Gönderen Konu: Gelenekten Geleceğe – Kız Çocukları ve Kadınların Eğitimi  (Okunma sayısı 95 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2144


Gelenekten Geleceğe – Kız Çocukları ve Kadınların Eğitimi
Vaiz
İnsan, kadın ve erkek cinsinin ortak adıdır. Kadın ve erkek aynı cevherden var edilmiş olup aralarında bir üstünlük sıralaması yoktur. Allah katında üstünlük, sadece O’nun emir ve yasaklarını tutmadaki hassasiyettedir, yani diğer bir ifade ile takvadadır. Nisâ suresinde “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir. ” (Nisâ, 4/1) buyrulmaktadır.

Kadın, erkekle birlikte “oku” emrinin ilk muhatabı, el üstünde tutulması gereken bir emanet, hürmete ve güzel muameleye layık bir kuldur. Tarihte, kadının aciz, eksik bir varlık olarak telakki edilmesi yanlış bir kanaatin neticesi ve sürdürülmesidir.

Tarihte ve İslam Öncesi Dönemde Kadın Algısı

Tarih boyunca çeşitli toplumlarda kadın, farklı statülerde bulunmuştur. Kimi toplumlarda kutsallaştırılırken kimi toplumlarda da hiçbir değere ya da öneme sahip olmamıştır. Antik Çağ’da kadın mülk olarak görülmüş; görüş, fikir bildirememiştir. Benzer şekilde Roma Dönemi’nde de kadının dişilik tarafı ön plana çıkarılmış ve asli günahın kaynağı kabul edilmiştir. Eski Yunan’da kadın, sadece ev işlerinde çalışır, eğitim göremez, herhangi bir tasarruf hak ve yetkisine sahip değildir. Yahudi anlayışında uğursuzluğun evde, kadında ve atta olduğu inancı bulunmaktadır. Yahudi toplumunda hayız gören kadın, toplumsal yaşamdan tamamen çekilmek zorunda bırakılır. Tahrip edilmiş Hristiyanlık anlayışına göre kadın, fesat ve fitnenin temelidir (Ziya Kazıcı, “İslâm’da Kadın: (Bir Mukayese)”, İlahiyat Akademi Dergisi, S.59-68).

İslam Anlayışında Kadın

İslamiyet, kadına gerçek değeri vermiş, onları fazilet ve medeniyet zirvesine taşımıştır.

Yüce dinimizde kadın; afifeliğiyle Hz. Meryem, teslimiyetiyle Hz. Hacer, bilgeliğiyle Hz. Aişe’dir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), her konuda olduğu gibi kadınlara yaklaşım konusunda da en güzel örnekliği ortaya koymuştur. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kadınlara sözlü ya da fiilî kötü muamele ettiği vaki olmamıştır.

İslamiyet gelmeden önceki toplumlarda kadına bakış ile İslam’ın bakışı oldukça farklıdır. İslam, insanları cinsiyet, ırk, sosyal statü gibi herhangi bir sebeple ayrıma tabi tutmamıştır. Üstünlüğü ancak takvada görmüş ve kadınlara hak ettiği değeri vermiştir. Kur’an, insan olması bakımından kadını erkekle eşit bir varlık olarak kabul etmiştir.

İslam’da kadın, cennete kapı aralayan bir vesiledir. Cennet vesilesi kız çocukları ve ayağının altında cennetin gizlendiği anneler elbette bilgi ve ilimle donatılmayı hak eder. İlim, hem kadın hem erkek için teşvik edilmiş bilhassa kadınların eğitimi için tarihî süreçte önemli adımlar atılmıştır. Bu bağlamda ilk zikredilecek husus, sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) döneminde mescitte okutulan ilimlerdir. Kadınlar, mescitte Resûlullah’ın sohbetinden istifade etmiş; Kur’an eğitimi, kıraat, fıkıh başta olmak üzere çeşitli ilimler öğrenmişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminde yapılan bir diğer eğitim faaliyeti ise okuma-yazma öğretimidir. Mescid-i Nebevi’nin içinde “suffe” adıyla anılan bu ilim yuvasında erkeklerin yatılı kaldığı ve burada kalanların eğitimleriyle Allah Resulü’nün bizzat yakından ilgilendiği bilinmekle beraber burada sadece erkekler değil kadınlar da eğitim almıştır. Medine’de cemaate devam eden kadınlardan biri olan Âtike bint Zeyd, sabah ve yatsı namazlarını dahi mescitte kılmış ve mescide devam etmiştir (Buhari, Cum’a, 13).

Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) güzide ashabından olan kadınlar, cuma namazlarında da cemaatin üyelerindendir. Resul-i Ekrem’in (s.a.s.) cuma hutbelerini düzenli takip eden hanım sahabilerden Ümmü Hişâm bint Hârise, “Ben Kâf suresini Resûlullah’ın dilinden dinleyerek öğrendim. Bu sureyi her cuma hutbe irat ederken minberde okurdu.” (Müslim, Cum’a, 52) demiştir.

Mescidin Resûlullah döneminde sosyal hayatın merkezi olması; kadını, erkeği ve çocuğuyla tüm inananları mescide bağlamıştır. Resûlullah, mescitte rahatça ilim tahsil edebilmeleri için bir günü kadınlara tahsis etmiştir (Buhari, İlim, 35). Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.), kadınların eğitimi için kadın öğretmenler de görevlendirmiştir. Şifa Ümmü Süleyman b. Hayseme olarak da adlandırılan Şifa bint Abdullah okuryazardır ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hanımlarından Hz. Hafsa’ya yazı öğretmiştir (Prof. Dr. İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.318), Şifa bint Abdullah, hastalıkları tedavi konusunda da bilgi sahibidir ve bu sebeple Mekke’de Şifa ismi ile anılmıştır. Bu ilmi ile pek çok insanın hayatına dokunmuştur. Şifa bint Abdullah, Hz. Ömer zamanında da kendisine danışılan ve pazar yerlerini denetleme görevi verilen bir âlimedir.

Kaynaklarda sahabe döneminde seçkin kadınlardan Hz. Aişe, Hz. Hafsa, Hz. Ümmü Seleme ve Hz. Ümmü Varaka gibi isimlerin Kur’an ilimleri ile iştigal ettiğini ve Kur’an-ı Kerim’i ezberlediğini bilmekteyiz.

İslam tarihinin bazı dönemlerinde kadınların okumaları ve ilimle meşgul olmalarının tartışma konusu olduğu vakidir. Fakat Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in sünnetinde kadınların okumalarını yasaklayan bir kaynak görülmemektedir. Bilakis, Kur’an-ı Kerim’in inen ilk ayetleri, bütün insanlığı okumaya davet etmektedir. Yüce Allah bu ayetlerde “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı ’alak’tan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” (Alak, 96/1-5) buyrulmaktadır.

Okumak, kalem, yazı bütün bunlar İslam’ın öğrenmeye ve akletmeye verdiği değeri ifade etmektedir. Yine bir başka ayette yüce Allah “...De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer, 39/9) buyurarak insanları okumaya teşvik etmektedir.

İslam; aklı, bilgiyi, tefekkürü ön plana çıkarmıştır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), ilim öğrenmeyi teşvik etmiş ve ilimle iştigal edenleri övmüştür. “İlim talep etmek her Müslüman’a farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, 17) buyururken de kadın-erkek arasında bir ayrım yapmamıştır. Ayrıca Hz. Peygamber, "Allah kimin için hayır murat ederse onu dinde fakih kılar.” (Tirmizî, İlim, 1) buyurarak ilim öğrenmenin ve özel olarak da fıkıh bilmenin önemini vurgulamıştır. Fıkıh ilmini öğrenen hanım sahabilerin başında Hz. Aişe gelmektedir. Ayrıca Hz. Âişe, Ebu Hureyre’den sonra en çok hadis rivayet eden sahabidir. Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) eşlerinden Ümmü Seleme validemiz de dinî hükümleri iyi bilen bir âlimedir.

