Gönderen Konu: Veren Mutlu Olur  (Okunma sayısı 204 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 631
    • www.fanidunya.net
Veren Mutlu Olur
« : Şubat 08, 2024, 10:57:54 ÖÖ »


Veren Mutlu Olur

Allah Teâlâ insanı yarattı. İnsanların çoğalmalarını sağladı. Hepimizden aile, toplum, milletler meydana getirdi. Bizleri kabileler haline getirdi tanışalım diye. İnsanlar çoğaldıkça da birbirlerine olan ihtiyacı o oranda arttı. Bu ihtiyaçları karşılama durumuna göre de toplumun huzuru arttı ya da azaldı. Zuhruf suresi 32. ayet-i kerimesinde buyrulduğu üzere:

“… Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.”

İnsanlar birbirleri arasında birbirlerinden istifade etsinler diye dereceleri takdir ve taksim eden de Rabbimizdir. Kimimizi zengin, varlıklı, kimimizi de fakir kılan O’dur. Kimimizi güçlü, kuvvetli, kimimizi de zayıf yaratan Rabbimizdir. Yine Necm suresi 48. ayet-i kerimesinde Rabbimizin buyurduğu üzere: “Zengin eden de yoksul kılan da O'dur.”

O zaman şunu kabul etmemiz gerekiyor ki insanlar arasında zengin de olacak, fakir de olacak. Her zaman ihtiyaç sahibi de olacak, imkânı olan da olacak. Elinde imkânı olan kendisine verilen nimetlerle imtihan olacak.

İslam toplumlarında toplumsal patlama denilen olaylara rastlanmaz(dı). Son zamanların meşhur hastalığı olan depresyon, sorumluluklarını yerine getiren İslam toplumunda görülmez(di). Allah Teâlâ her şeyi denge üzerine yaratmıştır (Rahman suresi 7-8).

İnsanoğlu tabiattaki dengeyi bozarsa başına çeşit çeşit felaketler gelir. Kişisel ilişkilerindeki dengeyi bozarsa psikolojik sıkıntılara maruz kalabilir. “Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir.”

(Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 60) Toplumda Allah Teâlâ’nın koyduğu kuralları bozarsak nice fitneler, toplumsal sıkıntılar ortaya çıkmaya başlar.

“Ey kavmim! Ölçüyü, tartıyı adaletle tam yapın; insanların mallarının değerini düşürmeyin, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” (Hud, 85)

İnfak, zekat, sadaka da Rabbimizin yeryüzünde yerleştirdiği dengelerdendir. Müslümanlar bu dengelerdeki ilahi hikmetleri çok iyi anlamak durumundadırlar. Malike’l Mülk olan Rabbimizdir. Es-Samed olan Rabbimizdir. Er-Rezzak olan Rabbimizdir. Dolayısıyla hiçbir şeye, hiçbir kimseye muhtaç değildir. Peki, bizden çeşitli şekillerde neden infak etmemizi istiyor? Hatta Kur’an-ı Kerim’i nüzul sırasına göre okumaya başladığımızda dikkatimizi çeken hususlardan biri de infak ile ilgilidir. İlk Müslümanların neyi vardı da vereceklerdi?

Ama ilk dört yılda inen surelerdeki ayetlere baktığımızda infak övülürken cimrilik eden kınanmıştır.

Tebbet suresindeki ayette Ebu Leheb’in malının kendisine fayda vermediğini okuruz.

Müminin, bu ayet-i kerimeyi okuduğunda kendine şu soruları sorması gerekmez mi; peki malım bana fayda veriyor mu? Bana bu mal niye verildi? Ben bana verilen bu malla cenneti kazanabilecek miyim? O zaman müminin bir infak ahlakının bulunması gerekiyor.

