Gönderen Konu: İhlas Köprüsü ve Şükür Köprüsü  (Okunma sayısı 138 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 631
    • www.fanidunya.net
İhlas Köprüsü ve Şükür Köprüsü
« : Ocak 10, 2024, 09:03:48 ÖS »


İhlas Köprüsü

Aşılması güç beş köprüyü geçmiş bulunuyoruz. İşlediğimiz amelleri, yaptığımız ibâdetleri yok olup gitmesinden korumamız lâzımdır. Eğer ibâdetlerimize riya, ucb gibi bir âfet karışırsa amellerimiz heba olur. Hadis-i kudsîde Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(Ben ancak, ihlâs ile, benim için yapılan amelleri kabul ederim.)

(İhlâs, yalnız Allah rızası için yapmak demektir. Çok âmel yapıp da kabul olmazsa hiç kıymeti yoktur. Az da olsa ihlâslı ve devamlı ameller makbuldür. O halde, her işte niyetimizi düzeltmemiz lâzımdır. Meselâ hafızlar; (İnsanlar, ne kadar cömert, ne kadar hayırsever, desinler) diye çeşitli hayır ve hasenatta bulunmuşsa, harbe giden kimse; (İnsanlar, ne kahraman insan, vatanını ne kadar da seviyor, desinler) diye düşmanla çarpışıp ölmüşse, hadis-i şerifle bildirildiği gibi, hepsi de bu işlerin hakîkî mükâfatına kavuşamazlar.

Bir kimse, insanların takdirini kazanmak için, yaptırdığı çeşmenin taşına (Falanca şu kadar milyon yardım etmiştir.) diye yazdırmışsa, yaptığı hayırlar boşa gitmekle kalmaz, riyanın şiddetli azabına duçar kalır. Eğer başkalarını hayra teşvik için ismini yazdırırsa riya olmaz.

Bir kimse, bir hükümdarın iltifatına mazhar olmak için, hükümdarın en çok sevdiği bir hizmette muvaffak olması lâzımdır. Bu kimse, hükümdarı bırakıp da onun bir hizmetçisi veya kölesinin bir hizmetini yapsa, hükümdarı memnun etmiş sayılmaz. Eğer hükümdar, hizmetçilerine yardım edenleri seviyorsa, sırf hükümdarın hoşnutluğunu kazanmak için hükümdarın kölelerine hizmet etmesi lâzımdır. Bu misâlde olduğu gibi, Allahın kulları beni sevsin diye onları memnun etmek boşa gayrettir. Fakat sırf Allahın rızasını kazanmak için, Allanın kullarına yardımda bulunmak ise çok kıymetli bir iştir.

Bir kimsenin altın bir vazoyu yüz liraya satması, onun ahmaklığını, cahilliğini gösterir. İşte yapılan bir hayra karşılık Allahü teâlânın vereceği sevaplar karşısında, kulların o kimseyi övmesi, milyonların, milyarların yanında bir kuruş kadar değeri yoktur. Böyle bir kula Allahü teâlâ, şöyle derse:

(Ey insanoğlu, mutlak kudret sahibi ben olduğumu bildiğin halde, yaptığın iyiliklere karşılık, benim bilmem ve seni mükâfatlandırmam yetmiyormuş gibi bir de insanların bilmesini ve seni övmelerini istiyorsun. Bu vefasızlık değil mi? Kimin rızasını kazanmak için o hayırları yapmışsan git, karşılıklarını onlardan al!)

Evet Allahü teâlâ böyle hitap ederse ne yapacağız?

Bütün insanlar bizi beğense, el üstünde tutsa, fakat Allahü teâlâ, beğenmese ne kıymeti vardır? Tersine, bütün insanlar bizden nefret etse, Allahü teâlâ razı olsa ne zararı olur?

Bununla beraber, Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği kimseleri diğer insanlar da sever. Hedefi yalnız Allah rızası olan kişiler, dünya ve âhırette rahat ederler.

Yapılan ibâdetleri riya gibi, ucb de yok eder. Ucb, kişinin kendini beğenmesi, yaptığı ibâdetleri beğenmesi, yapılan hayırlı işleri kendinden bilmesidir. Ucba düşen kimse, Allahın lütuf ve ihsanını düşünemez. (Bunu ben yaptım, ben olmasaydım bu olmazdı.

Ben müdür olsam, bakan olsam, şöyle yapardım) demek ucb olur. Riya ile ucb farkına varılmadan amellere girer, onları ifsat eder.

