Gönderen Konu: Kur’an ve Bal  (Okunma sayısı 59 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5783
Kur’an ve Bal
« : Mart 16, 2023, 07:24:14 ÖÖ »


Kur’an ve Bal

Kur’an-ı Kerim ve bal iki büyük nimet ve şifadır. (Maide/3, İsra/82, Nahl/69) İlki müminlere, ikincisi de herkese... Kur’an’ın bir ismi de şifadır; bal da hem gıda hem de şifadır. Arı da vahiyle bal üretir. Kur’an ve Sünnet, bize hayat veriyor. (Enfal/24)

“Günahlarınız hastalıklarınız, istiğfarlarınız da devanız/ilacınızdır... (S.A.V.)

“İstiğfar, tevbe her derde ilaçtır.” (Hasan-ı Basri Hz. (R.H.))

Sağlık en büyük nimet ve emanetlerimizden. Korumak, sorumluluğundayız. Kalbimizi de...

“Kur’an müminlere rahmettir, şifadır. (İsra/82) “Kur’an ve Sünnet, bize hayat verir. (Enfal/24) “Kulakların işitmemesi, dilsizlik, körlük, kalplerin anlamaması, akletmemesi ne büyük dert/hastalıktır. (Bakara/171) Bedeni hastalıklarımız için de, manevî/kalbi hastalıklarımız için de tedaviye muhtacız. İkinci hastalıklarımız daha önemli ve tehlikelidir. Çünkü bunlar; sinsi, gizlidir. Hasta, kendisini sağlıklı zanneder...

Haramlardan kaçınmak, farzları edadan önceliklidir.

Rabbimiz temiz ve yararlı olan gıdaları helal, pis ve zararlı olanları da haram kılmıştır. (Bakara/172-173, Araf/157)

Resulullah (S.A.V.) da, “Haramda şifa yoktur” buyurmuş.

Kur’an ve Sünnet hükümleri, tavsiyeleri bizim için şifa/ilaç gibidirler. Hepsi bizim yararımızadır. Bizi zararlardan da korur.

Haramlar/yasaklar (manevî) mikroplara, virüslere benzer. Bunlara karşı bağışıklık sistemimizin güçlü olması gerekir. Bunun benzeri “takva” elbisesi/zırhıdır.

Takva; “haramlardan korunmak/sakınmak ve emirlere sarılmak” şeklinde tanımlanıyor. “Allah Teala müttakilerin velisidir.” Şâfi, Allah Teâlâ’dır. İlaçlar, tabipler sebeptir. “Nefsini (günahlardan) arındıran kurtulur.” (Şems/9) “Vücutta bir et parçası vardır. O sağlıklı olduğunda bütün vücut sağlıklı olur.

Bozuk/hasta olduğunda da vücut hasta olur. O, kalptir.” (S.A.V)

Emirler/farz ve sünnetler bizim kalbimize/ruhumuza gıda gibidir. Yasaklar/haramlar, mekruhlar da derecelerine göre “zehir” gibidir.

Kalp sağlığımız için farz ve sünnetleri edaya/gıdaya muhtacız. Haram ve mekruhlardan da, bize zararlı olduğu için kaçınmak durumundayız.

Kalpler; ya sağlıklı (müttaki) olur; ya hasta veya ölü (kâfir).

Eylemlerimiz/fiillerimiz; farz, vacip, sünnet, haram, helal (mübah), mekruh mahiyetindedir.

Şuna da inanmalıyız ki; bir şey haram veya mekruh kılınmışsa bu muhakkak bizim zararımıza olduğu içindir.

Keza farz ve sünnet kılınmışsa bizim için/yararlı olduğu içindir. “İslâm hükümlerinin tamamı adalet, rahmet, maslahat, hikmettir.” (İbnül Kayyim)

Hem gıdaya hem de hastalandığımızda gıdayla birlikte ilaçlara ihtiyaç duyuyoruz. Sağlıklı iken gıdalar bize tatlı/lezzetli gelirken, hastalandığımızda da gıdalar, ilaçlar gibi acı geliyor. Bunun gibi, kalp sağlığımız yerindeyse (kalbimiz günah kirleriyle kararmamışsa) gıda hükmündeki farz ve sünnetler bize hoş/tatlı gelir.

Haram ve mekruhlar da acı gelir. Aksi halde/kalbimiz günahlarla kirlenmiş, kararmışsa helaller/farz ve sünnetler bize acı gelir. Günahlar da tatlılaşır. Hasta iken balın bile tadını alamıyoruz, acı geliyor. Bu iki hal elbette biz Müslümanlar/müminler içindir. İnanmayanlar, müşrikler için ise haramlar cazip, hatta tatlı geldiği gibi, farz ve sünnetler de kaçınılması gereken “zehir” gibi gelir. Onlar İslâm’dan nefret ederler; kaçarlar, Müslümanları da sevemezler, düşmanlık da yaparlar...

Biz Müslümanlar, insan olarak her an günah işleyebilecek yaratılıştayız. Rabbimiz af ve tevbe kapısını açık tutuyor, tevbe edenleri seviyor da. Bu nedenle günahlarla kirlendiğimizde, iyi amellerle, istiğfarlarla arınabiliyoruz.

İman, ilim, zikir, salih amellerimiz kalbimizin gıdası olduğu gibi; küfür, şirk, haramlar da nefsimizin gıdasıdır. Kalp ve nefis birbirinin zıddı özellikte. Birisi güçlendiğinde diğeri zayıflıyor. Kalbini tasfiye edenler/nefsini tezkiye edenler kurtulurlar. (Şems/9)

Bu mücadele (akıl ve nefis arasındaki cihad) ölünceye kadar sürüp gider. Akıbet müttakilerindir.

İslam’daki cezalar da, musibetler de acı veren ilaçlar gibidir. Yararımızadır.

Kalp/iman sahih, temiz ise ahlak da ameller de güzel olur. Toprak, çekirdek, meyve örneği.

Bedeni hastalıkları tedavi daha kolay; ancak masraflıdır. Manevi olanlar görünmez, (kibir, gurur, haset, kin, riya, cimrilik, vehn...) daha zor tedavi edilir. Maddiyatı gerektirmez.

Allah korusun; kalpler ve kulaklar mühürlenir, gözlere perde çekilirse; paslanır, kararır, tersine çevrilirse o zaman her şeyi tersinden göreceğimiz için; hakkı batıl, batılı da hak, doğruyu eğri/yanlış, yararlıyı zararlı, fesadı ıslah görmeye başlar, şaşırırız, üstelik yanlışta olduğumuzun farkında olmaksızın, yanlışlarımızı doğru sanarak yanlışı savunabilir, haktan da nefret eder hale düşebiliriz. (Bakara/7-18, Zuhruf/36-37) Bu nedenle Fatiha ile doğru yol için dua ederiz. Âl-i İmran/8’de benzeri duayı yaparız. “Ey kalpleri çekip çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl.” “Hakkı hak bilip ittiba, batılı batıl bilip kaçınanlardan eyle!” dualarını sürekli yapmalıyız.

Rabbimizden af, afiyet ve istikamet diliyoruz.

Bahaddin Elçi.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41