Gönderen Konu: Hane’i Saadette Bir Hanımefendi – HZ AİŞE  (Okunma sayısı 76 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5794
Hane’i Saadette Bir Hanımefendi – HZ AİŞE
« : Eylül 02, 2023, 08:21:01 ÖÖ »


Hane’i Saadette Bir Hanımefendi – HZ AİŞE

Bilindiği üzere Peygamber Efendimizin eşleri İslami gelenekte “ezvac-ı tahirat” olarak tavsif edilmiştir. “Peygamber, müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların anneleridir…” (Ahzâb 33/6) ayetiyle birlikte her biri diğerinden kıymetli bu validelerimiz, Kur’an’da “müminlerin anneleri” şeklinde tanımlanmıştır. Her birini kendilerine mahsus faziletleriyle bildiğimiz değerli validelerimiz sayesinde Allah’ın müminler için üsve-i hasene (Ahzâb 33/21) kıldığı Resûlullah’ı tanımamız mümkün olmuştur. Bu itibarla Hz. Peygamber ile aynı ortamı paylaşıp aynı havayı soluyan muhterem eşleri Müslümanlar için apayrı bir yere sahiptirler.

Müminlerin anneleri arasında öyle bir sima da vardır ki bazı nitelikleri açısından diğerlerinden daha özel bir konumdadır. Bu bağlamda kaynaklara göre “ümmü’l-müminîn/müminlerin annesi” tabiri söz konusu edildiğinde akla ilk gelen isim Hz. Aişe olmuştur. Resul-i Ekrem, hastalığının şiddetlenerek devam ettiği süreci de içeren hayatının son demlerini Hz. Aişe validemizin yanında geçirmiş ve son nefesini onun kollarında vermiştir.

Hz. Aişe, evlendikten sonra Peygamberimizin hayatının her karesinde yer almış ve “habibetü resûlillah/Allah Resulü’nün sevgili eşi” şeklinde tarif edilmiştir. Onun Hz. Peygamber ile olan ailevi ilişkisi, asırlar ötesinden her dönem için sapasağlam ve güncel mesajlar barındırmaktadır. Ailevi münasebetler açısından örnek teşkil edecek olan hücre-i saadetin bazı hâllerini paylaşması, Müslümanlar nezdinde özellikle Hz. Aişe validemizin değerini daha da artırmaktadır. O, Allah Resulü’nün ev hâllerini bazen detayıyla bazen de kısa bilgilendirmelerle aktarmıştır. Bu bağlamda “Hz. Peygamber evde ne yapardı?” şeklindeki soruyu şöyle cevaplamıştır: “Ailesinin işlerini görür, ezanı duyunca (namaz için) çıkardı.” (Buhari, Nafakât, 8) Ayrıca ev ahalisine karşı Resul-i Ekrem’in tutumunu şöyle özetlemiştir: “Allah Resulü, yaşadığı müddetçe eşine veya hizmetini gören birine, bırakın bir fiske vurmayı, onlara kötü bir söz dahi söylemedi; asla onları rencide etmedi.” (Ebu Davud, Edeb, 4)

Peygamberimiz, kendisine seslenirken bazen “Aişem/Ayşem” anlamına gelen “Ey Âiş (Âyiş)!” (Buhari, Fezâilü’s-Sahâbe, 30) bazen de sevgi ifadesi için kullanılan tasğîr kalıbıyla “Ayşecik” manasında “Uveyş!” (İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, 68/181) şeklinde hitap ederek değerli eşine muhabbetini izhar etmiştir. Utandığında yanaklarının kızarması sebebiyle Peygamber Efendimizin verdiği “Hümeyra/Pembe Yanaklı” (Hâkim, el-Müstedrek, 3/129) lakabıyla da duyageldiğimiz Hz. Aişe validemiz, vahiy sürecinin bir kısmında Allah Resulü’nün hemen yanı başında bulunması hasebiyle birçok ayetin nüzulüne tanıklık etmiştir. Öyle ki hücre-i saadette gerçekleşen vahye şahit olmasını şu şekilde dile getirmektedir: “Resulullah bana ‘Şüphesiz ki Cibril sana selam söylüyor!’ dediğinde ‘Allah’ın selamı ve rahmeti onun üzerine olsun!’ karşılığını verdim.” (İbn Sa‘d, et-Tabakât, 10/68)

