Gönderen Konu: İMTİHAN DÜNYASINDAYIZ  (Okunma sayısı 781 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İMTİHAN DÜNYASINDAYIZ
« : Şubat 18, 2017, 01:28:30 ÖS »
İmtihan Dünyasındayız

Müslümanların imtihanı büyüktür. İçte yaşadıklarımız, şer ve haç ittifakı, hilali boğma düşüncesi, Müslümanların akîdelerini sarsma, Müslüman cemaatleri birbirine düşürme plan ve programları, devreye giren ‘fitne süreci’ bizleri; hep birlikte İslam’a, Kur’an’a sımsıkı yapışmaya, dinin emirlerinden dışarı çıkmamaya ve birbirimizden asla kopmamaya götürmelidir. Müslüman toplumun akîdesini sarsıp, genelde toplumun İslâm’dan soğumasını sağlamak için çalışan, özelde ise gönüllü kuruluşları (cemaatleri) tehlikeli gösteren, yaşadıkları hayat tarzını din haline getirenlerle tehlikeli bir hayatın içindeyiz. 

İslâm dünyasının yaşadığı medeniyet krizi, hadislere ve sünnetlere tahammülsüzlükle Peygamberimizin hayatın dışına çekilmesi, Ümmete Kur’an-ı Kerim’in bir hayat tarzı olduğu unutturulup, ölülerin arkasından okunan bir kitap haline getirilmesi de  bize her zaman yaşatılanlardır. Bitmeyen/bitmeyecek olan dertlerimizin çaresine kafa yormak, ‘dünyevileşme hastalığı’na bulaşmamak, dünyanın ahıreti kazanmamızın vesilesi olduğunu canlı tutarak, dünya/ahıret dengesini sağlamak imtihanımızın bir kısmıdır.

İmtihan dünyasındayız. Bu imtihanı kazanmanın yolu, Müslümanların bir ve beraberliğidir. Müslümanlar birbirinin dostudur. Allah Teala şöyle buyurdu: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. Kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onların kalplerini kaynaştıran, onları birbirine ısındıran Allah’tır. Eğer Allah onların kalplerini kaynaştırmasaydı, dünyadaki her şey verilse böyle bir muhabbeti sağlamak mümkün olmazdı.”

Peygamber Efendimiz de, Müslümanları, birbirine sımsıkı kenetlenen binalara benzetti. “Cemaat rahmet, ayrılık azaptır” buyurdu. Bu sebeple Müslümanlar, toplumda derin yaralar açacak olan tefrikadan kaçınmalı, birlik ve beraberliğin getireceği huzur ve sükûnu arzu etmelidir. Resul-i Ekrem’in benzetmesiyle, “Müslümanca bir hayat süremeden başıboş yaşayıp ölen Cahiliyye devri halkının” durumuna düşmektir. Ümmetin birliğinin, beraberliğinin dışındaki her hareket ve yapılanmalar ise birer zararlı virüs gibi fitneye/fesata/dağılmaya/bozulmaya, vs. sebeptir. Dinimizin yaşanması/yaşatılması, Kur’an ve Sünnetin ölçülerine uygun inanç, ibadet ve muamelat esaslarına sahip çıkmakla mümkündür. Dindarlık, dinde olanı yaşamaktır. Peygamberlerin mücadeleleri incelendiği zaman, istisnasız hepsinin ümmetlerine yönelik ortak iki davranışlarının yani sünnetlerinin olduğu görülür. İnananlardan yana tavır almak ve imanlı/muvahhid nesiller yetiştirmek. İmanlı olanlardan yana tavır, ümmetlerin sosyal yapı olarak belirginleşmeleri ve kendi kimlikleri ile oluşumları açısından çok önemlidir. İmanlı nesil yetiştirmek, mevcut varlıkları ve gelecekleri bakımından hayati önem taşır. Ümmetine, milletine hizmetin heyecanını yaşar/yaşatır. Devletini yıkmaya teşebbüs eden şer güçlerle mücadele eder.

Din kardeşliğinin her türlü özel bağlardan öncelikli olduğu unutulmamalıdır. İçte ve dışta özel bağlar hatırına hissi ve fiili bozukluk, ifrada (aşırılıklara) götürür. ‘Din Kardeşliği’ çerçevesini yeterince genişletmeyen/paylaşamayan, daha özel bağları/bağlantıları/bağlılıkları tercih edenler, din kardeşliğinin sevgi ve sorumluluğunu taşımazlar. Parselci bir anlayışla din kardeşliğinin parçalanmasına sebebiyet verirler. Özel bağlılıklar ve mensubiyetler, sanki dini bir vecibe imiş gibi “Ancak Mü’minler kardeştir” âyetinin yerini alır. Yalnız kendisinden olanı önemseyerek parçalanmış bir yapı oluşturur.

