Gönderen Konu: DOĞUM KORKULARI  (Okunma sayısı 493 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
DOĞUM KORKULARI
« : Kasım 14, 2017, 11:24:00 ÖS »
DOĞUM KORKULARI

Doğumdaki ağrının en büyük sebebi korkudur. Uterus kasılmaları aslında ağrı olarak algılanmaz. Cervixe olan baskı gebe tarafından ağrı olarak algılanır. Korkan bir gebe sık nefesler alır,kasılır, rahime giden oksijen miktarı azalır,doğumun başında yorulur.Yorgunluğu arttıkça paniği, stresi ve ağrıları artar.

Rahim kasları bozulan hormon düzeyi nedeniyle birlikte değil, birbirlerine karşı çatışmaya başlamıştır. Rahim ağzı açılmaz ve sezeryan gerekir. Kasılmalar esnasında gevşersek rahim ağzı daha hızlı açılır ve daha az ağrı duyarız. Ayrıca korku nedeni ile salgılanan adrenalin gibi hormonlar, doğumun doğal işleyişini bozmakta ve rahim kaslarının birlikte çalışması yerine birbirlerine karşı çalışmasına neden olmaktadır.

Oksitosin hormonu, aynı zamanda endorfin salınımını arttırır. Böylece doğumda kasılmalar daha rahat karşılanır. Korkan bir kadın korku-gerginlik-ağrı çemberi nedeniyle daha çok ağrı çekerler, kontrol mekanizmaları bozulur. Doğumu hayatları boyunca kötü bir anı olarak anlatırlar. Bu nedenle, doğum hikayeleri çay partilerinin vazgeçilmez konusudur. Aslında korkunun panzehiri bilgidir. Sağlıklı ve doğru bilgi pozitif enerji oluşturur.

Biz EFT ile korku ve kaygıları yenmeyi kolaylaştırıyoruz. Gebenin kendine nasıl EFT yapacağını öğretiyoruz.Doğum süresince ve sonrasında ona yardım edecek kişileri de bu konuda eğitiyoruz.

EĞİTİM PROGRAMI

1.Gebelik öncesi ve gebelik sırasında anne adayı hekim ve yardımcı personelin uygulayacağı işlemler hakkında bilgilendirilmeli ve eğitilmelidir. Nelerle karşılaşacağını ve yapması gerekenleri önceden bilen bir gebe doğumu doğal bir olay olarak algılayacaktır. Tersi durumda gebeler panik ve korku içinde olmaktadırlar.Duydukları korkunç doğum hikayeleri ve ağrıları hastanın doğum sırasında uyumunu bozacaktır.

Ülkemizde doğum hastanelerinin sancı odaları,kalabalık ,gürültülü ve mahremiyete uygun olmayan bir şekilde planlanmıştır.Sağlık personelinin ilgilenmesi gereken hastaların sayısının fazla olması ,yoğun çalışma saatleri ve nöbetler nedeniyle hastalarla yeterli iletişim kuramamaları hastaların paniklerini ve korkularını arttırmaktadır.

2.Doğumda sevgi ve güven dolu bir ortam hazırlamalıyız.

Bazı Anadolu köylerinde yapılan ev doğumlarında kadın ev ortamında özgürce hareket edebilir. Eskiden evlerde ebe yardımıyla ,çok daha kısa sürede kolay doğumların olduğunu biliyoruz.hatta birçoğunda dikiş olmamıştır.

Doğumda bir gebenin en çok ihtiyaç duyduğu şey sevgi,güven dolu bir ortamda rahatça hareket edebileceği mahremiyetinin korunmasıdır.

Gebelerin önceden doğum yapacakları hastaneyi planlamaları,doktorları ile doğumlarını konuşmaları ,değiştiremeyeceği koşullar varsa bunları önceden görerek kendilerini bu ortama hazırlamalarıyla doğum korkuları azalmaktadır. Böylece doğum neyle karşılaşacağınızı bildiğiniz beklenen bir tecrübe olacaktır.

