Gönderen Konu: Alemlere Rahmet  (Okunma sayısı 77 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5771
Alemlere Rahmet
« : Kasım 06, 2023, 07:40:34 ÖÖ »

 
Alemlere Rahmet

Hak Teâlâ, kullarına sonsuz rahmetinin tecellisi olarak rahmet peygamberi Muhammed Mustafa’yı (s.a.s.) göndermiştir. İnsanlık ne zaman yolunu şaşırsa Cenab-ı Hak, doğru yola davet eden peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler halkasının sonuncusu ise âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimizdir. (Enbiya, 21/107.) O, bir hadis-i şerifinde kendisinin isimlerini şöyle sıralar: “Ben Muhammed’im, Ahmed’im, Mukaffî’yim (son gelen, önceki peygamberlerin yoluna tabi olan peygamber), Hâşir’im (insanlar benim sancağım altında haşrolunacaklar); tevbe ve rahmet peygamberiyim.” (Müslim, Fezail, 126.)

Fahr-i Kâinat Efendimizin âlemlere rahmet olması, öncelikle hak ve hakikatten uzaklaşmış olan insanlığı en büyük hakikat olan İslam ile buluşturması ve ona hidayet yolunu göstermesi şeklinde tecelli eder. Nitekim Efendimizin, “Ben bir rahmet ve hidayet rehberiyim.” buyurması, bu hakikatin ifadesidir. (Darimî, Sünen, “Mukaddime”, 3.) O, insanları bir olan Allah’a imana davet etmek için ömrünü adadı. Bu uğurda ashabıyla beraber büyük mücadeleler verdi. Kur’an-ı Hakîm’in ifadesiyle neredeyse kendini helak edecek bir diğerkâmlık ve fedakârlıkla insanları İslam’a davet etti. İnsanlığın kurtuluşu için mücadele etmesi, onun merhamet peygamberi olmasından kaynaklanır. Çünkü o, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran İslam dini ile herkesin kurtuluşa ermesini arzulayan bir merhamet abidesiydi.

Bir gün Hz. Aişe validemiz, Sevgili Peygamberimize Uhud gününden daha zor bir gün yaşayıp yaşamadığını sordu. Çünkü Uhud, Müslümanlar için çok çetin olayların yaşandığı bir savaştı. Savaşın en dehşetli anları, Hz. Peygamber’in etrafını düşmanların sardığı andı. Sahabe efendilerimiz vücutlarını siper ederek Efendimizi korumaya çalışıyorlardı. Ancak düşmanın attığı bir ok, Efendimizin vücuduna isabet etmiş, yüzü yaralanarak mübarek dişi kırılmıştı. Sahabe-i kiram hemen onu emniyetli bir yere aldılar. Ancak bu savaşta Efendimizin çok sevdiği amcası Hz. Hamza başta olmak üzere pek çok sahabe de şehit düşmüştü. Ayrıca Müslümanlar galip gelecekleri bir savaşı, Efendimizin emrine tam olarak uymadıkları için büyük kayıplarla bitirmişlerdi. Hz. Aişe validemiz tüm bu yaşananlardan dolayı onlar için en zor ve acı günün Uhud olduğunu düşünüyordu. Ancak Hz. Peygamber’in Hz. Aişe validemize verdiği cevaptan onun için en zor günün Taif yolculuğu olduğunu anlıyoruz. Peygamber Efendimiz Mekke’de yıllarca müşriklere İslam’ı tebliğ etti. Tüm çabalarına rağmen çok az kişi iman etmişti. Üstelik çok sevdiği eşi Hz. Hatice ve en büyük destekçisi amcası Ebu Talib’i de kaybetmişti. Fahr-i Kâinat Efendimiz, “hüzün senesi” dediği böyle sıkıntılı bir zamanda Mekke’ye yakın olan Taif’e gitmeye karar verdi. Belki Taifliler imana gelir, İslam ve Müslümanlar için yeni açılımlara vesile olur düşüncesiyle Zeyd b. Harise’yi de yanına alarak Taif’e gitti. On gün kaldığı Taif’te şehrin ileri gelenlerini İslam’a davet etti. Ancak onlar iman etmedikleri gibi şehrin ayaktakımına taşlatarak o peygamberler sultanına hakarette bulundular. Efendimiz, son derece üzgün bir hâlde şehri terk ediyordu. Cebrail (a.s.) gelerek eğer o isterse Allah’ın, elçisine bu muameleyi reva görenleri helak edeceğini söyledi. Ama o, gönlündeki engin merhametin bir tezahürü olarak bu teklifi kabul etmedi. “Hayır, ben Cenab-ı Hakk’ın onların soylarından sadece Allah’a ibadet edecek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim.” (Buhari, Bed’ü’l-halk, 7; Müslim, Cihat, 111.) buyurarak onların hidayeti için dua etti. Bu duanın bereketiyle önce Müslümanlara Yesrib’in kapıları açıldı ve nihayetinde Taifliler de gelip Müslüman oldular.

