Gönderen Konu: İslam'da Kadın Hakları  (Okunma sayısı 64 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5801
İslam'da Kadın Hakları
« : Mayıs 08, 2022, 08:40:34 ÖÖ »
İslam'da Kadın Hakları

Cahiliye Devrinde Kadının Konumu

Cahiliye inançlarını benimsemiş toplumlarda kadınlara karşı son derece olumsuz düşünceler mevcuttu. Bu  düşünce bir çok yanlış uygulamalara yol açmıştır. Allah Kuran'da bu toplumlarda, insanların kız çocuklarını değersiz görerek doğar doğmaz, diri diri toprağa gömdüklerini bildirmektedir:

وَإِذَا الْمَوْؤُودَةُ سُئِلَتْ    بِأَيِّ ذَنبٍ قُتِلَتْ

"Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman: "Hangi suçtan dolayı öldürüldü?" (Tekvir Suresi, 8-9)
Hz. Ömer "biz cahiliye devrinde kadınlara pek önem vermezdik nihayet Allah İslam'ın kadınlar hakkında ayetler indirmiş ve bir çok hak tanımıştır."

Başka ayetlerde ise Allah,

وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِالأُنثَى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ    يَتَوَارَى مِنَ الْقَوْمِ مِن سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ أَيُمْسِكُهُ عَلَى هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ أَلاَ سَاء مَا يَحْكُمُونَ

"Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi? Bak, verdikleri hüküm ne kötüdür?" (Nahl Suresi, 58-59)

وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمَنِ مَثَلًا ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ    أَوَمَن يُنَشَّأُ فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍ 

"Oysa onlardan biri, O, Rahman (olan Allah) için verdiği örnek ile (kız çocuğunun doğumuyla) müjdelendiği zaman, yüzü simsiyah kesilmiş olarak kahrından yutkundukça yutkunur. Onlar, süs içinde büyütülüp de mücadelede açık olmayan (kızlar)ı mı (Allah'a yakıştırıyorlar)?" (Zuhruf Suresi, 17-18)

لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَخْلُقُ مَا يَشَاء يَهَبُ لِمَنْ يَشَاء إِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَن يَشَاء الذُّكُورَ    أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَإِنَاثًا وَيَجْعَلُ مَن يَشَاء عَقِيمًا إِنَّهُ عَلِيمٌ قَدِيرٌ 

"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine dişiler armağan eder, dilediğine de erkek armağan eder. Veya erkekler ve dişiler olarak çift (ikiz) verir. Dilediğini kısır bırakır. Gerçekten O, bilendir, güç yetirendir." (Şura Suresi, 49-50) ayetleriyle, insanlara ulaşan her türlü nimeti onlara verenin Allah olduğunu hatırlatmaktadır. Erkek çocuğu gibi, kız çocuğu da Allah'ın insanlara lütuf olarak verdiği bir nimetidir. İnsanın sorumluluğu ise, Allah'ın nimetine karşı nankörlük etmeden en güzel şekilde şükredebilmektir.

Oysa gerçekte kadın olsun erkek olsun mümin olan kimseler, keskin bir akla, derin bir kavrayış yeteneğine, güçlü bir kişiliğe sahip olabilen, üstün bir ahlak sergileyebilen kimselerdir. Allah'ın Kuran'da örnek vermiş olduğu Hz. Meryem ve Firavun'un hanımı kadın olmalarına karşın tebcil edilmişlerdir.

Allah Katında Tek Üstünlük Ölçüsü Takvadır

Kuran'a baktığımızda Allah'ın, insanlar arasındaki tek üstünlük ölçüsünün kişilerin takvaları olduğunu haber verdiğini görürüz:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ

"Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır." (Hucurat Suresi, 13)

Allah bir başka ayetinde de, kimi insanlar arasında bir üstünlük unsuru haline gelmiş olan zenginlik yerine, Allah'ın fazlını istemenin daha makbul olduğunu şöyle bildirmektedir:

وَلاَ تَتَمَنَّوْاْ مَا فَضَّلَ اللّهُ بِهِ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ لِّلرِّجَالِ نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبُواْ وَلِلنِّسَاء نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبْنَ وَاسْأَلُواْ اللّهَ مِن فَضْلِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah herşeyi bilendir. (Nisa Suresi, 32)

