ÖNCÜ KADINLAR GİBİ OLMAK
Toplumun yetiştirilmesinde kadın önemli paya sahiptir. Bozulan toplumu ihya etmekte de kadın pay sahibidir.
Ümmetin âlimlerini, önderlerini yetiştiren kadındır.
Firavuna boyun eğmeyen Musa’yı ölümden kurtaran Hz. Asiye, kadındır.
Bütün servetini İslam uğruna harcayan; eşine, “Kimse sana iman etmezse ben sana iman ederim Ya Resulallah!” diyen Hz. Hatice radıyallahu anhâ kadındır.
Bütün baskı ve eziyetlere rağmen “Rabbim Allah’tır!” diye şehit olan Sümeyye radıyallahu anhâ kadındır.
Savaş meydanında Peygamberi korumak için kılıç kalkanla canını hiçe sayan Nesibe radıyallahu anhâ (Ümmü Ammara) kadındır.
Huneyn Savaşı’nda eşiyle birlikte Rasulullah’ın –asm- yanında yer alan Ümmü Süleym kadındır.
I. Dünya Savaşı’nda Rus askerlerine karşı harbe koşan Nene Hatun kadındır.
Kurtuluş Savaşı’nda askerlerin yardımına koşan, onlara mühimmat yetiştiren kadındır.
Bosna savaşında evini tünel olarak kazan kadın erkek çoluk çocuk 2000 kişinin hayatını kurtaran Şida Kolar kadındır.
15 Temmuz’da darbeye karşı meydana giden Ayşeler, Fatmalar kadındır.
Önderler Yetiştiren Anneler!
Kadın dilerse evinde bile, İslam için çığır açabilir. Öyle çocuklar yetiştirir ki bütün ümmet ona duacı olur. Bilge Kral Aliyya İzzetbegoviç’i dindar öncü bir lider olarak yetiştiren annesidir.
Merhum İzzetbegoviç, hatıratında konuyu şu şekilde ifade etmiştir:
“Rahmetli annem çok dindar bir kadındı ve dine olan bağlılığımı (en azından kısmen) ona borçluyum. Sabah namazlarına tam vaktinde kalkardı. Beni de kaldırırdı ki ben de Haciyska Camii’ne gidebileyim. 12-14 yaşlarındaki bir çocuk olarak tabiidir ki biraz tereddüt ederdim kalkma konusunda. Ama eve daima mutlu dönerdim. Yaşlı İmam Mujezinoviç ikinci rekâtta daima, Kur’an’ın harika surelerinden Rahman Suresi’ni okurdu. Taze bahar sabahındaki o cami, sabah namazında okunan o Rahman Suresi ve civardaki herkesin kendisine saygı duyduğu o alim, uzun yıllar öncesinin sisleri arasında görebildiğim en güzel görüntüleri oluşturmaktadır.”
Bediuzzaman Said Nursî’yi de ilme yönelten annesidir. Said Nursî, annesinden şu sözler ile bahseder:
"Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve manevi derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddi vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum."
Allah’a kullukta, ibadette, İslam için maddi manevi mücadelede kadın erkek ayrımı yoktur. Erkek nasıl dini için varını yoğunu ortaya koyuyorsa aynı mesuliyet kadınında görevidir. Günün birinde Nesibe radıyallahu anha, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ve ashabı radiyallahu anhumun huzuruna gelerek şöyle dedi:
“Bizim duyduğumuz ve gördüğümüz her şey erkekler hakkında, kadınlar hakkında bir şey denilmiyor.”
Elmalılı Hamdi Yazır’ın ifade ettiği başka bir rivayete göre Hz. Peygamberin pâk hanımları hakkında Ahzâb Sûresi nazil olduğu zaman müminlerin kadınları; “Bizim hakkımızda bir şey nazil olmadı" demişlerdi. İşte bu münasebetle şu ayet-i kerime nazil oldu:
“Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab; 35)
Bu Mücadele Bitmez!
“Devir değişti, mücadele bitti, çocuklara artık bakıcılar bakar oldu, kadınlar İslam mücadelesini modaya kaptırdı,” diyenler var.
Hayır, Müslüman bacım! Bu düşünce bizi tarihten silmeye çalışan Batı’nın bize empozesinden başka bir şey değildir. Eleştire eleştire kendimizi bitirip bizden özümüzü, şuurumuzu almaya çalışıyorlar.
Firavunlar, İslam’ı sevmezler, onları sevenler de İslam’ı sevmezler. Ama bizim vazifemiz asrı kötülemek değildir. Bizim yapmamız gereken, Firavuna boyun eğmeyen Asiye, İslam düşmanı Ebu Cehillere karşı varını yoğunu feda eden Hatice olmaktır. Vazifemiz; topla tüfekle olmasa da bilgisayarla, telefonla bizi esir almak isteyenlere karşı Sümeyye gibi mücadele etmek; o öncü kadınlar gibi hareket etmek, hem kendimizi hem neslimizi yetiştirmektir.
Rabbim bizleri İslam şuurundan mücadelesinden ayrılmayan nesillerden eylesin.
Sümeyya Turan.
FANİ DUNYA RADYO FORUM
