Gönderen Konu: Alma Mazlumun Âhını  (Okunma sayısı 395 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2156
Alma Mazlumun Âhını
« : Mart 08, 2018, 04:21:30 ÖS »
"Alma Mazlumun Âhını"

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla,

Allah'ın Rahmeti ve Bereketi üzerimize olsun.

Mart ayının 22’sinde Üç Ayların manevi iklimine gireceğiz. Ömrümüzde böyle daha kaç üç aylara kavuşuruz bilmiyoruz.

Müslüman her vesileyle geçen ve kalan ömrünün muhasebesini yapmalı. Biz de üç aylar vesilesiyle çok önemli bir konuda nefsimizle bir muhasebe yapalım mı?

Bu ayın konusunu, ahirete kaldığı zaman telafi edilmesi çok zor olan “Kul hakları” konusuna ayırdık. Hala zamanımız varken üzerimizde hakları kalanlarla helalleşmeye ne dersiniz?

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bütün ömrünü Allah'a kulluk, Allah'ın dinine hizmet ve insanların kurtuluşuna vesile olmak için tebliğ, talim, tezkiye, terbiye ile geçiriyordu. Dünya rahatı, lezzeti ve zevkleriyle bir alakası yoktu, imkânlarını daima insanların iyiliği için kullanıyordu. İnsanları cehennemden kurtarmak uğruna her tehlikeyi göze alıyor, her zahmete katlanıyordu. Bununla birlikte kendisinde kimsenin kul hakkına girme hakkı görmüyordu. İnsanlarla helalleşiyor, en ufak bir hakkı olanın dahi hakkını istemesini bildiriyordu.

Bizim dinimiz, binek hayvanlarından yararlanırken dahi haklarına riayet etmeyi emrediyor. Öyleyse elbette Müslüman kardeşlerimizin kul haklarına çok daha fazla riayet etmemiz gerekiyor.

Peygamber efendimiz Hz. Muaz radıyallahu anhuyu vazifeli olarak Yemen’e gönderirken buyuruyor ki:

“…Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira Allah'la bu beddua arasında perde mevcut değildir.” (Buhari, Zekat 1, Müslim, İman 31,)

Mazlum, yani bir haksızlığa uğrayan, hakkı yenilen kişinin bedduası, o kişi Allah katında çok makbul bir kul olmasa dahi kabul ediliyor. Çünkü Allah-u Zülcelâl o kulun kendisine karşı olan kulluk vazifesini ayrı tutuyor, kullar arasındaki haklar konusunda ise adaletle hükmediyor.

Unutmayalım ki Allah-u Zülcelâl'in adaleti, bu dünyadaki adalet sistemine benzemez. O mahşer gününde ne avukat tutacak imkânımız vardır, ne de kimse bize iltimas geçer. Öyleyse kul hakları konusunda son derece hassas olmamız gerekiyor. Bilhassa dilimizi gıybetten veya insanların kulağına gittiği zaman rahatsız olacağı türden konuşmalardan muhafaza etmemiz gerekiyor.

Rabbimiz bizleri zulmetmekten muhafaza eylesin, muhsin kulları arasına kabul eylesin. Âmin.

Hatice Kübra Ergin

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42