Doğum ilk fazında kasılmaların olduğu dönemde doktordan çok ebeyle muhatap olacağınız için ebenizi seçmeniz,onunla sağlıklı bir ilişki kurmanız da sizin için faydalıdır.Doktorunuzun devamlı başınızda olması genellikle mümkün olmamaktadır.

Doğumdan sonraki kritik saatler anne-bebek bağının kurulması ve bebeğimizin gelecekteki davranışlarını etkileme yönünde hayati önemi vardır.

Özel hastanelerde de hasta yakınlarının sayıca fazla olması, gereksiz ve niteliksiz konuşmaları hem sağlık personelinin çalışmasını engellemekte hem de doğumu güçleştirmektedir.

Doğum ortamı sessiz ve loş olmalıdır.Gebeyle konuşulmamalı, özellikle de soru sorulmamalıdır.Doğumu yöneten oksitosin hormonu utangaç bir hormondur. Utangaç bir insan gibi yabancılar ve izleyiciler arasında mutlu olamaz. Gebe eğitim programında gebenin en sevdiği ve onunla ilgilenmesi mümkün olan kişiyi belirlemesini istiyoruz. Günümüzde doğum koçlarının sayısı ülkemizde yeterli olmadığı için, bu yakınını gebeyle birlikte eğitiyoruz.

3.Doğum sırasında bebeğin anne karnından nasıl dışarı çıkacağını, hangi organların ve kasların çalışacağını, bebeğin doğum kanalında nasıl ilerleyeceğini detaylara girmeden gebeye görsel olarak anlatılır.Doğumun hangi safhasında olduğunu bilen gebe, bilinçli bir şekilde cevap verecektir.Her rahim kasılmasında kendini sıkmak ve panik yerine , gevşeme ve daha az ağrı bilinçli nefes almayla cevap veren gebede, doğum kolay ve kısa sürecektir. Ağrılar daha az ve dayanılabilir boyutta olmaktadır.

4.Hangi Teknikleri Kulllanıyoruz:

-Fiziksel egzersizler

-Nefes çalışmaları

-Derin gevşeme

-İmaginasyon, hayal kurma, görselleştirme

-Masajlar

-Yürüme

-Doğum kolaylaştırıcı doğum pozisyonları. Doğum aktif bir kas eylemidir. Nefes teknikleri, kasılmaları düzenler. Aynı zamanda rahime ve bebeğe giden oksijen miktarını arttırarak doğumun ilerlemesini sağlar. Öğrenilen gevşeme teknikleri ile gebeler bedenini eğitir ve doğum anında otomatik olarak uygulayabilir. Beden zihnin robotudur. Zihinsel düşünce karşısında beden fiziksel bir cevap verir.

Salgılanan doğal hormonlar anne ve bebeğin ilk aşkı için tüm koşulları hazırlar. Doğal doğumun büyüsü buradadır. Bebekler ilk dakikalarda kendilerini annelerine sevdirmeye çalışmaktadırlar. Ancak sezeryanlarda bebeklerimizin bu kadar aktif olamadıklarını bilmekteyiz.

Doğumdan sonraki kritik saatler anne-bebek bağının kurulması, emzirme ve bebeğimizin gelecekteki davranışlarını etkileme yönünde hayati bir öneme sahiptir. Geleceğimizin teminatı olan bebeklerimizin ve annelerinin doğum sonrası mutlu olması ve anneliğin keyfini sürmesi aynı zamanda doktoru ve gebenin yakınlarını da mutlu etmektedir.

5.Doğum sürecinde gebelerde beslenme ve sıvı alımı

Ülkemizde hastaneye yatırılan gebelerde ağızdan beslenme kesilmekte ve serum takılmaktadır. Hem devlet hastanelerinde hem özel hastanelerde bu uygulamaya sık rastlamaktayız. Uzun süre aç kalan gebelerde rahim kasılmaları zayıflamakta hastada çok halsiz kalmaktadır.

