Gönderen Konu: İnsana Saygı Rahman’a Saygıdır  (Okunma sayısı 106 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5823
İnsana Saygı Rahman’a Saygıdır
« : Kasım 03, 2022, 08:36:05 ÖÖ »
İnsana Saygı Rahman’a Saygıdır
 
Allah Teâlâ Rahman’dır. Hayat kitabımız Kur’an’da hem “Rahman”, hem de “insan” sureleri var. Kur’an da Rahman’dan tüm insanlara mesajdır.

İnsan; her şeyi hikmetle, güzel, ölçülü, dengeli yaratan Allah Teâlâ’nın yeryüzündeki halifesi, şaheseri, ayetidir. Esere saygı, Rahman’a/Yaratan’a saygıdır.

Allah Teâlâ insanı “eşref-i mahlûkat”, “ahsen-i takvim”, hilafet sıfatlarıyla -sınav için emaneti yükleyerek- yeryüzüne indirmiştir.

İnsan Rabbini yeryüzünde vekâlet, temsil konumu/şerefiyle kulluk, adalet ve imar görevlerini eda edecek.

Ezelde yapılan sözleşmeye uygun bir hayat sürdürme sorumluluğundayız. Hayatımız, yolculuğumuz ya O’nun (C.C.) rızasına, hükümlerine uygun güzel bir hayat olacak veya nefsimize, şeytana, tağutlara göre zor bir hayat olacak. İlahi mesajlarıyla yolları göstermiş, akıl ve irade kuvveti verdiği insanı, tercihleriyle baş başa, özgür kılmıştır. Yolculuğu için; yol, rehber, örnek, emir ve yasaklar, kurallar koymuş, itaati de isyanı da bize bırakmıştır. Denenelim için (Mülk/2, İnsan/2).

Allah’a kul olanlar değerli, şeytana, tağuta kul olanlar değersizdir. “Mümin, Beytullah’tan daha değerlidir” (Hadis-i Şerif).

Elbette, insanın değerini, değerlendirilmesini en iyi yapan, insanı yaratandır. Ve O’nun (C.C.) katında en üstün, değerli insan muttakilerdir (Hucurat/13).

Tüm insanlara örnek olarak sunduğu Resulullah (S.A.V.) Rahman’ın halifesi olarak O’nun (C.C.) en güzel ahlâkıyla da donanmıştı. Resulünün ahlâkı, Rahman’ın (C.C.), “Kur’an ahlâkıydı” (ahlâk-ı hamide). Rahman’ın (C.C.) esmasına mazhar olarak insanları hem ahlâkıyla, hem de ilahi hukuk ile terbiye ediyor, öğretiyor, eğitiyor, arındırıyor, yetiştiriyordu.

Yeryüzü insanlar için; sınav, “hayırda yarış, batılla savaş/mücadele alanıdır” (Mülk/2, İnsan/2).

İnsan yeryüzündeki en yararlı ve en zararlı varlık olmak yeteneğindedir. Rahmet, merhamet ve adalet ilahi sıfatlardan. Bizim de bu sıfatlarla, iyi ahlâkla bezenmemiz gerekmez mi?

Merhameti, adaleti koruduğumuzda hem kullara, hem de Rahman’a saygı göstermiş oluyoruz. Aksi takdirde zulüm söz konusu olur.

Biz kelime-i tevhidimizle, namazımızla adalete, hakkaniyete, insan haklarına saygıya; zulümden, kötülüklerden de uzaklaşmaya söz vermiş oluyoruz.

İnsana doğruyu yanlışı ayırma yeteneği, seçme özgürlüğü verilmiş; doğru ve yanlış yollar da gösterilerek/bildirilerek, seçimi kendisine bırakılmıştır. Kulluk sınavı gereği.

İnsan: “Küçük bir âlem” (Hz. Ali), “evrenin gözbebeği” (Şeyh Galip), “çok kendisini ucuza sattı” (Mevlana), “eşref-i mahlûkat”, “halife”den yükselip, esfel-i safiline alçalabiliyor.

“Allah Teâlâ’ya tazim/saygı, mahlûkatına şefkat ve merhamet” olarak da tanımlanan İslâm aynı zamanda, ekmel bir din/düzen olarak güzel bir hayat için zorunlu, gerekli olan emir ve yasaklar, hükümler, ölçüler, ilkeler, ahlâk, inanç, hukuk ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılar; Elçisi’nin önderlik ve örnekliğiyle.

