Gönderen Konu: NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR 3  (Okunma sayısı 654 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR 3
« : Ağustos 15, 2017, 01:52:29 ÖS »
NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR   3

MERKEBE SORDU

Komşunun biri hocadan bir gün merkebini istedi. Hoca:

— Dur bir dakika! Kendisine sorayım eğer gönlü varsa alâ, ama gönlü yoksa veremem, deyip içeri girer.

Adam dışarda neticeyi beklemektedir. Hoca gelir ve der ki:

— Kendisine sordum, emin ol ki hiç niyeti yok.

Adam:

— Nasıl olur hocam, hiç merkep konuşur mu? der. Hoca:

— Eğildim kulağına gidip gitmeyeceğini sordum. Bana giderim ama yabancılar hep benim kulağıma vuruyorlar ve durmadan da sana küfrediyorlar, dedi. Ben de bu sebepten veremem, der.

TİMURLENK VE HOCA...

Timurlenk, ordusunda kullandığı fillerden bir tanesini hoca merhumun bulunduğu köye gönderir ve arkasından da:

— Bu file elinizden geldiği kadar bakacak ve besleyeceksiniz, diye haber yollar.

Fil köyde istediği gibi dolaşmakta, dilediği bağ ve bahçeden beslenmektedir. Kimse çıkıp da:

— Bu nereden başımıza geldi. Timur ne yaparsa yapsın bunu köyümüzden alsın, diyemez ama, için için de sızlanmalar yayılmaya başlar. En sonunda köylüler bu işi gidip Nasreddin hoca ile beraber Timur'a söylemeye karar verirler.

Bir hey'et teşkil ederek sultanın huzuruna çıkmak üzere yola düşen köylüler, saraya yaklaştıkları zaman korkarlar ve geri dönerler. Hoca:

— Arkadaşlar etmeyin, eylemeyin, buraya kadar geldik. Ne olursa olsun bir varalım dediyse de söz dinletemez.

Yalnız başına kalan hoca Timur'un huzuruna çıkar ama, içinden de «Gösteririm ben size» der. Timur sorar hocaya:

— Hoca ne var, ne yok? Bir istediğiniz mi var, hayrola!? Hoca merhum:

— Sultanım, sağolun varolun, bizim köye bir fil gönderdiniz bizi memnun ettiniz. Hele köylülerimiz filden çok memnunlar. Yalnız, şu kadarlık var ki, hayvancağız yalnız olduğundan akşamları acı acı bağırıp duruyor. Sizden isteğimiz, mümkünse onun eşini de göndermenizdir, der.

Timur tabii ki, hocadan memnun olmuştur:

— Peki hoca hazretleri, en kısa zamanda onun eşini de gönderirim siz hiç merak etmeyin, der.

Hoca köye döndüğünde, köylüler merakla hocanın etrafını sararlar:

— Hocam mesele ne oldu? diye sorduklarında. Hoca için için gülerek:

— Müjdeler size! Hiç merak etmeyin pek yakında filin eşi de gelecek, der.

SEN DE HAKLISIN

Hoca merhumun huzuruna bir adam gelip, dâvâcı olduğu zat hakkında attı, tuttu. Hoca merhum adamı sonuna kadar dinledikten sonra:

— Haklısın sen!... dedi.

Biraz sonra hakkında konuşulan adam geldi Hoca merhumun huzuruna. O da başladı hasmının hakkında konuşmaya. Hoca merhum onu da sonuna kadar dinledikten sonra, baktı o da gayet haklıya benziyor:

— Sen de haklısın arkadaş, dedi.

Tabii bu konuşmaları hoca merhumun hanımı da dinlemişti. Hocanın adamın ikisine de hak vermesine bir mânâ veremedi ve:

— Hoca efendi, nasıl olur adamın ikisi de haklı olur mu? Birisi mutlaka haksızdır, dedi.

Tabii ki, hanımın söyledikleri de doğru idi. Hoca merhum başını salladı:

— Sen de haklısın karı!... demek durumunda kaldı.

99 OLURSA ALMASI

Hoca merhum, her akşam yatarken:

__ Ya Rabbi! Yüz altın isterim.. Doksandokuz olursa almam, derdi.

Hocanın bir de yahudi komşusu vardı. Her akşam hoca komşunun bu şekil dua ettiğini duyunca denemeye karar verdi. Bir akşam yine hoca merhum duasını bitirip sonunda da:

__ Ya Rabbi! 100 altın isterim, 89 olursa almam, demeye başlayınca daha evvel damın başına çıkan yahudi bacadan aşağı altınları teker teker atmaya başladı. Hoca efendi hemen ocağın başına koştu ve gelen altınları almaya başladı. Hoca 100 altın istiyordu ama, altınların sonu 99 olunca kesildi.

Daha evvel:

— 99 olursa almam, diyen hoca:

— 99'u veren Allah 100'ü de verir, aza şükretmeyen çoğu bulamaz, dedi ve altınları keseye doldurdu.

