Gönderen Konu: Allah Yolunda İnfak  (Okunma sayısı 253 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2126
Allah Yolunda İnfak
« : Ekim 22, 2019, 08:45:28 ÖÖ »
Allah Yolunda İnfak

“O takva sahipleri ki, gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.” (Bakara, 3)

Yardımlaşma ve dayanışma, insanoğlunun muhatap olduğu ilk sorumluluklardan biridir. Hatta Kur’an-ı Kerim’in ilk işlediği konulardan biri de kazanç ve bunun adil bir şekilde paylaşımı olmuştur. Mesela ilk inen surelerden biri olan Maun suresinde, “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar, yoksulu doyurmaya teşvik etmez…” (Mâûn, 1-3) buyurulur. Yine İslâm’ın ilk yıllarında inen başka ayetlerde de böyle uyarılar açıkça görülebilir.

Allah yolunda yapılan infakın yapıldığı hal ve zamanlar önemlidir. Müslümanların dar ve zor durumlarında yardım edenle, bolluk günlerinde yardım eden bir değildir. Hak Tealâ, Mekke’nin fethinden önce infak eden ve savaşanlarla, Mekke’nin fethinden sonra infak eden ve savaşanların denk olmadığını haber veriyor. (Hadîd, 10)

İnfak, “Allah rızasını kazanmak amacıyla muhtaç ve yoksul insanlara para veya maişet yardımı yapmak, onların geçimini sağlamak, hayır yolunda harcama yapmak” demektir. Zaruri ihtiyaç ve geçim için sarfedilen para ve sair şeylere de “nafaka” denir.

İnfakın farz, vacip, mendup kısımları vardır. Zekât, sadaka, bağış, yardım ve vakfetme gibi fakirlere, diğer ihtiyaç sahiplerine, aileye harcama ve yardım gibi bütün mal ile yapılan ibadetleri içine alır. Allah yolunda infakta bir gelir-harcama oranı yoktur. Zekâtta sınır vardır ama sadakada yoktur.
İnfak Allah’ın emri

Bilindiği gibi, insanın sahip olduğu her şeyin tek ve asıl sahibi Allah’tır. Bu nedenle insanın emaneten sahip olduğu malını asıl sahibi olan Yaratıcı’sının gösterdiği istikamette kullanması kulluğun bir gereğidir. Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde, varlıklı müminlere Allah yolunda infak emir ve tavsiye edilmiş, Allah yolunda harcayanlar övülmüştür.

“Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helal ve iyisinden Allah yolunda harcayın.” (Bakara, 267)

“Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler var ya, iste onların Rableri katında güzel karşılıkları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Bakara, 274)

Sevdiğimiz malı verebilmek

Allah yolunda yapılan harcama, hele de bu harcamanın malın sevilen çeşidinden yapılması, kişiyi “birr/üstün iyilik” derecesine ulaştırır. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça birre/iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah bilir.” (Âl-i İmran, 92). Bu ayet indiği zaman, birçok sahabi Hz. Peygamber s.a.v.’e müracaat ederek en çok sevdikleri şeyleri Allah rızası için bağışladıklarını bildirmişlerdir. Mesela Ebû Talha r.a., Mescid-i Nebevî’nin karşısında bulunan ve Beyraha denen çok kıymetli bahçesini vermiştir. Hz. Ömer r.a. da Hayber’den hissesine düşen değerli ganimet toprağını vakfetmiştir. Zeyd b. Hârise r.a. “Seyl” adındaki ünlü atını tasadduk etmesini Hz. Peygamber s.a.v.’den istemiş, O da atı Üsame b. Zeyd r.a.’a vermiştir.

Hasan-ı Basrî k.s. şöyle der: “Bir kimse sevdiği bir tek hurmayı bile Allah rızası için sadaka olarak verirse bu ayetteki “birr”e mazhar olmuş olur.” İbn Ömer r.a. da sadaka olarak sık sık şeker dağıtır ve ardından “Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe, fazilet ve üstün sevaba erişemezsiniz.” ayetini okuyarak: “Benim de en çok sevdiğim tatlıdır..” diye eklermiş.

