Gönderen Konu: Öze Dönüşün Başlangıcı - Hicret  (Okunma sayısı 672 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Öze Dönüşün Başlangıcı - Hicret
« : Haziran 19, 2018, 03:02:14 ÖS »
Öze Dönüşün Başlangıcı -  Hicret

“İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Bakara, 218)

Bütün peygamberler, salihler ve onların yolunu takip eden davetçiler Allah’a ve Rasulü’ne çağırmışlardır. Şüphesiz, görevin ve sorumluluğun büyüklüğü, gayenin ve hedefin yüceliği o yolda güç ve kuvvet harcamayı, zaman ve para harcamayı gerektirir.

 Kişi, yüce görevi ve gayesi yolunda ölümle dahi karşılaşabilir. Arkadaşlarını kaybetmek, düşmanının çok olması, alay ve eğlence konusu olmak, düzenbazların hilesi ve azılı düşmanların kini; kabul edenlerin, yardımcıların ve dostların az olması da buna ilave edilebilir. Bu durum bizzat, insanların efendisi sallallahu aleyhi ve sellem’in peygamberliğinin ilk günlerinde karşılaştığı durumdur. Bu gerçek, Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in davasıdır. Bu olay, Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in, Allah’ın kendisine

gerçekleştirmesi için gönderdiği risaletidir.

Allah; yarattıklarının en hayırlısını insanlığa, O’nun risaletine en çok ihtiyacı olduğu bir anda gönderdi. Ehli kitap dinlerini değiştirip tahrif ettikten sonra, dinine şiddetle gereksinim duydukları bir zamanda gönderdi. İnsanlık, şirkin ve cahilliğin karanlığında boğulmuştu. Allah, kulu Muhammed’i tüm insanlara peygamber olarak gönderdi.

Onları, çeşitli ilahlara ibadet eder buldu. Bazıları ağaçlara ibadet ediyor; bazıları da taşlara, güneşe, aya, meleklere, cinlere, İsa b. Meryem aleyhisselam’a, kabirlere ibadet ediyordu. Allah’tan başka onlara dua ediyor, onlardan yardım diliyorlardı. Belaların ve sıkıntıların defedilmesi için onlara sığınıyorlardı. İyilik ve fayda elde etmek için onlara yöneliyor ve onlar için kurban kesip, adak adıyorlardı. Onları; dualarını Allah’a yükselten, Allah’a yaklaştırıcı vasıtalar olarak kabul ediyorlardı.

Onları; aralarındaki anlaşmazlıkların çözümünde kahinlere, sihirbazlara ve büyücülere başvurur buldu. Fuhşu ve haramları yayıyor, komşulara kötü davranıyor ve akrabalık bağlarını koparıyorlardı.

Haram veya helal yoldan olduğuna aldırmaksızın mal ediniyorlardı. Faiz ve alışveriş onlar için birdi. Gasp ve miras birbirine yakın şeylerdi. Bu cahili din üzerine maslahatlar ve mefaatler, maddi ve manevi ölçüler, nefislerin terk etmekte zorlanacağı ve getirilerinden vazgeçemeyeceği örfler ve adetler bina edilmişti. Ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; insanları, Allah’tan başka ibadet edilmeye layık ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun elçisi olduğuna şehadete davet etmek üzere geldi.

Rahmet peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem, insanları iffetli ve temiz olmaya, güzel ahlaka ve doğruluğa, akrabalık bağlarını gözetmeye ve komşulara iyi davranmaya, zulmetmekten ve haramlardan el çekmeye davet etmek için geldi.

Onları; anlaşmazlıkların çözümünde kahinlere değil Aziz Kitab’a (Kur’an’a) başvurmaya, helal yollardan mal edinmeye ve bunu meşru ve mübah yollarda harcamaya, insanların hepsinin Allah’ın şeriatı önünde eşit olmasına ve takvada birbirinden üstün olmalarına çağırdı. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “De ki:

Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”  (A’râf: 33)

Ey müslüman! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında olup Allah’a ve Rasulü’ne hicret etmen mümkün olmamışsa da Allah sana büyük sevabı olan başka bir hicret imkanı vermiştir. Günahtan ibadete hicret et. Aşırılıktan doğru yola hicret et.

