Gönderen Konu: Vicdan Var Ya Yeter’mi  (Okunma sayısı 50 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı webtasarim

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 60
Vicdan Var Ya Yeter’mi
« : Mart 08, 2024, 09:14:46 ÖS »


Vicdan Var Ya Yeter’mi

Ağırlıklı görüşe göre vicdan, insanın yaratılıştan getirdiği ve davranışlarımızın doğru ya da yanlış olduğu yönünde yargı üretebilen ilahi kökenli bir iç mekanizmadır. İlke olarak ahlaki davranışlar konusunda insana rehberlik edebilir. Ancak bu rehberlik, mutlak değil sınırlıdır. Buna karşılık pozitivist temelli düşünce ise vicdanın sonradan kazanılıp geliştirilen bir iç özellik olduğunu, iyi ile kötüyü ayırt edebileceğini, dolayısıyla dinin yerini tutabileceğini ileri sürer. Bu yaklaşım da vicdan denen olgunun sabit ve kararlı bir yapıya sahip olmadığını, ortaya çıkıp gelişme yaşadığını, bozulmaya uğradığını kabul ve ifade eder. Ne var ki bu söylem vicdanın dine alternatif olabileceği iddiasını da dayanaksız bırakır. Zira değişken olabilen vicdan, iyi kötü ayrımını her zaman sağlıklı bir şekilde yapamaz. Henüz gelişme hâlindeki vicdan ile aşınma ve yıpranmalara maruz kalmış vicdanın yapacağı durum değerlendirmesi her zaman isabetli olmayacaktır. Diğer yandan vicdan, insanı iyi ve kötünün bilgisine sahip kılabilirken hayatın anlamı, gayesi ve akıbeti konusunda suskun kılmaktadır. Evet, vicdan bir rehberdir ama bir noktaya kadar. Onun, “Benden bu kadar!” dediği bir sınır vardır. Yanında ilerleyip yardım ve desteğini alacağı din gibi bir kaynağa ihtiyacı da buradan gelir.

Yetersizliğine rağmen orijinalitesini koruyan vicdan, iyi kötü ayrımını yapabilir. Ama onu çevreleyen nefis, hırs, tamahkârlık, öfke gibi kişinin taşıdığı olumsuz ruh hâllerinin etki ve baskısı altında bulunduğu için çeşitli derecelerde zarar görme ihtimali her zaman vardır.

Aklın vicdanı koruyabileceği yönünde karşı görüş, aklın da ayrıca korumaya muhtaç olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalır. Bu sebeple vicdanın görevini daha ileri derecede yerine getirecek ve ruh dünyasının fırtınalarının baskısı altında bulunmayacak bir kaynağa ihtiyaç vardır, o kaynak da dindir.

Vicdanın, dinin yerini tutabileceği düşüncesine göre, “Dinler bize ahlak öğretmez, ahlaki konformizm öğretir. Yani vasatın normlarına en azından söz düzeyinde boyun eğmeyi; bu da riyadır.” gibi iddialar görülebilir. Bu tarz iddiaların arkasındaki düşünce şöyle okunabilir: İnsanın iradesine/davranışlarına kendi vicdanı dışında herhangi bir kaynaktan gelen müdahaleler olumsuz nitelikte ve zararlıdır. Kişi kendi öz iradesi ve vicdan hareketleri ile kendi kişiliğini ve hayatını şekillendirir. Bu işleyişe dinî öğretiler adına müdahale edilmemelidir.

