Gönderen Konu: Bir Kaç Karma Şiirler  (Okunma sayısı 694 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1974
Bir Kaç Karma Şiirler
« : Mart 20, 2017, 03:51:35 ÖS »
Bir Kaç Karma Şiirler

Bana dua Et  Anne

Bana dua et Anne
Yanlızlığın çıkmaz sokaklarındayım
Harabeye dönmüş bir kalple
Mutsuzluğuna ağlıyorum
Günahkar kalabalıkların
Acısını taşıyorum
Kimsesiz çocukların
Bana dua et anne
Sicilime işleniyor en ağır ihanetler
Üzerime zimmetli
Dünden kalmış kayıp şehir notları
İnsan neden vaktinden önce ölümü bekler
Ölümmü saklıyor yoksa gizli mutlulukları
Bana dua et anne
İnan artık çok yoruldum
Güneşin buz tutan yüzünü temsil ediyorum
Sen okudukca ,ben duruldum
Nezaman biter bu kargaşa anne?
Neyi bekliyor bu coğrafya?
Eskisi gibi cümle kuramıyorsam sebebi ne ?
Çiçekler mevsim değiştiriyorsa
Bir gariplik var bu işte
Dualarını eksik etme..
Ne olur Dua et Bana dua et anne


YOLCULUK

Bir çıkmazın içinde dolandım durdum
Yıllardır ararım mutluluğu, bulamam
Gözyaşım çoktur, güldüğümü hatırlamam
Hangi derdime yanayım bilinmez.

Gidiyorum bir bilinmeze doğru
Ardımda gam ve keder
Ağlasam ne fayda artık
Geçti bahar gelmez bir daha

Bir pişmanlık ki yakar beni kavurur
Cehennem ehlinin pişmanlığı bu,çare yok
Bu dünyada yaptığım hatalar
Korkarım ahiretimi de vurur

Günler geçmekte istesekte istemesekte
Sona doğru savrulmaktayız dirensekte direnmesekte
Adımların en son gittiği yere
Gitmekteyiz,sevsekte sevmesekte…

Ah O Günler

Mustafa Necati Bursalı


Mus'âb, Bilâl ve Ammar, Ebû Zer'lerin vardı,
Cihanın toprağında Senin erlerin vardı!

Bir kıl dahi geçmezdi kimsenin zimmetine,
Gökler hayran, yer hayrandı, ey Nebî, ümmetine!..

Eller vardı ki cömert, eller vardı ki duru,
Akardı semalardan peş peşe nûr yağmuru!..

Nazarın gönüldeki yaralara merhemdi,
Cennet sabahı gibi o ne âsûde demdi!..

O ne aşk, ne iştiyak, ne büyük sevdalardı,
Gönüller Cennetlerin safâsına dalardı!..

Böyle gün görmemişti yaratılalı felek,
Bu aşka, bu vefâya, hayrandı Hûrî, Melek!..

Güzel demek de ne ki? Hem de kat kat güzeldi,
Bu türlü ne bir Şirin, ne bir Ferhat güzeldi!..


Doldurmuştu her yeri: Lâle, zambak, gül, mine;
Cibrîl konuk gelirdi semalardan zemîne!..

Gözlerin yaşı inci, sanki bir ipek damla,
Ne kadar mübârekti dökülen o tek damla!..

Gice senin, gün senin, hürmetine var oldu,
Yâ Resûlallah, Sana âşıklar civar oldu!..

Bir sevdâ tufanı ki, akıl almaz nasıl bu,
Eksiğimiz burada, bize gerek asıl bu!..

Ayak bastığın çöller gül verdi, çiçek verdi;
Kara gözlü ceylâna, kuşa içecek verdi!..

Sen âleme Rahmetsin, ecrâmü felek nûrun,
Cennet, rıdvan, Cebrâil, gül yüzlü melek nûrun!..

Tâ ilk günden son güne selâmlar olsun Sana,
Yâ Nebiyyallah, dâd-ı Hudâ'sın Sen insana!..

AĞLAR VEYSEL ÇIKMAZ SESİ

Ah çektikçe erir gider
Yüreğimin yağı benim
Seni görsem durur gider
Dillerimin bağı benim

Gam leskesi saf saf oldu
Hep sözlerim boş laf oldu
Senin yolunda mahv oldu
Gençliğimin çağı benim

Ah belimi büken oldu
Gurbet bana diken oldu
Altı aydır mekan oldu
Dibi kırkkız dağı benim

Sensin derdine düştüğüm
Hayal oldu konuştuğum
Her gün yediğim içtiğim
İçerimde ağu benim

Ağlar VEYSEL çıkmaz sesi
Gine coştu gam deryası
Garip gönlümün yaylası
Güzel hüsnün bağı benim



AĞLAYI AĞLAYI VARDIM PINARA

Ağlayı ağlayı vardım pınara
Kirli yağlığımı yuvermediler
Herkes destisini doldurdu çıktı
Bana da bi damla su vermediler

Elimde bir kadeh vardım kurnaya
Hücum eylediler bana vurmaya
Elimdeki kadehimi kırmaya
Tuttular bir kaçı koyvermediler

Al bu kadehini kaldır dediler
Gözünün yaşıyle doldur dediler
Bir fincan su verdik bildir dediler
Sanki ya verdiler ya vermediler

Çalıştım kadehim dolduramadım
Kimseye halimi bildiremedim
Gönlümün arzusunu aldıramadım
Dileğim hekime deyvermediler

Veysel bu sitemler canımı yaktı
Güzellerde eda yoktur naz kalktı
Herkes üç beşini aldı bıraktı
Beni de bir kere evermediler



ALA GÖZLÜ BENLİ DİLBER

Ala gözlü benli dilber
Bir gün gelsen bize doğru
Seni sevdim can u dilden
Çekme kendini naza doğru

Ne pervam var ne de perdem
Sanma beni hali bir dem
Söyler seni teller her dem
Kulak versen saza doğru

Aşıka zülfükar isen
Gülsen de güle zar isen
Hakikatli bir yar isen
Ben geleyim size doğru

Gönülleri bir edelim
Gayrileri biz nidelim
İkimiz de bir gidelim
Yürüyelim ize doğru

Bir gün için feryadı zar
Bülbül eder her dem seher
Aç sinemi gel gör ne var
Arttı derdim yüze doğru

Kafi derdim bir derd katma
Veysel'i yabana atma
Kerem eyle çok uzatma
Kavuşalım yaza doğru


ALDANMA CAHİLİN KURU LAFINA

Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın kulu yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır

Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Diz diz eden her sineğin bal'olmaz
Peteksiz arının balı yalandır

İnsan bir deryadır ilimle mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez ahir
İşleği ameli hali yalandır

Cahil okur amma alim olamaz
Kamillik ilmini herkes bilemez
Veysel bu sözlerin halka yaramaz
Sonra sana derler deli yalandır

ALLAH BİRDİR PEYGAMBER HAK

Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül alemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası

Kürt'ü Türk'ü ve Çerkes'i
Hep Adem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi?

