Gönderen Konu: Peygamberlerin Namazgâhı Olan Kudüs  (Okunma sayısı 52 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı webtasarim

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 60
Peygamberlerin Namazgâhı Olan Kudüs
« : Mart 08, 2024, 09:24:32 ÖS »


Peygamberlerin Namazgâhı Olan Kudüs

peygamberlerin yaşamlarından en özel anların yaşandığı çok mümtaz bir beldedir.”

Filistin, insanoğlunun kültür izlerine rastlanan en eski toprak parçalarından birisi. Bağrında Kudüs’ü taşıyan, semavi dinlere ve sayısız peygambere ev sahipliği yapan bu toprakların dünya tarihi açısından önemi nedir?

Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’inde bize hem mekân hem zaman hem kişi olarak özel işaret koyduğu yerler, zamanlar ve kişiler var. Kudüs de kadim tarihinden bu yana bu özel işaretlerin tamamını kendisi üzerinde toplamış ve her bir karışında peygamberlerin ayak izi bulunan bir yer. İnsanlığın başlangıcıyla zikredilen bir tarihe sahip olan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı Hz. Âdem’in imar ettiği rivayet edilir. Bunun yanı sıra Kudüs’e yakın bir yer olan el-Halil’de medfun olan Hz. İbrahim’in de yaşamış olduğu bir mekândır. Hz. İbrahim Mescid-i Aksa’ya gelmiş, burada ibadet etmiş ve hatta Yahudilere göre de burada kurban kesmiştir. Hz. İbrahim döneminde başlayan İsrailoğullarının bu bölgedeki varlığı Hz. Yusuf’un kuyuya atılıp Mısır’a gitmesiyle kesintiye uğramıştır. Hz. Yusuf’la Kudüs’ten çıkan ancak Hz. Musa’yla tekrar Kudüs’e hareket eden İsrailoğulları, Yuşa Peygamber döneminde Kudüs’e yakın Eriha bölgesine kadar gelmiş ancak Kudüs şehrini fethedememişlerdir. Kudüs, Kur’an-ı Kerim’de İsrailoğullarının kralı olarak söz edilen Talut’tan sonra Hz. Davut (a.s.) tarafından MÖ 1004 yılında fethedilmiştir. Sonrasında Hz. Davut, Mescid-i Aksa alanına bir mabet inşa etmeye gayret etmiş ancak Allah, bu mabedin yapımını oğlu Hz. Süleyman’a nasip etmiştir. MÖ 957 yılında Hz. Süleyman tarafından yaptırılan bu mescit, dünya literatüründe ilk mabet olarak tanınmıştır. Vahiyden bağımsız düşünemediğimiz Kudüs, tarihinin bu diliminde Hz. Davut tarafından krallığının başkenti olarak kullanılmıştır. Ancak Kudüs MÖ 587’de Babil hükümdarı tarafından yerle bir edilmiş ve mescit yıkılmıştır. Kudüs, üzerinde sırasıyla Persler, Makedonyalı İskender, Roma İmparatorluğu, Partlar egemenlik kurmuşlardır. Roma İmparatorluğu’nun atadığı Yahudi kralı Herodes döneminde orada İmran, eşi Hanne, kızları Meryem, Hz. Zekeriya, oğlu Hz. Yahya ve Hz. İsa yaşamıştır. Ayrıca Peygamber Efendimizin miraç hadisesiyle Mescid-i Aksa’ya gelmesi bu bölgeyi hep özel kılmıştır. Kısacası peygamberlerin namazgâhı olan Kudüs, peygamberlerin yaşamlarından en özel anların yaşandığı çok mümtaz bir beldedir.

Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen Kudüs’ün bir tarafında Mescid-i Aksa bir tarafında Kıyamet Kilisesi bir başka tarafında da Ağlama Duvarı bulunuyor. Bu durum neyi temsil etmektedir?