İslâm, hayatımızın her alanını düzenleyen ekmel, eşsiz ve adil bir düzen sunar.

Hem Kitapların, hem de peygamberlerin adalet için gönderildiği bildirilir ( Hadid/25).

Rahman (C.C.); tüm insanlara (İbrahim/52), Son Elçisi (S.A.V.) (Ahzab/40) ile ilettiği “oku” ile başlayıp (Alak/), “Nas” ile sonlanan kitabı/beyanı/bildirisi (İbrahim/52) ve Resulünün (S.A.V.) “Veda hutbesi”yle (622) de -İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden asırlar önce- insanın, doğuştan kazandığı temel hakları tanımlamış, bildirmiş ve dokunulmaz kılmıştır.

Sağlanması, korunması için de, emir ve yasaklarını bildirmiştir. Bu hakların ihlâli; hem insanlara, hem de insanlara ihsan eden Hak Teâlâ’ya saygısızlıktır. Çünkü Rahman’a (C.C.) saygı, O’nun (C.C.) hükümlerine, değerli kıldıklarına (insana) saygıyı gerektirir. O’na (C.C.) saygı (takva) emir ve yasaklarına riayeti/saygıyı gerektirir.

İblis, Adem’e (A.S.) “secde et” emrine karşı itirazla, lânetlenmiş, cennetten kovulmuştu. Rahman’ın değerli, önemli üstün kıldığı halife Adem’e (A.S.) saygı göstermedi. Böylece hem Rahman’a, hem de insana düşmanlıkla lanetlendi, aşağılandı...

Hayat, inanç, akıl, nesil/iffet, mal, şeref, itibar gibi temel hak ve özgürlüklerin, değerlerin korunması için, hem inançlara, hem ahlâka, hem de hukuka ilişkin kurallar, ilkeler vaaz edilmiş, insanların tercihlerine bırakılmıştır. Rahman (C.C.) yaratan, kullarının ihtiyaçlarını en iyi bilen olarak, sadece kullarının yararına olacak kuralları, emir ve yasakları vaaz etmiştir.

Adalet ve barış da ancak bu kurallara uyarak gerçekleşebilecektir.

İslâm’da temel haklar ceza hukuku (ukubat) ile korunmuştur.

Bahaddin Elçi.

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5823
Ynt: İnsana Saygı Rahman’a Saygıdır 2
« Yanıtla #1 : Kasım 10, 2022, 12:56:37 ÖS »
İnsana Saygı, Rahman’a Saygıdır  2

Ahlâki kurallar/hükümlerle de insan hem terbiye edilmiş, hem de hakları korunmuştur. İslâm’da inançlarla, ahlâk ve hukuk tam bir uyum içinde bütündür. Çelişki yok. Birbirlerini besler, destekler, korur.

Hucurat Suresi’yle; gıybet, alay etmek, kötü lakaplarla çağırmak, suizan, gizli kusurları araştırmak, üstünlük iddiasında bulunmak gibi kötü hasletler yasaklanmıştır.

Hümeze Suresi’nde arkadan çekiştirmek, alay etmek yasaklanmıştır.

Felak Suresi’nde haset hastalığı haram kılınmış.

İyiliklere karşı iyilik, kötülüklere karşı da iyilik emir ve tavsiye edilmiş; zarar vermek de, zarara, zarar da yok ilkesi benimsenmiş... İnsan çok değerli.

Hayat, inanç, akıl, iffet, şeref vb. değerler ceza hukukuyla korunmuştur.

“Bir insanı öldürmek, tüm insanları öldürmek gibi...” sayılmış, kul hakları ilahi aftan istisna edilmiştir. Zekât, infak, nafaka emredilmiştir.

İttika (takva) özetle Allah-u Teâlâ’nın emir ve yasaklarına saygılı olmayı (riayeti), emirlerini edayı, yasaklarından kaçınmayı gerektiriyor. İnsanın gerçek değerini ancak muttakiler bilir.

Kur’an da insan için; insana indirildi. Allah Teâlâ’ya saygı, aynı zamanda O’nun (C.C.) başta insan olmak üzere tüm yarattıklarına, bitki, hayvan, tüm eşyaya saygılı olmayı, haklarına riayeti gerektirir.

Mahlûkata, haklarına saygı, zımnen Rahman’a (C.C.) saygıdır. Biz, eşyanın, insanların hukukuna riayet ettiğimizde, Rabbimizin hukukuna riayet/itaat etmiş oluyoruz.