Kuran'a bak İncil'e bak
Dört kitabın dördü de Hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası

Binbir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi

Yezit nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ateş
Söndürmektir tek çaresi

Kimi ne çeker dilinden
Hem belinden hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hakikat bunun burası

Şu alemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası

Cümle canlı hep topraktan
Var olmuşuz emir Haktan
Rahmet dile sen Allah'tan
Tükenmez rahmet deryası

Veysel sapma sağa sola
Sen Allah'tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası…

ANAMA

Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam

Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu Anam

Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu Anam

Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam

Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı ön gördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam

Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam

Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam

ANLATAMAM DERDİMİ DERTSİZ İNSANA

Anlatamam derdimi dertsiz insana
Derd çekmeyen dert kıymetin bilemez
Derdim bana derman imiş bilmedim
Hiçbir zaman gül dikensiz olamaz

Gülü yetiştirir dikenli çalı
Arı her çiçekten yapıyor balı
Kişi sabır ile bulur kemali
Sabretmeyen maksudunu bulamaz

Ah çeker aşıklar ağlar zarınan
Yüce dağlar şöhret bulmuş karınan
Çağlar deli gönül ırmaklarınan
Ağlar ağlar göz yaşların silemez

Veysel günler geçti yaş altmış oldu
Döküldü yaprağım güllerim soldu
Gemi yükün aldı gam ilen doldu
Harekete kimse mani olamaz

Gül Yüzün

Sevgi yüreğine nasıl dolarsa
Kin nefrette öyle dolar sevdiğim
Çıldıran saçını nasıl yolarsa
Sevdaya düşende yolar sevdiğim

Yaşama bakışın ne ise osun
Anılar küllenmiş tutmuşsa yosun
Amaç ister zulüm ister kin olsun
Bunlar seni naçiz kılar sevdiğim

Yüreğinde sevgi insanlığa koş
Nefretler yalandır husumetler boş
Sadece yıl değil saliseni hoş
Tutmazsan gül yüzün solar sevdiğim

Sevgiyle bakana dünyanın yüzü
Ne güzel görünür gece gündüzü
Bu günden seçersen doğruyu düzü
Mutluluk yel gibi yalar sevdiğim

Doğayı yok ettin döndürdün çöle
Kan döktün toprağa çevirdin göle
Menfaat hırsına olursan köle
Elbette çekilir sular sevdiğim

Semahi dalmasın ummana derin
Derinde işin yok sığ olsun yerin
İnsanlık yoluna kurbandır serin
Bunlar sevdalara salar sevdiğim

Erol Duran

VE VE SONUNDA BENDE GİDİYORUM....


Gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum
Gidiyorum
bütün acılarımı vurup sırtıma
umutları bırakıp başucuna
ıtırları, menekşeleri, kırgüllerini bırakıp
şiirlerimi sarıp bohçama
yüreğimin yangınına gidiyorum
hoşca kal ............., güzel gözlüm hoşca kal

Gidiyorum

gözyaşlarımı sevgi bahçene bırakıp
yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akmaya gidiyorum
içimde yeşerttiğim tüm çimenler sana kalsın
sana kalsın baharçiğdemleri, kırgelincikleri, kırkkanatlılar
gülleri sana bırakıp dikenlere gidiyorum.

Gidiyorum

başımda gam, gözlerimde nem
bütün hatıraları bırakıp geride
usulca çekip kapıyı ardımdan
alıp başımı gidiyorum buralardan
şafak sökmeden kimseler görmeden
yağmurun yağmadığı çöllere gidiyorum
sevgi dolu yüreğimi bir ıssızda yakmak için ....

telafisi yok bazı şeylerin tekrarı yok.
bir film sahnesi ya da bir melodi gibi geri sarması yok.
yaşadığım ve yaşlandığımın telafisi yok. işte sadece bu yüzden vazgeçiyorum

Gidiyorum,

Yüreğimde pörsümüş bir yığın hüzün
Yarına taşıyamadığım mavilikler
Didiklenmiş sevdam ve insanlık onurumla...

Gidiyorum,

Çıkmaz ikliminin kördüğümünde
Şaşı bakışlarından, sahte gülücüklerinden
Yalan tevazulardan, hesaplardan uzağa, uzaklara...
Kendime dönüyorum

Gidiyorum işte!

Ellerimde rengarenk bulut harmanı,
Örtülmemiş yüz hatlarımla.

Alın çizgilerinin en soylu isyanıyla
Yaşamana bak
hayatı sana bırakıyorum
İnsanlarda vurulur mihenge
Son gülen iyi güler unutma...

Gidiyorum,

Vaveyla istemem arkamdam
Ne alkış ne kargış
Yenilmek bize yakışmaz
Bil gene de...
................
Karanlığa akça sözüm
Karaya ak yüreğim olsun istedim
Olmadı, yapamadım, yenildim işte
Gidiyorum,
Hoşçakal,
Hoşçakal...


Bana Sevmeyi öğretmediler affet
Ben sevmeyi senden ögrendim
iki gözüm ben yaşayamadım seni
ve yaşatamadım bu sevgiyi
gidiyorum ya sözlerim tükeniyor
Seni bırakıp gitmeye alışkın değilim
ve sende bırakılmaya dayanamazsın
ama gidiyorum işte
tükenmemiş görünen benliğim
ve yüreğimin kalıntıları içimde
hala orda Sen varsın...
sevgi yazılmazdı satırlara yazamıyorum...
güllerimi dalından koparıp
Kalbine bırakıyorum...

Çölde bir yolcu gibi yalnızlığım içimde
Kavrulup gidiyorum
Serseri bir rüzgar gibi hep ganimet peşinde
Savrulup gidiyorum
Serce kadar pervasız bir günden ötekine
ATlayıp gidiyorum
Bütün sevgimi sana açtıgım gibi
Kapataıp gidiyorum
Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri
Görünüp gidiyorum
NE belli yerim var nede sevdiğim biri

Sürünüp gidiyorum......

gitmek; ne demek acaba farklı lügatlarda. benim gidişim, beceremeyişim sevemediğim. peki niye sana yazıyorum böyle umarsız, böyle çare arar gibi, böyle yitik... bir yerlerde aradığım sen misin yoksa?


yok ya, sanmam... eğer öyle olsaydı, sen de seni aradığımı görür ve karşıma çıkardın...
bu sefer kararlıyım, gidiyorum sevemediğim!



artık arkamdan istediğin laneti oku... sevemedim, beceremedim çünkü seni sevmeyi...

peki sen, az da olsa özledin mi beni. yokluğumun yerine, yenilerini koydun mu odalarına yüreğinin. tabiki evet! ne borcun vardı ki bana..
gidiyorum sevemediğim.

yüreğim buruk,
gözlerim donuk,
çareler, çaresizliklere yenik.
sevemediğim hayat; gidiyorum!

lakin beceremiyorum!

gidiyorum:..

yalan dünyanın şu sahte baharında


biçare yüreğim kışı yaşıyor

sen ey sevdiğim yaşa sahte baharında

benim gönlüm yaprak dökmeye deva ediyor

hatırladığında pişman olup üzüleceksen eğer

unut gitsin biz bu dostluğu hiç yaşamadık

geceleri ağlayıp kederleneceksen eğer

sen beni ben seni hiç tanımadık


Ne kal diyenim var zaten,ne de çağıran bir tek el
Kal diyen olsa bile,gidiyorum tanımam engel
Ruhuma seslenir biri ta uzaklardan bana gel
Ve işte o sese gidiyorum,bir ben birde gölgem

Ey gökleri ve Yeri ve çindekileri yoktan yaratan Rabbim!