Salih bir zat, müşterisine yeni bir elbise satar. Müşteri birkaç gün sonra elbisede kusur görüp sâlih zata getirince, sâlih zat ağlamağa başlar. Müşteri bunun ağladığını görünce, (Ben kusurunu kabul ediyorum, hakkımı helâl ettim, yeter ki sen ağlama) der. Sâlih zat der ki, (Ben elbisenin kusurlu çıkmasına ağlamıyorum. Elbiseye dikkatle baktığım halde kusursuz olarak verdiğimi zannediyordum. Halbuki kusurlu imiş. Ya Rabbimize gönderdiğimiz ameller kusurlu çıkar da yüzümüze çarpılırsa ne yapacağız diye ağlıyorum.) Süfyan-ı Sevrî hazretleri, bir zatın evine misafir olur. Yemekte tabak lâzım olur. Ev sahibi oğluna seslenir: (Oğlum ikinci hacdan gelirken aldığım tabağı getir!) Bunun üzerine Süfyan-ı Sevrî hazretleri (Bu sözünle yaptığın her iki haccı da ifsat ettin) diye buyurur. Hadis-i şerifte, (Kulun işlediği ameller kabul olursa, Allahın sayısız ni'metlerine karşılık kabul edilir. Fakat kulun günahları açıkta kalır. Allahü teâlâ, dilerse günahları da afveder.) buyurdu. Ne kadar çok ibâdet yapılsa ve bunlar da kabul olsa, yine kul, ibadetiyle Cennete giremez.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hiç kimse kendi ameline karşılık Cennete girmeğe hak kazanamaz) Yine Hadis-i şerifte bildirildiğine göre, kulun parlak bir amelini götüren melekler birinci göğe gelince, oradaki vazifeli melek, (Götürün bu ameli sahibinin yüzüne çarpın, o gıybet ederdi. Gıybet edenlerin ameli buradan geçmez.) İkinci gökteki melek, Allah rızası için yapılmayan amelleri geçirmez. Üçüncü kattaki melek, kibirlilerin amellerini geçirmez. Dördüncü kattaki ucb edenlerinkini geçirmez. Beşinci kattaki hasetçilerinkini geçirmez. Altıncı kattaki merhametsizlerinkini geçirmez. Yedinci kattaki melek, mürailerin amelini geçirmez. Yedi kat göğü geçen amel bile, huzur-i ilâhî'ye varınca rıza-ı ilâhi kastedilmediği için geri çevrilir. O halde her işte ihlâsa çok önem vermeliyiz!

Şükür Köprüsü

Bundan önceki altı köprüde, ilim öğrendik, günahlarımıza pişman olup tevbe ettik. Eşkiyaların elinden kurtulduk. Belâlara güzelce sabrettik. Allahü teâlâdan korkup rahmetinden ümidimizi kesmedik. Riyadan, ucubdan kaçarak, sırf rıza-i ilâhi için ihlâsla ibâdet yaptık. Şimdi bu muazzam ni'metlere karşılık Allahü teâlâya şükretmeliyiz, O'na olan minnet borcumuzu ödemeğe çalışmalıyız!

Ni'metler, şükredilirse devamlı olur, artar. Şükredilmezse yok olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ni'met vahşi hayvanlar gibi kaçar. Onu şükür bağı ile bağlayınız!)

Allahü teâlâ ise (Şükrederseniz ni'metimi artırırım.) buyurmaktadır. Ni'met nedir, şükür nasıl olmalıdır? Ni'met iki kısımdır:

1- Dünyevî ni'metler. (Faydalı olacak şeylerin verilmesi ve zararlı olacak şeylerin defedilmesi. Vücut sağlığı ve yenip içilecek şeylerden tad alabilme duygusu.)

2- Dinî nimetler. (Allahın kuluna hidayet verip imansızlık, bid'at, sapıklık ve diğer günahlardan korunması.)

Şükür, Allahın verdiği ni'metleri yerinde sarfetmek, gizli açık Allaha itaat edip günahlardan kaçınmaktır. Kişi, Rabbinin verdiği ni'metleri günaha vâsıta kılarsa şükretmemiş olur, nankörlük etmiş olur.

