Gönderen Konu: Vicdan  (Okunma sayısı 58 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5875
Vicdan
« : Temmuz 04, 2023, 07:16:32 ÖÖ »


Vicdan

İnsanın sahip olduğu değerler çerçevesinde iç dünyamızda bir kontrol mekanizması olarak faaliyet gösteren vicdan dediğimiz ahlaki bir sisteme sahibiz. Günlük kullanımımızda vicdan, yapıp ettiklerimiz hakkında değer yargısında bulunan yeteneği ifade ediyor.

Vicdanın yargısı hata vermez ama bir şartla: Varlığını üzerinde sürdürdüğü insanlık zeminini kaybetmemiş olacak. Tıpkı din gibi vicdan da üzerine bina edileceği “insan olmak” niteliği gibi sağlam bir dayanağın oluşmasına ihtiyaç duyar. Bu anlamda Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) işe, iman ve ahlak zemininden başlayarak müşrikleri önce “insan” ve sonra “Müslüman” yapmıştır, diyebiliriz. Aynı ihtiyaç, vicdan için de geçerlidir. Gelişmemiş bir insani temel üzerine kurulacak hiçbir değer tutunamayacak ve hayata ilişkin bir etki gösteremeyecektir. Faal ve yapıcı bir vicdan, insan olma niteliklerini yitirmiş bir zeminde kara vicdana dönüşür. Artık içinde bulunulan durumun vicdan ile ilişkisi sadece sözden ibaret kalır.

Kur’an, kişilik ve benliğimizi oluşturan bütün manevi yapı taşlarının ortak adı olarak kullandığı nefis olgusu için “emmare”, “levvame”, “mülhime”, “mutmainne”, “râdıye”, “merdıyye” gibi yedi boyut zikreder. Bunlardan dünyevi zevklere meyli ifade eden “nefs-i emmare” yani kötülüğü emreden boyut vicdana zıt bir yönelişe, şeytani etkinliklere işaret eder. Buna karşılık “nefs-i levvame” yani kendini kınama, hesaba çekip değerlendirme boyutu ise vicdan olgusu ile örtüşür.

Vahiy bilgisi, bir yandan insanın Allah ile ilişkisini sağlarken diğer yandan insan ile diğer insanlar ve tabiat arasındaki ilişkiyi biçimlendirir. Bu da insanın aydınlanıp aydınlatmakla yükümlü kılınmış olması anlamını taşır. Bir eli yukarıda, bir eli aşağıda semazen figürü, Mevlana’nın bu paraleldeki düşüncesini de sembolize eder. Bu bağlamda din (İslam), insanı vahiy kaynaklı bilgilerle donatıp onu yönlendirirken vicdan denilen manevi yapı taşını da bir katalizör gibi devreye sokar.

Her insan vicdan olgusunu bir şekilde kendi içinde yaşamakta, başkalarının da aynı özellikte olduğunu gözlemleri ile tespit etmektedir. Nitekim J.J Rousseau onu bütün ahlak yargıçlarının en iyisi olarak niteliyor. “Vicdanımız yanılmaz bir yargıçtır, biz onu öldürmedikçe.” der, Balzac. Bu özelliği ile vicdan insanın ahlaki niteliğinin temelini oluşturur. İnsandaki bu ahlaki yargı özelliğinin tutarlı ve ölçülü bir şekilde hükmedebilmesi için terbiye edilmesi, gelişmesine zemin hazırlanılması gerekmektedir.

Kaynağı hakkında farklı görüşler ileri sürülse de Kur’ani bakış açısı ile vicdan fıtridir, yani yaratılıştan insanın mayasında bulunan ahlaki bir kabiliyettir. Genel yaklaşım bu olmakla birlikte vicdanın doğuştan getirilmeyip sonradan kazanıldığı da ileri sürülmüştür. Evrim teorisine paralel bu yaklaşıma göre vicdan insanın evrimi ile birlikte ortaya çıkarak nesilden nesle gelişmiştir. Vicdanı tecrübeye ve akla dayandıran başka yaklaşımlar söz konusudur. Bu ve benzeri karşı görüşler esasen vicdanın belli bir yönüne eğilerek o yönü genelleştirmişlerdir. Oysa sonradan elde edilen kazanımlar birer alışkanlık niteliğindedir. Alışkanlıklar iyisiyle, kötüsüyle terbiyenin, eğitimin, sosyal ve tabii çevrenin kısaca öğrenmenin meyveleridir. Sonradan elde edilen her kazanımın yaratılıştan gelen bir dayanağı vardır. Vicdan bunlardan biridir. Vicdanın bir yansıması olarak merhamet, mesela iyilik öğretisinin hareket ve enerji kaynağı gibi çalışır. İyilik etmek, kötülükten kaçınmak yönelişi buradan beslenir. İşin esası ise şudur: Vicdanın kaynağı fıtrattır. O, insanda yaratılıştan vardır. Zamanla tekâmül eder. Bu gelişmede yapıp etmelerin, tecrübelerin rolü vardır. Akıl ve din, vicdan denilen kabiliyetin en büyük destekçileridir.

