Gönderen Konu: Rasulullah Efendimizin Allah'a Karşı Muhabbeti  (Okunma sayısı 372 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Rasulullah Efendimizin Allah'a Karşı Muhabbeti
« : Haziran 05, 2018, 05:32:00 ÖÖ »
Rasulullah Efendimizin Allah'a Karşı Muhabbeti

Muhabbetullah, Allah-ü Teâlâ'nın kemâl ve cemalini idrak ve takdir oranında kalpte oluşan İlâhî bir nurdur. Bu muhabbet ile insan ruhu, kederlerden ve hüzünlerden kurtulur. Safi neşe ve huzura kavuşur.

İnsan ruhunu erdeme ulaştıran sebeplerin en sağlamı, Allah sevgisidir.

Nebiyyi Zîşân Efendimizin Allah-ü Teâlâ'ya duyduğu muhabbet, idrak ve ifade edemeyeceğimiz derecede engin ve nihayetsizdir. Bir de Allah'tan O'nun muhabbetini talep etmek gerekir. Sevgili Peygamberimiz, dualarında Allah-û Teâlâ'nın muhabbetini talep ve niyaz ederek: "Allah'ım! Senden sevgini, Seni sevenlerin sevgisini ve Senin sevgine ulaştıracak ameli talep ediyorum. Allah'ım!

Senin sevgini Bana nefsimden, ailemden, malımdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl!" buyururdu. (Tirmizî, Deavât, 72)

Kur'ân-ı Kerim, müminlerin Allah'a olan muhabbetlerinin, diğer bütün muhabbetlere hâkim olacak ve onları etkileyecek kuvvette olması gerektiğini şu şekilde ifade etmiştir: "Müminlerde Allah muhabbeti, diğer muhabbetlerden daha şiddetlidir." (Bakara 2/165) Müminlerdeki muhabbetin böyle olması gerekirse, Habîbullah payesine erişen Rasulü Ekrem Efendimizde tecelli eden İlâhi muhabbeti tasavvur etmek lâzımdır.

Habibi Ekrem Efendimizin, Allah'a olan muhabbeti daima diri hâldeydi. O'na olan bu eşsiz muhabbeti sebebiyle, yaratılan her şeye büyük alâka gösterir ve onları Rabb'ini hatırlamaya birer vesile sayardı. Allah'a yaklaşmak maksadıyla, İlâhî fermanla vuku bulan her tecelliye aşina olmayı isterdi. Zira bir varlığa duyulan muhabbet arttıkça, bu muhabbetten o varlığa herhangi bir nispeti, yakınlığı veya alâkası olan her şeye, o yakınlık derecesinde bir pay isabet eder. Bununla alâkalı güzel bir nükteyi Enes bin Mâlik (ra) şöyle nakleder:

"Bir defasında biz Allah Resulü ile beraberken, yağmur yağmaya başladı. Rasulullah (sav), yağmurun bedenine isabet etmesi için omuzunu açtı; “Ya Rasulullah! Niçin böyle yaptınız”, dediğimizde ise:

«Bu rahmetin, Rabbi ile olan münasebeti henüz yeni de ondan.» " buyurdu. (Müslim, İstiskâ, 13)

Mevlâna (ks) Hazretleri, Fahr-i Kâinat Efendimizin gönlüne akseden Allah muhabbetini şöyle dile getirir: "Miraç gecesi O'nu görebilmek için yedi kat göğün ufukları hurilerle, peygamberlerin, ermişlerin ruhları ile dolmuştu. Bu hurilerin her biri, O'na hoş görünmek için süslenmişti. Fakat onda dost düşüncesinden, yani Allah sevgisinden başka bir sevda yoktu. O, Allah'ın büyüklüğü, kudreti ve sevgisi ile öyle dolmuştu ki Allah'a en yakın olanlar bile oraya yol bulamazlardı. Rasulü Ekrem Efendimiz buyurmuştu ki;

«Benim Cenâb-ı Hak ile öyle anlarım olur ki ona ne bir mukarreb melek ne de herhangi bir peygamber vâkıf olamaz.» (Münâvî, IV, 8)

 Artık bunu siz düşünün. Yine Efendimiz;

«Gözümüz Hakk'tan başkasına meyletmedi, bakmadı. Bizim gözümüz, kuzgunlar gibi dünya leşine kaymamıştır. Biz, cümle âlemi renklendiren, güzelleştiren Hakk'ın mestiyiz; bağın, bahçenin değil.» buyurmuştur." ( Mesnevî, beyt: 3950–3954)