Ben bir hiçtim,beni Sen Kudretinle yarattın.
Bana Sen vucüt verdin,hayat verdin,ruh verdin.
Bunları Sen bağışlamasaydın eğer,hiç kimse beni hiçlikten ve yokluktan çıkarıp bu dünyaya göndermezdi.

Ben bir anne ve babadan doğdum.ama ben dünyaya gözümü açmadan önce,onlar da nasıl bir bebek beklediklerini bilmiyorlardı.
Bana Sen kendi dilediğin gibi bir süret verdin.
Bana dünyada hiç kimseye vermediğin bir sima verdin.
Alemlerin Rabbi benim yüzümde,sadece bana ait bir eserini nasıl işlemiş,göreyim ve göstereyim diye.

Bana göz verdin,Senin eserlerini göreyim diye.
Bana kulak verdin,Senin yarattıklarının Seni nasıl zikrediyor işiteyim diye.
Bana akıl verdin,Seni bulayım diye.
Bana dil verdin,Seni zikredeyim diye.
Bana kalp verdin,Seni seveyim diye.
Dünya ve ahiretin bütün nimetlerini önüme serdin ve bana bir arzu verdin"Senden isteyeyim diye"

Vermek istedin.çünki vermek Senin şanındandır.
Onun için bana istemeyi öğrettin.
Aldığım her nefes Senin Rahmetindendir Ya Rabbi.
Eriştiğim her nimet Senin ihsanındandır Ya Rabbi.
Neşem,sevinçim,mutluluk ve huzurum hep Sendendir Ya Rabbi.
Senin gizli açık nimetlerinin sayısını bilemem,hayal bile edemem.bilsem de saymakla bitiremem Ya Rabbi.
Yalnız üzerimdeki en büyük nimetini bilirim:
"Bana şükretmeyi öğreten de Sensin Ya Rabbi"

Sonsuzdan Soluklar ve Su

İşte yine o nağme, diyor ki; sus ve dinle,
Gir nurlar alemine, süzül bütün kalbinle!"
Ondört asır çağlayan bir ummanın sesi bu,
Kalplere can verecek Kur'an’ın nefesi bu;


Söyleyin kim getirir O'nun gibi bir eser,
Kur'an, billûr kasede parlayan suya benzer:
Herkes bir başka görür, herkes bir başka anlar,
Doldurur yürekleri pırıl pırıl ilhamlar:

Bir ressam seyre dalar güzelliğiyle meftûn,
Sonra tasvire kalkar ve lakin düşer yorgun.
Aksetse de içinde güneşin yedi rengi,
Hiçbir renk anlatamaz bu muhteşem ahengi.

Anlatamaz hiçbir söz, mısra, kıt'a ve şiir,
En derin duygularla dolup taşsa da şair,
Anlatamaz müzisyen, anlatamaz bestekar,
Fakat o sînelere rahmet misali akar.

Onu bekler, toprağın altında gizli çiçek,
Onu bekler tohumda adeta titreyerek,
Onu bekler şu saran zinciri kırmak için,
Onu bekler birliği şevkle haykırmak için.

Ona koşar çöllerin bağrında kalan susuz,
Bu kızgın cehenneme çaresiz dalan susuz
Ona koşar, hasretle, gayretle yana yana
O billûr serinliği içmeğe kana kana,

Ona koşar yananlar, ona koşar kananlar,
Ona koşar Allah’ı bir zerrede ananlar.
Evet onu tasvirde kalem, dil kalır naçar,
Herkes ona koşarken yalnız kuduzlar kaçar.

Farika TEYMUR

Bu Gece (Filistin)

Bu gece; Filistin demek istiyorum.
Bu gece; hüzün olsun.
Utansın müslüman başlar,
gözler yere baksın.
Dursun zaman bu gece.
Diz çöküp ağlasın,
her insan olan insan.
Filistin Filistin diye diye.

Cansız yere düşen,
çocuk bedenlerini yazmak istiyorum.
Şu dinmeyen kan gözyaşını,
şu hiçe sayılmış milleti,
isimsiz şu mezar taşını,
anlatmak istiyorum.
Filistin Filistin diye diye..

Hangi yana dönsem kan kan.
Nedir bilmiyorum,
buna seyirci kalan.
Amma; ölen hayvan değil,
insan ulan insan.
Bağır bağır bağırıyorum,
Filistin Filistin diye diye..

Duyarsız kalamadım, yazdım,
yandım bu gece...
Çöktüm Gazze köşelerine, ağladım..
Bir değil bin mermi yedim,
öldüm ha öldüm.
Bel kazma kürek,
mezarımı kazdım bu gece...
Filistin Filistin diye diye...

Ali Binboğa

ŞEHADETİN TADI

Arza bin feryat gönderen dudaklar

Bir uçtan bir uca dünyayı sarsar

Nerde vicdanlar aranıpda dururlar

Sadece kınama demeçleri yayınlayanlar

Ama Gazze-de konuşur bombalar

Her yerde dillerde demagoji, serenatlar

Gazze mahkûm sessizlik çığlıklarına

Bu sessiz kalmalara oturup ta ağlarlar

Hani inanan insan, şahlanacaktın

Allah-ın vadi için çarpışacaktın

Nerede vicdanlar, aranıp dururlar

Sıcak mı geldi evin, koltukların rahat mı?

Ana, baba, bacın, evlatların yanında mı?

Gazzeye düşen bomba canını yakmadı mı?

Bize katından bir kurtarıcı gönder

Diyen o mahsum, mustazafı hiç duymadın mı?

Dünyanın öbür ucunda bir müslümanın

Ayağına diken batsa acısını hissetmeliydik hani

Gazzede bombalar alkışlanır

Kınama demeçleri verme boşuna

Bırak dikeni, parçalanan bedenlerin

İmdat feryadının acısını duymadın mı?

Utanmadın mı kalbini taşıyan bedeninden

Duaya durması gereken silah tutması gereken

Utanmadın mı kanal zapinkleyen ellerinden

Zulme sadece ahlayan ve vahlayanlar

Oturdukları yerden cennet hayali kuranlar

Protesto meydanlarında hayali kurşunla kâfir vuranlar...

Can tatlı hayat güzel

Ama ne zamana kadar

Üç gün mü, beş gün mü?

Hadi varsay atmış yıl, ya ötesi arkadaş...

Bir otuz yılın gerisinde

Ömrün hazin kar defterini kurcalarken

Hangi şerefli bir esere imza attık ki?

Ardımıza dönüp bakıldığında

Hangi amelimizi imanımıza şahit ettik ki?

Hangi bir zamana kadar bu beyhudelik

Bir gün seninde feryatların arşı arşınlamadan

Gözlerin yerinden fırlayıp

Eyvah kadehini yudumlamadan

Yüreğini kefenleyip

İşte geliyorum sevdam, Kudusüm, kardeşim

Ruhumu yaşarmak için bedende ölmeye geliyorum

Yaşamanın lezzetini değil ama

Şahadetin tadını tatmaya geliyorum

Demenin vakti gelmedi mi?

