Gönderen Konu: NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR 4  (Okunma sayısı 788 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR 4
« : Ağustos 15, 2017, 01:54:14 ÖS »
NASRETTİN HOCADAN FIKRALAR  4

KIRK YILLIK SİRKE NASIL SAKLANIR?

Hoca merhumdan bir komşusu:

— Kırk yıllık sirke lâzım. Sizde olduğunu duydum var mı acaba? diye sordu.

Hoca merhum:

— Var, ama veremem, diye cevap verdi. Adam:

— Hocam lâzım olmasa zaten istemem. Bir sirkeden ne sıkar, niye vermiyorsun? deyince.

Hoca:

— Eğer her isteyene verseydim, bende kırk yıllık sirke kalır mıydı? diye cevap verdi.

BİNDİĞİ DALI KESTİ

Oradan geçenlerden biri hoca merhumu bindiği dalı keserken görüp:

— Hocam ne yapıyorsun? Bindiğin dalı kesiyorsun, o ağaç kesilirse sen de düşersin sonra, dediyse de hoca merhum bindiği dalı kesmeye devam etti.

Hakikaten biraz sonra da ağacın kırılan koluyla beraber yere düştü. Hoca merhum kendi kendine:

— Bu adam benim buradan düşeceğimi bildiğine göre benim ne zaman öleceğimi de bilir, diyerek adamın peşine düştü.

Bir müddet koştuktan sonra da adama yetişti. Adam arkasından hocanın geldiğini görünce:

— Ne o hoca efendi, bu hâl nedir? diye sordu. Hoca merhum:

— Arkadaş, sen benim bindiğim dalı kesince düşeceğimi biliyorsun, benim ne zaman öleceğimi de bilirsin, dedi.

Adam:

— Hocam olacak iş mi? Ben nereden bilirim senin ne zaman öleceğini diye diretti ise de hoca hazretleri söyleyeceksin, diye ısrar ediyordu.

Adam kurtulmak için:

— Hocam, dedi. Odunları merkebe yükleyip yukarı doğru çıkarken, yolda merkep bir kere tökezlerse bil ki, canının yarısı gitmiş demektir. İkinci tökezlenmesinde ise ölürsün, dedi.

Hoca merhum, adamın dediği gibi yaptı. Biraz sonra merkep tökezlemeye başladı. Hoca dermansızlaşmaya... İkinci tökezlenmede ise hoca:

— İşte öldüm, diyerek yere yattı.

Bir müddet sonra hoca hazretlerini ölü olarak buldular. Tabuta koyup eve götürüyorlardı. Biraz gittikten sonra yol iki çatal oldu. Cemaat hangisinden gitsek acaba diye düşünürlerken, hoca merhum tabuttan başını çıkarıp:

— Ben sağlığımda şu yoldan giderdim, dedi ve onlara yol gösterdi...

CENAZEYE SORUN

Muzibin birisi hoca merhumun yanına gelip:

— Dünya kaç arşın acaba? Bunu bilse bilse bizim hoca efendi bilir diye sana soruyorum, der. Hoca merhum, oradan geçmekte olan cenazeyi göstererek:

— O soruyu git de şu gidene sor. Dünyayı ölçmüşde gidiyor, diye cevap verir.

YA SECDEYE KAPANIRSA

Hoca merhum, bir yolculuğu sırasında bir handa (otel) konaklamak üzere kalmıştı. Gece yatağa yattığında eski olan binanın gıcırtılarından bir türlü gözüne uyku girmedi. Hancıya varıp:

— Be birader, bu ne kadar da eskimiş. Korkuyorum bina başıma çökecek, diye konuşmaya başlayınca hancı hemen hoca merhumun sözünü kesip:

— Hocam siz de bilirsiniz ki, her şeyin bir ibadeti vardır. Bizim han da zikir ediyor, deyince hoca merhum hemen cevabı yapıştırdı:

— Ben de zaten biraz sonra secdeye kapanır diye korkuyorum ya!.

HANGİSİNİ ÇOK SEVİYORMUŞ

İki hanımı vardı hoca merhumun. Bir ara tutturdular:

— Hoca, hangimizi çok seviyorsan, söyliyeceksin. diye ısrar etmeye başlamışlar.