Allah Kuran'da

إِنَّ الْمُصَّدِّقِينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ

"Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat artırılır ve 'kerim (üstün ve onurlu)' olan ecir de onlarındır. (Hadid Suresi, 18)

İslam Ahlakında Kadın ve Erkek Eşittir

Kadın ve erkek elbette ki fiziksel anlamda birbirlerinden farklı yapılara sahiptirler. Ancak kadının fiziksel olarak, erkeğe oranla daha güçsüz olması, onun toplum içerisinde erkekten daha az değer görmesi için bir sebep değildir. Kadın erkek bütünlüğünü aşağıdaki ayetle çok güzel bir biçimde ifade etmiştir:

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resulü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)

فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لاَ أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ فَالَّذِينَ هَاجَرُواْ وَأُخْرِجُواْ مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُواْ فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُواْ وَقُتِلُواْ لأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّن عِندِ اللّهِ وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ

... Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun Katındadır. (Al-i İmran Suresi, 195)
Bir başka ayette ise Allah,

مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ

"Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz." (Nahl Suresi, 97)

Kuran'da Kadın ve Erkeğe Hitap Aynıdır

Allah Kuran ayetlerinde tüm hitapları kadına ve erkeğe bir arada yapmakta ve her ikisinin de aynı sorumluluklara sahip olduklarını bildiriyor. Kuran'da bu şekilde pek çok ayet yer almaktadır. Allah Kuran'da,

وَمَن يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتَ مِن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلاَ يُظْلَمُونَ نَقِيرًا

"Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır." (Nisa Suresi, 124)

اِنَّ الْمُسْلِمينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرينَ اللّهَ كَثيرًا وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظيمًا

"Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlar var ya; işte Allah bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfât hazırlamıştır." (Ahzab, 33/35)

İslam'da anneye verilen değer

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًا وَإِن جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik... (Ankebut Suresi, 8) وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا

Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik..(Ahkaf, 15)

قُلْ تَعَالَوْاْ أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلاَّ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُم مِّنْ إمْلاَقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلاَ تَقْرَبُواْ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالْحَقِّ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi or tak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürme yin.-Sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin açığına ve giz li olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıl dığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsi niz." (Enam Suresi, 151)

وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا

Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36)

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ

Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güç lükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: "Rab bim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım." (Ahkaf Suresi, 15)

وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا   وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
 Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge." (İsra Suresi, 23-24)

Evlilik Hayatında Kadına Verilen Değer

أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَآئِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ

"... Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz..." (Bakara Suresi, 187)

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

"Onda 'sükun bulup durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır." (Rum Suresi, 21)

وَعَنْ حكيم بن معاوية عن أبيه رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قَالَ: ]قُلْتُ يَا رَسُولَ للّهِ: مَا حَقُّ زَوْجَةِ أَحَدِنَا عَلَيْهِ: قَالَ: أَنْ تُطْعِمُهَا إِذَا طُعِمْت،َ وَأنْ تَكْسُوهَا إِذَا اكْتَسَيْتَ، وَلا تَضْرِبِ الْوَجْهَ، وَلا َ تُقَبِّحْ، وَلا َتَهْجُرْ إلا فِي الْبَيْتِ[. أخرجه أَبُو دَاوُد .

3. (3304)- Hakîm İbnu Muâviye babası Muâviye (r.a)'den anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü! dedim, bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?"

"Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbîh etmemen, evin içi hariç onu terk etmemen." [Ebu Dâvud, Nikâh 42, (2142, 2143, 2144).]

Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur:

أََلا إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا، وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا. فَحَقّكُمْ عَلَيْهِنَّ أَنْ لا َيُوطِئْنَ فَرْشَكُمْ مَنْ تَكْرَهُونَ، وَلايَأْذَنَّ فِي بُيُوتِكُمْ لِمَنْ تَكْرَهُونَ، أََلا وَحَقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَنْ تُحْسِنُوا إِلَيْهِنَّ فِي كِسْوَتِهِنَّ وَطَعَامِهِنَّ

3303- Amr İbnu'l-Ahvas (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s) buyurdular ki: "Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir.
 İstemediklerinizi evlerinize almamalarıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır." (Tirmizî, Tefsîr, Tevbe, (3087)

وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: قال رسولُ اللّه)صلعم(: أكْمَلُ المُؤمِنِينَ إيمَاناً أحْسَنُهُمْ خُلُقاً، وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لاهْلِهِ

(1674)-Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Mü'min ler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır." buyurmuştur. (Tirmizî, Radâ 11, (1162); Ebu Dâvud, Sünnet 16, (468) 

قَالَ رَسُولُ للّهِ )صلعم(: لا َيَفْرُكُ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةٌ. إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلْقًا رَضِىَ آخَرَ

Hz. Câbir (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Bir mü'min erkek, bir mü'min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir." (Müslim, Radâ 61, (1469)

Kadınların, Boşandıktan Sonra Maddi Olarak Güvence Altına Alınması

Allah Kuran'da, boşanan kadının geçimini sağlaması amacıyla, maddi açıdan güvence altına alınmasının, Kendisi'nden korkup sakınan her mümin erkeğin üzerine bir yükümlülük olduğunu bildirmiştir:

وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ

(Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır. (Bakara Suresi, 241)

لاَّ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن طَلَّقْتُمُ النِّسَاء مَا لَمْ تَمَسُّوهُنُّ أَوْ تَفْرِضُواْ لَهُنَّ فَرِيضَةً وَمَتِّعُوهُنَّ عَلَى الْمُوسِعِ قَدَرُهُ وَعَلَى الْمُقْتِرِ قَدْرُهُ مَتَاعًا بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُحْسِنِينَ

... Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır. (Bakara Suresi, 236)

لِيُنفِقْ ذُو سَعَةٍ مِّن سَعَتِهِ وَمَن قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللَّهُ لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا مَا آتَاهَا سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا

Geniş-imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğin den başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-ve recektir. (Talak Suresi, 7)

Kadına Verilen Malların Boşandıktan Sonra Geri Alınmaması

Allah'ın Kuran'da bildirdiği, kadınların korunmasına yönelik tedbirlerden bir diğeri ise, boşanan kadınların sahip oldukları mal varlıklarına ilişkindir. Allah

وَإِنْ أَرَدتُّمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَّكَانَ زَوْجٍ وَآتَيْتُمْ إِحْدَاهُنَّ قِنطَارًا فَلاَ تَأْخُذُواْ مِنْهُ شَيْئًا أَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً    وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُ وَقَدْ أَفْضَى بَعْضُكُمْ إِلَى بَعْضٍ وَأَخَذْنَ مِنكُم مِّيثَاقًا غَلِيظًا

"Bir eşi bırakıp yerine bir başka eşi almak isterseniz, onlardan birine (öncekine) yüklerle (mal ve para) vermişseniz bile ondan hiçbir şey almayın. Ona iftira ederek ve apaçık bir günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız? Onu nasıl alırsınız ki, birbirinize katılmış (birleşerek içli-dışlı olmuş)tınız. Onlar sizden kesin bir güvence (kuvvetli bir ahid) de almışlardı." (Nisa Suresi, 20-21) ayetleriyle, boşanma durumunda erkeğin, evli olduğu süre içerisinde eşine vermiş olduğu hiçbir şeyi geri almamasını bildirmiştir.

Boşandıktan Sonra Kadınların Barınmalarının Sağlanması

أَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنتُم مِّن وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّ وَإِن كُنَّ أُولَاتِ حَمْلٍ فَأَنفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتَّى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ وَأْتَمِرُوا بَيْنَكُم بِمَعْرُوفٍ وَإِن تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُ أُخْرَى

Allah, Kuran'ın "(Boşadığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin bir yanında oturtun, onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeyin. Eğer onlar hamile iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda maruf (güzellikle ve İslam'a uygun bir tarz) üzere görüşüp-konuşun. Eğer güçlük içine girerseniz, bu durumda (çocuğu) onun (babası) için bir başkası emzirebilir." (Talak Suresi, 6) ayetiyle, boşanma sonrasında kadınların gerek maddi gerekse manevi anlamda tüm ihtiyaçlarının güvence altına alınabilmesi için gösterilmesi gereken ahlak özelliklerini insanlara bildirmiştir.

