Kudüs’ün Müslümanlara Emanet Tarihi
Kudüs ya da Mescid-i Aksa, Efendimiz (s.a.v)’in Miraca çıktığı tarihten itibaren; “Elhamdülillah ben de Müslümanım” diyen her mümine emanettir.
Bu emanetin tevdii, Hz. Ömer (r.a.) ile başlar Selahattin Eyyübi ile devam eder Yavuz Sultan Selim’in fethiyle son bulur. Ve Mescid-i Aksa, İslam ümmetinin uhdesine verilmiştir.
Mescid-i Aksa ve civarının en huzurlu olduğu dönemi, 25 yıl Selçuklularla birlikte Osmanlı Devleti’nin idaresi altındayken olmuştur.
Kudüs, II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilişine kadar Devlet-i Aliye’nin emanetinde emin şekilde varlığını sürdürmüştür.
Devletin içinden ve dışından, emperyalizme uşaklık-kölelik eden yerli ve yabancı işbirlikçilerin, II. Abdülhamid’i tahttan indirilmesiyle Kudüs’te de huzur sona ermiştir.
Kudüs emanetine dair tarihi iki güzide vakıayı nakletmek isterim:
Birincisi henüz Mekke ve Medine’nin, yani Haremeyn-i Şerifeyn’e hizmet ifasının henüz Osmanlı’ya ihsan olunmadığı günlerde, Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad Han’ın bıraktığı şu vasiyet, Allah’a ve Rasülüne olan derin muhabbetini göstermesi bakımından oldukça önemlidir: Vasiyet şöyle:
“Bismillahirrahmanirrahim! Tevekkülüm Hâlıkımadır. Allah’a hamd olsun. Efendimiz Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun.
Her nefis ve herkes ölümü tadacaktır. Sizleri dünya hayatı mağrur etmesin, gururlanmayın, büyüklük Allah’a mahsustur.
Saruhan vilayetinde (Manisa) bulunan malımın (on bin altın) üçte birinden, üç bin beş yüz filori (altın para) Mekke fukarasına ve diğer üç bin beş yüz filori Peygamberimizin şehri Medine fukarasına harcansın.
Ondan beş yüz filori yine Mekke ahalisinden Kâbe ve Hatim arasında toplanarak yetmiş bin kere “Lâ ilahe illallah” kelime-i tevhidini zikredip, sevabını adı geçen vasiyet sahibine bağışlayanlara ve Kur’an-ı Kerim’i defalarca hatmedip, sevabını vasiyet sahibine hediye edenlere harcansın.
Geriye kalan iki bin filoriden beş yüzü, Mescid-i Aksa’da, Kubbetü’s-Sahra’da yetmiş kere; “Lâ ilahe illallah” tevhidini ve defalarca Kur’an-ı Kerim’i okuyanlara harcansın”.
Kudüs’ün fethi, 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’e nasip olmuştur.
Yavuz’dan sonra Kanuni Sultan Süleyman, Kudüs’ü baştan sona imar etmiş ve tam teşeküllü şehir haline getirmiştir.
Şimdi bu teşekküllerden birini de Kanuni’nin hanımı Hürrem Sultan idare etmiştir. Ve hanım sultanların hemen hepsi, Mescid-i Aksa ile özel ilgilenmiş, hayır yapmışlardır.
Hürrem Sultan’ın 1551’de yaptırdığı külliye, en önemli hayır kuruluşlarındandır. İçinde; cami, medrese, han, ribât ve imaretten oluşan külliyede, yıllarca binlerce misafir, sufi, medrese öğrencisi ve fakire yemek dağıtılmıştır.
Külliyenin masraflarının karşılanması için büyük bir vakıf kuran Hürrem Sultan, Suriye ve Filistin’de özellikle Remle civarında birçok köy ve geniş araziyi, bu vakfa tahsis ettirmiştir.
İstesek de istemesek de bu emanet kıyamete kadar omuzlarımızdadır.
Hüseyin Öztürk.
FANİ DUNYA RADYO FORUM
