaman sonra muhacirler Hz. Peygamber’e (s.a.v) gelerek,

‘Yâ Resûlallah! Biz bu ensar gibi fazla malından bolca dağıtan, az malını da eşitçe paylaşan bir topluluk görmedik. Bizi hiçbir yükün altına sokmuyorlar, elde ettikleri meyve ve geliri ise bizimle ortak paylaşıyorlar. Bu durumda bütün sevabı onların alıp bize bir şey kalmamasından korkuyoruz’ dediler.

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v),

‘Hayır, korkmayın. Siz onlara hayırdua ve güzelce teşekkür ettiğiniz sürece siz de sevap alırsınız.’ buyurdu. “13

Ebü’l-Hasan Antakî anlatıyor: “Bir defa otuz küsur kişi etrafında toplandı. Kendileri Rey şehrinin civarında bir köyde bulunuyordu. Bunların sayılı çörekleri vardı, hepsine yetmezdi. Onları parçaladı, ışıkları söndürdü ve yemeğe oturdular. Sofra kalktığı vakit ekmeklerin olduğu gibi sofrada durduklarını ve birbirlerini tercih ederek kimsenin yemediğini gördüler.”14

---------------------------------------------------------

1 Haşr 59/9.

2 Gazâlî, İhya, 3/1804.

3 Gazâlî, ihya, 2/960.

4 Gazâlî, ihya, 2/961.

5 Ebû Davud, Vitir, 12 (nr. 1449); Nesâî, Zekât, 49 (nr. 2525).

6 Heysemî, ez-Zevâid, 10/285; Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 3/80.

7 Haşr 59/9.

8 Kurtubî, el-Câmi li-Ahkâmi’l-Kur’ân, 9/25; Begavî, Meâlimü’t-Tenzît, 8/77.

9 Kurtubî, el-Câmi li-Ahkâmi’l-Kur’ân, 9/24; Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 2/239; Gazâlî, İhya, 2/960; Kimyâ-yı Saadet, s. 281.

10 Kurtubî, el-Câmi li-Ahkâmi’l-Kur’ân, 9/27; Sühreverdî, Avârifü’l-Maârif, s. 249; Gazâlî, ihya, 3/1806; Kimyâ-yı Saadet, s. 501; Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 3/446.

11 Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr, 3; Tirmizî, Birr, 22; Nesâî, Büyü, 97; Sühreverdî, Avârifü’l-Maârif, s. 252; Gazâlî, İhya, 2/960; Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 7/182.

12 Buhârî, Hibe, 35; Müslim, Cihâd, 24 (nr. 70), Kurtubî, el-Câmi el-Ahkâmü-Kur’ân, 9/25.

13 Tirmizî, Kıyamet, 44; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/200.

14 Kurtubî, el-Câmi li-Ahkâmi’l-Kur’ân, 9/27; Gazâlî, ihya, 3/1805; Kimyâ-yı Saadet, s. 501; Sühreverdî, Avârifü’l-Maârif, s. 249.

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41