D. Şüheda Terzi

EY YAHUDİ

Nihayet Mescid-i Aksa'yı da yaktın ey yahudi
Asırlardır insanlığın ruhunu yaktığın gibi ey yahudi
Aya çıkarak göğe çıktığını sandın ey yahudi
Göğe çıktığına inanır inanmaz
Büyük Peygamberin göğe çıktığı yeri yaktın ey yahudi
Mescid-i Aksa'yı yaktın ey yahudi
Daha doğrusu yaktığını sandın ey yahudi
Senin yaktığın gökteki Mescid-i Aksanın ancak
gölgesidir ey yahudi
Senin yaktığın Mescid-i Aksanın ruhu değil,
Taş, toprak ve ağaçtan işaretidir ey yahudi
Ölüler gibi donmuş bizlere de
Belki Mescid-in ateşinden bir köz düşer de
Buzlarımız çözülür ey yahudi
Sen vaktiyle peygamberlere ihanet ettiğin gibi
Şimdi de
Onların en büyüğünün miraca çıkış noktasına
Göğe yükseliş noktasına ihanet ettin
Sen asıl kendi kurtuluşuna ihanet ettin
Mescid-i Aksanın ruhu yakılmaz
Yakılan ancak taş ve topraktır
Sen asıl kendini yaktın ey yahudi

Sen ancak kendi ruhunu ateşe attın
Cehennemleştirdin kendini ey yahudi

Kudüs'ü aldıktan sonra
Gazzede yapmadığın işkence kalmadıktan sonra
Demek Mescid-i Aksayı da yaktın ey yahudi
Utanmazlığını en son uca çıkardın
Tanrıdan çekinmediğini
İnançsızlığını
Kara yürekliliğini
Zulüm aşkını
Bir kere daha ilan ettin

Hakettiğin cezayı en şiddetli bir şekilde çekeceksin
ey yahudi
Sen kutsal Kudüs'ün ruhuna ihanet ettin
Peygamberlerin dediği bir kere daha olacaktır.
Sana haber verilen cezalar bir kere daha gelecektir
başına
Sen Süleyman Peygamberin ruhunu incittin ey yahudi
Davut Peygamberin ruhunu sarstın ey yahudi
Zebura ihanet ettin ey yahudi
Tevratın ve Zeburun
Musanın Davutun Süleymanın
Ve bütün kitapların ve bütün peygamberlerin
Gelmesini bekledikleri
Geleceğini haber verdikleri
Ve bütün kitapların ve bütün peygamberlerin
Evrene, insana, yere, göre ışık saçan
Büyük Peygamberin ayak bastığı yere
İmam olup bütün peygamberlere
Namaz kıldırdığı yere
İhanet ettin, aklınca hakaret ettin ey yahudi
Hakettiğin cezayı en şiddetli bir şekilde
çekeceksin ey yahudi
Büyük Peygamberin haber verdiği gibi
Sen cezanı çekerken
En vahşi taşların arkasına saklansan bile
Taşlar olduğun yeri haber verecek
Çünkü sen taşı bile yakacak kadar kinlisin ey yahudi
Sana hiç bir zarar vermemiş bir ümmet için
Sıkıştığın her sefer seni kurtaran
Seni koruyan
Acımasından ötürü senin kendisine sığınmanı
kabul eden
Kerim, cömert, mert bir ümmet için
İnsanlığın son ümidi bir ümmet için
En büyük kini duymaktasın
O fakir de olsa uludur
O mazlumdur
Sen onun ululuğunu ve mazlumluğunu, hakikat
taşıyıcılığını kıskanıyorsun ey yahudi
Bir gün gelecek azgınlığın sona erecektir
Kutsal Kudüs kurtulacak
Mescid-i Aksayı bu ümmet altından ve zebercetten
ve yakuttan
Yeniden yapabilecek bir kudrete erecektir
O gün Tanrının azabı senin için şiddetli olacaktır
Biz istesek bile seni ondan kurtaramıyacağız ey yahudi
Bize bu yapılanı yapan sen değilsin
Biz kendi cezamızı çekiyoruz
Sen de bir gün kendi cezanı çekeceksin ey yahudi
Sana yeryüzü lanet edecektir
Sana gökyüzü lanet edecektir ey yahudi
En kısa zamanda tövbe yolunu tutmazsan ey yahudi

Sezai KARAKOÇ


BANA BİR TÜRKÜ SÖYLE

Bana bir türkü söyle!..
İçinde ne sen ne ben olsun..
Ne de asrın kof sevdaları..
“O” olsun sadece ve “O” nun “En Sevgilisi”..
Bana bir türkü söyle!..
Dağlara taşısın yüreğimi,
“Nur” da nurlanayım, yüreğim titresin “Hira” da..
“Uhud”, O’nun diliyle sevsin beni ve kucaklasın..
Dağ dağ dolaştırsın yüreğimi..
Bana bir türkü söyle!..
Muştu olsun mâverâdan..
Aşk olsun içinde.. Hasret olsun.. Özlem olsun..
Günübirlik sevdalara inat,
Meleklerin kül olacağı “O Nokta”dan aşırsın gül sevdalı yüreğimi..
“O” na taşısın...
Bana bir türkü söyle!..
Izdırap olsun içinde, hüzün olsun..
Mahşerde kavrulmuşluğumu giderecek gözyaşı olsun..
Ve.. Burada da yıkasın, ıslatsın yüreğimi..
Bana bir türkü söyle!..
“Fatıma” nın aydınlığı olsun içinde..
“Hatice” nin kocaman yüreği..
“Aişe” nin gök sevdası,
“Sümeyye” nin şehâdeti olsun..
Ve.. Dilimden hiç düşmeyen tevbem olsun “Nasuh” ça..
Bana bir türkü söyle!..
“Bedir” i taşısın yitirilmiş vakitlere.. Ve “Uhud” un öğretisini..
“Hendek” ten bir esinti, bir muştu kıvılcımı olsun..
Ve.. Umuda hasret karanlıklarımıza “Yakın Fethi” müjdelesin..
Bana bir türkü söyle!..
Ölmeden Öldürsün, Oldursun beni..
Yitirilmiş cennetleri buldursun..
Veda olsun kara çalınmış tüm sevdalara,
Kaybolmuş benliklere ağıt,
Ve.. “O Sevgili” ye münâcât olsun..
Bana bir türkü söyle!..
Mus’ab olsun.. Ve bin Yusuf olsun içinde..
“Yakub” un açılan gözleri ve öteler sevdası olsun..
“İbrahim” in dostluğu, “İsmail” in tevekkülü,
“Eyyub” un sabrı, “Son Nebi” nin duası olsun..
Bana bir türkü söyle!..
Ağıt olsun “Asrın en Saadetlisi” ne..
Muştu olsun ezilmişliğimize..
İsyan olsun çağı tüketenlere..
Sur olsun dirilişe..
Ve.. Çağrı olsun hüzünle titreşen yüreklere..
Hadi bana bir türkü söyle!..
Tek tek şehidlerin tebessümleriyle ağlayayım..
“KUTSAL EMANETİ NE YAPTINIZ???” Sorgulasınlar beni..
Mehterler vursun tâ içimde..
Ve.. Tekbir sesleri taşısın beni en görkemli fetihlere..
Bana bir türkü söyle!..
“Sıddıyk” i anlat bana.. Vefayı, dostluğu anlat!
Ve adâleti..Ve hayâyı.. Ve fütuvveti..Ve dirâyeti..
“Ömer” i, “Osman” ı, “Ali” yi anlat!
Haber ver o yıldızlardan, yolumu buldur!..
Bana bir türkü söyle!..
İçinde bin “Talha” olsun, yüreğinde “Vahy” i dâim taşıyan,
“Hamza” dan koca bir yürek, “Bilal” den bir seda olsun..
“Mevlânâ” ca söyle!.. “Yunus” ca söyle!..
Aklasın sevdalarımızı ve bin puta baş eğmiş dünyalarımızı..
Bana bir türkü söyle!..
Çağa karşı duruşumuz olsun yanyana..
Bükülmez bileğimiz,
Yenilmez-tükenmez yüreğimiz olsun cancana..
Âvâzemiz olsun şu hıçkıran karanlıklara..
Ve Öfkemiz.. Yüreklerimize bin put katanlara..
Hadi bir türkü söyle!
Yüreğini kat da yüreğime,
Sesini kat da sesime,
Çığlığını kat da feryadlarıma,
Öfkeni kat da isyanlarıma,
Bir türkü söyle!.. Hadi!..
Ki:
Yeminimiz olsun Asra..
İnsana..
Ve ebedi hüsranlara..
Aydınlığımız olsun ötelerde.. Ve sabrımız..
Ve kurtuluş ümidimiz O Kapılarda..
Ve nihayet dirilişimiz..
Hadi durma!
BİR TÜRKÜ SÖYLE BANA!..
Ya da.....
Sus!..
Hiç konuşma ebede kadar..