Vicdan, ahlaki hayatımızda önemli bir yere sahip olmakla birlikte sabit bir yapısı yoktur. Çeşitli sebeplerle etki gücünde azalma ve çoğalmalar olabilir. İnsana fiziki olarak verilen mükemmellik, aynı şekilde ruh dünyasına da yansıtılmıştır. Kur’an, Şems suresinde, insanın esasen kötülükten sakınmaya ve bu süreci yönetebilmek gibi bir yetenekle donatılmış oluşuna da vurgu yapar. (Şems, 91/7-8.) Ondaki vicdan dediğimiz manevi hakemlik mekanizmasına işaret eder. Ardından gelen ayetlerde ise söz, yapıp ettikleri ile insanın bu mekanizma üzerinde olumlu ya da olumsuz yönde etki yaptığına getirilmektir: “Nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir.” (Şems, 91/10-11.) Nasıl işleyen demir ışıldarsa faal olan vicdan da etkinliğini korur.

İnsanın yaratılıştan getirdiği hak ve hakikate temayül özelliğini ifade eden fıtrat (Rum, 30/30.) yansıttığı temel anlam itibarı ile vicdanı temsil ediyor. Allah’ın huzurunda hesap vereceği kıyamet gününde insana, getireceği temiz bir kalpten başka ne mal ne de evladın fayda vermeyeceğini bildiren ayetteki (Şuarâ, 26/89.) “selim kalp” ifadesi vicdan anlamında kullanılmıştır. Kalbin selim olması, kötülük kirlerinden arınmış, iyiliklerin ruh güzelliği ile huzur bulmuş vicdan ortamını ifade ediyor. Aynı şekilde insan davranışlarının kalbin niteliğini etkilediğini ifade eden ayetlerde de kalp vicdan anlamında kullanılmıştır. Kalbin mühürlenmesi (Bakara, 2/7.), katılaşması (Enam, 6/43.), perdelenmesi (Enam, 6/25.), vicdanın aşınmaya uğrayarak asıl niteliğini kaybetmesi hâllerine atıf yapar. Şu ayet ne kadar da net bir vurguya sahiptir: “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir.” (Şems, 91/7-10.)

Hz. Peygamber’in hadislerinde de ayetlerdeki yaklaşıma paralel olarak kalp kelimesinin vicdan anlamında oldukça yoğun bir şekilde kullanıldığına şahit oluyoruz. İnsan bedeninde iyi olduğunda bütün bedenin iyi olacağını, bozulduğunda da bütün bedenin bozulacağını ifade eden bir organ bulunduğunu, bu organın da kalp olduğu şeklindeki hadiste kalp ile kastedilen vicdandır. (Buhari, İman, 39.) “Kul, kalbini rahatsız eden fiilleri terk etmedikçe takvanın hakikatine eremez.” (Buhari, İman, 1.) hadisindeki kalp ile kastedilen de vicdandır.

Etkin bir vicdan, trafik işaretleri gibi sahibini yanlıştan, kötüden korur, doğru ve iyi olana yöneltir. Ne var ki o, ilerlediği yolda çok rahat ve bağımsız değildir. Katı bir kalbi besleyen ruh dünyası vicdanın serpilip gelişmesine fırsat vermez. Akıl gibi o da prangaya vurulabilir. Öyle durumlar yaşar ki insan, önce kendi kendisinden utanır gibi olur. Bu noktada vicdan bir süre sessiz ve etkisiz kalır. Zamanla da görünmez olur.