İlahi din Allah’ın insanlara peygamberleri vasıtasıyla bildirdiği tek dindir. O da özünde tevhid inancını barındıran ve temel inanç ilkeleri hiç değişmeyen hanif dinidir. Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı hanif dinin yani İslam dininin değeri olarak görürüz. İslam’ın Kudüs’e hükmettiği dönemlerde, “kitap ehli” olarak nitelenen ümmetlerin bu şehirdeki tarihî miraslarına dokunulmamış ve yine bu şehirle ilgili geleneklerini sürdürmelerine hiçbir şekilde engel olunmamıştır. Bugün Kudüs’te Hristiyanlara ait sadece Kıyamet Kilisesi değil daha pek çok kilise ve vakfiye vardır ve İslam’ın hüküm sürdüğü dönemlerde varlıklarına dokunulmadan korunmuştur. Yahudilerin “Ağlama Duvarı”, Müslümanların “Burak Duvarı” adını verdikleri duvarla ilgili olarak bugün Yahudilerin öne sürdüğü iddialar tarihî gerçeklere uymasa da İslam hâkimiyeti döneminde onların bu duvarla ilgili geleneklerini sürdürmelerine de engel olunmamıştır. Fakat İsrail, bu duvarla ilgili tarihî gerçeklere ters iddialarda bulunmakta ve bunu da Mescid-i Aksa’yı ortadan kaldırmada bir gerekçe olarak göstermektedir. Kısacası İsrail, Yahudiliğin altındaki dinî kisveyle Evanjelizm’in kendine çizdiği siyonizmin gereklerini yerine getirmektedir. O yüzden de orada birlik ve huzurdan söz edilmesi söz konusu değildir.

2. Dünya Savaşı sonrasına ait Filistin topraklarındaki “yerleşim” adı altında İsrail işgalini gösteren haritalarla sıklıkla karşılaşıyoruz. Bu haritanın günden güne değişikliğe uğramasına yönelik hususlar nelerdir?

Biliyorsunuz ki Kudüs, 1517’den 1917’ye kadar Osmanlı toprağıydı. Fransa’da, Portekiz’de ve hemen hemen tüm Avrupa’da Yahudiler türlü işkencelere maruz kalırken Osmanlı onlara kucak açtı. Yahudiler Osmanlı bünyesinde özgürce yaşamaya başladı.

Ancak XIX. yüzyılda tarih sahnesine çıkan Avusturyalı Yahudi Theodor Herzl, 1897’de Dünya 1. Yahudi Konferansı’nı topladı ve burada Filistin coğrafyası üzerine bir İsrail devletinin kurulması gerekliliğinden bahsetti. Siyonistler, İngilizlerin eliyle Kudüs’te ve Filistin’de Yahudi bir devlet kurmayı hedeflediler. XIX. yüzyılda Avrupa’daki semitizm hareketini el altından desteklediler ve bununla beraber Musevileri tahrik eden, kışkırtan hareketlere giriştiler. Avrupa Musevilerini bir şekilde göçe zorladılar. Herkesin malumu üzere İngiliz dışişleri bakanı Sultan Abdülhamid’den para karşılığı Filistin’den toprak isteyince Sultan Abdülhamid Han, “O topraklar ecdat kanıyla alındı, parayla satılmaz.”

Diyerek isteği sertçe reddetmiş, bu talebi getiren hahambaşını da azarlamıştır. 17 Aralık 1917’de 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı mağlup edildikten sonra Kudüs’e giren İngiliz orduları komutanı Arenby’nin, oradan Şam’a geçip Selahattin Eyyubi’nin sandukasını tekmelediğini biliyoruz. Orada, mezarın başında şu sözleri söylüyor: “Haçlı seferleri işte bugün sonucuna ulaştı. Selahaddin, biz geri geldik.” Daha sonra dünya savaşları patlak veriyor. Ama alttan alta bu fikirler işlenmeye de devam ediyor. 2. Dünya Savaşı’nın bitişine mukabil, bu harita farklı siyasi hamlelerle şekilleniyor. İngilizlerin başlatmış olduğu bu oyun siyonistlerin her geçen gün artan işgaliyle ve hırsızlığıyla devam ediyor. O harita da günbegün dünyanın gözü önünde yapılan bu hırsızlıkla değişmiştir.

