Gönderen Konu: Varlığı Da Yokluğu Da İmtihan  (Okunma sayısı 417 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2126
Varlığı Da Yokluğu Da İmtihan
« : Şubat 11, 2024, 10:27:08 ÖÖ »


Varlığı Da Yokluğu Da İmtihan

İnsana şu fani dünyada bahşedilen en güzel nimetlerden biri olan çocukların varlığı da yokluğu da en çetin imtihanlardandır. “İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak birer imtihan sebebidir. Büyük mükâfatın ise yalnız Allah’ın yanında olduğunu unutmayın.” (Enfal, 28) buyuruyor, Rabbi Zül Celal. Her ne kadar şartlar değişmiş olsa da bu imtihan bugüne has değildir. Hz. Âdem aleyhisselam’dan beri en ağırı peygamberler olmak üzere insanlık bu imtihan ile sınanmıştır. Hz. Âdem aleyhisselam’ın bir oğlu katil, diğeri maktul oluyor. Hz. Nuh aleyhisselam oğluna söz geçiremiyor. Hz. Yakup’un aleyhisselam kendi çocukları ciğerparesini kuyuya atıyor. Peygamberimiz aleyhisselam kendi elleriyle altı çocuğunu toprağa verirken “Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Fakat, o halde bile bizim ağzımızdan ancak Rabbimizin razı olacağı sözler çıkar.'' diyordu.

Hz. Ebubekir, Bedir’de, Uhud’da öz oğlu ile karşı karşıya geliyor. Abdurrahman isimli oğlu Hz. Ebubekir’in yanıp tutuşmasına rağmen ancak Mekke'nin fethinden sonra iman ediyor... Allah'ın veli kulları, dahası Peygamberleri dahi bu durumdayken anlıyoruz ki “onların sahibi biz değiliz.” Biz sebeplere sarılıp onları en güzel şekilde yetiştireceğiz. Sonuç yine de istediğimiz gibi olmayabilir. Her mümin böylesi bir imtihan için kendisini hazırlamalıdır. Allah’tan her halde hayırlı olanı istemeli ve kendisine verilene veya verilmeyene de rıza göstererek şükür ve duasını eksik etmemelidir.

Allah Teâlâ’nın bu dünyaya koyduğu kanunlar ile doğurma, doyurma ve büyütme gibi özellikler bütün canlılarda olan özelliklerdir. Hatta hayvanlar aleminde öyle canlılar var ki insanlar dahi bu bilinç seviyesine ve aklına rağmen onlar gibi fedakârlık yapamıyor.

Yavrusunun kaçabilmesi için kendisini bilinçli olarak leoparlara yem eden ceylanın bulunduğu bir fotoğraf karesi var ki ceylanın vakur duruşu ve bakışları ibretlerle dolu. Yine yavrusu hayatta kalsın diye kendisini ona yediren örümcek türleri olduğunu öğrendiğimde şaşkınlığımı gizleyememiştim. İnsanın yüklendiği manevi sorumluluk onlarda yok. Yine de bu fedakarlıkları yapabiliyorlar. İnsan başıboş yaratılmadığı gibi yavrularını da başıboş bırakamaz. Hak ya da batıl, iyi ya da kötü, müslim ya da gayrimüslim her insan kendi neslini eğitim yoluyla hayata hazırlar. Bizim en önemli farkımız ise yavrularımızın dünyasını düşündüğümüzden daha fazla onların ahiretini düşünmemiz gerektiğidir. Bunu değerler eğitimi falan diye yumuşatmaya da gerek yok aslında. Bu bir din ve ahlak eğitimidir. Zaten din dediğimiz de bir değerler bütünüdür.

