MUTFAKTA BEREKET
Günlük hayatta kadınların en sık vakit geçirdikleri yer şüphesiz ki mutfaktır. Mutfak kadınlar için evin başkentidir adeta…
Mutfak, evin bereketidir.
Evlerin, sarayların ve hatta tasavvuf dergâhlarının en kıymetli mekânlarındandır mutfaklar…
Mutfak, bir mekândakilerin kimi zaman dünya görüşlerinin, inanışlarının sergilendiği bir adrestir. Mutfakta bulunanlar ve bulunmayanlar, gösterir/gösterebilir bir mekândakilerin inanışlarını, hayat anlayışlarını…
Mutfakta temizlik değildir sadece söz konusu olan… Mutfağına neyi alırsın, neyi almazsın? Mutfağında nasıl bulunursun, neyi bulundurur, nasıl pişirirsin? Hepsi aslında senin inanışınla, duruşunla, dünyaya bakışınla, dünyadan beklentili ilişkili…
Topkapı Sarayı’nı hiç gezip gördünüz mü? 2. kapıdan girdiğinizde sağda sizi saray görevlilerinden padişaha kadar herkesin yediği yemeklerin, helvaların pişirildiği mutfak karşılar. Bu manada size ufak gibi görünen bir ayrıntıyı söyleyeyim: Sergilenen tepsiler, çatal kaşıklar bütün ihtişamlarına rağmen altın veya gümüş değildir.
"Altın ve gümüş kaplardan bir şey içmeyiniz ve bu ikisinden yapılan tabaklarda bir şey yemeyiniz. Çünkü bu tabaklar (sıhâf) dünyada müşrikler için, âhirette ise sizin içindir." (Müslim, "Libâs", 2) hadis-i şerifine dayanır bu ince ayrıntı.
Osmanlı sarayları bu emr-i şerife uymuş, helali haram olanla yememiştir. Bir İngiliz sarayında bu söz konusu olur mu? Hayır, zira mutfak inancın bir resmidir…
Galata Mevlevihanesi Müzesine hiç yolunuz düştü mü? Müzeye gittiğinizde mutfak bölümünde o dönemde kullanılan kap kacakları göreceksiniz. Bu kap kacakların içleri zikirle doldurulurdu. Helal gıdalarla yapılan yemekler her zaman abdestli yapılırdı. Her malzeme besmele çekilip, Fatiha okunarak kazana konulurdu. Kazanlardaki yemekler Çift Vav çekilerek karıştırılırdı. Çift Vav Allah adının temsilidir. Böylece yemek Allah'ın adıyla bereket ile dolup taşardı.
Kurban ve Ramazan Bayramlarında dağıtılan çorbayı hazırlamanın dahi merasimi vardı. Yemekler sabah namazından sonra El Latif, Ya Vedud ve Hu zikirleri ile karıştırılır, kazandan kâseye konulduğunda besmele çekilirdi. Halka ikram edilirken dualar okunurdu.
Tabağa konulan pirinç tanesi dahi israf edilmezdi. Ortaya konulan yemekte herkes önünden yerdi. Sofra duası yapılarak kalkılırdı. Enam suresi 121. ayet-i kerimede Allah-u Zülcelâl: “Üzerlerine Allah'ın adı anılmamış olanlardan yemeyin; çünkü o, kesinlikle Allah'ın emrinden çıkmaktır. Bununla birlikte şeytanlar kendi dostlarına sizinle tartışmaları için mutlaka telkinde bulunacaklardır. Eğer onlara uyarsanız, şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlardan olursunuz.” buyurmuştur. Rabbimizin buyurdukları ve Peygamber Efendimizin sünneti vakt-i zamanında bu dergâhlarda hassasiyetle uygulanmıştır.
Bir mutfak düşünelim ki evin sultanı annelerimiz besmele ile oraya girsin, abdestli bir hâlde yemeğini yapmaya başlasın. Tencereye her yemeği Allah'ın adıyla koysun, kullandığı kap kacağın helal haramlığına dikkat etsin. Yemeği kâselere koyduğunda zikri dilinden düşürmesin, çocuklar yemeğe babalarının veya evinin büyüğünün gelmesi ile besmele ile başlasın. İsraf etmeden yemekler yensin, sofradan kalkarken dualar okusun. Böyle bir yemeğin lezzeti sizce nasıl olur? Birlikte Allah’ın adıyla başlanan yemeğin lezzeti, huzuru, dünyevi hiçbir şeye değişilmez.
Yemeğin lezzeti, bereketi, şifa vermesi, helal malzemelerin helal kaba konulması ve yemeğin altının zikir ile yakılması ile başlar. Eğer maddi bir hastalığımız varsa, onun helal haram ve yemek adabıyla ilgisi vardır, ruhumuzda manevi bir sıkıntı var ise sebebi…
Zikir, bunca nimeti vereni hatırlamamız, ona şükretmemizdir. Muhtaç olduğumuz her rızkı bize gönderen, dünya tarlasını bizler için yaratan ve nimetler ile donatan Rabbimizdir.
Evlerimizin başkenti olan mutfaklarımızı Allah’ın adıyla donatmalıyız. Haram lokmanın, bereketsiz malın hiçbir kıymeti yoktur sadece mideyi doldurur. Zikir ile yapılan yemek sadece mideyi doldurmaz, insanın ruhunu zenginleştirir. Böyle yenilen yemek, onu şuurla yiyene sağlık sıhhat verir.
Son olarak;
Maide Suresi 5.ayeti kerimede Allah-u Zülcelâl; “Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da mehirlerini vermeniz kaydıyla evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.” Buyurarak temiz ve güzel olan helal yiyeceklerden yemeyi evlilikle birlikte anmıştır. Helal ve haram yiyecek ile huzurlu bir aile arasında ilgi vardır zira…
Rabbim mutfaklarımıza bereket versin, dil de gönül de zikrimiz eksik olmasın…
Sümeyya Turan.
FANİ DUNYA RADYO FORUM