Sizin “göklerle irtibatlı şehir”, merhum Sezai Karakoç’un ise “gökte yapılıp yere indirilen şehir” olarak tanımladığı Kudüs, Mekke ve Medine’den sonra İslam âleminin önemli bir dinî merkezidir. Kudüs şairi olarak tanıdığımız merhum Nuri Pakdil ise ‘Kudüs’ü savunmak gerçek bağımsızlığı savunmaktır’ diyordu. Yapmış olduğunuz çalışmalarda Kudüs’ü/Filistin’i savundunuz, savunmaya da devam ediyorsunuz. Müslümanlar ve tüm insanlık Kudüs’ü savunmakla neden yükümlüdür, bu yükümlülük bilincine nasıl erişebiliriz?

Kudüs bize peygamberlerin emanet ettiği mukaddes bir mirastır. Bu mirasa sahip çıkmak ve mirası korumak tüm Müslümanlar üzerinde bir vebaldir. Vahdet üzerine mübarek ayakların gezindiği o topraklar şirki ve küfrü kaldırmaz. Dolayısıyla Müslümanların bu kutsal beldeyi savunmak yükümlülükleri ortaya çıkıyor. Aslında Kudüs’ü savunmak sadece Müslümanların değil kendini insan olarak nitelendiren herkesin üzerine vazifedir.

İnsanlığın kurtuluşunun ve yeniden dirilişinin Kudüs’ün manevi kimliğini korumakla olacağını düşünüyorum. İşte bu bilinci ve şuuru oluşturmak adına temsil ettiği mânâyı da kavrayarak ufkumuzu genişletmemiz lazım. Bizatihi okullarımızda Kur’an-ı Kerim’in anlamına dair okumalar yapmamız gerektiğini düşünüyorum. İşte o zaman tarihî ve kutsal mirasımızı bilebiliriz ve o yüce emanetin bizlere bir sorumluluk yüklediğinin bilincine erişebiliriz.

Hz. Ömer’in fethiyle başlayıp Osmanlı’nın hükümranlığıyla devam eden dönemlerde insanlar asırlar boyunca barış, huzur ve güven içerisinde birlikte yaşamışlardır. Son asır itibarıyla maalesef sürekli çatışmalarla anılan kadim topraklarda yeniden huzur sağlanabilir mi? Her kesimden insanın bir arada yaşamasında etkili olan Osmanlı mirasından söz eder misiniz?

Bu topraklarda huzur İslam’la sağlanmıştı yine İslam’la ve Müslümanlar eliyle sağlanabilir. Bu bir ütopya değil. Yeter ki biz inancımıza sıkı sıkı sahip olalım ve bu inancımızı da fiiliyata dönüştürmeyi bilelim. Allah’tan büyük bir gücün bulunmadığına ve her şeyin ancak O’nun muradıyla ve dilemesiyle gerçekleşebileceğine inanmalıyız.

Müslümanlar olarak korkularımızdan ve kendimizi acziyete düşürebilecek her türlü eksiklikten kurtarmalıyız. Müslümanlar bu zafiyetten kendini kurtarabilirse bu kutsal beldede barışın, huzurun, sükûnetin, suhuletin tesisi İslam eliyle yine yeniden mümkün olabilir.

Hz. Ömer’den sonra 1517 yılında başlayan Osmanlı hâkimiyetiyle de bir arada yaşayabilme huzurunun tesis edildiğini görürüz. Kudüs, Osmanlı hâkimiyetindeyken huzurlu bir devir yaşamıştır. Ayrıca Osmanlı Devleti, Kudüs şehrinin imarına aşırı derecede ehemmiyet göstermiştir ki bunu tarihî Kudüs’ün günümüz itibarıyla görüntüsünün büyük bir bölümünde de görebilmekteyiz. Osmanlı Mescid-i Aksa ve buraya 30 kilometre mesafedeki el-Halil şehrine, Halilurrahman Mescidi’ne, peygamberlerin kabir ve makamlarına, önemli zatlar için inşa edilmiş türbelere, mescitlere gereken tamiratlar yapmış. Osmanlı Devleti buranın imarına yönelik bölgede su kanalları, su tutma göletleri, medreseler, sebiller, hamamlar ve aşevleri inşa etmiştir.