Arif Nihat ASyali Sirleri

KANATLAR.

Yaşamaktan mı yorgunum,bilmem
Seni günlerce beklemekten mi?
Yine yoldan geyik geyik sekişin
Gün sönerken mi,ay batarken mi?
Söyle:Memnun musun uzaklarda
Yuvan aydın gönülcüğün şen mi?

Yine kalsın mı, dizlerimde başın
Yine koynumda can çekişsen mi...
Kim sorar,ey hayat,kim düşünür
Ki vakit geç mi yoksa erken mi?

Söyle:Memnun musun uzaklarda
Yuvan aydın gönülcüğün şen mi?

Gökte kanatlar bizimdi...bilmezdik
Bu hafiflik kanat mı yelken mi;
Anlamaz,anlamazdık Allahım
Böyle yekpare can mıyız ten mi?

Söyle:Memnun musun uzaklarda
Yuvan aydın gönülcüğün şen mi?

Bilemem:Gizli gizli'gel'dediğin
Başka bir aşina mıdır,ben mi;
Kadehinden mi sarhoşum hala
Kadehlerinden mi?

Söyle:Memnun musun uzaklarda
Yuvan aydın gönülcüğün şen mi?

BAYRAK

Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim !

ARİF NİHAT ASYA

FETİH MARŞI

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

ARİF NİHAT ASYA

Şehitlerimizin ağlatan şiirleri. Mutlaka okuyunuz.?

ağlatan şiir.

Oğlun Şehit... çatma kaşını Anne

Metin ol da dik tut başını Anne

Gel; öp... kokla... mezar taşımı Anne

Akıtma gözünden yaşını Anne!

Olsa da bu dünyada gönlün ezik

Eğilme kimseye tut başını dik!

Bu duygular bize tanıdık bildik

Akıtma gözünden yaşını Anne!

Ölüm vaktin gelsin kavuşacağız

Albayrak altında buluşacağız

Mahşerde birleşip sarılacağız

Akıtma gözünden yaşını Anne!

Bitmedi soysuzlar ona yanarırm

Dökülen bunca masum kana, yanarım

Öldüğüme değil, sana yanarım

Akıtma gözünden yaşını Anne!

Bizler bedeni olmayan diriyiz

Şanlı Peygamlerin Askerleriyiz

Kanımızla vatanın vergileriyiz

Akıtma gözünden yaşını Anne!

Ya devlet başa ya kuzgun leşe

Vermeyiz kimseye vatanı beleşe

Hele hele üç beş soysuz gebeşe

Akıtma gözünden yaşını Anne!

Siyasiler çıkar adlı oyunda

Oyunlar oynandı hep bizim kanda

Babam, gardaşlarım, yarim bir yanda

Akıtma gözünden yaşını Anne!

Oyunlar oynanıyor kanımızda

Feryatlar kopar yürek kapımızda

Cenazede olurlar yanımızda

Akıtma gözünden yaşını Anne!

Sen Şehit Anasısın gurur duy Anne

Bugün bizim için hem şölen hem toy Anne

Türk; tarihe yön veren o asil soy Anne

Akıtma gözünden yaşını Anne!

Mehmedim Şehit Oluyor

Kahpeler kahpece vuruyor Mehmet şehit oluyor,
Mehmedim şehit oluyorda Hâkka doğru yürüyor,
Mehmedimi şehit edenler, Cehennemi boyluyor,
Kahpeler kahpece vuruyor Mehmet şehit oluyor.

Şehit Mehmedimin son sözü Allah Allah oluyor,
Elinde solmuş bir fotoğraf yüzü gül gibi soluyor,
Ey kahpeler, bu şeni dünya sizlere de kalmıyor,
Kahpeler kahpece vuruyor Mehmet şehit oluyor.

Mehmedim şehit oluyor, Cenneti görüp gülüyor,
Şehit olacağın önceden bilip, mektuplar yazıyor,
Bu analar Vatanı için, ne Mehmetler doğuruyor,
Kahpeler kahpece vuruyor Mehmet şehit oluyor.

Yusuf Önder Bahçeci

ŞEHİT GELİYOR

Yıldızını parlat, güneşini yak
Açıl ey gökyüzü, şehit geliyor
Cenneti Âlâ?yı lûtfeyledi Hak
Kat kat yarıl, yol ver, şehit geliyor

Bulutuna söyle yas bağlamasın
Islanmasın koçum, gök ağlamasın
Kuşların ötüşüp can dağlamasın
Goncamı aşkla der, şehit geliyor

Alnına şehadet damgası basmış
Boynuna şefaat mühürü asmış
Böyle gelen yiğit has oğlu hasmış
Yollarına gül ser, şehit geliyor

Nur inmiş yüzüne, seyre doyulmaz
Gören hangi yürek o an bayılmaz
Birbiri ardınca ikram, sayılmaz
Lebinde şerbet var, şehit geliyor

Süreyya selamın versin şahana
Firdevs kapıların açsın ol hana
Sığamaz arslanım yedi cihana
Yeryüzü ona dar, şehit geliyor

Sırtında delinmiş kanlı parkası
Çıkarıp giyecek atlas hırkası
Melekler kolunda teşrif fırkası
Huzura bekler Berr, şehit geliyor

Şehit Askerimizden Vasiyet.

İnanınki Gözleriniz Dolacak.. Bu Şehitimize Kıyanlar Kanı Yerde Kalmayacaktır..

Gene hangi dua?yı okudun anne,
Vurulduğum yerde güneş açtı
Yine mi ağlıyorsun anne,
Cennetime yağmur yağdı

Üzülme anne ağlama, sırtımdan yedim kurşunu kalbimden değil.
Öylece duruyor hayallerim, vatanım şerefsizlere yar değil.