Hz. Câbir r.a., “Ben hicret edenlerden veya ensardan mal sahibi olup da infakta bulunmayan hiç kimseyi hatırlamıyorum.” diyerek sahabenin tavrını anlatmıştır.

Nafi r.a. anlatıyor:

“İbn Ömer r.a. bir şeyi fazla sevdi mi, onu hemen Allah yolunda feda ederdi. Köleleri onun bu huyunu bildikleri için aralarından azat olmak isteyen biri kendini ibadete verirdi. O da hemen azat ederdi. Dost ve arkadaşları ona:
– Vallahi bunlar seni aldatıyor, dediler. O da;

– Allah yolunda bizi aldatanlara aldanmayı biz de kabul ediyoruz, dedi.

Bir akşam üzeri onunla beraberdim. Hatırı sayılır bir bedelle satın aldığı rahvan bir devesi vardı, ona binmişti. Bir ara devenin yürüyüşü çok hoşuna gitti. Hemen deveyi çöktürüp bize;

– Yular ve semerini çıkarın ve onu nişanlayıp kurbanlık develerin arasına bırakın, dedi.” (Kandehlevî, Hayatü’s-Sahabe, 2/231)

İnfakın fazileti

Kur’an’da genellikle iyiliklerin sevabı bire on olarak gösterildiği halde, Allah yolunda yapılan infakın sevabının bire yedi yüz ve daha üstü olduğu bildirilmiştir. Bu da infakın Allah katındaki değerini gösterir. Şüphesiz infakın birçok faydası bulunmaktadır. Bu faydaların başında, infak eden kişinin başkasına karşılıksız yardımda bulunmanın iç huzurunu yaşaması gelir. Diğer taraftan infak sayesinde kişi kibir, gurur, cimrilik ve bencillik gibi dinimizce yerilen kötü vasıflardan kurtulur. Unutmamak gerekir ki toplumda fakir-zengin ayırımı yerine saygı ve sevginin, kin ve nefret yerine kardeşliğin oluşmasının en büyük vasıtalarından birisi infaktır.

Bir kişi bağlanmış bir deveyi Hz. Peygamber s.a.v.’e getirerek, “Bunu Allah yoluna bağışlıyorum.” dedi. Hz. Peygamber s.a.v ona, “Bunun karşılığında, kıyamet gününde sana yedi yüz deve verilecektir ki, hepsi nişanlanmıştır.” buyurdu.

Ebu Hüreyre r.a.’tan rivayete edildiğine göre, Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu:

– Durumuna göre bir gümüş para yüz bin gümüş parayı geçebilir.

Oradakiler;

– Bu nasıl olur, dediler. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu:

– Bir adamın iki gümüş parası olsa birini tasadduk etse; diğer adamın da pek çok malı olmuş olsa da ondan alıp yüz binini infak etse durum nasıl olur? Bir düşünün!..” (Buharî, Tefsir 146; Müslim, Zekât 21)

Hadislerde de ifade edildiği gibi kişinin aile fertleri için yaptığı harcamalar da infak kavramıyla ifade edilmiş ve sadakaların en faziletlisi olduğu belirtilmiştir.

Kurtuluş ve arınma vesilesi

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de arınan ve sakınanlardan sıkça bahseder ve onları överek özel iltifatlarda bulunur: “O (mümin) ki, malını (Allah için) vererek arınır, yücelir.” (Leyl, 18)

“Eğer siz arınır ve sakınırsanız, Allah sizlere iyilikle kötülüğü birbirinden ayıracak ince bir anlayış verir.” (Enfal, 29)

“Her ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu hakkıyla bilendir.” (Âl-i İmran, 92). Yani yaptıklarınızı, yardımlarınızı insanlara duyurmaya kalkışmayın. İnfak edeceğiniz şeyleri değersiz şeylerden seçmeyin. Çünkü Allah hakkıyla bilendir. Ne verdiğinizi ve niçin verdiğinizi bilir.

