Gönderen Konu: DÜRÜST TÜCCARIN ALTINLARI  (Okunma sayısı 496 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
DÜRÜST TÜCCARIN ALTINLARI
« : Ağustos 28, 2017, 01:42:09 ÖS »
DÜRÜST TÜCCARIN ALTINLARI

Eski zamanlarda dürüst bir tüccar, bir tanıdığından bin altın borç istedi. Dostu:

- Olur, veririm. Ama sana bu parayı verdiğime kim şahit olacak? Dedi.

Borç isteyen adamın bu şehirde tanıdığı kimse yoktu. Öte yandan çok da acelesi vardı, çünkü ticaret için gemiyle yola çıkacaktı.

- Şahid olarak Allah-u Zülcelâl yeter! Dedi.

Bu sefer borç verecek olan şahıs:

- Öyleyse bana birini kefil göster, dedi.

Kefil, borçlu kişi ödeyemeyecek olursa onun borcunu kendisi ödeyeceğine teminat veren kişi, demektir.

Tüccar adam, kendisine kefil olacak kimse tanımıyordu.

- Kefil olarak Allah-u Zülcelâl yeter, dedi.

Borç verecek adam tüccarın dürüstlüğüne güvendi.

- Pekâlâ, dedi ve parayı üç ay sonra ödemesi şartıyla ona verdi.

Tüccar hemen parayı alıp, gemiye yetişti. Bu parayla başka bir şehre gidip ticaret yaptı.

Ticareti karlı olmuştu, epey para kazanmıştı. Borcunu ödeyebileceği için çok sevinçliydi. Hemen en yakın limana gitti. Kendisinden borç aldığı adamın şehrine giden bir gemi aradı. Ama o tarafa giden hiç gemi yoktu. Kendi kendine düşündü:

“Ben ona üç ay sonra borcumu ödeyeceğim, diye söz vermiştim. Ya adam parası eline zamanında geçmediği için sıkıntıya düşerse? O zaman Allah bunu bana sormaz mı? En iyisi ben bu parayı ona ulaştırmak için elimden geleni yapayım.” dedi.

Sonra büyük bir ağaç gövdesi alıp, içini oydu. İçinde bin altın bulunan keseyi bu boşluğa yerleştirdi. Ayrıca alacaklısına durumu bildiren bir mektup yazdı ve onu da deriden yapılmış bir keseye koyup ağzını bağladı. Onu da ağacın içine yerleştirdi. Son olarak da oyuğun ağzını bir tahta parçası çakarak kapattı. Sonra ellerini açıp:

"Ey Allahım! Biliyorsun ki, ben bin altın borç almıştım. Benden şahit istediğinde de: ‘Şahid olarak Allah yeter!’ demiştim. O da şahid olarak sana razı oldu. Benden kefil isteyince de: ‘Kefil olarak Allah yeter!’ demiştim O da kefil olarak sana razı olmuştu. Ben ise şimdi, bir gemi bulmak için gayret ettim, ama bulamadım Şimdi onu sana emanet ediyorum!" dedi.

Tüccar duasını bitirince ağacı denize bıraktı. Odun denize batıp gitti. Sonra adam işlerine devam etti. Aradan bir süre geçtikten sonra o şehre giden bir gemi limana geldi.

Adam bunu görünce hemen yanına bin altın daha alarak gemiye bindi.

“Her ne kadar bin altını odun içine koyup denize atmış olsam da, şimdi gemiyle gitme imkânı bulduğuma göre ben en iyisi bu altınları da kendi elimle vereyim.” Diye düşünüyordu.

Bu sırada tüccara borç veren kimse, her gün limana gidip, parasını getirecek gemiyi beklemeye başlamıştı. Ama ne yazık ki beklediği gemi bir türlü gelmiyordu.

Adam bu sırada denizin kenarına vurmuş büyük bir ağaç gövdesi gördü.

“Evde ocak yakmak için odun lazımdı. Şu ağacı alıp eve götüreyim de, en azından yakacak ihtiyacımı karşılayayım,” diye düşündü.

Ağacı eve getirip baltayı vurunca, odun yarıldı ve içindeki oyuktan altın kesesi ile mektup çıktı. Adam mektubu okuyunca, çok şaşırdı.

- Gerçekten de Allah şahit ve kefil olarak yeter. Dostumun bana gönderdiği parayı bana bu odunun içinde de olsa ulaştırdı, dedi.

Bir süre sonra kendisinden borç alan tüccar çıkageldi. Dostunun evine gelip:

- İnan bana paranı zamanında getirmek için çok uğraştım ama gemi bulamadım. Bu yüzden geciktim. İşte paranı getirdim, dedi.

Dostu da dürüst bir adamdı:

- Sen bana bir ağaç gövdesi içinde altın ve mektup göndermemiş miydin? diye sordu.

Tüccar, göndermiş olduğu paranın alacaklıya ulaşmış olmasına çok sevindi ve Allah'a şükretti. Her ikisi de Allah'ın samimiyetle borcunu ödeme niyetinde olan kişilere nasıl yardım ettiğini görmüş oldular.

Hatice Kübra Ergin.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42