İzin günümde be anam.
Yârime mektup yazdım o gün.
Kınalı ellerinin kokusunu özledim demiş,
Bir kalp çizip içine de şafağımı yazmıştım.

Birliğe döndüğümde erkenden yatmış,
Gece beni bir üç nöbetine uyandırmaya gelen çavuşla
Rüyamda seni gördüğüm ve beni uyandırdığı için tartışmıştım.

Sıkı giyin oğlum, hasta olma sakın ve paran varmı diye soruyordun
Bende her zamanki gibi var anne diyordum, var.
Hiç olmadı be anam, hiç olmadı
Nasıl isterdim, ardımda bir yar birde ana bırakmıştım.

Sağ olsun tertibim cemil memleketinden tütün getirmiş, sigarasız kalmıyorduk.

O gece birlikte gittik nöbete.
Yolda bana "Sanki bu gece bir şeyler olacak" der gibi bakıyordu
Ama yiğitti söylemiyordu.
Nöbeti devraldığımızda garip bir sızı çöktü benimde içime.
Sanki terli terli su içiyor, seni üzüyordum be anam, öyle bir şeydi işte.

Nasıl oldu anlamadım!
Cemil " yere yat " dediğinde çoktan yerde bulmuştum kendimi.
Anlamadım vurulduğumu, sıcacık bir şey hissettim sırtımda
Terliyordum, sanki yaz gelmiş öğlen sıcağı çökmüştü tepeme.

Dudaklarım kurudu birden
Cemil " dayan " diyordu, ama ağlıyordu
Gözyaşları yüzüme damladığında verdim son nefesimi.

İşte o an sana ilk ihanetimi ettim anne.
Önce atalarım, sonra yârim canlandı birden gözümde.
Hoş gör be anam, kızma. Bende baba olacaktım
Daha adını bile koymamıştık oğlumuzun, iki ay vardı doğmasına.

Bilmiyorum duyuyor musunuz sesimizi
Korkmayın, ağlamayın, gurur duyun.
Vasiyetimizdir.
Öyle evlatlar yetiştirin ki, adları Mehmet, soyadları Şehit olsun.

Hakkari'de şehit edilen askerimizin üzerinden çıkan şiir

KOMANDO OLMAK ONURUMDUR

Olur ya, bir çatışmada ölürsem,
Arkamdan yas tutmayın.
Bırakın toprağımda rahat içinde yatayım.
Bedenimden komandomu çıkarmayın,
Onlar benim onurumdur,
Ölünce kefenim olacak...
Başımdan mavi beremi çıkarmayın,
O benim şanım,şerefim olacak...
Ayağımdan botlarımı çıkarmayın,
Onlar nice yollar aşacak,
Şehit olursam Sırat köprüsünden geçecek...
Elimden tüfeğimi almayın,
O benim mezarıma sembol olacak...
Yaramın kanını silmeyin,
Ahirette hesabı sorulacak...
Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın,
O benim madalyam olacak...

* Bu şiir, Hakkari - Çukurca - Üzümlü Jandarma Sınır Karakolu'nda görevliyken 12 Aralık 1993 günü saat 21.00 sıralarında bölücü eşkiya ile yapılan silahlı çatışmada kahramanca çarpışarak şehit düşen Mustafa oğlu, Sakarya 1972 doğumlu Jandarma Komando Onbaşı Zekeriya Gülyaman'ın (1972/4) şahsi eşyaları içerisinden çıkmıştır.

O Şimdi Şehit.

Yekpare Bekleyişin Getirdiği Bir Akşam
Kulakları Tırmalayan Sağır Sessizlik
Ümüğü Sıkılmış Musallat Yaşam...
Cudi Dağı Eteklerinde Kokmuş ağız nefesleri
Pusu, Kurşun, Kan
Hain Ayak Sesleri...
Tutuşur Gözbebeklerimde Alaşafak
Savuşur Yüreğimde Ürkek Ceylan Hisleri,
Aldatılmışlığın Sırrını Çözmeye Çalışan Ustalık
Kör Kalem Uçlarında, Derin Uçurum İzleri...
Fizik, Anatomi, Olasılık
Kauçuk Suratlarda Asıklık,
Karar: Bin Bilinmeyenli Denklem,
Kararlı Adımlardaki Tutarlılık...

Ve Ben Şairim,
Sevdası Kürelenmiş Dağların Kır Nergizi Gözleri,
Göbeği Çatlamış Dudakların Sabır Ezgisi Sözleri,
Yarınları Yağmalanmış Varoşların
Kahır Çizgisi Yüzleriyim Anlayacağın...

Ağlamak Elbette Kolaydır,
Elbette Kolaydır Kendini Paralamak
Papyon Yakalara Siyah Kordele Bağlamak
Resmi Tangolarla Yürekleri Palazlamak Kolaydır...
Ajanslarda Münferit Olayları Kınamak,
Kongre Salonlarında
Miting Meydanlarında
Barışçıl Sistemler Sağlamak Kolaydır.
Uydurmak da Kolaydır, Uygulamak da...
Çünkü Kader Yazgısı Silahlar Susmuştur,
Derin Mevzilere Çekilmiş Birlikler
Geçici Sukunet Kurulmuştur.
Çünkü Firavun İştahıyla Çekilmiş Tetikler
Kan Kusmuş, Kansız Senaristlerin Namlusu
Figuran Hedefler Vurulmuştur...

Yani, Yetsin Diyorum,
Durulsun Kör Bulanık Akan Sular
Bu Acılar Bitsin Diyorum.
Yani, Ağlayan Çağaları Saran Korkular,
Olur Olmaz Kabuslarla Bölünen Uykular
Unutulsun, Kuşku Dolu Masum Dudaklarda
Düş Olsun, Gitsin Diyorum.
Sözüm Ona; Dili Kol, Eli Bol Soylular
Tutulsun Mazlumların Ahına
Allah Kahretsin Diyorum...

Ne Çıkar, Davalarımız Devrin Divanlarında Görülse,
Kalemler Kırılsa Sevdalarımıza
Yumak Yumak Mahpuslar Örülse,
Ne Çıkar, Dağbaşlarını Mesken Tutmuş
Türkülerimiz Sürülse...
Zalimi Dize Getiren Ağıtlar Bizim Değilmi Sanki...
Omuzlarda Yanyana Taşınan Tabutlar,
Kan Pıhtısı Bulutlar,
Yok Olan Umutlar,
Bizim Değil mi Kurşun Köreltmiş Ocaklar,
Postallı Ayaklar,
Şalvarlı Çocuklar,
Tarh-Açık Kapılar Bizim Değil mi?
Öyleyse Davranın Diyorum,
Sarılın Kutalmış Ufuklar Şurasında
Titreyin Canlanın
Dün Yurdumun Dağlarında Çarpışan Yiğit
Bugün Bayraklar Arasında,
O Şimdi Şehit...

Şehit'ler Dile Geldi

Şehitler anısına.

Susun! Susun ve dinleyin bu gençlerin haykırışlarını,
Sevda çeken yürekleri bıraktık arkamızda,
Rüyalarımızı süsleyen garip, çilekeş Gabar dağını,
Tanrıdağı?ndan gördük, işte orada, işte tam karşımızda..