Hocaya altınları döken yahudi sabırsızlıkla sabahın olmasını beklemeye başladı. Sabah oldu, yahudi alelacele hocanın kapısını çaldı ve:

— Hocam akşam altınları bacadan ben atmıştım. Bir şaka yapayım, dedim. Bakalım hoca efendi sahiden almayacak mı diye denemek istemiştim, falan diyerek altınları geri istedi.

Hoca merhum:

— Ne münasebet canım! Sen bana Allah tarafından altın atıldığını duydun ve hemen açıkgözlük yapmak istiyorsun. Ben senden altın falan istemedim, ben Allah'tan istedim, O da verdi, deyince yahudi ne yapacağını şaşırdı, doğru kadıya varıp hoca merhumu şikâyet etti.

Nasreddin hocaya gelip:

— Mahkemeye gideceğiz, deyince, hoca:

— Giderim ama, altıma bir at, sırtıma bir kürk isterim, dedi. Yahudi çaresiz bunları kabullenip bir at bir de kürk aldı hocaya...

Beraber kadının huzuruna çıktılar. Yahudi derdini anlattı:

— Benim paralarımı vermiyor, dedi. Kadı hoca merhuma sordu:

— Ne diyeceksin bu iddialar karşısında? diye. Hoca merhum:

— Kadı efendi, bu adam yalancının tekidir. Bana para falan vermedi. Bu adam korkuyorum biraz sonra dışardaki ata bile «Benimdir!» diyecektir, dedi.

Yâhudinîn gözleri bir karış açık:

— Evet, kadı efendi. Dışardaki at da aslında benim, dedi. Hoca merhum:

— Görüyorsun değil mi kadı efendi? Ben ne dedim, korkarım şu sırtımdaki kürke bile sahip çıkabilir, «O da benimdir» diyebilir. Bu adam bu kadar yalancı ve düzenbazdır, dedi. Yahudi heyecanla:

— O da benim kadı efendi. Ben verdim buraya gelirken onu, dedi. Hoca Merhum:

— Ben demedim mi Kadı efendi, dedi. Kadı yahudinin haksızlığına hükmetti. Yahudi mahkemeden eli boş döndü tabii. İkisi bir yola çıkıp gitmeye başladılar. Hoca atta, yahudi yürüyor.

Hoca merhumun oyunu burada sona ermişti:

— Al atını, kürkünü ve paralarını. Ben senin malına sahip olacak değilim. Fakat bundan sonra sakın kendini Allah yerine koyayım deme, diyerek adama biraz da akıl verdi.

EŞEĞE KİTAP OKUTTU

Timurlenk'e iyi bir eşek vermişlerdi. Eşek saray bahçesine gelince, padişahın dalkavukları eşeği methetmeğe başladılar. O kadar övüyorlardı ki, hoca merhum duramadı:

— Bu eşek o kadar kabiliyetli bir hayvan ki, kitap bile okuturum ben buna, dedi.

Orada bulunanlar nasıl olur diye hayret ettiler. Hoca merhum Timurdan eşeği bir müddet istedi ve kitap okumasını öğreteceğini söyledi.

Eşeği Timurdan alan hoca merhum kendi evine ahırına getirip bağladı:

— Benden habersiz eşeği kimse yemlemesin, diye de evdekilere sıkı sıkı tenbih etti.

Daha sonra merkebi alıp Timur'un sarayına gitti. Saray bahçesinde eşeğin kitap okuyup - okuyamayacağını gösterecekti. Bir masanın üzerine bir kitap koydurdu, merkebi de kitabın başına getirip beklemeye başladı. Eşek daha evvel öğrendiği gibi kitabın yapraklarını bir bir çevirmeye başladı. Kitap bitti, eşek de anırtıyı bastı. Oradakiler şaşkın şaşkın bakışıyorlardı. Hoca:

— Gördünüz değil mi? Eşek kitabı okuyup bitirdikten sonra şimdi de özetini veriyor, dedi.

Timurlenk hoca merhuma bu işi nasıl becerdiğini sorduğunda şöyle anlattı:

— Bir iki gün aç bıraktım. Daha sonra kitap yapraklarının arasına arpa danelerini koydum ve kendi elimle çevirip arpayı yedirmeye başladım. Tabii aç olduğu için sabırsızlıkla sayfaların açılmasını bekliyordu. Birkaç gün böyle devam ettikten sonra, sayfa yapraklarının arasindan kendi başladı arpa aramaya... İşte eşeğin kitap okuması bundan ibarettir. Kitap içinde arpa olmadığı zaman ise acından acı acı anırıyor, dedi.

Hoca merhumun bu başarısı karşısında Timur, çok memnun oldu ve bir kese altın hediye etti.

ÜÇ PAPAZ ve HOCA MERHUM

Uç papaz, Akşehir'e hoca merhum ile tanışmaya ve bazı sorular sormaya geldiler. Bir meydan yerine toplanarak konuşacaklardı. Papazlar ve kalabalık halk topluluğu meydan yerini doldurmuştu.