Kadına Zorla Mirasçı Olunmaması

Allah Kuran'da kadınların toplumsal yaşamın her aşamasında en güzel şekilde korunup kollanmalarına yönelik pek çok tavsiyede bulunmuştur. Bunlardan biri de, kadınların mallarına zorla mirasçı olunmaya çalışılmamasıdır. Allah Kuran'ın

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُواْ النِّسَاء كَرْهًا وَلاَ تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُواْ بِبَعْضِ مَا آتَيْتُمُوهُنَّ إِلاَّ أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيراً

"Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız helal değildir. Apa çık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin bir kısmını gi dermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (helal değildir.) Onlarla güzellikle geçinin..." (Nisa Suresi, 19) ayetiyle, müminlere bu konuyu hatırlatmıştır.
Yetim Kadınların Haklarının Korunma Altına Alınması

Kadınlara gösterilmesi gereken ihtimama ve güzel ahlaka dikkat çekilen ayetler den birinde, Allah 'yetim kadınlara karşı adaletin ayakta tutulması' gerektiğini haber vermiştir:

Kadınlar konusunda senden fetva isterler.

وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَاء قُلِ اللّهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ وَمَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ فِي يَتَامَى النِّسَاء الَّلاتِي لاَ تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ أَن تَنكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الْوِلْدَانِ وَأَن تَقُومُواْ لِلْيَتَامَى بِالْقِسْطِ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِهِ عَلِيمًا

De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadın lar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda size Kitap'ta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. (Nisa Suresi, 127)

Kadınların Bazı Haklarından Örnekler

Mülk Edinme Hakkı

İslam'da kadın, dilediği şekilde mülk edinip, mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Hz. Hatice, Mekke'nin en zengin hanımlarından biriydi. Cahiliye devrinde bile Tahire (temiz kadın) ve Tacire (kadın tüccar) lakaplarıyla anılırdı. İslam'ın zuhurundan sonra da İslam'ı canıyla olduğu kadar malıyla da desteklemiştir.
Yönetime Katılma Hakkı

Kadınlar Hudeybiye Barışı'ndan önceki Rıdvan Beyatı'na katılmışlar ve Mekke'nin fethinden sonra da Allah'ın Resulü'ne tek tek beyat etmişlerdir. Ki bu beyat bir Peygambere olduğu kadar, aynı zamanda bir devlet başkanına da yapılıyordu. Hz. Ayşe bu durumu şöyle anlatır: "Mümin kadınlardan âyetteki şartları kabul edene, Hz. Peygamber 'Seninle beyat yaptım' diyordu".

Çalışma Hakkı

İslam'da kadınların hür tercihlerini kullanarak çalışma hayatına atılabileceklerini izah etmiştik. Nitekim, Mekkeli Müslümanlardan olan ve Resulullah'a beyat eden, ilk muhacirlerden Şifa Hatun'a Hz. Ömer, çarşı ve pazarları kontrol vazifesi vermiştir.

Zülüm Karışsında İltica Hakkı

Müslümanlar İslam'ın ilk yıllarında en ağır meşakkat ve zulümlerle karşılaşmışlar dı. Bunun üzerine iki kafile halinde ilk hicreti gerçekleştirip, Habeşistan'a gitmeye baş ladılar. Kafilede 10 erkek ve 5 kadın sahabe vardı. Hz. Osman'ın eşi ve Resulullah'ın kı zı Hz. Rukiyye, Ebu Huzeyfe'nin hanımı Sehle, Hz. Ümmü Seleme, Amir b. Rebia'nın hanımı Leyla bu muhacir kadınlardan bir kaçıydı.

Daha sonra yapılan Medine'ye hicret yolculuğunda da pek çok kadın bulunduğunu görmekteyiz.
Bağımsız Mahkemelerde Hak ve Hukuku Savunma Hakkı

Kadınlar çok çeşitli meselelerini ve problemlerini bizzat Allah'ın Resulü'ne iletiyorlar ve hatta O'nun huzurunda eşlerinden bile şikayetçi olabiliyorlardı. Bu durum Dört Halife Devrinde de aynen devam etmişti.