Çocuk eğitiminde keyfilik yok. Onları İslam ahlakına göre yetiştirmek bizim en önemli vazifemiz. Lakin İslam ahlakına sahip olmadan bunu yapabilmemiz çok zor. Herkes dışarıdan şikâyet ediyor. Sanki sokaklardaki insanlar evrenin başka bir yerinden getirilip de buraya bırakıldı. Toplumumuzun genel seviyesidir, sokaklarda gördüklerimiz. Yani o gördüklerimiz aslında biziz. Bu ümmetin, bu milletin çocukları onlar. O halde biz kendimizi temizlemedikçe Allah bu toplumu temizlemeyecek. Ailemizde yaşanmayan bir değeri çocuklarımıza kavratamayız. İbn Haldun’a sorarlar; “Çocuklarımızı nasıl terbiye edelim?” İbn Haldun der ki:

“Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Kendinizi terbiye edin yeter. Zira zaten size benzeyeceklerdir.''

Eğri cetvelden doğru çizgiler çıkmaz. Bizim 'temsil yeteneğimiz' bu konuda her şeyden daha çok önemlidir. İyi veya kötü kimlik ailede oluşuyor. Evet, çocuklar fıtrat üzere doğuyor ama onu şekillendiren anne ve babasıdır. Tıpkı su gibi bulunduğu kabın şeklini alıyor. İnsanoğlu fazlaca etkilenen bir varlık. Kalp tabiri caizse bulunduğu ortamın röntgenini çekiyor. Sonra da kendisini oraya adapte etmeye başlıyor. Bu özellikle olumsuzluklar ve batıl işler konusunda çok daha hızlı ve fazla oluyor. O halde çocuklara iyi örnek olmak ile beraber onları olumsuz ortamlardan da uzak tutmaya gayret etmeliyiz.

Üstat Necip Fazıl bu konuda ebeveynlerin durumunu “Çocuk” isimli şiirinin ilk dizelerinde ne de güzel ifade ediyor.

ÇOCUK

Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk;

Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk...

Çocukta, uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;

Karıncaya göz atsa 'niçin, nasıl?' ve hayret...

Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür;

Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür.

Allah diyor ki: 'Geçti gazabımı rahmetim!'

Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim...

Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın!

Şimdi anladığını, sonra anlayamazsın!

İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;

Çocukların kalbinde işler zaman rakkası...

Hayat sahnesinde bize biçilen rol ne ise (anne, baba, evlat) onu en güzel şekilde oynayıp bu rolü bize veren Yüce Kudret’i memnun edebilmeliyiz. O’nu memnun etmek ise oyunu O’nun istediği gibi oynamaya bağlıdır. Doğan her çocuğun İslam fıtratı (hakkı, gerçeği kabul ve idrak etme yeteneği) üzerine doğduğunu bize haber veren Rasulullah’ın aleyhisselam sözlerinden, fiillerinden ve uygulamalarından çıkardığımız bazı hususları saymadan önce sadece bu fıtrat ile çok oynamazsak yani bozmazsak bile çocukların eğitimi adına büyük bir iş yapmış olacağımızı söylemek isterim. Bu yaratılış üzere çocuklarımızı eğitelim ve öğretelim ki İsra Suresi 64. ayetin ifade ettiği gibi çocuklarımıza ve mallarımıza şeytan ortaklık etmesin.

Çocuk eğitimi daha aile bir araya gelmeden, evlenmeden başlıyor. Eş seçerken aynı zamanda çocuğumuza anne-baba da seçiyoruz. O halde Peygamberimizin aleyhisselam da tavsiye ettiği gibi dindar ve vicdan sahibi kişilerle aile müessesesi kurulmaya çalışılmalıdır. Anne adayı daha hamileyken yediğine içtiğine dikkat etmelidir. İnsan beslendiklerinden ibaret olduğu için helal gıda hayatın her aşamasında bizim için çok önemlidir. Annesi daha dünyaya gelmeden onu kem gözlerden sakınmalı, karnı burnunda çarşı pazar dolaşmamalıdır. Mümine anne adayı farzlara çok dikkat emekle beraber nafileleri de ihya etmelidir. Daha anne karnındayken bebeğine Kur’an dinletmelidir.