Söke garajından davul zurnayla bindik otobüse,
Kulak verdik kalbimizden gelen o sese,
Sıra bizdeydi, bizi bekliyordu vatan toprağı,
Umurumuzda bile değildi kimin, kimlerin askerden kaçtığı..

Ben Balat'lı Şerif, ölümlerin en güzelini tattım.
Ne kadar ağlatsam da anamı, babamı, bacımı,
Katlanmak kolay mı demeyin, Alperenlerle saf tuttum.
Sizlere, sizlere bıraktım karalar bağlayan nazlı yarimi.

Ölürken bile gülmek nedir hiç, düşündünüz mü?
Tekbir verip toprağa, al bayrağa sarılıp düştünüz mü?
Bilmiyorum sizler acaba anam gibi yandınız mı?
İşte ben buradayım, karşınızdayım, ben Sökeli Hakkı Uyar!

Aşkı olmayan yiğide destan yakılmaz beyler,
Bu destan, bu mısralarla anlatılmaz beyler,
Karalar bağlamasın, yanmasın artık analar,
Dursun milletimin kanı, kapansın bu yaralar

Büyüttüm besledim asker eyledim.
Gittide gelmedi yavrum buna bi cagre..
Ben öğretmendim, okulumdan çıkarken vurdular.
İki aylık yavrumu öksüz, babasız bıraktılar.
Kızımın adını Hilal koymuştum, hilalimi yere çaldılar.
Söylesenize, söylesenize Hilal?imin intikamını alacak yiğitler nerede?

Kalk yiğidim kalk! Düşmek yakışmaz sana,
İntikamın alınacak, söz veriyorlar bak sana,
Son yiğit, son yiğit çıksa bile o son akına,
Bu bayrak bir daha düşmeyecek, vasiyettir sağ kalana!..

Kardeşlik, insan hakları oyunun bir parçasıydı.
Bizi kalleşçe vururlarken insan hakları neredeydi.?
Söylesenize, söylesenize, kundaktaki yavruyu kim katletti.
Söylenecek söz kalmadı gayrı, azıcıkta siz düşünün!

Bu soysuzlar, bu vatansızlar sarsa da yurdumu,
Ben Yaradan?dan alırım asil kanı ve gücü,
Bir yiğit düşse de arkamdan haykırır milyonlarca genç...
...............Allahu Ekber !
Bırakmam, bırakmam bayrağımı, akıtsalar da son damla kanımı..

Ey Şehit OğLu Şehit *

Ey şehit oğlu şehit böldÜrtmedin vatanı
Alnından hep mıhladın sana kurşun atanı
Nice al kanlar döktÜn sen yad ettin atanı
Yerin dibine gömdÜn bayrağıma çatanı

Kanın mÜrekkep oldu yazdın destanını
SÜngÜn kalemin oldu verdin fermanını
Hiç tereddÜt etmeden feda ettin canını
TÜm cihâna duyurdun TÜrk'Ün yÜce şânını

Bu vatana uzanan alçak eller kırılsın
Hainlerin bedeni bin parçaya ayrılsın
DÜşmanın her yanı tek tek erlerle sarılsın
Kalleşlerin her yeri lime lime yarılsın

Dalgalansın bayrağım parlasın ay yıldızı
Rengi de kan rengidir alev gibi kırmızı
Yakar narında ona el uzatan haksızı
İndirtmeyiz onu biz versek de canımızı

Bir bütÜndÜr bu vatan kalacak hep payidar
Haine edeceğiz biz bÜtÜn dÜnyayı dar
Olmuştur milletime bu yurt vefalı bir yar
Vermeyiz bu vatanı atamızdan yâdigar

Şehitten Sevgilisine Mektup

hain pusu kurmus benim kastima
yagmur gibi kursun yagar ustume
selam soyle sevgilime dostlarima
aglama sevgilin uzulur sevgilim.......

tutar arkadaslar iki yanimdan
umit kesilmistir gayri canimdan
ayyildizli bayrak olur kanimdan
topragim kurekle kazilir sevgilim.......

kulakverin gunler son ardim dugun
cignetmem mezarimi yol ustu koyun
sehadet yurdunda oynanir oyun
kahbe oyun elbet bozulur sevgilim.......

istemem gozyasi siir methiye
sehadet rabbimden buyuk hediye
mukaddes nobetim bitmesin diye
mezarima sehid yazilir sevgilim.......

uzanir topraga gencecik tenim
dualar yoldas bayrak kefenim
bu aziz vatanda muradim benim
birgun gonul , gonul sezilir sevgilim........

oynasin cocuklar anneler gulsun
yakinlarim kanli yasini silsin
yurduma hainler giremmez bilsin
sehidler yollari dizilir sevgilim.......

Yaz beni Ey kalem...!

Sen beni yaz...
Yalnızlığımı ilmek ilmek geceye dokuduğumu,
Gözyaşlarımın damga damga kuruduğu kağıda,
Nasıl hüznü yazışımı yaz.
Yaz ki huzur bulayım.
Yaz ki sırtımdaki yükümü bir kenara koyayım...

Yaz beni Ey kalem...!
Sen yine beni yaz.
Kabuk tutmuş acılarımı yaz;
Dokunsam kanayacak acılarımı...
Yaz ki bir koy gibi sakinleşeyim...
Denizin hırçın dalgalarıyla boğuşmuş,
Bir balıkçı teknesi gibi
Artık geri kalanlarla avunmayı bileyim....

Yaz Bizi Ey kalem...!
Bu kez kendini de yaz.
Sahte gülüşlerimizi,
Yalancı mutluluk oyununu nasıl birlikte oynadığımızı yaz...
Sen bir doktor, bense hastan olurdum o oyunda
Hani iyi de oynuyoruz hâlâ
İşte onu yaz...
Unutmadan; sıkılınca o oyundan
Ve birde ayrılmak istemezken sevdiklerimizden
Ve işte o vakitlerde
Sen Ve ben
Ölüm uçurumundan kaç kez birlikte döndüğümüzü de yaz....

Karanlığın izbe köşelerinde,
Attığımız sessiz çığlıklarımızı yaz bir de...
Kimsenin duymadığı,duvardan bize geri dönen sessiz çığlıklarımızı,
Boğazımızda düğümlenen hıçkırıklarımızı yaz...
Yaz ki artık bilinelim...
Yaz ki artık yalnızlığımızı bir mahzene gömelim...

Aşk

Aşk gönüllerde ateş, ruhlarımızda ışık,

Hicranla yanar aşık, ümitlerinde bahar..

Sinesinde gam, hüzün; ufku vuslata açık,

Gezer çölden çöle avare her zaman zar zar...

Feryadı sırrının sesi, sırrı kıpkızıl kor,

Dolaşır, dolaştığı gibi ahü peşinde.

Mest u mahmurdur dudağından bir kızıl fağfur,

Her gece bir visal yaşar Canan'la düşünde.

Hayaletler gibi sarar ruhunu kuşkular.

Simasında fecir sevinci, akşam tasası;

Yer yer meçhullere talih bir kapı aralar,

Firdevs'ten rengi ve Firdevs'ten suyu, havası.

Bazen kırılır yeisle, onulmaz kırığı,

Bazen ufku ışık, rayiha, renkle tüllenir;

Bazen ta ötelerde duyulur hıçkırığı,

Yapraklar gibi sararır, mumlar gibi erir.