Halifeliği zamanında Hz. Ömer minbere çıkmış ve "Ey Nas! Bana kulak veriniz, bundan böyle herhangi biriniz kadınların mehrinde aşırı gitmesin. Eğer ben, Peygam ber Efendimiz'in verdiği veya O'na verilen miktardan fazla verdiğinizi duyarsam, fazla olanı Beytülmale devredeceğim" Bunun üzerine Kureyş'ten bir kadın ayağa kalkarak kendi hakkını müdafaa etmiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer görüşünden vaz geçmiştir.

Eğitim Hakkı

İslam'da ilim öğrenmek ve öğretmek konusuna büyük önem verilmiştir. Eğitim gör mek meselesi, denilebilir ki, bir haktan çok bir vazife, bir sorumluluk durumundadır. Allah Resulü sahabesini hep ilme teşvik etmiştir. Nitekim pek çok sahabi, ilim aşkını yitirmemişler, hep öğrenip yaşamanın azmini ortaya koymuşlardır.

Kabisa b. El Muharik şöyle anlatıyor: "Peygamber Efendimize gittim. Bana, 'niye geldin?' diye sordu. Ya Resulallah! Yaşım bir hayli ilerleyip kemiklerim artık incelmiş tir. Sana Cenab-ı Hakk'ın yararlı kıldığı bir takım şeyleri bana öğretmen için geldim' de dim. Peygamber (s.a.v), 'Sen hangi taşın, hangi ağacın ve hangi toprak parçasının yanın dan geçmiş isen, sana Allah'tan mağfiret dilemiştir' buyurdu". Gerek Asr-ı Saadet'te ve gerekse daha sonraki dört halife devrinde, ilim öğrenme ve öğretme konusunda kadın ların çok aktif bir rol üstlendiklerini görüyoruz.

Asr-ı Saadet kadınları içerisinde Hz. Ayşe'nin ilmî sahada çok ayrı bir yeri vardır. Zira, Hz. Ayşe validemiz son derece zeki, bilgili ve dirâyetli bir kadındı. 

Peygamberimizin amcası Hz. Abbas'ın hanımı olan Ümmü-l Fadl da devrinin ilim sahibi kadınlarındandı. Hz. Abbas'ın Müslüman oluşunda, zeki ve bilgili bir kadın olan Ümmü-l Fadl'ın büyük etkisi olmuştur.

Resul-i Ekrem kadınların okuma yazma öğrenmelerini ister ve buna teşvik buyururlardı. Okuma yazma bilen zeki ve tecrübeli bir kadın olan Şifa Hatun'dan, kendi eşi Hafsa'ya yazı yazmayı öğretmesini istemiştir.

Basra'da Tabii'nden Afsa ibn-i Şirin isminde bir kadın vardı ki ibadete düşkünlü ğünün, zühd ve takvasının yanında, fıkıh ve hadis bilgisiyle de şöhret bulmuştu. Rivâ yetlere göre 12 yaşında Kur'an-ı Kerim'i hıfzetmişti. Kardeşi, o devrin büyük alimlerin den olan İbn-i Şirin, çözemediği çoğu meseleyi ona havale ederdi. Bilhassa Kur'an kıra tı hususunda bir meseleyle karşılaştığında şöyle derdi: "Gidin Hafsa'ya sorun. Rabiatü'l Adeviyye Hazretleri de, tasavvuf ilminde çığır açmış büyük mutasavvıf kadınlardan biri idi. Hicri II. asırda tasavvuf onunla birlikte yeni bir yoruma kavuştu, Basra'dan Bağdat'a yayıldı.

Seyahat Etme Hürriyeti

İslam'da, bir kadının en önemli vasfı namusu ve hayasıdır. Nasıl bir kadının namus ve şerefine bir zarar gelmeden çalışmasında bir mahzur yoksa, seyahat etmesinde de can ve namus emniyeti her türlü tecavüzlerden korunduğu takdirde bir mahzur yoktur.

Evlenme ve Yuva Kurma Hakkı

İslam'da evlenecek olan tarafların birbirlerini görmeleri, meşru şartlarda konuşmaları onların hakkıdır. Kadın da evlenirken bağımsız tercihini kullanır ve kimse kadını istemediği bir istikamete zorlayamaz. Bu bakımdan nikah akdi yerine getirilirken kadın "aldım, kabul ettim" gibi hüküm beyan eden cümlelerle kararını bildirir. Bunun aksi durumlarda nikah bâtıl olur. Bir başka ifadeyle, evlenecek olanların rızasının bulunmadığı bir nikah geçerli olamaz.