Yok olur mu? Hayır. Ama etkisizleşmiş vicdanın sahibine “vicdansız” deriz. Çünkü o vicdan, işlevi açısından yok olmuştur. Vicdanı bu noktaya götüren yol, iman ve akıl ile irtibatının kesilmesidir. Cılızlaşan vicdanın aka kara, karaya ak demesi böyle bir ortamın ürünü oluyor. Artık elimizi koyacak vicdan arama ihtiyacı da ortadan kalkıyor. Elimizle, işimizle vicdanımızın bağı kopuyor, hayatımızdan dışlıyoruz onu. Tıpkı Theodore Van Kirk’ün yaptığı gibi. 1945 yılında Hiroşima’ya atom bombası atarak 140 binden fazla insanın ölümüne, binlerce kişinin yaralanmasına ve şehrin âdeta yok olmasına sebep olan ABD’li pilot savaş sonrası kendisi ile yapılan bütün röportajlarda vicdanının son derece rahat olduğunu söylemişti. Kararmış, karanlıklara gömülmüş bir vicdan… Ama yarasalar karanlıktan rahatsız olmaz.

Çok kere duyarız, “vicdanım rahat” diye konuşur insanlar. Gerçekten vicdan tam anlamıyla rahat olabilir mi? Buna “evet” diyebilmek için yaşanmış hiçbir pişmanlığımızın olmaması gerekiyor. Oysa içinde bir yerlerde sakladığı pişmanlıkları olmayanımız yoktur. “Pişmanlık” dedik mi, vicdan rahatlığı buhar oluyor. Vicdan mutlak anlamda rahat olamıyor. Belki onu rahatlatacak sebepler var etmeye çalışırız. Vicdanımızın kötü yanımıza yenik düştüğü durumlarda kendimizi affedebilecek arayışlara gireriz, yaşadığımız azap yumağını çözmek, rahatlamak için. Gerçekte bu insan tabiatına uygun bir durumdur da. Bütünüyle asude bir vicdan tasavvuru mümkün değildir. Din dili ile “günah” diye nitelediğimiz her şey gerçekte vicdan alanına yapılmış bir tecavüz değil midir? Madem insan hata ve günah işlemek eğilimini bütünüyle yok edemiyor, o hâlde yapılan tahribatın telafisine çare aramak kalıyor geriye. Peygamberimiz de bir hadisi ile bize bunun yolunu gösteriyor: “Nerede olursan ol, Allah’a kaşı gelmekten sakın. İşlediğin kötülükten sonra bir iyilik yap ki onu yok etsin.” (Tirmizi, Birr, 55.) İşte, vicdanım rahat diyebileceğimiz durumlar, genel ve hayatın bütününü kapsayan bir süreci değil, belli aralıklarla bulabildiğimiz telafi zamanlarını ifade ediyor demektir.

Akıl vicdan ve din; manevi dünyamızın üç şekillendiricisidir. Akıl olmazsa din ve vicdan olmaz. Vicdan olmazsa akıl ve din parantezdedir. Din olmazsa akıl ve vicdan aciz ve yetersizdir.

 


* BENZER KONULAR

Uğur Işılak - Single Eserleri + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 11:31:08 ÖÖ]


Hafızlar Ezgi Grubu - Single Eserleri + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 11:26:28 ÖÖ]


Ölçülerimizi Sâbitelerimizi Bilelim Yaşayalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:18:21 ÖÖ]


Polen Alerjisi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:09:30 ÖÖ]


İyiliğe ve Cömertliğe İlk Önce Evlerimizden Başlayalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:01:00 ÖÖ]


Osmanlı’nın Çöküşü ve Kutsal oprakların Bizden Kopmasında Nüfus Azlığının Etkisi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:53:21 ÖÖ]


Annelerimiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:25 ÖÖ]


Allahü Teâlânın Gazabı Günahlar İçinde Saklıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:38:04 ÖÖ]


İhlâs Hiçbir Amelini Beğenmemektir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:30:52 ÖÖ]


Ebubekir İpek - Benim Sevdam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:00:30 ÖS]


Ahlakî Eğitimde Annenin Önemi Gönderen: melek
[Dün, 07:33:28 ÖÖ]


Kurşun Döktürmek Neden Caiz Değildir Gönderen: melek
[Dün, 07:28:41 ÖÖ]


Merhamete Dön Gönderen: melek
[Dün, 07:23:29 ÖÖ]


Kaçarak Evlenmek Mutluluk Getirir mi Gönderen: melek
[Dün, 07:18:11 ÖÖ]


Allah'ın Mağfiretine Koşun Gönderen: melek
[Dün, 07:11:07 ÖÖ]


Kul Borcu Yüzünden Allah'a Kulluğu Unutmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:05:22 ÖÖ]


Mümin Ülfet Eder Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:01:45 ÖÖ]


Çocukların Kıyafet Adabı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:55 ÖÖ]


Allah, Kalplerin Özünü Bilir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:17:24 ÖÖ]


Göz Alerjisi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:04:42 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42