Kadınlar, Hz. Peygamber döneminde olduğu gibi sahabe ve tabiun dönemi ve diğer İslam devletlerinde de eğitim, kültür, sanat gibi ilim alanlarında kendilerini yetiştirmiş ve diğer kadınlara rehber olmuşlardır. Müminlerin bilge hanımı olan Hz. Aişe’nin terbiyesi altında yetişen Amre bint Abdurrahman b. Zürare, tabiindendir. Amre, hadis nakletmiş, fıkıhta zor meselelere cevap vermiş bir âlim kadındır. Hz. Aişe’nin yanında yetişmesi ile kaynaklarda öne çıkmakta ve “ilim denizi” olarak vasıflandırılmaktadır. Ömer b. Abdülaziz dönemine gelindiğinde hadislerin tedvini konusunda Amre’nin rivayetlerinin yazılması hususunda ferman çıkarıldığını da burada zikretmek gerekir.

Tabiin devrinde öne çıkan kadın âlimlerden bir diğeri, Ümmü’d-Derda el- Vassabiyye’dir. Kıraat, fıkıh, hadis âlimi olarak anılmaktadır.

Fatıma bint Muhammed b. Ahmed es-Semerkandi ise babası Alaeddin es-Semerkandi’den ilim tahsil etmiştir. Ayrıca hüsnühat konusunda da ilerlemiştir.

Fatıma el- Fıhri ise fıkıh ve hadis alanında uzmanlaşmıştır. Okumaya araştırmaya büyük bir önem veren bu âlim kadın, babasından kalan yüklü mirasla cami ve medrese yaptırmıştır. Kurduğu medrese büyüyerek günümüze kadar ulaşmıştır ve şu an Karaviyyin Üniversitesi olarak hizmet vermektedir.

İlk Müslüman kadın gök bilimcisi Meryem el-İcliyye, mühendislerden ve astronomlardan oluşan bir ailede dünyaya gelmiştir. İlk eğitimini usturlap imalatçısı olan babasından alan el-İcliyye, ilme ve gökyüzüne olan merakı ile tarihe adını yazdıran Müslüman kadın âlimlerdendir. H. 10 yy.ın ikinci yarısında Kurtuba’da yaşamış Lübna ise matematikçi, şair ve dil bilimcidir. Lübna, Kurtuba Saray Kütüphanesinin başkanlığına getirilmiş ve 500 bine yakın el yazması kitabı kütüphaneye kazandırmıştır.

Anadolu’ya baktığımızda ise Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde Müslüman kadınların kurduğu vakıflar etrafında şekillenen eğitim yuvalarının örneğini çokça görmekteyiz.

İsimleri darüşşifalara ad olan kadınlardan Raziye Hatun, Gevher Nesibe, Melike Turan Melek ve dahası insanların yararına tıp ve ilim yuvaları inşa etmişlerdir. Osmanlı Dönemi’nde, Hafsa Hatun Manisa’da bir medrese inşa ettirmiş; Hürrem Sultan, Haseki semtinde bir medrese ve külliye yaptırmış; Nurbanu Sultan, Üsküdar’da bir külliye inşa ettirmiştir. Bezmialem Valide Sultan da kurduğu vakıf, kütüphane ve eğitim kurumları ile ön plana çıkmıştır. Kadın hanedan üyeleri hayırseverlikleri ve ilme düşkünlükleri neticesinde bu kurumların inşasına öncülük etmişlerdir. Dinî ilimlerin yanında fennî ilimleri de öğrenen Müslüman kadınlar; medreseler, şifahaneler, kütüphaneler inşa ettirerek İslam medeniyetine büyük katkı sağlamışlardır.

İslam tarihinden aktardığımız bu güzide kadınların geride güzel bir isim bıraktığını müşahede ediyoruz. Bu âlim kadınlar azimleri, gayretleri, İslam’a bağlılıkları ve güzel ahlakları ile asırlar sonrasına ışık tutacak bir rehberlik etmişlerdir. Kurdukları vakıflar ile amel defterlerini hep açık bırakacak salih ameller ile geçici dünyadan dâr-ı bekâya irtihal etmişlerdir. Örnek yaşantıları ile bizlere ilham veren, hak ve hakikati gösteren bu kadınlar, günümüz nesline en güzel rol modellerdir.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41