1917 tarihli Osmanlı Aile Hukuku Kararnamesi'nde de Şafii mezhebinin görüşü esas alınarak zorlanan kişinin nikahı resmen geçersiz sayılmıştır.

Nafaka Hakkı

Kocası, kadını evlilikleri süresince geçindirmeye mecburdur. Boşanma halinde ise kadına nafaka vermekle mükelleftir. Kadının şahsî mülkünün veya herhangi bir gelirinin bulunması durumu değiştirmez.
Gelenek İle İslam Arasında Sıkışmış Olan Kadın

İslam'ın öngördüğü kadın profili ile sonradan müslümanlar arasında oluşmuş olan kadın portresi bir birinden çok farklıdır. Modern çağda tartışılan "İslam'da kadının ko numu" ile ilgili münakaşalar önyargıdan öteye geçememektedir. İslam'ın kadına tanıdı ğı hakları batı medeniyeti ancak yüz yıllar sonra tanıyabilmiştir. Genelde islam'da ki çok evlilik, boşanma konuları eleştirilmektedir. Oysa akl-i selim bir insan derinleme sine ve önyargısız olaya baktığında durumun sanıldığı gibi negatif yönlere haiz olmadı ğı görülecektir. Hz. Ebubekir’in kitap haline getirdiği dünyadaki tek Kur’an-ı Kerim Hz.Ebubekir, Ömer, Osman dönemlerinde onlarca yıl bir kadının yanında kalmıştır. O dönemde ise Hıristiyanlar şunu tartışıyordu bir kadın İncil’e dokunabilir mi dokunamaz mı. Kur’an-ı Kerim’de Nisa (Kadınlar), Müntehine (imtihan edilen kadın), mücadele (mücadele eden kadın), Meryem (Hz. İsa’nın annesi )... gibi sure isimleri vardır. Fakat mesela, rical (erkekler) süresi yoktur. Yine Hz. Aişe'nin İslam geleneğindeki konumunu tartışmaya hiç mahal yoktur. Hem iyi bir hadis nakilcisi hem de iyi bir siyasetçiydi.

Fakat İslam toplumlarında kadının ne insan olma yönünün tartışılması, ne Kur’an’a dokunmaması durumu, ne alıp satılımı- fahişelik - durumu söz konusudur. İslâm’da kadın annelik görevini yerine getirdikten sonra doktor, hemşire, avukat, öğretmen, ... olabilir. Hatta bazı kadınların yukarıdaki mesleklere sahip olmaları farzı kifayedir, bir toplumda mutlaka olmalıdır.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir. Kur’an da Allah’ü Teala tek kadınla evliliği Müslümanlara tavsiye etmektedir. Dolayısıyla İslam’da tek eşlilik esastır.

Peki dört kadınla evlilik meselesi nedir ? İslâm’da bir erkeğin bir, iki, üç en çok dört kadınla evlenmesini belli şartlar dahilinde izin vardır. Bunlar kısaca şöyledir :

1-) İlk hanımın izin vermesi : Kadın kocası ile evlenirken, kocasına, benden sonra başka kadınla evlenmezsen seninle evlenirim der, erkekte kabul ederse bir daha başka bir kadınla erkek evlenmez.

Eğer hanımı izin verirse, erkek ancak o zaman ikinci bir hanımla evlenebilir.

2-) Belli şartlarda ancak erkek ikinci bir kadınla evlenebilir. Mesela ; bir savaş olsa erkeklerin sayısı ülke düzeyinde azalsa (her savaşta olduğu gibi) ülkede kadın nüfusu çok, erkek nüfusu az olsa. Medeni kanunlara göre her erkek bir kadınla evlense, fazlalık olan eşitliğin üstünde fazla olan kadınlar ne yapacak? Zina mı, fuhuş mu ? ( I. Dünya savaşından sonra Almanya’da, Fransa’da olduğu gibi )

3-Kadın hasta ve çocukları olmadığı durumlarda çok evlilik söz konusudur.

Boşanma konusu da sanıldığı gibi değildir. Öncelikle İslâm’da kadının da boşanma hakkı vardır. Evlenirken «benim de boşanma hakkım var kabul ediyor musun ?» sorusuna evet diyen ve bunu yazılı belge haline getiren bir erkekle evlenen her kadın kocasını boşayabilir.

