Gönderen Konu: İtaatte Ölçü 2  (Okunma sayısı 86 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5783
İtaatte Ölçü 2
« : Haziran 01, 2023, 07:17:13 ÖÖ »


İtaatte Ölçü  2

Nisa/59. ayette: Müminlerin; Allah’a, Resulüne, Kur’an ve sünnetle sınırlı olarak/nasslara aykırı olmamak şartıyla da “ululemre” (âlimler, yöneticiler) itaatleri, ihtilaflarını da Ku’an ve sünnete arz etmeleri emrediliyor.

Bu ayet-i kerimede Allah’a ve Resulü’ne itaat mutlak/sınırsızdır. Çünkü Resulü’ne itaat/biat, Allah’a itaat/biattir. Ululemre itaat ise şeriata uygunlukla sınırlıdır. Aksi takdirde yöneticiler rableşebilir, tağutlaşabilir, ululemir de “Bel’am”laşabilir...

“Gerek Peygamber’e gerekse O’nun yolundaki mürşitlere müminlerin Allah adına verdikleri söz de (intisap), zımnen kelime-i şehadet olabilir.” (Celal Yıldırım)

Tevbe/31. ayetin tefsirinde Resulullah (S.A.V.) dini temsilcilerin haramları helal, helalleri de haram yapmasının rububiyet ihlali, bunun da şirk (en büyük zulüm) mahiyetinde olduğunu buyurmuştur (Lokman/13). Hiçbir makamın kulluk sınırları dışına çıkmak/rububiyet, mabudiyet, ulûhiyet sınırlarını ihlale hak ve yetkisi yoktur. Onlar da birer “kul”durlar. Vahye uyacak, hevalarına uymayacaklar. La mabude/rabbe illallah.

Haramları helal, helalleri de haram yapanlar, rububiyette şirke (en büyük zulüm) düşerler (Tevbe/31, Lokman/13).

Halifeler de maruf üzere beyat alırlar (şeriat kayıt ve şartlı).

“Masiyette kullara itaat yoktur. İtaat ancak maruftadır.” (S.A.V.)

Ahmed er Rufai (K.S.): “Resulullah’tan sonra hilafet her iki anlamıyla da (hem maddi/siyasi hem de manevi/ahlâkî) Hz. Hüseyin’e (R.A.) kadar ayrılmaksızın/beraber devam etmiştir. Sonra da ikiye ayrılmıştır. Risalet yönüyle siyasi, velayet yönüyle de manevi/ahlaki hilafet olarak.” Her iki halifeye de itaat kayıtsız şartsız/mutlak değildir. Her iki konumdaki halifeler Resulullah’a (S.A.V.) vekâleten, hem risalet hem de velayet temsilcilikleriyle Kur’an ve sünnet çerçevesinde hizmet etmek sorumluluğundadırlar. Aksi takdirde emanete riayet etmemiş, makamlara hıyanet etmiş olurlar. Bunun zararları hem kendilerine hem de tüm insanlaradır. Tarih nice tağutlara, Bel’am’lara şahitlik etmiştir.

Hz. Ebubekir (R.A.) de, Hz. Ömer (R.A.) de halifeliklerinde kendilerine itaatin “maruf”ta olmasını, münkerdeyse itaat edilmemesini açıkça beyan etmişlerdir. Böylece başlar başa, baş da şeriata/hukuka bağlıydı. Halifeler de birer “kul”dular. Hz. Ömer (R.A.): “Yanlışımızda bizi uyarmayan/düzeltmeyende hayır yoktur. Düzeltmezsek bizde hayır yoktur.”

Kayıtsız, şartsız kimseye itaat edilmez. İtaat, Kur’an ve sünnetle sınırlıdır. Yanılmaz, şaşırmaz, her şeyi hakkıyla bilen, mutlak adalet ve hikmet sahibi Allah Teâlâ’dır.

Kimse masum değildir. Kimse haram ve helal koyma hak ve yetkisine sahip değildir. Kimsenin haramları helal, helalleri de haram kılma yetkisi yoktur. Aksi rububiyet, ulûhiyet sınırlarının ihlâlidir, şirktir, en büyük affedilmez zulümdür.

Kimse yanılmaz ve masum değildir. Kimseye mutlak itaat edilmez. İtaat meşruiyetle sınırlıdır.

Teala cümlemizi tağutların, şeytanların şerlerinden, şirk zulmünden korusun, vesselam.

Bahaddin Elçi.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41