Günümüzde bile sağlam bir şekilde ayakta kalan Kudüs şehir surları Kanuni Sultan Süleyman döneminden yadigârdır. Kanuni Sultan Süleyman, Sultan I. Ahmet, Sultan II. Mahmut, Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid gibi padişahların eli sürekli Kudüs’ün üzerinde olmuştur.

İsrail’in özellikle Kudüs ve Mescid-i Aksa genel olarak da Filistin toprakları üzerinde bitmek tükenmek bilmeyen emelleri olduğu ve bölgeyi Yahudileştirmeye çalıştığı herkesin malumu. Bunu gerçekleştirmek uğruna Filistinli Müslümanları kadın, çocuk, yaşlı, genç ayrımı yapmadan katledecek kadar da gözü dönmüş vaziyette. Bombalar altında yaşam mücadelesi, Gazze halkının her şeye rağmen topraklarını terk etmemesi ve askerî teçhizat yönünden zayıf olmasına rağmen savunmaya devam etmesi hususlarında neler söylersiniz?

Filistin insanının yüzünde ben eşi benzeri bulunmayan bir kararlılık gördüm. O insanlar gerçekten çok farklılar. Hem gündelik hayatlarında hem de iç dünyalarını beslemede çok çalışkanlar. Özellikle de Kur’an-ı Kerim’i hassasiyetle okuyorlar. O insanları farklı kılan çok önemli bir şey daha var; onlar kendilerini o toprakları korumada ve küfre asla çiğnetmeme hususunda memur hissediyorlar. Onların öyle bir iman ve adanmışlıkları var ki anlatılamaz. İşte o iman ve adanmışlık sayesinde hiçbir teçhizatları olmasa bile bedenlerini o toprakları korumak için siper ediyorlar. Ayrıca bir husus da şu ki o halkın hepsi Müslüman değil. Vatan duygusu, Filistin insanında Müslüman olsun Hristiyan olsun çok yoğun bir şekilde yaşanıyor. Vatanından kopmak istemiyor ve onu da dinî inancıyla bağdaştırıyor. O mübarek beldeyi niye kolay terk ettiniz, diye Allah tarafından bir sorguya tutulacaklarının farkındalar. Onların bu vatan sevgisi, imanı ve Allah’a olan teslimiyeti her türlü güce karşı direnmelerindeki en büyük ve en önemli güç.

Son olarak Gazze halkı on binlerle ifade edilecek kadar şehit vermiş durumda. Özellikle İslam dünyasına ve tüm dünyaya varlıklarıyla, duruşlarıyla çok ciddi mesajlar verdiler.

Gazze’de yaşam mücadelesi veren insanlar, biz Müslümanlara ve dünya halklarına ne gibi dersler verdi?

Kudüs sadece Müslümanlara değil tüm insanlığa ders veren bir mektep âdeta. Kudüs, tarih boyunca Müslümanlara bir ve beraber olmayı yaşadığı işgallerle öğreten ve bunun bedelini de en ağır şekilde ödeten bir mektep. Özellikle de Gazze’de yaşanan bu son olaylarda âdeta bizlere yeniden iman tazelettiler. İslam dünyasının parçalanmışlığının Kudüs’ü ne hâllere düşürdüğünü bizlere tekrar tekrar gösterdiler.

Bizler de bir an önce o uykudan uyanıp artık harekete geçmeliyiz ve Kudüs’e, Kudüs’ü savunan o insanlara sahip çıkmalıyız.

Belkıs İBprahim Hakkıoğlu

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]


İyi Anne Baba Mısınız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:34:11 ÖÖ]


Hasan Bitmez - Osmanlı Mehter Marşları 3 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 25, 2024, 11:34:58 ÖS]


Konuşma Ve Dinleme Adabı Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:26:55 ÖS]


Yüzünü Ahirete Ceviren Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:20:44 ÖS]


İçinde Namaz Geçen Ayetler Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:15:19 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41