İslami yaşam ve batı tarzı yaşam, hangi yaşam tarzı insanı mutlu kılar, hangisinde boşanma aza indirgenir. Cevabı batılı bir araştırmacıdan, Gibbon’dan alalım :

300 senelik Osmanlı dönemi İstanbul arşivini inceleyen Gibbons, 300 senede İstanbul’da toplam 10 boşanma davasının olduğunu araştırmaları sonucu bul muştur. Ya günümüzde 3 saatte sadece İstanbul ‘un bir mahkemesinde kaç boşan ma davası görülmektedir ?

İslâm dininin kadına tanıdığı hakların değer ve önemini daha iyi
kavrayabilmek için İslâm'dan önceki çeşitli toplum ve medeniyetlerde
kadının durumu çok iyi değerlendirilmelidir. Kadının insan olup olmadığının,
rûhunun bulunup bulunmadığının tartışıldığı, tamamen erkeğe tabi olduğu ve
sürekli vesayet altında bulunduğu, hatta mirastan hisse alması bir yana,
kendisinin bile miras malı gibi değerlendirildiği bir dönemde, yüce İslam dini;
kadının da insan olduğunu beyan etmiş, mirastaki haklarını ortaya koymuş,
onu sadece emir alan değil, yerine göre emir veren konumuna yükseltmiş ve
kadını olması gereken yere koymuştur.

İslam'ın ilk yıllarında kadının her zaman hayatın içinde olduğu bilinmektedir.

Kadınlar camiye gelirler, Peygamberimizin huzurunda oturur; belki bugün
bile kadınların sormaya cesaret edemeyecekleri kendi özel durumlarıyla ilgili
konuları hiç çekinmeden sorarlardı. Camide ibadetlerini yaparlar,
Peygamberimizin konuşmalarını dinlerlerdi.

İslam tarihine ve İslam ülkelerindeki uygulamaya bakıldığında,
Peygamberimiz döneminde kadınlara tanınan hakların; geleneklerin din gibi
algılanması ve kabul edilmesi gibi sebeplerin etkisiyle tedrici olarak azaldığı
görülmektedir  .


 


* BENZER KONULAR

Grup Zahid - Single Eserleri 320kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 01:44:36 ÖS]


Hayra Da Şerre De Aracılık Eden Onu İşleyen Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:17 ÖÖ]


En Tehlikeli Mikrop Çeşidi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:51:19 ÖÖ]


İnsan ve İman 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:17 ÖÖ]


Haklısın Demeyi Bilebilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:33:45 ÖÖ]


Yaratılış Gayesini Bize Peygamberler Öğretti Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:03 ÖÖ]


Asfa Temiz Kalpler Korosu - Tertemiz 2 2016 - 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:10:26 ÖÖ]


Dinin Faydası Önce Dünyadadır Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:02:58 ÖÖ]


Hayatı Kul Olarak Yaşamak Gönderen: KOYLU
[Dün, 07:53:03 ÖÖ]


Ahir Zaman Bilinci Gönderen: KOYLU
[Dün, 07:43:18 ÖÖ]


Ölüm Gününüz Doğum Gününüz Olsun Gönderen: KOYLU
[Dün, 07:37:24 ÖÖ]


Cemiyette Hayır Koymayan Günahlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 07:26:30 ÖÖ]


İman Ettik Demekle Kurtulacakmısınız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:43 ÖÖ]


Mutlu Evlilikler Nasıl Gerçekleşir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:45:50 ÖÖ]


Kaliteli Kulluğun Kriterleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:37:45 ÖÖ]


Mucize Bir Yeteneğimiz Konuşmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:30:58 ÖÖ]


Her Hastalığın İlâcı Vardır Yalnız Ölüme Çare Yoktur Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:17:54 ÖÖ]


Kuran'a Daha Sıkı Sarılmak Gerek Gönderen: melek
[Nisan 30, 2024, 08:42:36 ÖS]


İnsanoğlunun Yükü Ağır Gönderen: melek
[Nisan 30, 2024, 08:37:25 ÖS]


Ahir Zamanda Doğru Düşünebilmek Gönderen: melek
[Nisan 30, 2024, 08:28:33 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41