Bir hükümdar, hizmetçilerinden birisine çok değer verse, ona saray yaptırsa, emrine de hizmetçiler tahsis etse sarayını çeşitli ni'metlerle doldursa, bu ni'metlere karşılık günde sadece bir saat hükümdara hizmet edeceğini, diğer saatlerinde serbest olup istediğini yapabileceğini söylese, hizmetçi hükümdara ayırdığı bir saati, diğer hizmetçilerin elindeki bir parça ekmeği almak için yalvarmakla geçirse, hükümdar buna ne der? Elbette (Bu hizmetçi, yaptığım ikramın değerini takdir edemeyecek kadar aşağı, cahilin birisidir. Bunu kapımdan kovun) diyecektir.

İşte âlimler, ilimlerini dünyalık mukabili sattıkları, diğer insanlar da nefslerine uydukları zaman bu hizmetçinin durumuna düşerler. Dünya sevgisini, Allah sevgisinden üstün tuttukları için hakir olurlar.

Ni'metlerin en büyüğü salih müslüman olmaktır. En küçüğü ise, mâlâya'ni sözlerden uzak durmaktır. Verilen bu ni'metler elden çıkarsa büyük felâket olur. Çünkü en acı ve en güç şey, sevildikten sonra itibardan düşmek, yakınlıktan sonra kovulmak ve vuslattan sonra ayrılıktır.

Ey kardeşim, Allah sana müslümanlığı nasip ettiğine göre, Onun yanında itibar sahibisin.

Ona yakınsın. Bu ni'metlerine şükretmezsen itibardan düşer, kapısından koyulabilirsin. Allahü teâlâ bize o kadar çok ni'met verdi ki saymamız mümkün değil. Ni'met bollaştıkça şükretmek zorlaşır. İnsan ni'metin bolluğuna mağrur olarak şükrünü unutur. Süfyân-ı Sevrî hazretleri çok ağlardı. Sebebini sorduklarında buyurdu ki:

- Günahım çok, fakat günahlarım için ağlamıyorum. Son nefeste imansız gitmek felaketi yanında, günahlar saman çöpü kadar kalır. Son nefeste imansız gitmekten korkuyorum. Evliyaların en çok korktukları nokta budur Allahü teâlâ, Belâm-ı Bâûrâ'ya sayısız ni'met ve keramet vermişti. Bu ni'metlere karşı şükretmediği için imansız gittiğini Allahü teâlâ haber vermektedir.

Bir defa nefes alıp vermesek ölürüz. Bu hava ni'metine günde kaç kerre şükrediyoruz?

Bedavadan elde ettiğimiz için şükrü aklımıza bile gelmiyor. Rahat nefes alabilmenin kıymetini bilebilmek için astım hastası olmak mı lâzımdır? Bir astımlı rahat nefes alabilmek için, bakarken kör olan bir âmâ görebilmek için, konuşurken lal olan konuşabilmek için, kolları varken kopan, ayakları sağlamken felçli olan, duyarken sağır olan, tekrar eski ni'metlerine kavuşabilmek için bütün varlıklarını vermeğe hazırdırlar. Bu ni'metlere sahip olan insanların şükredebilmeleri için, bu ni'rnetlerden yoksun olmaları mı lâzımdır? Akıl nimetini düşünün, akılsız kimsenin hâlinden ibret almak ve Rabbimizin verdiği dinî ve dünyevî nimetlerine her an şükretmek lâzımdır. Şükretmeyip akıbetinden emin olmak felâkettir. Süfyan-ı Sevrî hazretleri buyurdu ki: (Akıbetinden emin olanın arifliği silinir.) Hazret-i Ali buyurdu ki:

(Nice kişiler vardır ki, nail oldukları nimetler, onları aldatır, felâketine sebep olur. Böyle kimseler hakkında söylenen iyi sözler onları fitneye götürür. Demek ben büyük insanmışım der. Kendisine Bey, Efendi, üstâd denmesinden hoşlanır. Küçük bir kusurlarının söylenmesine tahammül edemezler, günahlarının gizli kalmasına mağrur olurlar.)

Sözün özü, hak yolda olabilmek için üç şey mutlaka lâzımdır: İlim, amel ve ihlâs. İlimsiz amel olmaz, amelsiz ilim fayda vermez. İhlâssız yapılan ibâdetlerin hiç bir değeri yoktur.

İlimsiz ihlâs da fitneye ve felâketlere sürükler. Dört kişinin haline şaşılır: l- Akıllıdır, âlim değildir.

2- Alimdir, ilmiyle amel etmez.

3- İlmiyle amel eder, ihlâslı değildir.

4- İhlâslıdır, akıbetini düşünmez.

Bu yedi köprüyü geçip Cennete vâsıl olana ne mutlu...

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Nisan 26, 2024, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41