Ahirette şahidimiz

Ebu Said el-Hudrî r.a. anlatıyor:

Rasulullah s.a.v. minbere oturdu biz de etrafına oturduk. Dünya ve dünyanın zinetlerinden bahsederek;

– Benden sonra dünyalık servet yönünden başınıza gelecek felaketlerden korkuyorum, buyurdu. Bunun üzerine bir adam;

– Hayırlı şey şer getirir mi, diye sordu. Rasulullah s.a.v. bir süre sustu. Oradakiler o adama;

– Rasulullah s.a.v. sana bir şey dememişken sen niçin konuşuyorsun, diye çıkıştılar.

Adam sıkıntıdan dolayı kendinden geçmişti. Biraz kendine gelince terini sildi. Bunun üzerine Rasulullah s.a.v. şöyle buyurdu:

– Ey soru soran kimse! Beni dinliyor musun? Gerçekten hayır şer getirmez. Fakat bahar yağmurlarının bitirdiği nice otlar vardır ki, o otların bir kısmı hayvanları öldürür, bir kısmı da yeşillik yiyerek hayatlarını sürdürenleri besler. Onlar şişip semirinceye kadar yerler, güneşten de istifade eder oynar, zıplar, idrarını yapar, tekrar otlarlar. İşte dünya malı olan servet de böyledir, yeşil ve tatlı olup aldatıcıdır. Müslüman zengin, kendisine verilen bu maldan yetim, fakir ve yolda kalmışa infak ederse ne iyi kimsedir. O hakkı olmadığı halde her şeyi alan kimse ise yiyip yiyip de doymayan kimse gibidir. O aldığı şeyler kıyamet günü kendi aleyhinde şahitlikte bulunacaktır.” (Buharî, Zekât, 48; Müslim, Zekât, 40)

İnfak edince

İnfak, Allah’ın verdiği nimetlere şükürdür. Her türlü infak malı ve malın bereketini artırır. Yoksul zümrelerin eline geçen para her şeyden önce insan onurunu yükseltir, iş gücü kalitesini artırır. Bunun yanında artan satın alma gücü sayesinde yükselen talep hacmi ekonomik hayatı hareketlendirir. İnfak sayesinde zenginle fakir arasında güven, saygı ve sevgi oluşur. Böylece İslâm kardeşliği de gerçekleşir.

Rasulullah s.a.v.’in benzetmesiyle müslümanlar tek vücut gibidir. Vücudun bir azası sızlayınca bu ağrıyı diğer organların duymaması, bu derdi paylaşmaması mümkün mü? Toplumda fakirlerin haklarına riayet edilmemesi, vücuttaki bir uzvun kanaması gibidir; vaktinde tedbir alınmazsa kan kaybı daha çok hastalanmaya, belki ölüme yol açar. Fakirlerin haklarını ihmal sosyal bir kanamadır ve vaktinde tedbir alınmazsa sosyal bünyenin sağlığını yitirmesine yol açacaktır. Bu durum, toplum üzerindeki ilahî yardımın, rahmet ve bereketin çekilmesi demektir.
Bugün toplumumuzda görülen ekonomik problemlerin önemli bir kısmı bu hastalıkla ilgilidir.

Mümin, Allah yolunda dağıtmanın bir görev ve sorumluluk meselesi olduğunun bilincindedir. Her çeşit malı ve nimeti, asıl kaynağı olan Allah’a nisbet eder. “Onlara rızık olarak verdiklerimizden…” ifadesi müminin özel mülk ve gerçek malik anlayışını düzenler. Böylece infak eylemi, kişinin dağıttığı şeylerin kendi özel malı olmadığını, kendi özel mülkiyetinden tasarrufta bulunmadığını hatırlatarak onun bencilliğini kırar. Müminlerin tüm yaptıkları, Allah’ın verdiği rızıktan infak etmektir. Öyleyse aslında mümin bir postacıdır, bir veznedardır, bir emanetçidir.
Tükenir diye korkmadan

Mümin toplayıcı değil, dağıtıcı olmalıdır. Zira mümin malı dağıtmak için kazanır. Verirken tükeneceğinden korkmaz.

