Gönderen Konu: BİLGİ VE İMKANA DAİR  (Okunma sayısı 462 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
BİLGİ VE İMKANA DAİR
« : Şubat 28, 2018, 11:01:33 ÖS »
BİLGİ VE İMKANA DAİR

Hayat devam ettiği sürece imkân vardır. Yani çıkmadık candan ümit kesilmez. Bu ifadenin birkaç anlamı vardır. İlki, hayat devam ettiği sürece gayretin vacip olduğudur. Bir diğer anlam ise sağlık olduğu ve ömür devam ettiği sürece her meselenin hallolma ihtimali olduğudur. Geçmişe baktığımızda çözülmez denilen şeylerin nasıl da geçip gittiğini görebiliriz.

Aynı anlama gelen bir başka kelime de zamanın birçok şeye ilaç olduğudur. Fakat bu ifadeyi de yanlış anlamamak gerekir. Zira zamanın ilaç olması, üzerimize düşen şeyleri zamana terk etmek etmek değildir. Şayet üzerimize düşeni yapmaz isek; sorumluluklarımızı ve meseleleri zamana bırakmak, sadece o meselelerin daha da karmaşık ve zor hale gelmesine yol açacaktır. Zaman, üzerimize düşeni yaptıktan sonra tevekkül ve sabrettiğimizde ilaçtır. Yani bir başka ifade ile zamanın ilaç olması, sağlığımız ve inancımızın muhafazasıdır aslında.

Meşru ve makul olmak şartıyla insanın bildiği ve aklettiği her şeyin olma ihtimali vardır. Zira kainat, imkân âlemidir. Yani burada meşru ve makul olan her şeyin vuku bulma imkânı vardır. Fakat sadece her şeyin yeri, vakti ve şartları vardır.

Zira insanı halife yapan şey, bilgidir. Yani insan, bilgi ve düşünce ile tüm kainatı idare eder ve diğer varlıklara üstün olur.

Bu durumda aslında şartlar, herkes için eşittir. Zira siyaset de, para da bilgi iledir. Siyasetin en önemli unsudur güç ve paradır. Gücü ve parayı idare eden ise bilgi yani akıldır. Yani en büyük güç; akıl ve bilgidir.

Bilginin iki yönü vardır. Birincisi bilme ve öğrenme yönüdür. Bu anlamda bilgi, çalışmakla ve gayretle elde edilir. İkinci yön ise bilginin kullanılma yönü ve gayesidir. İnsan; bir şeyi, kötü ya da iyi yönde kullanabilme yetkisine sahiptir. Bu yüzden bilgiyi, doğru yöntemle ve doğru ama için kullanmak icap eder. Yani sadece doğru bilgi sahibi olmak yeterli değildir. Bunu kimin, nerede, ne zaman, nasıl ve ne için kullandığı da önemlidir.

Kâinatta hiçbir şeyde boşluğa ve ihmale mahal yoktur. Yani bizim ihmal ettiğimiz her şeyi, bir başkasının idare veya kullanması zorunludur diyebiliriz. Zira kainatta bazı işlerin yürümesi gerekir. Ayrıca her insan, insan olması hasebiyle Allah’ın halifesidir ve iyi olsun kötü olsun herkesin kâinatta tasarruf hakkı vardır. O yüzden bilgiyi biz elde etmezsek, başkaları eder. Biz iyi yönde kullanmazsak başkaları başka yönde kullanır. Şu halde yetkisi ve imkânı olan herkesin, ihmal ettiği şeylerden de hesaba çekileceklerini unutmamak gerekiyor.

Fakat herkesin sorumluluğu bir olmaz. Zira insanlar, farklı farklı ve çeşit çeşittir. Bu yüzden bir insanın sorumlu olduğu şeyden diğer insanları da sorumlu tutamayız. Yetkisi sahibi yetkisinden sorumludur. Bilgi sahibi ise bilgisinden. Her insan, bulunduğu konumu muhafaza etmek ve bulunduğu konumun hakkını vermekle sorumludur.

İmkânın derecesini yani bilgi ve gücümüzün miktarını denemeden bilemeyiz. Bu yüzden daima gayret etmek; plan yapmak, çalışmak ve yaptığımız işlerin sonucunu takip etmek, denetlemek ve ölçmek yani hesaplamak gerekiyor. Elinden gelenin miktarını bilmemek de bir imtihandır. Yani karar vermek ve plan yapmak da imtihana tabidir. Hatta yaptığı işin peşine düşmek yani takip etmek de bir çeşit imtihandır.

Özetle eylem, imkândır. İmkân ise bilgidir. Bütün bu süreci kabul edip kararla yürütmeye ise inanç diyoruz.

Turgut Akyüz.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42