İsyankarlıktan ve günahkarlıktan teslimiyete ve boyun eğmeye hicret et. Tembelliği ve boş emelleri bırakıp ciddiyete ve Allah’ın razı olduğu işlerde çalışkanlığa hicret et. Kalbin ile dünyaya dayanmaktan ve ona güvenmekten ahirete ve ahireti istemeye hicret et

İbni Cerir, İbni Abbas radıyallahu anhuma’nın şöyle dediğini rivayet eder: Ebu Talip hastalanınca, aralarında Ebu Cehil’in de bulunduğu Kureyş’in ileri gelenleri yanına girdiler. “Kardeşinin oğlu ilahlarımıza sövüyor ve şöyle şöyle yapıyor, şöyle şöyle söylüyor. Ona birisini gönder ve bundan alıkoy ki onu ve ilahını bırakalım” dediler. Ebu Talip, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle dedi: “Ey kardeşimin oğlu! Kavmine ne oluyor da senden şikayet ediyor, onların ilahlarına sövdüğünü öne sürüyorlar?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ey amca!

Ben onlardan bir tek kelime söylemelerini istiyorum. O kelimeyi söyledikleri takdirde araplar onlara boyun eğer ve bu kelime ile acemler kendilerine cizye verir” dedi.

Ebu Cehil, “On kere söyleriz” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “{La ilahe illallah / Allah’tan başka ilah yoktur} deyin” buyurdu. Bunun üzerine bağrışarak ve elbiselerini silkerek kalktılar. “İlahları bir tek ilah mı kıldı. Doğrusu bu şaşılacak bir şey” diyorlardı.

Onlar, bu sözün anlamını; onun insanı ibadetinde, sosyal ilişkilerinde, ahlakında ve tüm hayatında İslam’ın gerektirdiği yeni bir biçimle şekillendirdiğini biliyorlardı. Allah Teâlâ’nın şu kavli buna işaret etmektedir: “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.”  (En’am: 162)

Sana düşen en büyük görev ey müslüman; kendi nefsinde ve evinde Allah’ın dinine yardım etmendir.

Onunla amel etmen ve içerisinde bulunduğun toplumu ona çağırman ve bu yolda sabretmendir.

Bu anlam, müşriklerin söylemekten kaçındığı “La ilahe illallah”ın anlamıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, insanların hepsini bu yüce manaya davet etti.

Tüm insanlık tarihinin en büyük görevi olan bu yüce görevi yerine getirdi. İnsanı en yüce makamlara yükselten ve ahirette bitmeyen nimetler içerisinde ebedi mutluluğa kavuşturan dosdoğru bir dine çağırdı. Bir avuç mustazaf mümin O’nun çağrısına katıldı. Müşrikler onlara; ateşle yakma ve kızgın kuma çıplak olarak yatırma gibi çeşitli işkenceler yaptılar.

Mekke’de çile daha da arttı. İslam dinini boğmaya yönelik çabalar şiddetlendi. Müşrikler, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i öldürmek üzere plan yapmak için Mekke’de gizlice toplandı. Bunun üzerine Cibril aleyhisselam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle buyurdu: “Allah sana Medine’ye hicret etmen için izin verdi. Seni öldürmemeleri için bu gece yatağında uyuma.” Müşrikler, bir vuruşta öldürmek için O’nu, kapısının önünde beklediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Yasin suresinin ilk ayetlerini okuyarak yanlarına çıktı ve başlarının üzerine toprak saçtı. Allah, onların gözlerini O’nu görmekten alıkoydu ve O’nu göremediler.

Uyuklamaya başladılar. O ve arkadaşı, aramalar hız kesinceye kadar Sevr mağarasında üç gün gizlendi.

Kureyşliler onları her yerde aradı ve mağaranın önüne kadar izleri takip ettiler. Ebu Bekr radıyallahu anh “Ey Allah’ın Rasulü! Onlardan biri ayakucuna baksa bizi görecek” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Üçüncüleri Allah olan iki kişiye ne olacağını zannediyorsun?” buyurur. Üç günden sonra rehberleri ile buluştular ve Medine’ye yöneldiler.

hicret Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hicreti İslam ve müslümanlar için bir zaferdi. Bu şekilde Allah, Mekke’de İslam’ı yok etmeyi planlayan ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i öldürebileceklerini zanneden müşriklerin hilelerini ve oyunlarını bozdu. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Eğer siz O’na (Rasulullah’a) yardım etmezseniz, Allah O’na yardım etmiştir. Hani kâfirler O’nu çıkardıklarında O, (Ebu Bekr ile beraber) ikinin ikincisiydi. O zaman onlar mağaradaydılar. O vakit arkadaşına; “Tasalanma, hiç şüphe yok ki Allah bizimle beraberdir” diyordu. Allah O’na (kalbine huzur veren) sekinetini indirmiş, O’nu göremediğiniz ordularla desteklemiş, kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın kelimesi ise, o en yüce olanıdır. Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.” (Tevbe, 40)

Medine yolunda hicret ederken zafer rüzgarları tâ Arap Yarımadasının dışına kadar esti. Süraka b. Mâlik, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e yetişmişti.