Bundan sonra da çocuk doğduğunda tahnik yapılması, saçının kesilip sadaka verilmesi, kulağına ezan ve kamet okunması, güzel anlamı olan bir isim verilmesi gerekir. Yine Akika kurbanı kesilmesi, anne sütü ile beslenmesi (vacip deniliyor) ilk yapılması gereken işlerdendir. Bir müddet sonra ise çocukların ana dilini düzgün bir şekilde konuşmasını sağlamak, iman esaslarını telkin etmek, yavaş yavaş Kur’an-ı Kerim öğretmek, cami ve mescitlere alıştırmak ve sevdirmek, namaza, oruca ve diğer ibadetlere yeri ve zamanı geldikçe teşvik etmek… Eğitim öğretim süreci başlarken de öncelikle onu dini bütün bir öğretmene teslim etmek için çaba sarf etmelidir. Bunlarla beraber her biri ayrı bir araştırma konusu olan; mahremiyet eğitimi, temizlik eğitimi, merhamet eğitimi, sabır eğitimi, sorumluluk bilinci, karakter ve davranış eğitimi, özgüven ve zekâ eğitimi... gibi daha birçok temel eğitim ve değerin ilk verildiği yer ailedir.

Bugünün çocuklarının en büyük eksikliklerinden birisi de duygularının eğitilememiş olmasıdır. Bunun için dengeli sevgi eğitimi de ailede verilmelidir. Yüce Yaratan’ın buradaki konumu öncelikle kavratılırsa sağlam bir temel atılmış olur. Öğretim kafaya, eğitim ise kalbe hitap eder. Onun için çocuklarımızı terbiye ederken en önemli husus, onların kalplerine Allah ve Peygamber sevgisini yerleştirmektir. Bu da yine sevgi ile yapılabilecek bir iştir. Kalpten kalbe giden o yolları bulup çocuğumuza Rabbini ve Peygamberini sevdirmemiz gerekiyor. Sevgiyi temel alan bir eğitimi kullanan ve bizlere tavsiye eden Mevlâna’nın çocuk yetiştirmeye dair öğütlerine kulak verelim;

''Çocuk dünyaya geldiğinde ağlar, ney misali asıl yurdundan ayrılmıştır çünkü. Anne ve babaya düşense çocuğun insanlığa yaraşır ilahi nameleri yansıtmasını sağlamaktır.

Mademki can haline gelmiştir o yavru, o halde sevgiliye layık bir can olmalıdır. Zorludur bu yolculuk, emek verilmeli, gayret edilmelidir. Ham gelinen bu dünyada pişmeye ve yanmaya varmalıdır yolun sonu. İlk adım sevgi olmalıdır. Sevilmeli, çok sevilmelidir çocuk. Çünkü sevgi ölüleri bile diriltir. Sonra iyi örnek olunmalıdır. Göz özü değiştirir, kulak huyu değiştirir. Çocuk anne babasından gördüğü ve duyduğu ile şekillenir. Çocuk, çocuktur nihayetinde. Anladığı dilden konuşulmalıdır. Sabırlı olunmalıdır. Çocuğa kaldıramayacağı yükler yüklememelidir. Çünkü henüz kanadı çıkmayan kuş uçmaya kalkışırsa bir yırtıcı kedinin lokması olur.

Dengeli ve ölçülü davranılmalıdır çocuğa. Toprak, susuz kerpiç olmaz. Suyu çok olursa gene kerpiç olmaz. Suyun ayarını iyi vermek gerekir. Çocuk keşfedilecek bir hazinedir.