Gereksiz yere takılan sancı serumları hastaların sezaryan oranlarını arttırmaktadır. Eğitim alan gebelerde ağrılar daha rahat karşılandığı için panik olmamakta, hastanede daha az kalmaktadır. Aslında riskli gebeleri normal gebelerden ayrı tutmak ve daha sık takip etmek sezaryan oranlarını azaltacaktır. Az riskli gebelerde beslenmede daha toleranslı davranmalıyız. Doğal doğum programlarında hastaya serum takılmamakta ancak doğuma hazırlanmış olan gebeler hastaneye doğuma yakın geldiği için sorun olmamaktadır. Ama ülkemizdeki pratik uygulamada gebeler panik halinde olduğu için hastaneye erken başvurmakta , doğumhanelerde uzun süre kalmaması için oksitosinli serum takılmaktadır.

Kendi pratiğimde kurallarına uygun olarak takılan serumun doğumun sürecini bozmadığını, hatta süreyi kısalttığı için faydası olduğunu tespit ettim. Ancak travay başlamadan ve gereksiz yere takılan ağrı serumlarının sezeryan oranını arttırdığı kesindir. Gebeliği sonlandırması gereken riskli gebelerde serum takılması zorunludur. Aslında prostaglandin türevi olan, vaginal uygulanan bir ilacımız daha var.Bu ilaçla vaginal açılma daha güzel ve ağrısız olmakta,normal doğum oranları artmaktadır.

Unutmamamız gereken nokta problem olması durumunda yapılan sezeryanın anne ve bebek için hayat kurtarıcı olduğudur. Gebelerin sezeryan olmaları durumunda psikolojilerinin bozulmaması kendileri için de faydalı olacaktır. Aslında gebenin doğum şekli için ön yargılı olmaması kendini rahat bırakması ve doktoruna güvenmesi normal doğum oranlarını arttıracaktır. Gebelerin de doktorlarına güven vermeleri gerekir. Doktor, karşısındaki gebenin doğumda elinden gelen gayreti göstereceğine inanırsa normal doğum için kendini zorlayacaktır. Aksi taktirde sezeryan yapmak doktor için daha güvenli ve kısa sürelidir.

6.Doğumda unutulmaması gereken önemli bir kişi de babadır. Toplumda duyguları bastırılarak yetişen erkekler, eğitime eşlerinin ve bebeklerinin duygularını paylaşırlar.Özellikle EFT tekniğinde eşine destek olan erkeklerin de doğumla ilgili kaygıları azalmakta , gebelerde eşlerinin sevgilerini daha iyi hissetmektedirler.Özellikle erkeklerin normal doğum istediği ,gebenin sezeryanı tercih ettiği ailelerde babalara EFT yi uygulattığımda gebeler daha kolay ikna olmakta ve mutlu olmaktadır.

Evlilikte erkeğin beklediği saygı, kadının ise sevgidir. Babalar , eşlerine sundukları sevgi ve güven sayesinde daha çok saygı görürler.

SONUÇ OLARAK:

Eğitim alan ve çalışan gebeler doğuma aktif olarak katılırlar.Kendilerine uyan farklı teknikleri kullanarak daha rahat ve daha az ağrılı bir doğum yaşarlar.Doğar doğmaz bebeklerini emzirirler.Bebeklerimiz ilk annelerinin sevgi dolu göğüsleriyle ve güzel sesleriyle karşılaşırlar.Sonuçta doğum öncesi mutlu olmaya zihinsel hazırlanan gebenin doğum sonu mutlu bir lohusalık dönemi geçirecektir,bebeklerimiz de hayatlarına mutlu başlayacaktır.

Dr. Saliha Eroğlu.