Rasul-ü Kibriya Efendimizin Cenâb-ı Hakk'a muhabbeti, haşyete dayalı bir muhabbet; korkusu da muhabbete dayalı bir korku idi. Bu sebeple O, daima şöyle dua ederdi: "Ey kalplere hükmeden Allah'ım! Kalplerimizi Sana tâate amade kıl!" (Müslim, Kader, 17)

Fahri Kâinat (sav) Efendimiz, hayatı boyunca, Mevlayı Zülcelâl Hazretlerine kavuşma arzusunun alev alev yaktığı muazzam bir iştiyak içerisinde bulunmuştur. Vefatı yaklaştığında ise bu yakıcı iştiyak ve hasret duyguları zirveye ulaşmıştır.

O, vazifesini tamamlayıp dünyada kalmak ile "Refîki Âlâ'ya, yani En Yüce Dosta gitmek arasında serbest bırakıldığında, hiç tereddüt etmeden, hemen O'na gitmeyi tercih etmiştir. Âişe Validemiz bu şeb-i aruzu, yani sevgilinin dostuna kavuşma anını şöyle anlatır:

"Allah Resulü son anlarını yaşarken, mübarek başı Benim göğsüme yaslı bulunuyordu. Ben: «Ey insanların Rabbi! Hastalığı gider! Gerçek tabip, hakiki şifa verici ancak Sensin!» diyerek şifa diliyordum.

Sevgili Peygamberimiz ise: «Hayır! Allah'ım, Beni Refîki Âlâ'ya kavuştur. Ey Allah'ım! Beni mağfiret et! Bana rahmetini ihsan et! Beni Refiki Âlâ'ya kavuştur!» diyerek duaya devam ediyordu."

Diğer bir rivayette hâdisenin devamı şöyle anlatılır:

"Rasulullah (sav) sağlıklı günlerinde birçok defalar: «Hiçbir peygamber, Cennet'teki makamını görmedikçe, ruhu kabzolunmaz! Sonra, dünyada kalmak ile makamına gitmek arasında muhayyer bırakılır!» buyurmuştu. Kendisi hastalanıp vefatı yaklaşınca, başı benim dizimde bulunduğu halde, üzerine bir baygınlık geldi. Ayılınca gözünü evin tavanına çevirdi ve: «Allah'ım! Refiki Âlâ» dedi. Ben o zaman: «Rasulullah bizi tercih etmiyor!» dedim.

Anladım ki Efendimizin bu temennisi, sıhhatli zamanlarında bize söyleyip durduğu bir haberin, kendisinde tahakkuk ettiğinin bir işaretidir!" (Buhari)

Fahri Kâinat Efendimizin vefatı esnasında ölüm meleği ile kendisi arasında vuku bulan şu görüşme, Rasulullah (sav) Efendimizin Allah'a muhabbetinin derecesini daha açık bir şekilde göstermektedir.

Sevgili Peygamberimizin vefat anı geldiğinde, ölüm meleği Azrail içeri girmek için izin istedi. Cebrail Aleyhisselâm: "Ey Ahmed! Bu Ölüm Meleği'dir. Senin yanına girmek için izin istiyor! Hâlbuki O, Senden önce hiçbir kimsenin yanına girmek için izin istemediği gibi, Senden sonra da hiç kimseden izin istemeyecektir! Kendisine izin ver!" dedi. Ölüm Meleği içeri girip Peygamberimizin önünde durdu ve: Ya Rasulullah! Ya Ahmed! Yüce Allah, Beni Sana gönderdi ve her emrine itaat etmemi de Bana emretti! Eğer ruhunu almamı emredersen alacağım, bırakmamı emredersen ruhunu Sana bırakacağım, dedi. Allah Rasulü: "Bunu gerçekten yapacak mısın?" diye sordu. Ölüm Meleği: Ben, her hususta Sana itaat etmekle emrolundum, dedi. Bu sırada Cebrail Aleyhisselâm: Ey Ahmed! Yüce Allah Seni özlüyor, dedi. Efendimiz:

"Allah katında olan daha hayırlı ve daha devamlıdır! Ey Ölüm Meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir! Ruhumu al!" buyurdu. (İbn-i Sa'd, II; Heysemî, IX)

Cenâb-ı Hak, insanın kalbine sonsuz bir muhabbet kabiliyeti yerleştirmiştir. Bu sonsuz muhabbet, ancak zât ve sıfatlarıyla sonsuz kemalde bulunan Allah içindir. Yani, insana lütfedilen bu sevgi kabiliyeti Allah'ı sevmek içindir.

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41