Çünkü verenin Allah olduğunu bilir. Zaten kendisine ver diyen de Allah’tır: “Siz Allah için bir şey verdiğinizde Allah onun daha iyisini verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe, 39)

Cimrilik müminin özelliği değildir. Cimri, paranın egemenliğine boyun eğdiğinden paranın mahkûmudur. O yüzden devamlı bunalım içindedir, doyumsuzdur, sevgisizdir. Fedakârlığın, vermenin ne kadar güzel olduğunu, ahiret ödülü yanında dünyada da insanı mutlu ettiğini bilemez. Cimriliğin sebebi mal hırsı ve gelecekte yoksul kalma korkusudur.

Cimrilik yüzünden durmadan para biriktiren ve tükenir endişesiyle hastalıklarında bile harcamayıp dünyayı dahi kendilerine zehir eden para mahkûmları vardır. Oysa para ve mal Allah’ın nimetidir ve bu nimet harcandıkça Allah onu artırır.

Cimri, insanlar arasında da, Allah katında da sevimsizdir. Cenab-ı Hak onlardan bahsederken şöyle buyurur:

“Onlar ki hem kıskanır, cimrilik ederler hem de herkese cimrilik tavsiye ederler ve Allah’ın kendilerine fazlından verdiği şeyleri saklarlar. Biz de böyle nimetleri gizleyen nankörlere hor ve rüsvay edici bir azap hazırladık.” (Nis, 37)
Cennete Yakın, Cehennemden Uzak.

Rasul-i Ekrem s.a.v. bizleri cimrilikten sakındırarak şöyle buyurmaktadır:

“Cimrilikten sakının. Çünkü cimrilik sizden önceki milletleri helak etti.”

“İman ile cimrilik bir kulun kalbinde asla bir arada bulunmaz.” (Buharî, Edebü’l-Müfred; Nesâî, Cihad, 8)

“Her sabah gökten iki melek iner. Birisi: ‘İlahi, infak edene karşılığını ver.’ Diğeri: ‘Allahım! Cimrilik edene de telef ver (malını yok et)’ diye dua ederler.” (Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihin, 1/ 253)

“Cömert, Allah’a yakın, insanlara yakın, cennete yakın; cehenneme uzaktır. Cimri, Allah’a uzak, insanlara uzak, cennete uzak; cehenneme yakındır.” (Tirmizî, Birr, 41; Heysemî, ez-Zevâid, 3/127, 7/127)

“Cömertlik cennetten dalları dünyaya uzanmış bir ağaçtır. Dallarından tutanı cennete götürür. Cimrilik cehennemden dalları dünyaya uzanmış bir ağaçtır. O da dallarından tutunanı ateşe götürür.” (Beyhakî, Şuabü’l-İmân; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl)

‘Allah da Sana Verecek!’

Kays b. Sehl el-Ensarî r.a. şöyle anlatıyor:

Kardeşlerim beni Rasulullah s.a.v.’e şikayet ederek,

– Malını israf ediyor, eli açıktır, dediler. Ben de;

– Ey Allah’ın Rasulü! Ben hurmadan olan payımı alıyorum. Onu Allah yolunda ve arkadaşlarım için sarfediyorum, dedim. Bunun üzerine Allah Rasulü s.a.v. benim göğsüme elini koydu ve;

– Harca! Allah da sana verecektir, buyurdu ve sözünü üç defa tekrarladı.

Bundan sonra Allah yolunda sefere çıktım. Benim bineğim olduğu gibi, kardeşlerime nisbetle param da çoktu. (Münzirî, et-Terğib, 2/173)

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Nisan 26, 2024, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41