Hoca Hazretleri bu sıkıntıdan kurtulmak için ikisine de gizli gizli mavi boncuk verdi. Onlar gene ara sıra:

— Hangimizi çok seviyorsun hoca efendi? dediklerinde, o:

— Mavi boncuk hanginizde ise onu çok sevdiğim belli, diye cevap verirdi.

BİR TEPSİ HİNDİ DOLMASI

Adamın biri hoca merhumun yolunu kesip:

— Hocam adamın biri eline bir tepsi hindi dolması almış gidiyordu, dedi.

Hoca hazretleri:

— Bana ne gidiyorsa, diye cevap verince,

Adam:

— Hocam galiba sizin eve gidiyordu, dedi.

Bu sefer hoca Nasreddin:

— Bizim eve giden hindi dolmasından sana ne? diyerek adamı yine alt etti.

HOCA MERHUMUN CEVİZ TAKSİMİ

Çocuklar toplanmışlar, önlerindeki cevizi paylaşamıyorlardı. Yoldan geçmekte olan hoca merhumu görüp:

— Hocam biz taksim edemiyoruz. Şu cevizleri bizlere bölüştürsene, dediler.

Hoca merhum ceviz torbasının başına geldi:

— Allah taksimi mi, kul taksimi mi istiyorsunuz? diye sordu. Onlar daha çok âdil olacağını tahmin ettiklerinden:

— Allah taksimi isteriz, dediler.

Hoca merhum, cevizlerin yarısını çocuğun birine verdi, birkaç tane de birine verip bazısına hiç vermedi. Bunun üzerine çocuklar:

— Böyle taksim mi olur? diyerek itirazı bastılar. Hoca merhum:

— Siz Allah taksimi istemediniz mi? Allah, bazısına çok verir, bazısına hiç vermez, bazısına az verir ve insanların Allah'ın bu taksimine itiraz etmeye hakları da yoktur.

HOCA KÖYLERDE

Hoca merhum, köyleri dolaşıp halka vaaz ediyordu. Bir kasabaya varınca orada birkaç gün kalmaya karar verdi. Üç - dört gün kaldı, halka va'z'ü nasihat etti, fakat kimse aç mısın, susuz musun, demiyordu. Hoca merhum bir konuşmasında İsa Aleyhisselâm'ın dördüncü kat semâda olduğunu ve Allah'ın izni ile orada durduğunu anlatmıştı. Camiden çıkarken cemaattan biri:

— Hocam çok merak ettim, acaba İsa Aleyhisselâm dördüncü kat semâda ne yiyip, ne içiyor? diye sordu.

Hoca merhumun tepesi atmıştı; yakınlarındaki cemaatın da duyabileceği bir şekilde:

— Yahu siz ne biçim adamlarsınız? Ben günlerden beri kasabanızda duruyorum, bana nasılsın, aç mısın, susuz musun diye sormuyorsunuz da tâ dördüncü kattaki Isa Aleyhisselâmı soruyorsunuz!, dedi.

KÖR DÖĞÜŞÜ

Hoca merhum, bir yerden geçerken birkaç körün toplanmış paralarını saydıklarını görüp yanlarına yaklaştı ve:

— Alın şu paraları da aranızda paylaşın! diyerek paraları şıkırdatarak ayrıldı, seyretmeye başladı.

Onlar:

— Sana verdi, bana verdi. Benim hakkımı ver! diye biribirlerine düştüler.

Körlerin halini bir müddet seyreden hoca merhum:

— Kör döğüşü dedikleri demek ki böyle olurmuş, dedi. Uzaklaşıp gitti. Bu hâdisenin hoca merhumun çocukluğunda cereyan ettiği rivayet edilmektedir.

SAYI SAYMASINI BİLMİYORSUNUZ

Hoca merhumun da hazır bulunduğu bir zamanda Timur, bir suçluya bin değnek vurulmasını emreder. Hoca merhum gülmeye başlar bu durum karşısında...

Timur gayet sinirli bir şekilde:

— Ne o hoca? Benim verdiğim emre sen nasıl gülersin? der. Hoca efendi yine gülümseyerek cevap verir:

— Sultanım siz ya hiç dayak yemediniz, yahut da sayı saymasını bilmiyorsunuz...

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41