Hep hazan yaşasa da hiç solmaz çiçekleri,

Dilinde her zaman hasret ü hicran bestesi;

Kederi çoktur ama, köpürür sevinçleri,

Hep aşk heyecanıyla tınlar çelikten sesi.

Gözlerinin içinde bir uhrevi enginlik,

Süzer çevresini, hemen herkese gülümser..

Duygularında sonsuzluk gibi bir zenginlik,

Kah çaylar gibi coşar, kah yeller gibi eser.

Ey aşk, artık anladım meğer sen her şeymişsin,

Hem öldüren bir zehir, hem dirilten bir iksir;

Allah'a götüren yollarda altından sesin,

Diriliş üflemekte ölü ruhlara bir bir...


CAN FİLİSTİN

Filistin çocukları savaştan dönmez
Onlar candan kabul etmişler dedi şehitler ölmez
Kâfir kapitalizme bu hakaret kalmaz
Can Filistin, dost Filistin kardeşlerim

Bir zaman her yerde parladı Lem’u Hey sancağı
İslam haykırırdı dağlar çınlardı sesinden
Düşmana haykırırdı kesilirdi nefesi
Can Filistin, dost Filistin kardeşlerim

Niçin şimdi İslam olmuş kâfirin köleyu uşağı
İslamiyet böyle düşer mi asla aşağı
Gelin birleşelim dost ile olalım kardeş
Can Filistin, dost Filistin kardeşlerim

Filistin’de elli bin İslam’ı öldürdüler
Yüzde otuzu çocuk dediler
Filistin çocukları canu gönülden savaşa girdiler
Can Filistin, dost Filistin kardeşlerim

Her yerimiz duman bir birimizi görmüyoruz
İslam deyip bir birimizi sormuyoruz
Kardeş gibi birbirimizi sarmıyoruz
Can Filistin, dost Filistin kardeşlerim

Hüdavendi diyor bu hakaret için her gün yanıyorum
Bu hakareti onun için ben kaleme alıyorum
Ehli imana canu gönülden söylüyorum
Can Filistin, dost Filistin kardeşlerim

Filistin’de nice ehl-i irşadı vurdular
Nice âlimlerin takvaların belini kırdılar
Onlardan Yahudi intikamı diye aldılar
Bunu asla soran oldu mu?
Can Filistin, dost Filistin kardeşlerim

Kul Hudavendi (Cevat Sevil)

Gönül Gülü Peygamberim

Ne güzelsin gül şehir, kudretsin, ümitsin.
Sen gönüllerimizin tacı, cihanın incisisin.
Nur saçan toprağında yatıyor peygamberim.

Resûller serveri seni methü senâ eyledi.
Baktıkça dayanamam, akar gözümün seli.
Rahmet yüzünü göster canım peygamberim.

Bu emsalsiz diyar, ibretlerle sırlarla dolu.
İlâhi nurun ışıkları, oradan yükselip durdu.
Ebedi nura bürünmüş canım peygamberim.

Ey yaren şehir! Konuklarnı bekleyip durdun,
Rasülün hayalini ta öncelerde mi kurdun?
Alemlere ambersin canım peygamberim.

Melekler seni öper, huzurunda diz çökerdi.
Dağ taş feryat eder sevgilerini önüne dökerdi.
İki cihan gülü canım canım peygamberim.

Tüm sevgileri gölgede bırakan bir aşkla,
Gönüllerimizde iman, gözlerimizde yaşla,
Seviyoruz seni canım canım peygamberim.

Parmaklarından akan su, ne mübaerek su.
Sana inanan kalbler, felah bulur doğrusu.
İki cihan Serverisin canım peygamberim.

Nuru cemalinle iki cihan hâz duyuyor.
Milyonlarca dudak şerefli isminle tat alıyor.
Habibi Kibriyasın canım peygamberim.

Her nereye gitsen melekler giderdi seninle.
Cibril-i emin üzüntülerini silerdi vahiyle.
Görünmez ordularla korunan peygamberim.

Bu dava kutsal, nura götüren yoldur..
Budur Cennet sırrı, sevenler seni bulur.
Ezel sırlarının şahidi canım peygamberim.

Güzel Rabbimin habibi, Ey şefaatçimiz!
Taze duygularla sevilen sevgi güneşimiz!
Ey gönül pınarı canım peygamberim.

Ne söylemişsen hak, rahmetel aleminsin.
Gözlerin ve kalblerin karşısında güzelsin.
Yüzünü göster görelim canım peygamberim.

Gizlilikleri açan nurunun parıltıları rahmettir.
Bu hakikatler, hayretler içinde hayretttir.
Akıl ve kalbleri hayran bırakan peygamberim.

Secdelere kapanır ümmetim ümmetim derdin,
Seni unuturmuyuz kalbimizde yaşıyacak sevgin.
Sana selam olsun, gönül gülü peygamberim.

Perde perde gönülleri çoşturan bu sevdalar.
Cennet kokusu alır, filizlenir boy boy atar.
Varlık semasının güneşisin canım peygamberim.

Dualarımız sessiz, iniltisiz, gürültüsüz feryat.
O’nun huzurunda yalınızlığın tecellisi heyhât.
Alemlerin göz bebeği canım peygamberim.

Allahım güzelliğin birdir, etsekte farklı dualar.
Muhammed gülüne dal eyle bizi mahşere kadar.
Rabbimin lütfu keremi, canım peygamberim.

 


* BENZER KONULAR

Mutsuzluk Kilo Aldırıyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:26:02 ÖÖ]


İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:16:18 ÖÖ]


Çocuklarda Çalma Davranışı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:15 ÖÖ]


Ayrılığın Acısı ve Tatlısı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:03:45 ÖÖ]


Son Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:38:32 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Kutlu Doğum 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:30:08 ÖÖ]


Sana sığınırız Ya Rabbi! Gönderen: melek
[Dün, 06:33:30 ÖS]


Kabirdeki Kişi Tekrar Dünyaya Gelse Sizce Ne İle Uğraşır Ne Yapardı Gönderen: melek
[Dün, 06:19:41 ÖS]


Fitne Adam Öldürmekten Daha Kötüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:14:32 ÖS]


En Kötü Körlük İdrak Körlüğüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:10:00 ÖS]


Kıyametten Sonra Mezarından İlk Diriltilecek Olanlar Gönderen: melek
[Dün, 06:05:30 ÖS]


Abdullah Akbulak - Dertli Yol 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:45:18 ÖS]


Cemaat Anlayışımızı Mümin Sorumluluklarımızı Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:44:31 ÖÖ]


Müslüman Gençlere Zikir Bildirisi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:36 ÖÖ]


Kıskanmak ve Muş Gibi Yapmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:20:23 ÖÖ]


Dinine Tarihine Kültürüne Bağlı Gençler Yetiştirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:13:57 ÖÖ]


Meyyit – Ölü - Ziyârete Gelenleri Tanır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:07:16 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Zakirin Gözyaşı 2001 - 320 Kbps - Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:43 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Sensiz Ağlar 2003 - 320 Kbps - WaV Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:13 ÖÖ]


Rabbin Gazabını söndüren kulunu Rabbine Sevdiren Gönderen: türkiyem
[Mayıs 04, 2024, 09:20:31 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42