Gönderen Konu: Rasulullah sav EfendimizinEşi Görülmemiş Adaleti  (Okunma sayısı 651 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2126
Rasulullah sav EfendimizinEşi Görülmemiş Adaleti
« : Haziran 01, 2018, 08:05:40 ÖÖ »
Rasulullah  sav  EfendimizinEşi Görülmemiş Adaleti

RASULULLAH (SAV)  EFENDİMİZİN EŞİ GÖRÜLMEMİŞ ADALETİ

Hakka yönelmek, hakkı lâyık olana vermek, haksızlıktan kaçınmak, herkese eşit davranmak anlamlarına gelen adalet sıfatı; Rasulullah Aleyhissalatü Vesselam Efendimizde en mükemmel şekilde tecelli etmiştir.

Allah, Kur’an-ı Kerim’de müminlere hitaben; “Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp hevânıza (tutkularınıza) uymayın.” (Nisa Suresi, 135) buyurarak adaleti emretmektedir. Bunun içindir ki her Müslüman için; adaletin en güzel temsilcisi Rasulullah Aleyhissalatü Vesselam Efendimize uymak, O’nun adalet ölçülerini en güzel şekilde tatbik etmek gereklidir.

Rasulullah (sav) Efendimiz, hem Müslümanlar arasında verdiği hükümler hem diğer din, dil, ırk ve kavimlerden olan kişilere karşı adil ve hoşgörülü tutumu, hem de Allah'ın ayeti kerimede bildirdiği gibi zengin-fakir ayırmaksızın herkese eşit davranmasıyla tüm insanlar için en güzel rehber, en büyük örnektir.

Allah-ü Teâlâ Hazretleri bir ayeti kerimesinde Rasulü’ne şöyle buyurmaktadır:

“Onlar, yalana kulak tutanlardır. Haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, Sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever.” (Maide Suresi, 42)

Rasulullah (sav) Efendimiz; dünya işlerinden tamamen elini çekmiş, hayattan uzak duran bir insan değildi. Gençlik yılları Mekke'de bulunan kabilelerle birlikte geçen Rasulullah (sav) Efendimiz, peygamber olduktan sonra da çeşitli kabile ve milletlerle iç içe bulunuyordu. Bu kabileler zaman olur boğaz boğaza gelerek kan döküyor, çarpışıyor, savaşıyorlardı. Bunların birini memnun eden bir hareket, öbürünü rahatsız ediyordu.

Böyle bir ortam içerisinde, Rasulullah (sav) Efendimiz birbirine düşman kabileler arasında hak dini yayarken, bir yandan da onların kalplerini kazanıyor, aralarında hak, adalet, insaf ve kardeşlik filizlerini yeşertiyordu. Bu uğurda pek çok zorlukla karşılaşan Efendimiz (sav), ne olursa olsun zerre kadar bile adalet ve insaftan ayrılmıyordu.

Arapların nüfuzlu ve zengin olanları, toplum içinde kendilerine ayrı bir yer ayırır, başkalarına özellikle kimsesiz ve fakir kimselere yaptıkları baskıların kendilerine yapılmasına dayanamazlardı.

Mahzumîlerden bir kadın hırsızlık etmişti. Kureyşliler şerefli bir kabileden olan bu kadının cezalandırılmasını istemiyorlardı. Üsâme bin Zeyd'i Peygamberimiz çok seviyordu. Rasulullah (sav) Efendimizin O’nu kırmayacağını düşünüyorlardı. Üsame'yi araya koyarak, Peygamberimizin bu kadına ceza vermemesini rica ettiler. Peygamberimiz, Hz. Üsame'ye şöyle buyurdu:

"İsrailoğulları bu gibi taraf tutmaları yüzünden helak oldular. Bunlar fakirlerine en şiddetli ceza verirken, nüfuzlu ve zengin olanlarına ceza vermezlerdi."