Malının malı değil de, malının kölesi değil de efendisi olması gerekiyor. Kendisine verilen malla şımarmayıp, kibirlenmeyip o malı bir binek mesabesinde görüp kendisini cennete götürecek yollarda harcamalıdır. Malımızın bize fayda sağlayıp sağlamadığını tekrar düşünelim. Tebbet suresini sadece okuyup geçmeyelim. Malımız bizim felaketimiz olmasın. Hesabını veremeyeceğimiz malların, zekâtı verilmeyen malların bizi nereye götüreceği açık bir şekilde bellidir. İmkânlarımız imtihanımız olmasın.

Bu girişten sonra genel olarak yardımlarla ilgili şu şekilde bir sıralama yapabiliriz.

Zekât, malın arındırılması, temizlenmesi ve bereketlenmesi için mallarda Allah Teâlâ’nın hakkıdır.
Sadaka, imanın güçlenmesi ve istikrarı için mallardaki insanların hakkıdır.

İnfak, Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak ve sükûnete ermek için verilen nimetlerin bir hakkıdır. (Muhammed Emin YILDIRIM)

Ashab-ı kiram efendilerimiz zekât emri gelince şaşırmışlardır. Çünkü zekât emri gelmeden önce ellerinde ne var ne yoksa hepsini infak ediyorlardı. O kadar vermeye alışmışlardı ki yemek gibi, nefes almak gibi hayatlarından bir parça haline gelmişti infak ahlakı. Onun için sahabe neslinde psikolojik sıkıntılar görülmezdi. Zekât emri ile ne verecekleri, ne kadar verecekleri belli bir miktara bağlanınca bu ibadet sahabe nesline çok kolay gelmiştir. (Hz. Ebubekir döneminde zekât vermek istemeyenler ile savaşılması, zekâtın Allah’ın mallardaki hakkı olarak bilindiği içindir.)

Toplumumuzda Ramazan ayında zekâtların verilmesi bir adet haline gelmiştir. Müminler olarak şunu anlamalıyız ki doğum tarihimizden daha iyi bir şekilde zekâtla mükellef olduğumuz tarihi bilmeliyiz. Doğum tarihimiz dünyevi işlerimiz için gerekliyken zekât ahirete yönelik bir ibadet olduğu için (belki de bizim cenneti kazanmamıza vesile olacak bir ibadet olacağından) zekât ibadeti ile mükellef olduğumuz tarihi çok iyi bilmeliyiz. Zekât ibadeti zaten zorunlu olduğumuz bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de 32 yerde geçer. Namazla birlikte ifade edilir. Eğer ki zekâtı vermezsek fakirin hakkını gasp etmiş oluruz. Zekâtın malımızı temizleyen özelliğini, bereketlendirme özelliğini unutmamalıyız. Çevremizde, İslam dünyasında bu kadar muhtaç varken bizlerin hala zekât ibadetini yapıp yapmamayı konuşmamız imanımızın derecesini göstermesi bakımından yeterli bir ölçüdür sanki.

Onun için zekât ile ilgili ilmihal bilgisini bir an önce öğrenmeli ve gereğini yapmalıyız.

Zekâttan sonraki aşamalar olan sadaka ve infak kavramlarını sürekli gündemimizde tutmamız gerekiyor. Mümin, kendinden aşağıdakilerin sorumluluğunu üzerinde hissetmelidir. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz banane demiş midir, çok kaba bir ifade olan “Allah versin” cümlesini kullanmış mıdır? Sahabe efendilerimiz infak ile ilgili ayetleri duydukları anda niçin hemen eyleme geçmiştir? Ebu Talha çok kıymetli bahçesini vakfetmeyip de miras bırakamaz mıydı? Onlar mı çok akıllı yoksa bizler mi?

Hz. Aişe oruçlu olduğu halde kapısını çalan ihtiyaç sahibine evdeki son yiyeceği olan ekmeği neden verdirmiştir?