Her hazine de farklı cevherler gizlidir. Önce keşfedilmeyi, sonra kendini keşfetmeyi ister çocuk. İşte bu en uzun yolculuğudur. Çocuk fıtraten gelişmeye, öğrenmeye, eğitilmeye açtır. Tıpkı canla, gönülle yağmur bulutunu arayıp bekleyen ekinler gibi. Endişe edilmemelidir. İyi yetiştirilmiş bir çocuk kötüye inkılap etmez. Hiçbir ekmek tekrar harmandaki buğday şekline dönmez. Kötü bir huyu varsa çocuğun, iyilik aşısıyla ıslah edilmelidir. Fakat disiplin de gereklidir. Çünkü tahta misali yontulmalı, insanlığa yaraşır şekle sokulmalıdır. Marangozun tahtayı yontması onu mahvetmek için değildir. Gönlündeki isteğe uydurmak, işe yarar hale getirmek içindir. Bulanmadan, donmadan akan sular gibi yetiştirilmelidir çocuk. Eskiye takılmadan, yenilikten değişimden korkmadan. Çocuk yetiştirmek bir alışveriş gibidir. Sirke verirsin, şeker alırsın. Boncuk verirsin, inci alısın. Sürme verirsin, görüş elde edersin. Pek hoştur bu alışverişte bulunmak. Unutulmamalıdır ki; bir çocuk yetiştirmek dünyayı değiştirmektir.''

Sevgi konusunda anne baba da dengeyi gözetmelidir. Yoksa ipin ucu kaçabilir. Onlara duyduğumuz sevgi, yanlışlarını görmemize engel olmamalıdır. Çocuklarla iletişim kurarken karşımızda duranın bir insan olduğunu unutmadan, onları ciddiye alarak iletişim kuralım. O zaman ne cevherler ortaya çıktığını gözlerimizle görürüz. Efendimiz’e aleyhisselam ilk iman edenlerden olan Hz. Ali radiyallahu anh henüz on yaşındaydı. Ama bu onun ilklerden olmasına, bu dinin direklerinden olmasına engel olmadı. Çünkü Peygamberimiz onu bir çocuk değil, bir insan olarak gördü. Düşüncesinin, iradesinin önündeki perdeleri kaldırdı. O da inanarak, hissederek iman etti.

Merhametimiz çocukların yanlışını arttırmamalıdır. Biz hâşâ Allah’tan daha mı merhametliyiz ki O’nun farz kıldığı sabah namazı için kıyamayıp da çocuklarımızı kaldırmıyoruz? Bazı anne babalara dini-ahlaki bir kitap önermeye çekinir olduk. “Daha bunun için erken. Kafası karışmasın. Şimdi derslerine odaklansın…’’ gibi birçok mazeret ile çocuklarının dini ve ahlaki terbiyesine mâni oluyorlar. Ey anne babalar, sizin esen yelden sakındığınız yavrucağınızın yine sizin aldığınız telefon ve tabletler ile nelerle karşılaştığını biliyor musunuz? Bizlerin ancak orta yaşlarda elde edebildiği birçok bilgiyi bu çocuklar henüz beş yaşında iken görüyor ve biliyor. O halde onların manevi eğitimlerine de bir ayar verilmeli ve küçük yaşlardan itibaren onları hazırlamalıyız. Hz. Ali, “Çocuklarınızı kendi yaşadığımız çağa göre değil onların yaşadığı ve yaşayacağı çağa göre yetiştirin” diyor. Bu çağda onları hangi imkanlar ve tehlikeler bekliyor? Bunlara kafa yormalı ve gerekiyorsa da önlem almalıyız.

Hülasa olarak çocukların ruh hali ve kulluk bilinciyle ailelerin tutumlarının yakından ilgisi vardır. Örneğin; son yıllarda ‘sınav kaygısı’ diye bir hastalık türedi. Bunun sebebi sizce çocuklar mı? Yoksa onları başarısızlık korkusuna iten, kendi yapamadığı veya iyi yaptığı her şeyi çocuğundan isteyen aileler midir? Allah aşkına çocuklarımızı daha büyük bir gün için hazırlayalım. Araçları amaç edinmeyelim. Hırs ile yaşanan bir hayat neticesinde pişmanlıklarımızla kalmayalım.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41