Gönderen Konu: NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR 2  (Okunma sayısı 841 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR 2
« : Ağustos 15, 2017, 01:50:31 ÖS »
NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR  2

AKŞEHİR GÖLÜNE MAYA

Hoca merhum, almış eline yoğurt kâsesini, varmış Akşehir Gölünün kenarına, kaşık kaşık yoğurdu göle dökmeye başlamış. Görenlerden biri sormuş:

— Hoca ne yapıyorsun öyle? Hoca:

— Ne olacak, göle maya katıyorum, yoğurt yapacağım. Adam şaşkın şaşkın sormuş:

— Hocam göl maya tutar da yoğurt olur mu hiç? Hoca cevap vermiş:

— Evlât ben de senin fikrindeyim ama, ya bir de tutarsa!.

FİNCANCI KATIRLARI

Nasreddin hoca merhum, bir gün mezarlığa dolaşmaya gitmişti. Orada gezerken mezara benzer bir çukur görüp içine ölü gibi yattı. Hoca kendi kendine:

— Bakalım sorgu melekleri gelecekler mi? diye düşünmüştü.

Vakit hayli geçti, gece oldu, hoca hâlâ yatıyordu. Derken bir fincancı kervanı kabristanın yanındaki yoldan geçmeye başladı. Hoca, şakır şukur giden bu şey de neymiş diye başını çukurdan çıkarıp bakınca katırlar aniden karşılarında bir şeyin belirmesi ile ürktüler ve kaçışmaya başladılar. Katarlardaki bütün fincanlar kırılmış, hayvanlar biribirlerine girmişti.

Kervanın sahipleri hocayı yakaladılar ve ;

— Kimsin, in misin cin misin? Bu saatte ne işin var senin burada? diyerek sıkıştırmaya başladılar.

Hoca:

— Ben ölüyüm, aman etmeyin eylemeyin, dediyse de dinlemediler, güzel bir dayak attılar.

Başı - gözü kan içinde kalan hoca eve gece geç vakit geldi. Karısı kapıyı açtığında şaşırmıştı:

— Hoca bu hâl ne? diye sordu. Hoca:

— Öldüm, mezardan geliyorum. Başıma bu hâl ondan geldi, dedi. Hocanın hanımı, saf saf:

— Hocam öbür dünyada ne var? ne yok? diye sorunca hoca şu cevabı verdi:

— Fincancı katırlarını ürkütmezsen hiç bir şey yok.

PARA VE DÜDÜK

Bir gün hoca merhum, çarşıya gidiyordu. Çocuklar yolunu kestiler ve herkes hocadan birer düdük istedi, içlerinden biri ise ötekiler gibi:

— Hoca bana da düdük getir, dedi ama parasını verdi. Hoca hepsine:

— Peki, peki!... demekle yetindi ve çekip gitti.

Çocuklar dört gözle akşamın olmasını bekliyorlardı. Akşam hoca çarşıdan gelirken hep birden önüne çıkıp:

— Düdük, düdük! diye bağrışmaya başladılar.

Hoca efendi sabahleyin kendisine parayı veren çocuğa düdüğü uzattı ve çocuk düdüğü alıp çala çala giderken de:

— Parayı veren düdüğü çalar, diyordu.

HİNDİ

Hoca bir gün pazarda bir papağanın on altına satıldığını görüp doğru eve koştu ve bir hindi alıp pazara getirdi. Hoca, hindiyi kaça sattığını soranlara;

— On altından beş kuruş aşağı olmaz, diyordu.

Hocanın bir hindiye on altın istemesine gülmeye başladılar.

Hoca:

— Ne gülersiniz be adamlar. Daha biraz evvel yumruk kadar bir papağan burada 10 altına satılmadı mı? der.

— Hoca derler, o papağandır konuşur. Tabii ki, pahalı olacak... Hoca gayet sakin cevap verir:

— O konuşursa, bu da düşünür...

RÜYADA PARA VEREN

Hocanın kadılığı zamanında adamın biri mahkemeye bir adam getirip:

— Hocam bu adam rüyamda benden zorla yirmi akçe aldı, fakat şimdi istiyorum vermiyor. Ben de mahkemeye getirdim. Benim hakkımı bu adamdan al, der.

Hoca şikâyet edilen adama:

— Ver bakalım yirmi akçe, der.

Adam çaresiz çıkarır verir. Hoca alır eline parayı, avucunun içinde şıkırdatmaya başlar. Daha sonra da davacıya dönüp şöyle der:

— Duydun değil mi paraların şıkırtısını? Rüyada para veren uyandıktan sonra ancak onun şıkırtısını alır.

Adam hocanın bu kararına itiraz edemez. Nasreddin hoca da parayı aldığı adama geri verir.

MERKEBE TERS BİNDİ

Bir gün hoca merhum, camiden çıkıp eşeğine binmiş eve gidiyordu, arkasında cemaat vardı. Hoca arkasını cemaata dönmeyi uygunsuzluk sayıp eşeğe ters bindi.

Cemaat hocanın bu hareketine bir mânâ verememişlerdi.

— Ne oluyor hoca? Merkebe neden ters bindin? dediler.

Hoca şöyle söyledi:

— Başka türlü yapmayı kendime yakıştıramadım. Arkamda sizin olmanız bana ağır geldi. Siz önüme geçseniz arkanızı bana döneceksiniz. En iyisi eşeğe ters binmektir. Çünkü böylece hem yolumuza devam ediyoruz, hem de birbirimizin yüzünü görüyoruz.