Kadın Doğum Uzmanı.

fanidunya

  • Ziyaretçi
LOHUSAYI ANLAMAK
« Yanıtla #1 : Kasım 14, 2017, 11:27:01 ÖS »
LOHUSAYI ANLAMAK

Her anne için en unutulmaz özel günleridir lohusalık. 9 ay süren zorlu bir süreç yaşamıştır. Gebeliğin son aylarında artık yorulmuş, doğum yapıp rahatlamayı hayal etmektedir. Doğum sonrasında doğumla ilgili hatıralar eklenmekte, bebekle ilgili sorumluluklar da lohusayı yormaktadır. Sonuçta doğum ve lohusalığın ilk haftası hem anne hem bebek sağlığında kritik bir süreçtir.

Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı’nın çalışmalarıyla yeni doğan ölümleri anlamlı sayıda azalmıştır. Doğum öncesi ve sonrasında aile sağlığı merkezlerince emzirme ve lohusalık eğitimi yapılmakta ancak yeterli olmamaktadır. Lohusayı anlama ve iletişim konusunda toplumsal çalışmalar yapmalıyız.

Son yıllarda hastalıkların başlamasında ve ilerlemesinde beden-zihin-enerji sisteminin etkilerini çalışmaktayım. Kendi lohusalığımı ve hastaları incelediğimde birçok hastalığın lohusalıkta başladığını fark ettim. Aslında hastalar hikayelerinde anlatıyorlardı fakat sadece fiziksel bedenle ilgilendiğim için sebep sonuç ilişkisi kuramıyordum. Çünkü kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bir cerrahtım. Hasta psikolojisi ile ilgili bilgilerim çok zayıftı.

Doğumların zorlaşması ve sezeryan oranlarının artması beni doğumların kolaylaşması için yöntemler arayışına itti. İlaçlar aradım. Sonrasında tevafuken gittiğim bir eğitimde ilacın insanın içinde olduğunu fark ettim. Belki de araştırsak birçok hastalığımızın devasını kendi içimizde bulacağız. Nisa suresi 79.ayette başımıza gelen musibetlerin kendi nefislerimizden kaynaklandığı bildirilmekte. Müslümanın sağlıklı olanı daha faydalı olacağı için hastalıkların azaltılmasına çalışmalıyız.

Hastalarımız onları anlayan, destekleyen, seven doktorlar istiyor haklı olarak. Ancak hekimler mekanik bir bedeni tamir eden teknisyen zihniyetinde yetiştiriliyor. Kendi özel gayretiyle hastayla bu şekilde ilgilenen hekimler de hasta sayısının yoğunluğu nedeni ile çalışamıyorlar.

Peki bir birey olarak bizler neler yapabiliriz? Etrafımızda bu kadar gebe potansiyel olarak lohusa varken biz neler yapabiliriz?

Doğum yapan hemen hemen herkesin başına gelen şeyleri özetleyim. Gebelik süresince herkes doğumuyla ilgili genelde kötü olan, hatıralarını anlatır. Doktor araştırılır, hastane araştırılır. Yoğun bakım ünitesi var mı? Doktor sezeryancı mı? Hastane fazladan para alır mı? vs. Tabii ki bunlar önemli. Ancak bu güzel gebe doğuma, bebeğine ve lohusalığa hazır mı? kimse ilgilenmez. Eğitim yapan kurumlar var ama kimsenin eğitime ayıracak zamanı da parası da yoktur. Nasılsa bebek içeride kalmayacak bir şekilde çıkacak. Gebenin de doktorunun da ne hissettiği kimsenin umurunda değildir. Doğum yaptığında annesi mi, kayınvalidesi mi bakacak onun kavgası vardır. İnsanlar ne der? davası güdülmektedir.

Peki doğum ve lohusalık neden kişinin geleceği için önemlidir?

İnsan zihni basitçe bilinç ve bilinçaltı olarak basitçe çalışmaktadır. Normalde olayları, sözleri, davranışları bilinçli aklımızla izler, yorumlar, bilinçaltımıza uzun dönem hafızamıza kotlarız. Doğum süresince ve sonrasında ilk günlerde bilincimiz zayıflar her bilgiyi yalan yanlış demeden, sebebini değerlendiremeden bilinçaltımıza atarız. İleriki yıllarda da hafızadaki bu bilgiler bizim duygularımızı ve davranışlarımızı yönlendirir .

