Gönderen Konu: Gerçek Zenginlik  (Okunma sayısı 1036 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2154
Gerçek Zenginlik
« : Ocak 24, 2015, 09:16:18 ÖÖ »
Gerçek Zenginlik

ليس الغِنَى عن كثرة العَرَض، ولكن الغنى غنى النفس

Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdular:“Zenginlik mal çokluğuyla değil,gönül tokluğuyladır.”

(Riyazussalihin.Had.No:519)

Zengin ; kendi kendine yeten,başkasına ihtiyaç duymayan kimse demektir.Mutlak manada zengin,Allah Teala’dır.Zira başkalarına muhtaç olmayan yegane varlık O’dur.Her şey ona muhtaçtır.Cenab-ı Hakk’ın sıfatlarından birisi de “Ganiy” yani zengin sıfatıdır.İnsanların varlıklı olanlarına zengin denmesi izafidir.Kişi ne kadar varlıklı olursa olsun kendi kendine yeterli değildir.

Hadis-i Şerifte de belirtildiği gibi zenginliğin esası çok mala sahip olmak değil,arzu  ve heveslerden mümkün mertebe uzaklaşmış,azla yetinen bir gönüle sahip olmaktır.Mevcudla yetinip ihtirassız yaşamaya “kanaat” denir.

Kanaattan mahrum olan insanın doyması mümkün değildir.İdris (a.s) Peygamber’e şöyle bir söz isnad edilir : “Yetecekle yetinmeyene hiçbir şey yetmez.” Zira insanın arzuları sonsuzdur.İmkanlar ise sınırlıdır.Sınırlı olan imkanlarla sınırsız arzuları tatmin etmek mümkün değildir.

Hz.Peygamber (s.a.v),kendisinden üç kere mal isteyen Hakim b.Hizam’a şöyle buyurmuşlardır : “Ya Hakim!Bu mal tatlı ve hoştur.Her kim serveti ihtirassız olarak elde ederse bu servet onun için bereketli kılınır.Kim de hırs ve tamahla servet sahibi olursa malında bereket olmaz.Yedikçe doymayan adamın haline döner.” (Riy.Sal.Had.No:521)

Günümüzün maddeci dünyası ;kanaatten ve kalp huzurundan mahrum,bütün gücüyle gündelik arzularını tatmine yönelmiş.Suni ihtiyaçların peşinde nefes nefese koşan,yorulan,bir türlü karşılanamayan ve bitmeyen bu arzu ve ihtiyaçların hücumu karşısında şaşkın ve perişan yığınların dramını sergilemektedir.Adeta sihirbazlık haline sokulan ticaret,tüketim arzusunu körükleyen şeytani reklam vasıtalarıyla insanlar medyumlar haline sokulmuş,körüklenen ve söndürülmesi de asla mümkün  olmayan arzuların yangını içine itilmiştir.Köşe dönme yarışı biteceğe benzemiyor.

Zira dönülecek köşelerin sonu yok.Materyalizmin başlattığı bu şuursuz yarışın sonu topyekün uçurum ve felaket.Daima üretmek ve durmadan tüketmek.Netice;yağmalanan,kirletilen bir çevre ve gittikçe genişleyen üretim-tüketim savaşı.Günümüzün en korkunç savaşı işte bu emonomik savaş.Müslümanların da içinde olduğu bu ekonomik savaşa karşı nasıl durulabilir?Üretim ve tüketimi durmadan hızlandırmanın sonu nereye varır?

Bu “Tuzlu su içme” yarışının sonu elbette intihardır.Böyle bir çılgınlığın çaresini hala çok üretmek çok tüketmek olarak görenler,yangına körükle gidenlerdir.Biz insan fıtratını inkar etmiyoruz.İhtiyaçlar,arzular olmazsa hareketsiz,sönük bir hayat olur.

Mücadeleyi bırakıp “yogi”ler gibi bir kenara çekilmek elbette akıl karı değildir.İslamiyet de bizden böyle bbir tavır istemiyor.Ancak arzu ve ihtiyaçların bir disiplin altına alınması,duyguların istismar edilmemesi,insan enerjisinin daha yüce gaye ve hizmetlere yönlendirilmesi,insanların egoist duygulardan arındırılıp,toplum yararını gözeten,hayatın sadece yeme-içme,gezip eğlenmeden ibaret olmadığına inanan bireyler haline getirilmesi şarttır.Buda iman ve kanaat seferberliğiyle olur.

Hz.Peygamber (s.a.v) “Kanaat bitmeyen bir hazinedir” buyurmuşlar ve gerçek servete dikkat çekmişlerdir.Tamahkar insanlar hem kendilerini hem de başkalarını mahvediyorlar.Efendimiz (s.a.v) “Müminlerin en hayırlısı kanaatkar,en şerlisi de tamahkar olanlardır.” (Deylemi.Had.No:2885)

“Tamahkarlıktan sakınınız,zira o,fakirliğin ta kendsidir.”(Acluni.Keşfu-l Hafa.Had.No:859) buyurmuşlardır.

Ahlaki ve manevi değerlerden soyulmuş,imanın ve Allah sevgisinin  engin zevkinden mahrum fertler huzursuzluk ve tatminsizlik içinde kıvranıyor.Gerçek ilacı bilmeyince de hastalığı artırıcı vasıtalara baş vuruyor.Tatmin olmak için alkole,esrara,kumara,fuhşa yöneliyor.

Bir bataklıktan öbür bataklığa koşuyor.Gerek bir Müminin,saf bir dervişin gönül huzurundan mahrum olanlar geçici ve sahte tesellilerle avunmaya çalışıyorlar.Çocukların elindeki oyuncak bebekler,hakiki bebeğin yerini tutmuyor.

Dervişlerden birisi şöyle söylemiş “Eğer krallar bizim sahip olduğumuz gönül saltanatına vakıf olsalar,o saltanatı elimizden almak için üzerimize ordular gönderirlerdi.”Eskimeyen,solmayan,geçmeye saltanat gönül saltanatıdır.İnsanı behim arzuların esiri yapmayan,ihtiyaçların kölesi haline getirmeyen zenginlik gönül zenginliğidir.

Sözümüzü Efendimizin (s.a.v) sözü ile bağlayalım : “Allah’ın taksimine razı olan kimse gönül zenginliğine ere.” (Kenz.um.Had.No:17241)

Ahmet  Bulut

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42