ELE YARANILMAZ

Bir gün hoca merhum, oğlunu eşeğe bindirmiş kendisi arkasından ağır ağır yürüyerek köye gidiyorlarmış. Yolda bunları görenler:

— Dünya tersine döndü galiba! Baksana hale! ihtiyar adam yerde yürüyor da parmak kadar çocuk eşeğin üzerinde. Ne ayıp şey değil mi? diye söylenmeye başlamışlar.

Bu sözleri duyan hoca merhum, merkepten oğlunu indirip kendisi binmiş. Biraz gidince birkaç kişiye daha rastlamışlar. Onlar da:

— Şu hale bakın siz! Koskoca adam binmiş eşeğe, parmak kadar çocuk arkasından yetişeyim diye ter döküyor, insanoğlu işte, hep kendini düşünür, diye konuşmaya başlamışlar.

Bu sözleri de duyan hoca:

— Oğlum en iyisi gel beraber binelim. Bakalım ne diyecekler? demiş.

Hoca önde, oğlu arkada giderken birkaç kişi daha görmüş onları. Onlar da:

— Şu insanoğlunda merhamet diye bir şey kalmadı. Baksana eşeğin beli nerdeyse yere değecek. Yerde yürüseler sanki ölecekler mi? Azıcık Allah korkusu olan insan böyle yapmaz, gibi sözler söyleyerek uzaklaşmışlar.

Hoca bu sefer:

— Oğlum en iyisi mi, ikimiz de yürüyelim, öyle ettik olmadı, böyle ettik olmadı. Bir de bu şekil deneyelim bakalım, demiş.

Eşek önlerinde, onlar arkada yollarına devam ederlerken, birkaç kişi daha görmüş bunları. Onlar da:

— Şunlarınki de akıl mı yani? Eşek önlerinde bomboş gidiyor da her ikisi de şu sıcakta yerde yürüyorlar, insan, boş eşşek olur da binmez mi hiç?!, demişler.

Bu sözleri de duyan hoca:

— Gördün ya oğul, her kafadan bir ses çıkıyor. Ne yapsan beğenmiyorlar. En iyisi bildiğinden şaşmayacaksın. Elin ağzı torba değil ki, büzesin!.. demiş.

HOCA İP SATIYOR

Nasreddin hoca Akşehir'de ara-sıra pazara iplik çıkarır satarmış. Fakat hocayı hep kandırırlar ipini değerinden aşağı alırlarmış. Hoca, durumdan kurtulmak için bu sefer yün iplikleri kurumuş bir deve başı bularak ona sarmış. Hoca, iplikle pazara çıktığı zaman iplikçi:

__ Bu nasıl yumak böyle yahu!.. Ne var bunun içinde?, demiş.

Hoca adamın sözlerine sinirli bir şekilde:

— Devenin başı var, demiş.

Tüccar ipi tartıp parasını vermiş ve hoca da çekip evine gitmiş. Ertesi gün tüccar, hocayı çarşıda yakalamış:

— Utanmadın mı yalan söylemeye? Bana ip diye koskoca devenin başını sattın. Bir de ip diye yalan söyledin, demiş. -

Hoca gayet ciddî bir şekilde:

— Ne demek efendi! Ben sana yalan söylemedim ki. Sen içinde ne var bunun dedin, ben de devenin başı var, dedim. Bunun neresi yalan. Hem senin verdiğin para ancak o devenin başına sarılı olan ipin karşılığıdır, demiş.

İSA'NIN MERDİVENİ

Birkaç papaz aralarında; Hazreti Muhammed göğe çıktıydı, çıkmadıydı, çıktıysa nasıl çıktı gibi bir takım yersiz tartışmaya girmişler. En sonunda göğe çıkması imkânsız, fakat biz bunu gidip bir de hocadan soralım diye Nasreddin merhumun yanına gelip:

— Hoca, bizim bir meselemiz var. Bu hususta bize yardım eder misin? demişler.

Hoca:

— Etmez olur muyum? Hele bir meseleyi söyleyin, demiş. Papazlar:

— Siz, Peygamberimiz Mi'rac'a çıktı diyorsunuz. Göğe nasıl çıktı? demişler.

Hoca merhum:

— Hay Allah iyiliğinizi versin. Bundan basit ne var. Sizin Peygamberiniz Hazreti İsa'nın dayadığı merdivenle çıktı, demiş.

AĞA, BAŞINI EVDE BIRAKMASIN

Akşehir'in ağalarından hocanın bir ahbabı vardı. Bir gün Akşehir'e gittiği zaman onu da ziyaret etmek istedi. Ağanın konağına yaklaştığında onu pencereden başını çıkarmış etrafı seyreder gördü. Ağa da hocayı görmüştü. Onunla görüşmek ve evine almak istemediğinden başını içeri çekti. Hoca eve gelip kapıyı çaldığında kapıyı hizmetçi açtı.

Hoca merhum:

— Ağa ile görüşmek, sohbet etmek için geldim, dediğinde hizmetçi verilen talimat gereği:

— Ağa evde yok efendim. Geldiği zaman sizin geldiğinizi söylerim. Belki de sizinle görüşemediğine çok üzülecektir, dedi.

Hizmetçinin bu sözlerine hoca gülümseyerek şu cevabı verdi:

— Ağaya söyle de dışarı çıkarken bir daha başını evde unutmasın sakın!.

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41