Anlaşılması için yakında gördüğüm bir örneği vereyim. 2 yıl önce sezeryanla doğum yapmış bir anne doğum sonrasında başlayan gastrointestinal sistemle ilgili şikayetleri ve uykusuzluğunu anlattı. Bayanın doğum sonrası eşi işe gitmek zorunda kalıyor ve şehir dışına çıkıyor. Annesi bekarken vefat etmiş. Kayınvalidesini annesinin yerine koymuş, seviyor. Hastanede arkadaşı ile kayınvalidesi yanında ilgileniyor, ancak tartışıyorlar. Ameliyatın 1.günü ve doğal olan gaz sancısı var. Sonrasında kayınvalidesine kırılıyor. İçinde kalan üzüntü ve kırgınlığı kayıt sistemine gaz sancısı ile beraber yazılıyor. Bayana bunu fark ettirdik. Duygularını tanıyıp boşalttı, kayınvalidesini ve arkadaşını affetti. Aynı gecenin sabahında ilk defa bu kadar derin uyuduğunu ve karın ağrılarının azaldığını ifade etti. Bu kadar basit bir olayın kendine verdiği zarara şaşırdı.

Etrafımızda o kadar çok hikaye var ki.

Peki bu kadar sözden sonra keyifli bir lohusalık geçirmek isteyen kardeşlerimiz neler yapabilir?

■Gebelik süresince duygularını bastırmamalı, negatif düşünce ve duygularını doktoruyla veya kendine destek olacak güvenilir bir yakını veya varsa doulasıyla(doğum koçu) paylaşmalı.

■Gebelere destek olacak bir yakınını gebeyle birlikte eğitebiliriz. Doğum sürecinde gebenin yanında refakat edecek kişinin seçimi ve eğitilmesi işleri kolaylaştıracaktır. ABD ‘ de bu işler için doula adı verilen yetişmiş elemanlar bulunmakta , sonuçta doğum daha kolay olmaktır. Ülkemizde artan sezeryanların önemli bir sebebi de doğum korkusudur. Her ailede uygun doulalar yetiştirebiliriz. Doğum anında yapılan duaların kabul olduğunu biliyoruz. Bu kişiler imkanları dahilinde hem para kazanabilirler hem de dua alırlar.

■Lohusa ile konuşma ve ziyaret adabını, önemini anlatarak, basın yayın organlarında ve sivil toplum kuruluşlarında yaygın bir şekilde işleyebiliriz.

■Lohusa ziyaretinde fiziksel temas kurulmalı. Mesela eli tutulabilir, başı okşanabilir.

■Ses tonumuzu ayarlayarak, t atlı tatlı konuşmalıyız. Doğum süresince yaşadığı her şeyin boşuna olmadığını ne kadar zor şeyler yaşamışsa da mutlu olmasını telkin vermeliyiz. Bebeğini kaybettiyse bu yönde telkinler verilmeli iyi örnekler verilmeli, Peygamberimizin hayatından örnekler verebiliriz.

■Suçlayıcı ifadeler kullanılmamalı, geçmişe keşke demenin şeytandan olduğunu hatırlatmalıyız. Aslında başımıza gelen her şey Allah’ın izniyle olmuştur ve Allah’tandır. İnsanlar sebeptir. Bize kötülük yaptığını düşündüğümüz kişiye bile dua etmeliyiz.

■Kendimizin veya başkalarının yaşadığı kötü örnekler anlatılmamalıdır. Özellikle ben günlerce ağrı çektim kolayına geldi sezeryan oldun gibi ifadeleri lohusalara kullanmasanız iyi olur. Ömür boyu bu sözü unutmaz içten içe size kızarlar ve beddua ederler. Kınadığı şey başına gelmedikçe insan ölmez biliyorsunuz.