Kureyş’in koyduğu yüz develik mükafatı kazanmak için O’nu öldürmek istiyordu. O anda atının ön ayakları yere gömüldü. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona dönerek, “Kisra’nın bileziklerini giymeye ne dersin ey Süraka?” buyurdu. Süraka, müslüman oldu ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i arayanları geri çevirdi. Ömer radıyallahu anh, Fars’ın fethinden sonra peygamber sözünü yerine getirerek ona Kisra’nın bileziklerini giydirdi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve arkadaşı Ebu Bekr radıyallahu anh, izzetli ve kendilerine hürmet edilir bir şekilde, yardım edilmiş ve desteklenmiş, bereketli ve kısmetli bir halde Medine’ye vardılar. Herkes kendi evinde konaklamasını istiyordu. Devesi, bu mescidinin bulunduğu alanda çöktü. Çünkü o, yer seçiminde Allah Teâlâ tarafından yönlendirilmişti.

O yeri satın aldı ve Kıyamet gününe kadar tüm dünyaya nur yayacak bir mescid bina etti. Ve eşlerinin hücrelerini bina etti. Her türlü yardım ve destekle, salih amellerle dolu yeni mübarek bir dönem başlamıştı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bulunduğu mekanda İslam’ın gereğini yaşayamayan her müslümanın Medine’ye hicret etmesi vacip olmuştu. Hicret, insanların üstünlüklerine etki eden salih bir ameldi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “İslam (müslüman olmak), kendinden önceki (günahları) siler. Hicret de kendinden önceki (günahları) siler.”

Mekke’nin fethedilmesinden sonra, Mekke’den hicret emrinin hükmü kaldırıldı. Fakat, bulunduğu ülkede dininin gereklerini yerine getiremeyen her müslümanın, Allah’a serbestçe ibadet edebileceği bir ülkeye hicret etmesi hükmü kaldı. Hadis-i Şerif’te “Tevbe kesilene kadar hicret kesilmez. Güneş batıdan doğana kadar da tevbe kesilmez” buyurulmaktadır.

Ey müslüman! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında olup Allah’a ve Rasulü’ne hicret etmen mümkün olmamışsa da Allah sana büyük sevabı olan başka bir hicret imkanı vermiştir. Günahtan ibadete hicret et. Aşırılıktan doğru yola hicret et. İsyankarlıktan ve günahkarlıktan teslimiyete ve boyun eğmeye hicret et. Tembelliği ve boş emelleri bırakıp ciddiyete ve Allah’ın razı olduğu işlerde çalışkanlığa hicret et. Kalbin ile dünyaya dayanmaktan ve ona güvenmekten ahirete ve ahireti istemeye hicret et. 

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

“Müslüman, müslümanların dilinden ve elinden kurtulduğu kimsedir. Muhacir de, Allah’ın haram kıldığı şeyleri terkedendir.” Sahih-i Müslim’de, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Karışıklıkta ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir.” Yani fitneler başgösterdiği zaman…

Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İbret ve öğüt almak veya şükretmek isteyenler için gece ve gündüzü birbiri ardına getiren O’dur.” Gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde büyük bir işaret vardır. Gece salih bir ameli kaçıran gündüz onu yapma imkânı bulur. Gündüz salih bir ameli yapamayan gece onu yapabilir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hicreti müslümanlara ibretler ve nasihatler, dersler ve talimatlar vermektedir. Allah Teâlâ hicretin, insanların alıştığı yollardan olmasını dilemiştir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; yolculuk için hazırlanır, deveye biner ve rehber kiralar. Oysa Allah dileseydi, O’nu burak üzerinde taşırdı. Fakat ümmetinin O’nu örnek alması ve müslümanın, Allah’ın kendisine sağladığı imkanlarla dinine yardım etmesi için bunu yapmadı.

Sana düşen en büyük görev ey müslüman; kendi nefsinde ve evinde Allah’ın dinine yardım etmendir.

Onunla amel etmen ve içerisinde bulunduğun toplumu ona çağırman ve bu yolda sabretmendir.

Şüphesiz dünya Müslümanlarının durumu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hicretinden çıkarılacak derslerden faydalanmayı gerektirmektedir. Bu asırda da müslümanların durumu ancak selefin durumunu düzelten samimi iman, ihlâslı tevhid, güzel ahlak, Allah’a karşı samimi olmak, O’na tevekkül etmek, sıkıntılara sabretmek ve sahih sünnete uygun bir şekilde ihsan ile amel etmek gibi şeylerle düzelecektir.

Hicreti Allah’a ve Rasulu’ne olanlardan olmak duasıyla.

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41