Onun ilmî merakı ve dikkatli yapısı bazı ayetlerin inmesine bile sebep olmuş, bu vesileyle İslam ümmetinin birçok konuda yaşayacakları muhtemel zorluklar kolaylaşmıştır. Bu itibarla gerek ayetlerin izahlarını gerekse Allah’ın elçisinin kutlu sözlerini anlayabilmek için bu bilge validemizin görüşleri ve yorumları Müslümanlar için oldukça kıymetli addedilmiştir. Örneğin dönemin Medine’sinde hatta ülkemizin bazı yerlerinde günümüzde de görülen “İki bayram arasında düğün yapılmaz. Bu uğursuzluktur.” şeklindeki batıl inancı, “Allah Resulü benimle şevval ayında nikâhlandı ve yine şevval ayında düğün yaptı. Söyler misiniz? Bizim evliliğimizden daha hayırlı bir evlilik mi var?” (Müslim, Nikâh, 73) demek suretiyle tashih etmiştir.

Hz. Peygamber nezdinde çok özel bir yeri bulunan Hz. Aişe annemiz, sahip olduğu birçok ayrıcalıkların sağladığı avantajla Peygamberimizin her hâlini gözlemlemiştir. Bu çerçevede en güzel örneğimiz ve kılavuzumuz olan Hz. Peygamber’in ahlakını anlatmasını kendisinden isteyen bir kimseye “Onun ahlakı Kur’an’dır.” diyerek "’Gerçekten sen çok yüce bir ahlak üzeresin!’ (Kalem, 68/52) ayetini sen okumuyor musun?” ifadesinde bulunmuştur (Müslim, Müsâfirîn, 139). Anlaşılmamış ya da başkası tarafından sorulamamış bazı konuları Resul-i Ekrem’in sağlığında ona sorarak teferruatıyla öğrenip Müslümanlarla paylaşan Hz. Aişe, Resulullah’tan rivayet ettiği çok sayıda hadis-i şerif ile İslam ümmetine kusursuz bir rehberlik ve öğretmenlik yapmıştır. Allah Resulü’nün şu ifadesi de Müslüman toplum için Hz. Aişe validemizin değerini açıkça göstermektedir: “Dininizin yarısını Hümeyra’dan alın!” (Şevkânî, el-Fevâidü’l-mecmûa, 1/399) Bu bağlamda ashab-ı kiramın önde gelen isimleri başta olmak üzere birçok sahabenin, Hz. Peygamber’in vefatının ardından, anlayamadıkları bir hadis-i şerif söz konusu olduğunda ya da içinden çıkılmaz bir mesele ile karşılaştıklarında ilk başvuru kaynakları Hz. Aişe olmuştur.

Gece namazlarına düşkünlüğü ve gündüzleri oruçlu olmasıyla bilinen Hümeyra annemizin mütevazı, vakur ve cömert bir yapısı vardı. Allah Resulü’nden duyduğu ve tezahürünü gördüğü “Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (İmam Malik, Hüsnü’l-Hulk, 8) buyruğuna yaraşır güzel hasletlere sahipti. Yetim ve kimsesiz çocuklarla yakından ilgilenir ya da onları himayesine alır, eğitimini üstlenir; vakti geldiğinde de evlendirirdi. Bu çerçevede altmıştan fazla köle ve cariyeyi hürriyetine kavuşturduğu, bu kimselerin bazılarının ilimle meşgul olduğu ve döneminin alimleri arasında sayıldıkları nakledilmektedir. (Mustafa Fayda, “Âişe”, DİA, 2/202)

Hz. Aişe validemiz naklettiği rivayetlere sebep olan hadiseyi muhakkak belirtip delalet ettiği mevzulara açıklık getirirdi. Bununla da kalmaz rivayetleri Kur’an’a arz ederek İslam’ın ruhuna aykırı bir unsur içerip içermemesi açısından değerlendirmeye tabi tutardı. Yine Allah Resulü’nden rivayette bulunan sahabilerin kim olduğuna bakmaksızın yanlış ve eksikleri varsa düzeltme yoluna gider, rivayette yaptıkları hataları “Yanıldı.”, “Unuttu.”, “Baş tarafını değil, sonunu nakletti.”gibi ifadelerle tashih ederdi. Bu açıdan Hz. Aişe, eleştiri ve değerlendirme kültürünü bünyesinde barındıran İslam ilim anlayışının gelişmesinde öncü bir isimdir.