İslâm kardeşliği, her çeşit yakınlık ve dostluk bağlarından daha kıymetlidir. Kendilerine ‘dost’ denilmesi câiz olmayan gayri Müslimlere ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı olan siyasî müttefiklere yönelik diplomatik zaaflara düşenler;

Din kardeşliğini, tercih edemedikleri gibi İslâm’ı önemsemeyi de beceremez hale gelirler. Hiçbir özel bağ ve mensubiyet, ‘İslâm Kardeşliği’ olma faziletinin (erdeminin) önüne geçirilemez. Dünya bizim çevremizden, ümmet de bizden ibaret değildir. “Bölenler cemaat olamazlar, ‘fırka’ olurlar.” Sözünü de unutmayalım. Tasavvuf büyüklerinden İmam-ı Rabbani Hazretleri Mektubatında, “İnsanlar kıyamet günü, (Öbür âlemde) ancak şeriattan sorulacaklar (mes’ul tutulacaklar), tarikattan değil” buyurmuşlardır. ‘Asıl keramet; Allah’ın dinine hizmettir. İstikamet üzere olmaktır. İfrat ve tefride düşmemektir. Efdaliyet hastalığından kurtulmaktır’ tavsiyesinde bulunmuşlardır. Bu ihtarları, ikazları, tavsiyeleri hayatımızda yaşayarak gösterelim. Unutulan sünnetleri ihya, kaybolmaya yüz tutan İslamî ilimleri ve iman hakikatlerini ‘Ehli sünnet vel cemaat’ usulü ve üslubu ile yerine getirelim. Bâtıllarla/bid’atlarla/Allah ve Din düşmanlarıyla mücadele ihmal etmememiz gereken önemli vazifelerimizdendir. Yaşayan değil, tartışan Müslüman olmaktan kurtulalım. ‘Allah, bir topluluğa şer murat ederse, onlara tartışma (cedel) kapısını açar ve onları amelden alıkoyar’ sözü boşuna söylenmemiştir. Dindarlık ve dine saygı, dinî olanı/dinde olanı tartışmakla değil, yaşamakla ispat edilebilir. Şeriata saygı, Şer’î olanı yapmakla/yaşamakla mümkündür. Ahzap Sûresi 21. Âyette zikredilen “Üsveyi Hasene” (Güzel bir örnek) Peygamberimiz ve O’na tâbi olanları takip etmemiz şarttır. Dinin pratiği, Rasulüllah Efendimizin yaşadığı Sünneti Seniyyedir. Bunun bilgi ve belgeleri de hadis-i şerif metinleridir. Rasulüllah Efendimiz “Üç şey insanı helak eder: Boyun eğilen bir ihtiras/cimrilik, peşine düşülen nefsi arzular ve kişinin kendi görüşünden başka görüş beğenmemesi” buyurur.

Tefrikanın temelinde yatan; grupçuluk, efdaliyet (üstünlük) hastalığı sonunda kişi ya da grupların kendilerini (hoca ve idarecilerini) hatasız kabul etmelerine, kadar götürebilir. Allah Teala “Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın. Her fırka kendisinde olanla yetinir ve övünür” buyurmaktadır. (Rûm Sûresi 32. Âyet) Esas olan Hakka tâbi olmaktır. Hakkı kendine tâbi kılmaya çalışmak, Hakka zulümdür.

İslam toplumunun birliği ve beraberliği her şeyden önemlidir. Bu sebeple herkes içinde yaşadığı toplumun huzurunu korumaya çalışmalıdır. Müslümanlar Allah’a ve Resulüne itaat etmeli ve birbiriyle çekişmemelidir. Yoksa korkuya kapılır, güçlerini kaybederler. Anlaşmazlığa düşen Müslümanların, çözümü/hakemliği Allah’a ve Rasulüne, yani Kur’an’a ve Sünnet’e bırakmaları gerekir. Yapılmayıp kendilerinin/cemaatlarının ilke ve prensiplerini ölçü olarak alanlar, kuru gürültüyü çoğaltır, güvensizliğin yayılmasına sebep olurlar. Huzur kalkar ve hercümerc/kaos/anarşi başlar, doğru kaybolur. İş bu noktaya varınca beğenilen kişinin her fikri kabul görür, karşı çıkan haklı da olsa dinlenmez. Böylece doğrular kaybolur. Kişilerin düşünceleri, sözleri din hâlini alır, insanlar Allah’a itaat eder gibi bir beşere itaat ederler.

İtaat edilen kişi de hata etmez görülünce, onun yanlışları doğru gibi anlaşılır. Bütün kurallar o cemaate göre belirlenerek, her türlü taviz mübah hâle getirilir. Bilhassa son dönem yaşadıklarımız bizleri, ‘Dine göre cemaatten cemaate göre din’i yerleştirenlerle mutlaka mücadeleye sürüklemiştir. ‘Feto meselesi’ yüzünden gönüllü kuruluşlar da sıkıntı çekmişlerdir.

Bu hale gelen/getirilen cemaatin durumuna düşme tehlikesine karşı müteyakkız olunmalı, Allah ve Rasulü’nün ölçülerinin dışında bir ölçü ve ilke, âyet ve hadisin yerini almamalı/aldırılmamalıdır. Cemaatten ayrılmanın dinden ayrılmak gibi gösterilmesi, putlaşmanın/putlaştırmanın sebebidir.

Küfrün karşısında teslimiyet olmaz. İslâm’ı önemsemek, dini dünyadan, dünyayı dinden ayrı görmeyen bir anlayışı gerekli kılar. Dünyada da, ahırette de hayır ve iyilik isteyenler, İslâm’ı hayat tarzı olarak önemsemek ve benimsemek mecburiyetindedirler.


 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 27, 2024, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41