Papazlar sorularını sormaya başladılar.

Birinci papaz:

— Dünyanın ortası neresi? diye sordu.

Hoca eşeğin ön ayaklarının olduğu yeri gösterdi:

— İşte dünyanın ortası burasıdır, dedi. Papaz itiraz etmek istedi:

— Ne biliyorsun orası olduğunu? diye sorunca, Hoca Nasreddin:

— İnanmazsan ölçebilirsin, dedi.

Kendisinden gayet emindi. Acaba dünyanın yuvarlak olduğunu ta o zaman tahmin etmiş miydi? Çünkü dünya yuvarlak olduğuna göre her yer dünyanın ortası olabilir.

ikinci papaz sordu sorusunu:

— Gök yüzünde kaç tane yıldız var hoca efendi?.

Hoca cevap verdi:

— Eşeğin sırtında ne kadar kıl varsa o kadar da yıldız var. Papaz itiraz etti:

— Olur mu canım nereden belli doğru söylediğin? deyince, Hoca cevabı yapıştırdı:

— İnanmıyorsan sayabilirsin!...

O da verecek cevap bulamadı tabii. Sıra geldi üçüncü papaza:

— Benim sakalımda ne kadar kıl var? dedi.

— Eşeğin kuyruğunda ne kadar varsa senin sakalında da o kadar kıl var.

Papaz yine itiraz etti:

>— Ne malûm aynı olduğu? deyince,

Hoca gayet kestirme bir yol buldu:

— Alırız cımbızı elimize, bir eşeğin kuyruğundan, bir senin sakalından çekeriz. Evvelâ hangisi biterse belki de "o azdır. Eğer denk gelmezse ben dâvayı kaybetmiş sayılırım, dedi.

Papazın işine gelmedi sakalını yoldurmak:

— Haklısın hoca efendi! demek zorunda kaldı.

Bu konuşmalar papazların çok hoşuna gitmişti. Çünkü onlar beklemedikleri bir cevapla karşılaşmışlardı. Hocanın böyle zeki ve kestirme cevaplarına hayran kaldılar.

İNMEK DE Mİ?

Hoca merhum, bir gün camide vaaz etmek için kürsüye çıkmıştı. O anda cemaate anlatacak bir şey gelmedi aklına ve beklemeye başladı:

— Ey cemaat! Benim nasıl konuştuğumu ve ilmî dirayetimi hep bilirsiniz. Fakat hikmeti ilâhî şu anda aklıma tek bir kelime bile gelmiyor, diyor ve hâlâ kürsüde oturuyordu.

Hocanın oğlu daha babasının sözleri bitmeden kürsüye doğru yaklaştı ve:

— Baba biliyoruz aklına bir şey gelmedi ama, kürsüden inmek de aklına gelmiyor mu? dedi.

Hoca efendi oğlunun bu yerinde sözlerine diyecek bulamadı ve kürsüden indi.

BİR AKÇA, BİR TOKAT

Hoca merhuma adamın biri haberi olmadan gelip «Şak> diye bir tokat vurur. Hoca doğru mahkemeye... Kadı:

— Bir tokadın diyeti bir akçadır, der.

Tokadı vuran adam kadının bir tanıdığı imiş. Para bulmak için gider, fakat aradan saatler geçtiği halde adam gelmez. Hoca yerinden fırladığı gibi kadıya bir tokat aşkeder ve:

— Kadı efendi, madem ki bir tokat bir akça imiş. Bir akça geldiği zaman onu sen alırsın, der.

TİMUR'A İNCİR GÖTÜRDÜ

Hoca merhum, bahçesinden bir sepet ayva toplamış Timur'un sarayına gidiyordu. Yolda bir ahbabı:

— Nereye böyle hoca efendi? diye sordu. Hoca:

— Timur'u ziyarete gidiyorum, dedi. Adam:

— Timur ayvayı sevmez. O en çok inciri sever, sen ona pazardan bir sepet incir götür, dedi.

Hoca merhum adamın dediğini yaptı. Bir sepet incirle Timurlenk'in huzuruna çıktı. Timur, hoca merhumun incirlerini beğenmişti. Birini yiyor, birini ise karşısında oturan hoca merhumun yüzüne çalıyordu. Timur'un bu hareketine kızmayan hoca merhum, ellerini her incir gelişinde yüzüne sürüyor ve: "

— Ya Rabbi şükürler olsun sana!, diye dua ediyordu. Timur bunun sebebini sordu. Hoca merhum:

— Sultanım, ben size ayva getiriyordum. Ya bir de onlarla gelseydim şimdi benim yüzüm ne hale gelirdi. Yolda bana sizin ayva yemediğinizi söylediler de değiştirdim. Ayva ile huzurunuza gelmediğime şükrediyorum, dedi.

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41