Beytullah’a saygı da, “kara taşa” değil, Rahman’ın (C.C.) emrine/sözüne değil mi? “İnsanlara yararlı olmak, hizmet etmek” nasıl ki, insana saygılı olmanın gereği; aynı zamanda bunu emreden Rabbimize saygının da gereği...

Yeryüzündeki hak-batıl mücadelesi; gerçekte çok küçük sayıda “evet, işittik, itaat ettik” sözlerinde duranlarla, yine azınlık sayıdaki “işittik, isyan ettik” diyerek sözlerinden dönen azgınlar arasındadır. Birinciler; ıslahata/adalete çabalayan “salih ve muslih” olan, hayırda yarışarak, batılı/zulmü önlemeye çalışanlarlardır. İnsanların en üstünleri bu sınıftakilerdir.

İkinci gruptakiler de hem şerde/ifsadda/zulümde öncü olanlar, adaleti önlemeye, zulmü/batılı ikameye/sürdürmeye çalışanlardır. Bu iki sınıftan hangisi daha çok çalışırsa, çoğunluk insanlar o yöne yönlendirilmiş olurlar. Toplumların, hak ettiği yönetime (adalet-zulüm) yönelmeleri de adaletin gereğidir.

Zamanımızda batıl/küfür tek bir millet olarak, Siyonizm’le temsil edilmektedir. Onlar, “lanetlenmişler”, bozguna koşanlar, Allah’ın yarattığı fıtratı/tabiatı dönüştürmeye çalışan, sermayeyi, medyayı, siyaseti, tüm uluslararası kurum ve kuruluşları, devletleri legal ve illegal örgütleri kuran, kurduran ve yönlendirebilen “Siyonist”lerdir.

Bu grup, iblisi tanrı edinen “insan şeytanları”nın öncüleridir. Rahman, İslâm ile neleri emretmişse, onlar yasaklamış; neleri yasaklamışsa onları emretmiş, böylece zulmün ikamesini sağlayabilmişlerdir. Bunlar “hizbüşşeytan”dandır. “Hizbullah” ile savaşmaktadırlar.

Allah, adalet, tevhit yolunda mücadele edenler; “Hizbullah”tır. İblis (şeytan) ve avenesinin insana düşmanlığı bilinmektedir. Bu düşmanlık hem Rahman’a, hem de genelde insana, özelde de Müslümanlaradır. Ve müminlere emir var: “Siz de onlarla savaşın.” Rahman’la savaş, O’nun (C.C.) hükümleriyle savaştır. Adaletin ikamesi savaşı da en üstün ibadettir (cihat). Cihadı terkle, zilleti yaşamaktayız.

“Hakkı, sabrı tavsiye edenler...” (Asr), “Hayra çağıran, iyilikleri emredip, kötülükleri men edenler” (Al-i İmran/104), “Dini ikameye çalışanlar...” (Şûra/13), “Merhameti tavsiye edenler” (Beled/17), “Hizbullah”tan; “Harsı/ekini/nesli ifsada çalışanlar” (Bakara/205), fıtratullahı bozmaya (Nisa/118-119), fitne ve fesada çalışanlar da “hizbüşşeytan”dandır.

Islah adı altında ifsadlar yapılıyor. İklim, bitki, hayvan, toprak, insan, çevre ifsad ediliyor... İnsan hakları kriterleri değiştiriliyor. Hak ölçüler yerine batılınkiler geçerli sayılıyor. Haramlar helal, hak ve özgürlüklerden sayılıyor.

Tağutlaşan insan (Bill Gates) her şeyi açıkça ifsad edebiliyor. İnsan bozulunca, eşyayı, iklimleri, her şeyin tabiatını, fıtratını bozuyor. Böylece adalet yerine zulüm çoğalıyor, egemen oluyor. İnsanların iyileri kötülere de iyilik yapanlar; kötüleri de, iyiliğe kötülükle karşılık verenler.

En yararlılar başta peygamberler olmak üzere hizmet yolunda olanlar olduğu gibi, en zararlılar/bozguncular da tağutlardır. “Firavun”lar, “Bel’am”lar, “Haman”lar, “Samiri”ler, “Karun”lardır. Mücadeleyi ise müttakiler/muslihler kazanacak... (Mücadele/son).

Rahman’dan, ahirette de “Rahim” ismiyle tecellisini sınırsız kereminden diliyoruz.

RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41