Bu yaklaşıma göre vicdanın, “Hırsızlık yapmak kötüdür.” yargısına uymak dürüstlük; dinin aynı yöndeki yargısına uymak ise riyadır, ikiyüzlülüktür. Dinin ahlaki öğretisine uymak konformizme götürürken vicdanın aynı yöndeki isteği neden götürmez? Bir ahlaki öğretiyi belirleyip ona uyulmasını emrederken vicdan başka bir şey mi yapıyor? Hayır. O da tıpkı din gibi bireye içeriden yönelttiği emrin uygulanmasını istiyor. Bu noktada, ahlaki emrin dışarıdan yani dinden ya da içeriden, vicdandan kaynaklanıyor olması arasında sonuç olarak fark yoktur. Zira vicdan, insan iradesinin bir eseri değil, yaratılışın –yahut evrimcilerin ileri sürdüğü gibi- eğitim ve tecrübenin eseridir. Her iki hâlde de vicdan, insan kişiliği ve iradesi ile ilişkili değildir. Vicdanın iç dünyada şekillenip etkin olması, kişinin bütün etkilerden bağımsız olması anlamına gelmiyor. Zaten dinin ahlaki emirleri vicdandan kopuk olgular değillerdir. Dinin temeli olarak iman tamamen vicdan alanının eseridir. Bu sebeple “kimse zorla imana getirilemez.”

Dinlerin ahlak öğretileri hakkında ileri sürülen yukarıdaki görüşün akışı şöyle: “Ahlaki davranışın özü, vicdan adını verdiğimiz bireysel sorumluluk duygusudur. O duygudan arındırılmış olan eylem, doğru eylem dahi olsa ancak konformizmdir. Genel kabule ayak uydurmaktır. Vicdanının sesine kulak verdiği için değil, dışarıdan dayatılmış bir öğretiye itaat ettiği için kendini ahlaklı sanan insanın, bugün eylemi doğru da olsa yarın hangi alçaklığa alet olacağını kestiremezsiniz.” Madem vicdan var ve iyiyi, kötüyü o ayırt ediyor, o hâlde dinin ahlaki söylemleri gereksiz, hatta insan kişiliğine zararlı niteliktedir, deniyor burada. Acaba insani varlığımızda bir hakikat nüvesi olarak yer alan vicdan, insanlığın hayatına ve geleceğine nizam vermesi yönünde üzerine yıkılan böylesine ağır bir yükü kaldırabilecek yapıda mıdır? Cevap, “hayır”dır. Çünkü değindiğimiz gibi vicdan, sabit bir yapı kalıbına sahip değildir. Başı, dibi, bir ölçüsü yoktur. Etkinliği itibarı ile kişiden kişiye değişir. Gelişmeye (ve aşınmaya) açıktır. Toprağa atıldığında yeşerip meyve vermek üzere belli süreçlerden geçen bir çekirdek gibidir. Çekirdek saklanma sürecinde iyi korunamamış, uygun olmayan toprağa atılmış, toprakta iken gerekli hizmetleri yapılmamış ise kendisinden beklenen sonucu veremez. Tıpkı bunun gibi biyolojik ve psikolojik özellikleri, yetişme tarzı ve yaşadığı kültürel ortam türünden sayısız faktörlerin etkisi altıda bulunan insanda vicdan olgusuna da standart bir iç yargı mekanizması olarak bakamayız. Hukuk ahlakı, belli hükümleri taşıyan kanun maddelerini uygulayacak hâkimlerin bile aşırı yorgunluk, açlık, öfke, maddi ihtiyaç hâllerinde karar vermelerini uygun görmüyor. Aynı şekilde farklı özelliklere bürünen hatta etkisiz duruma düşebilen vicdanı yargı görevi noktasında tek başına, destek ve kontrolden mahrum bırakmayız. İç dünyamız alanında vicdana önemli bir etki rol verilmiş olması, onun mutlak yetkili ve şaşmaz olduğu anlamına gelmemelidir. Tıpkı insan gibi vicdanın da zaaf hâlleri vardır.

Hangi gerekçe ile olursa olsun, karısını ve iki çocuğunu öldüren kişiye yöneltilen pişman mısınız sorusuna, “Pişman değilim, yine olsa yine yaparım.” diye cevap veren adamın vicdanı nerededir?

Vicdanın, ahlaki kararlar verme konusunda tek başına bırakılması söz konusu değildir. Nitekim vicdan hakkında bu söylediklerimiz akıl ve mantık kabiliyetimiz için de geçerlidir.

