Gönderen Konu: İnsan kalbin eylemidir  (Okunma sayısı 609 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İnsan kalbin eylemidir
« : Aralık 18, 2016, 11:38:17 ÖÖ »
İnsan kalbin eylemidir

Güldüren de ağlatan da O’dur”

Her hal bir müddetle kayıtlıdır. Gülmek ya da ağlamak, kimi zaman kendi anlamında, kimi zaman aksi bir anlam taşıyabilir. Ne ki acı ve mutluluk sizin elinizde olmadan künyenize yazılır.

Gülenin her zaman bahtiyar olduğu, ağlayanın derbeder olduğu bir dünya değil burası. Gülen kişi, bu yolda insan hakkı çiğner ve güçlünün verdiği imkânla gülerse sonunda ağlamaya mahkûm olur. Güçlünün tarafı zulüm tarafıysa eğer, ateşte olsa haklıdan yana olanlar vardır. Onların payına ağlamak düşer. Adaleti gözettikleri için başlarına gelmedik kalmaz. Ne var ki yaşadıkları acılar, bir bedel olarak mutluluk kapısını aralar. Bu paradoks gibi görünen bu karşılıklar, dünyayı imtihanla birlikte anmamıza neden olur.

Öyle dönemler gelir ki insan başak gibi eğilir. O dönemlerde hayatın anlamını sorgular. Birilerinin olup bitene anlam vermesi beklenir. Hayatı ve ötesinin anlamı sorgulanır. Kişi, paylaşacak birini buluncaya kadar, olanlara kendisi anlam vermeye çalışır. Sorun bulut gibi onu gölgelemiştir. Sağlıklı bir bakış geliştiremez. Fakat umut taşıyanlar, bulutlar arasından sızan güneş ışıklarını iyi takip ederler. Olup bitenlerin hayatın bir parçası olduğunu anlarlar. Varlığının daha derin karşılıklarına kapı aralanır. Umut beslemek teselli edicidir fakat istenen sonuca ulaşmak için yetersizdir. Sorunları yükleyecek bir suçlu bulmadan önce, kendini sorgulama ve empati geliştirmek, umuda eşlik eder.

Kendi elimizle inşa ettiğimiz, kafese benzer duygu yoğunluklarını da fark etmek gerekir. Örneğin, ötekine karşı kusursuz görünmek adına giriştiğimiz yapaylıklar gibi. Bu tür takıntılarla bazen ömür geçer. Bagajımızda işe yaramaz birçok duygu müsveddesi vardır. Beğenilmeye bayılırız, kusurumuzu saklarız, kınanmaktan ödümüz kopar. Ne var ki ötekini rahatça eleştirmekten kendimizi alamayız.

Mesele, bir iç görü yeteneği geliştirmektir. Bizi dinleyen birisiyle sorunumuzu paylaştığımızda, içimizin sakinleştiğini tecrübe etmişizdir; kalpten kalbe yol açılır, umutlar paylaşılır.

Her sorunun muayyen bir zamanla kaydı tutulmuştur. Belirli bir müddet sonunda bitecek olan sıkıtılar için umudun gerçek bir karşılığı vardır. Umut ise sevgi gibi kalbin en güçlü duygularındandır. Yaralarınızı ona dayanarak sarmaya güç bulursunuz.

Sorun ne olursa olsun her birimizin dağları yüklenecek bir kalbi vardır. Nasıl ki cismani kalbimiz vücuda kan pompalıyorsa, latif kalbimizde etrafına esenlik dağıtabilir. İçimizden birinin ruhsal sorunla hayatı kısıtlanır ama kalbindeki gücü keşfederek gün yüzüne çıkarmalıdır. Öfkelenir, sevinçle coşar, hüzünlenir ve ya dostluk kurmak ister.

Kalbi sahibine, yani bütün halleri elinde bulundurana bağlayanlar çıkar aramızdan, yüzü güler, gönülleri genişler onların.

Baş döndürücü mutluluk ve haz tutkusu dünyayı sardığı bir zamanda, acının ve mutluluğun anlamını çözmek yakıcı bir muamma gibi gelir. Halbuki bu mana, Adem’den beri insanların elinde, dilinde ve gönlündedir.

BİZE DAİR BAŞARILAR

Akademik başarı tutkusu olan ebeveynler için öteki başarıları gündemde tutmalıyız. Alış veriş yaparken marka tutkusundan uzak. Giysilerinin üzerinde ki firma etiketini lüzumsuz gören, marka yazısı ile saygın olmayı zül sayan bir genç. İsraf konusunda anne babasını uyaran ve helal ve haram konusunda titiz!

Çağını, yaşını, konumunu bilen; hürmetin kendisine kattığı değerin bilincinde olan gençlerin başarılarını da anmalı. Egosunu terbiye eden, büyüklerine karşı hatalı olsalar da saygıyı önceleyen edep timsali gençler. Çağın pompaladığı türedi bir ukalalıktan uzak, özgüvenle saygıyı birbirine karıştırmayan ahlak başarısına sahip gençleri de başarı hanesine yazmalı.

Mesela çocuğunuz, arkadaş edinmekte güçlük çeken birine yarenlik edebilir. Bu sıra dışı anılmaya değer bir başarıdır. Egosuna ağır geldiği halde arkadaşını mutlu etmeye çalışan bir genç sizin evladınız olsa ne dersiniz. Bu başarı öyküsüyle nü anılmak ister misiniz

Akademik başarıyı önceleyip, onu kuşatan tehlikeden gafil olmayın. Arzuladığınız başarı mı Endişe etmeyin, rızık birdir değişmez; ana rahminde yazıldı künyesine.

BİR FASILADIR HAYAT

Dünya hayatı iki yokluk arasında bir fasıla gibi. Doğumdan önce ve öldükten sonra beden ortadan kaybolur. Yokluk bedene aittir. Ölüm sonrası yokluk, ruhun bedenden azat olduğu bir yokluktur.

Beden dünya yolculuğunda ruha eşlik eder ve vakti gelince ayrılır.

‘Adem’in kelime manası yokluktur. Beden kalıbında imtihana çekilen ruhtur. Zahir içinde batın, batın içinde zahir olmak Adem’in hikayesidir. Bir varmış bir yokmuş; hikâyeler bu hikmetle başlar.

Bazen bir hayaldir hayat. Kimi zaman vehim! Çağın insanı için kaygıdır hayat. Daha mutlu olmak adına her gününü zayi eder insan. Mesela on yıl, yirmi yılında mutlu olmak adına ömrünü zayi edenler vardır. Doğru olduğuna inanarak, geleceğin muhtemel mutluluğu için olmadık sıkıntılara girer insan.

Dünyanın bir fasıla ya da ‘ara’ olduğunu yaşlı insanlar daha iyi bilir. Sorsanız, sanki çocukluklarını yaşamamışlardır. Tüm yaşananlar, bir hikâye, bir roman gibi gelir.

Adem’in cennet yurdundan fena yurduna inmesinin biricik gayesi imtihandır. Biz fani yani geçici olanı kalıcı kılmak istediğimiz için kaygılanırız. Bazen yitiririz çok arzu ettiğimizi, yine boynumuz bükülür. Depresyon denilen üzüntü hali ile gönlümüz daralır. Ruh kendi ikliminde dokunuş beklerken, ilaçla beden üzerinden rahatlamak isteriz.

İlaç deruna dokunan hüzündür bazen.

Hayatın bin bir varlığı ve yokluğu arasında, bir dem fasıla gününüz gelir. Dostlardan ayrılmak zor olsa da kalp hükmünü vermiştir.

M. Bayram Ayaz.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42