Kendisine her türlü kötülüğü yapanlara karşı kin ve nefret duymayan, kâfirlere ve müşriklere dahi rahmet olan bir peygamber… Müşrikler inanmadıkları gibi Allah’ın vadettiği azabı istiyorlardı. Ancak Cenab-ı Hak, peygamberi onların içinde olduğu müddetçe onlara azap etmeyeceğini buyurdu. (Enfal, 8/32-33.) Müşriklere beddua etmesini isteyenlere ise şöyle cevap veriyordu: “Ben lanetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim.” (Müslim, Birr, 87.) Çünkü Efendimiz, kararan gönüllerin ancak merhametle tedavi olacağının farkındaydı. İslam’a ve Müslümanlara en şiddetli düşmanlığı yapanlardan Hind bint Utbe’nin iman ettikten sonra söylediği sözler, kalplerin merhamet ve muhabbetle açıldığının ifadesidir: “…bir zamanlar yeryüzünde perişan olmasını en çok istediğim aile Peygamber ailesiydi. Fakat artık gözümde bu aile fertlerinden daha değerli bir kimse bulunmuyor.” (Buhari, “Eymân”, 3.)

Sevgili Peygamberimizin Müslümanlara sevgi ve merhameti ise pek çoktu. Bu husus bizzat Cenab-ı Hakk’ın beyanıyla sabittir: “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 9/128.) Bu ayet-i kerimede Hak Teâlâ çok şefkatli ve çok merhametli anlamlarına gelen “Rauf ve Rahim” isimlerini Efendimiz için kullanıyor. En merhametli olan Rabbimizin çok merhametli elçisi… Ashabına düşkün, onların derdiyle dertlenen, darda kalanların imdadına yetişen, herkese kapısı açık olan ve kimseyi eli boş döndürmeyen, yaşlıya, güçsüze, çocuğa, miskine kol kanat geren bir peygamberdi o. Sevdiklerine sevgisini cömertçe gösteren, kimseyi incitmeyen, kırmayan, engin şefkat ve merhamet membaı idi.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bütün yaratılmışları kuşatan rahmetinden hayvanlar, bitkiler, dağlar ve taşlar dahi nasibini almıştır. Onun etrafındaki herkes bu merhamet pınarından içtiler. Bir gün Efendimiz, ensardan birinin bahçesinde bir deve gördü. Peygamber Efendimiz, gözlerinden yaşlar akan devenin yanın gitti ve inleyen deveyi okşayarak sakinleştirdi. Sonra devenin sahibine dönerek: “Allah’ın sana lütfettiği bu deve hakkında Allah’tan korkmuyor musun? O senin kendisini aç bıraktığından ve çok yorduğundan şikâyet ediyor.” buyurdu. (Ebu Davud, Cihad, 44.)

Âlemlere rahmet olarak gönderilen o rahmet peygamberine sonsuz salat ve selam olsun.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]


İyi Anne Baba Mısınız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:34:11 ÖÖ]


Hasan Bitmez - Osmanlı Mehter Marşları 3 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 25, 2024, 11:34:58 ÖS]


Konuşma Ve Dinleme Adabı Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:26:55 ÖS]


Yüzünü Ahirete Ceviren Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:20:44 ÖS]


İçinde Namaz Geçen Ayetler Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:15:19 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41