Bu özelliklerimiz elbette bize yol gösteren olmazsa olmaz birer rehberdir. Ama bunları mutlak olarak tek başına bırakmayız. Onların da aşamayacakları çöller,
tırmanamayacakları sarp kayalıklar vardır. Onların da “Benden bu kadar!” diyecekleri yerler, pes edecekleri durumlar vardır. Bu durum, aklın bazen gerçekten aciz kalmasından bazen de aciz bırakılmasından kaynaklanır. Üç boyut ortamının dışına çıkmayan akıl, dördüncü boyutu yok saymaz. Oraya erişemediğini itiraf ederek kendi haddini bilir. Ama kendini aklın yerine koyan insan ona, senin ulaşamadığın, hüküm yürütemediğin alan gerçekliğe sahip değildir, diyerek haddini aşmaktadır.

Aklı var eden kudret, onu varlıklar âleminde yalnız, kimsesiz ve çaresiz bırakmış değildir. Yanına vicdanı kollayıcı olarak koymuştur. Ancak bu ikisi kendi başlarına ilahi iradenin insan hayatında fiiliyata geçirilmesi için temel araç değillerdir. Bu işi vahiy olgusu gerçekleştirecek, akıl ve vicdan onunla birlikte faaliyet gösterecektir. Bir yandan insanın yolu vahiy ve risalet ile aydınlatılırken diğer yandan o, insaf ve vicdan gibi deruni duygularla da desteklenmiştir. Sonuçta her ikisi de destek unsurudur. Dünyayı ve ölüm ötesini kapsayan planda asıl aktif kuvvet vahiy yani dindir.

Vicdanın, dinin yerini tutabileceği iddiası kadar dinin vicdana has olduğu iddiası da gerçekçi bir dayanaktan yoksundur. Zira din, vahiy/ilahi kökenli bir sistem olarak bağımsız bir varlık yapısına sahiptir. Varlığı itibarıyla insanın iç dünyasında mahpus ve mahkûm değildir. Beşer ve madde üstü kaynaklı olmakla birlikte organik bir varlık gibi dış dünyada yani kutsal kitaplarda ve dinî eserlerde hem de benimsenip içselleştirilen bir olgu olarak iç dünyamızda vardır. Onun vicdan işi olduğunu, bütünüyle vicdanda başlayıp orada biten bir olgudan ibaret olduğunu ileri sürmek ise onu asli yapısından çıkarmak ve pratik hedefinden uzaklaştırmak olur. Din, insanı dolayısıyla toplumu ilahi bilgiler çerçevesinde değiştirip geliştirmek, insanların ve toplumların uyum içinde yaşamalarını sağlamak için vardır. Vicdana hapsedilmiş bir din, hiçbir şekilde ne bireyin ne de toplumun fiilî hayatına yansıma imkânı bulamaz. Bu durumda fiilî gerçeklikten uzaklaşır, varlığını dış dünyaya aktarabilme özelliğini kaybeder, sadece bir inanç olgusu olarak kalır. Oysa insan, inanıp düşündüğünü hem yaşamak hem de başkaları ile paylaşmak ister. İnancından kaynaklanan değer yargılarının kendi hayatına yön ve şekil vermesini ister. İslam, inançtan ibaret değildir ki vicdan alanına has olsun. Toplumsal yönü olmayan din, asli niteliğinden uzaklaşmış demektir. Evet din, temelini oluşturan iman ilkelerinin iç dünyamızın ürünü olması itibarı ile vicdan işidir. Ama sosyal bireysel ve sosyal toplumsal hayatta vücut bulması, yaşanması gerektiği yönü ile de bir pratik hayat olgusudur.
Kısaca din, kökü vicdana dayalı fakat hem iç dünyamızda hem fiilî hayatımızda etkili ve düzenleyici olmaya talip ilahi sistemdir. Din, akıl ve vicdan üçlüsü birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Dolayısı ile insan, içlerinden birini devre dışı bırakma yetkisine sahip değildir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41