Ömer b. Abdülaziz cepleri şeker dolu bir halde gezermiş. Nedenini soranlara da “Allah Teâlâ sevdiğiniz şeylerden infak edin diyor. Ben de şekeri çok seviyorum. Bu sebeple şeker dağıtıyorum” diyerek, ayeti yaşayarak göstermiştir. Bizler sevdiğimiz şeylerden en son ne zaman verdik de birr’e ulaşmaya çalıştık? Yoksa sürekli evde eskiyen, kullanılamayan eşya ve kıyafetleri mi infak edip durdum? Ayette geçen “sevdiğiniz şeyler” kısmını hiç görmeyip de sadece verme kısmı üzerine mi yoğunlaştım? İnfak ahlakım var mı? Vermek için mi mazeretler arıyorum yoksa vermemek için mi? Vermemek için yüzlerce bahane bulup birr’e ulaşma yolunda hiç gayret göstermiyor muyum?

İnfak ile ilgili ayetleri, hadisleri, kıssaları gözyaşları içerinde okuyup anlatıyoruz. Anlama ve uygulama aşamasına geçmek için geç kalmamamız lazım. Yardımlar söz konusu olduğunda bu ibadetin sadece zenginleri ilgilendirdiği ile ilgili, zihnimiz bizlere hemen mazeret buluyor. Ya da kendi kendimize ah biz engin olsam, ne kadar infak ederim var ya diye teselli cümleleri kurarız. Daha sonra da “Yarım hurma ile de olsa cehennemden korunmaya bakın!” (Buhârî, Edeb 34) Hadis-i Şerifini okuruz. Şöyle düşünmeliyiz; “Rabbim bana bu kadar mal, mülk verdi. Bana verdiği kısmından verip vermeyeceğimle beni imtihan ediyor. Onun için şimdi elimde ne varsa ondan vereyim ki imtihanı kazanayım.”

Şöyle bir kural geliştirelim; Rabbim bana her gün tertemiz bir sayfa veriyor. Ben bu sayfayı elimden geldiğince salih amellerle doldurmaya gayret ediyorum. Bu sayfa da infak adına hiçbir amelimin olmaması bana bir şey kazandırmaz. Ancak çok küçük bir miktar da olsa o sayfa da infak ile ilgili bir amelimin olması bana çok şey kazandıracaktır.

Çünkü ben biliyorum ki sadakaları Allah Teâlâ alır. Aldığı sadakaların karşılılığını Allah Teâlâ kendisine yaraşır bir şekilde verir. Onun için amel defterimizin her sayfasında sadaka ile ilgili, infak ile ilgili ameller olmasına gayret edelim. Özellikle Ramazan ayını bir fırsat olarak değerlendirelim ve bu ticaretten kazançlı çıkalım. Aşağıdaki Hadis-i Şerifte buyurulduğu üzere gönderdiklerimizi göreceğimiz güne hazırlıklı olalım.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah, sizin her biriniz ile tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak, ahirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Soluna bakacak, ahirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Önüne bakacak, karşısında cehennemden başka bir şey göremeyecektir. O halde artık bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir söz ile kendisini korusun.” (Buhârî Zekât 10, Rikak 31, Tevhid 36)

İnfak ahlakına sahip olan bir mümin, verdiğini Allah Teâlâ’ya verdiği şuurunda olduğu için verirken o kadar hassas, o kadar rakik olur ki Rabbime bu ibadeti nasıl kabul ettirebilirim hassasiyetiyle hareket eder.

Ramazan ayına mahsus bir ibadet olan Fitre aslında müminlere infak ahlakını kazandırma amacı taşır. Çünkü veremeyen kişi zamanla kibre kapılır, bencilleşir, bireyselleşir, nankörleşir, şımarıklaşır, tamahkarlaşır. Rabbini, mülkün gerçek sahibini unutur, zalimleşir. Dinimiz bizden, isteyenden ziyade veren mümin olmamızı istiyor.

Sadaka toplumundan ziyade sadaka medeniyeti olmamızı istiyor. Ayrıca;

Verdiğini hisseden mümin,

Verdiğinin reklamını yapmayan bir mümin,

Verince mutlu olan bir mümin,

Verince özgür olan bir mümin,

Verince merhameti kuşanan bir mümin

Verince ihsana, mükâfata erişen bir mümin olmaya gayret edelim.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41