■Gebelik süresince zihni ille de normal yapacağım diye kısıtlamayın. İşi doğal sürecine bırakın. Kendi haline bırakılırsa insanların %80 i normal doğum yaparlar. Gerektiğinde sezeryan hayat kurtarıcı bir müdahaledir. Önemli olan mutlu bir lohusa olmaktır. Sezeryan olmak zorunda kalıp kabullenemeyen bayanlarda ileride ilginç hastalıklar çıkmaktadır. İmmunolojik hastalıkların çoğunda anlaşılamayan sebepler bulunur. Sezeryanı kabullenemeyen bir hastamda romatizma başlamıştı. Takıntı şeklindeki basit gereksiz üzüntüler vücutta hastalık başlatabilir.

■Doğum sonrasında bebekle ilgilenilmekte anne ikinci plana atılmaktadır. Lohusaya kendine iyi bak denmelidir. Kendini iyi hissetmeyen annenin bebeğine ne kadar faydası olacaktır. Annedeki gerginlik duygu olarak bebeğe geçmekte, uykusuz ağlayan bir bebekle uğraşmak lohusayı daha da yormaktadır. Lohusanın az da olsa derin, kaliteli uyku uyuması gerekmektedir. Belki bu konuda anne sütünün sağılıp, anne uyurken bebeğe yardım eden bir yakını tarafından verilmesi olabilir.

■Bebek eğer küveze girdiyse lohusanın üzüntüsünü azaltmaya çalışmalıyız. Olumlu cümleler kullanmalı, kaygılarımızı lohusayla paylaşmamalıyız.

Aslında bu konuyu incelediğimizde o kadar çok hikayeler bulabiliriz ki inanamazsınız.

Bence her annenin hikayesi vardır. Hatıralarınızı, ecrübelerinzi ve önerilerinizi bizimle paylaşırsanız faydalı olacağına inanıyorum

Mutlu anneler, mutlu bebekler, mutlu doktorlar ancak mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir toplum oluşturabilirler.

Dr. Saliha Eroğlu.

Kadın Doğum Uzmanı

 


* BENZER KONULAR

Güzel Geçimin Sırları. Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:42:25 ÖÖ]


Yol Azığı Sabır ve Namaz Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:37:45 ÖÖ]


Yardımlaşma Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:26:22 ÖÖ]


Kur'an'da İnkarcıların Sıfatları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:11:43 ÖÖ]


Kur'an Psikolojik Hastalıklara Şifadır Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:07:51 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:40:51 ÖÖ]


Zamanın Nabzını Tutmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:34:18 ÖÖ]


Emanet Ahlakı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:25:04 ÖÖ]


Annenin Gözünde Çocuk Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:11:50 ÖÖ]


Ömür Hak Yolunda Tüketilmeli Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:05:21 ÖÖ]


Allah Kullarını Eğitiyor Gönderen: KOYLU
[Dün, 10:12:41 ÖS]


Kur'an ve Sünnet'te İnfak Gönderen: KOYLU
[Dün, 10:08:17 ÖS]


Ayetlerle Cehennem Gönderen: KOYLU
[Dün, 06:04:39 ÖS]


Ayetlerle Cennet Gönderen: KOYLU
[Dün, 05:54:55 ÖS]


Allah Kimi Hidayete Erdirmek Isterse Gönderen: KOYLU
[Dün, 05:50:07 ÖS]


Uğur Işılak - Single Eserleri + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:31:08 ÖÖ]


Hafızlar Ezgi Grubu - Single Eserleri + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:26:28 ÖÖ]


Ölçülerimizi Sâbitelerimizi Bilelim Yaşayalım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:18:21 ÖÖ]


Polen Alerjisi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:09:30 ÖÖ]


İyiliğe ve Cömertliğe İlk Önce Evlerimizden Başlayalım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:01:00 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42