Hz. Aişe validemiz ilmî kimliğinin yanı sıra sahip olduğu güzel ve etkili hitabeti ile de dikkat çekmiştir. Nitekim meşhur tabiin alimlerden Ahnef b. Kays, Hz. Aişe’nin tesirli konuşmasına olan hayranlığını şu şekilde ifade etmektedir: “Ben bugüne kadar Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve diğer halifelerden hutbeler dinledim. Ancak Hz. Aişe’nin ağzından işittiğim konuşmadan daha beliğ ve daha güzel bir konuşmayı başkasından duymadım.” (Zehebî, Siyeru a‘lâmi’n-nübelâ, 2/191)

Hz. Aişe ile Resul-i Ekrem arasındaki ailevi bağ; sevgi, anlayış ve saygı temelliydi. Hz. Peygamber, bir arada bulunmaktan memnun olduğu, yoğun muhabbet beslediği ve bu sevgisini gösterdiği kıymetli eşiyle birlikte fırsat buldukça güzel vakit geçirmiştir. Uzun uzadıya ettikleri sohbetler, birlikte yaptıkları gece yürüyüşleri, davetlere beraber katılmaları gibi eşlerin birbirine olan muhabbetini ziyadeleştiren aktiviteler, aralarındaki aile bağının ne denli güçlü olduğunu göstermektedir. Nitekim lezzetli et yemekleri yapmasıyla şöhret bulan İranlı komşusu bir gün Hz. Peygamber için güzel bir ziyafet sofrası hazırlayıp kendisini davet etmişti. Hz. Aişe’yi göstererek onun davetli olup olmadığını sorduğunda “Hayır!” cevabını alan Resul-i Ekrem davete icabet edemeyeceğini belirtmişti. Bu karşılıklı konuşma üç kez aynı şekilde tekrarlanmıştı. Üçüncüsünde komşusu, Hz. Aişe’nin de davetli olduğunu söyleyince Hz. Peygamber davete sevgili eşiyle beraber katılmıştı (Müslim, Eşribe, 139).

Yine bir gün Hz. Aişe, Resul-i Ekrem’i neşeli görmüş ve “Benim için Allah’a dua eder misin?” ricasında bulunmuştu. Peygamber Efendimiz de ellerini semaya kaldırarak “Ya Rabbi! Aişe’nin gelmiş geçmiş, gizli açık bütün günahlarını bağışla!” demek suretiyle Hümeyra’sı için dua etmişti.

Tebessüm eden Hz. Aişe validemizin heyecanını gören Resulullah: “Duam çok mu hoşuna gitti?” diye sorunca Hz. Aişe: “Senin duan nasıl hoşuma gitmez ey Allah’ın Resulü!” diye cevap vermişti. (Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, 18/698) Eşlerin birbirleri için dua etmesi gerektiğini gösteren bu rivayet, günümüz Müslümanları tarafından üzerinde fazlaca düşünülmeyi hak etmektedir.

Gerek Kur’an’ı gerekse sünneti öğrenmemiz hususunda müteşekkir olduğumuz, sözleri ve yorumlarıyla asırlar ötesinden günümüze sapasağlam bir köprü olan, iffeti Cenab-ı Hak tarafından tescillenen Hz. Aişe validemiz 17 Ramazan 58/678 tarihinde Medine’de baki âleme göçmüştür. Ebu Hüreyre’nin kıldırdığı cenaze namazını müteakiben, bir gece vakti benzeri görülmemiş hüzünlü bir kalabalık eşliğinde Cennetü’l-Bakî’ye defnedilmek suretiyle son yolculuğuna uğurlanmıştır.

Müminlerin annesi Hz. Aişe, Resûlullah’tan naklettiği 2210 hadis-i şerif ile çok rivayette bulunan sahabiler anlamındaki “muksirun” arasında yer almıştır. Onun, Müslümanca bir tavır konusunda aktardığı rivayetlerden ikisi şu şekildedir: “Resûlullah ne kötülük yapar ne de çirkin bir söz söylerdi. Çarşı pazarda kabalık yapmazdı. Kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. O sadece, affeder ve bağışlardı.” (Buhari, Menâkıb, 23) “Allah Resulü kendisini sevindiren bir şey olduğu zaman ‘Nimeti ile salih amelleri gerçekleştiren Allah’a hamdolsun’; hoşuna gitmeyen bir şey için ise ‘Her hâl ve durumda Allah’a hamdolsun!’ derdi.” (Hâkim, el-Müstedrek, 1/499)

Doç. Dr. Yaşar Akaslan.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41