Rasulullah (sav) Efendimiz; böylesine zorlu kavimler içinde dahi, Allah'ın emrine uymuş ve hiçbir zaman adaletten taviz vermemiştir. Daima; "Rabb’im adaletle davranmayı emretti…" (Araf Suresi, 29) diyerek her devirde tüm insanlara örnek olmuştur.

Peygamberimiz, adaleti uygularken din farkı gözetmezdi. Hak sahibi bir yahudi de olsa, Müslüman’dan hakkını alır, ona verirdi.

Sahabelerden Ebû Hadrad, bir yahudiden bir miktar borç almıştı. Vade dolmuş Ebû Hadrad borcunu ödeyememiş, yahudi de ısrarla parasını istiyordu. Bunun yanında Ebû Hadrad'ın sırtındaki elbisesinden başka bir malı yoktu. O sırada Rasulullah (sav) Efendimiz; Hayber Savaşı için hazırlıkta bulunuyordu. Bu sefer yahudilerin üzerineydi.

Mesele Peygamberimize iletildi. Ebû Hadrad, yahudiden biraz süre istediyse de yahudi buna razı olmadı. Sahabeyi kolundan tutup Peygamberimizin huzuruna getirdi. Alacağını tahsil etmesini istedi.

Ebû Hadrad, verecek bir şeyinin olmadığını, Hayber'in Fethi’nden sonra eline ganimet olarak bir şey geçerse vereceğini söyledi. Ancak yahudi diretiyordu. Sonunda Peygamber Efendimiz fakir sahabesine; “Sırtındaki elbisenin bir kısmını satarak borcunu ödemesini” söyledi. Ebû Hadrad’da öyle yaptı.

İşte Rasulullah (sav) Efendimiz, yahudilerin üzerine bir sefer hazırlığı yaptığı sırada, gözü gibi koruduğu sahabelerinden birine karşı, hak sahibi olduğu için yahudinin hakkını arıyordu.

Asrı Saadet döneminin barış, huzur ve güvenlik içinde geçmesinin en önemli nedenlerinden biri, Kur’an ahlakına uyan Rasulullah (sav) Efendimizin bu adaletli tutumuydu.

Rasulullah (sav) Efendimizin adaleti, Müslüman olmayan kişilerde de bir güven duygusu uyandırmış, böylece müşriklerden dahi Rasulullah (sav) Efendimizin himayesi altına girmek isteyenler olmuştu. Allah-ü Teâlâ Hazretleri; Kur’an-ı Kerim’de müşriklerin bu taleplerini bildirmiş ve aynı zamanda Rasulullah (sav) Efendimize bu kişilere karşı nasıl davranması gerektiğini de vahyetmiştir:

“Eğer müşriklerden biri, Senden 'eman (himaye) isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır'… Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, müttaki olanları sever.” (Tevbe Suresi, 6-7)

 

Kur'an-ı Kerim’de yer alan adaletle ilgili bütün hükümler; doğrudan Rasulullah (sav) Efendimizin, sözlerine ve uygulamalarına yansımıştır. Mevlayı Zülcelal Hazretleri, adaleti en güzel surette Rasulullah (sav) Efendimizde insanlığa göstermiş, ayeti kerimesinde:

“Ey inananlar! Sizin, anne-babanızın ve akrabalarınızın aleyhine de olsa, Allah rızası için hakikate şahitlik yaparak adaleti gözetin. O kişi zengin de olsa fakir de olsa Allah’ın hakkı (olan doğru adil karar vermek) herkesten öncedir. Sakın boş heveslerinize, arzularınıza uymayın ki adaletten uzak düşmeyesiniz. Eğer hakikati çarpıtırsanız, bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa 135) buyurduğu bu ve bunun gibi bütün hükümleri, O’nun şerefli eliyle insanlığa ulaştırmıştır. Cenab-ı Hakk, Habibine, Ha bibinin şahsında bütün kullarına daima adaleti tavsiye etmiş: “Onların arasında hükmettiğin (idari karar verdiğin) zaman adaletle karar ver. Allah adaletli davrananları sever.” (Maide 42) buyurmuştur…

Peygamber Efendimiz ömrü boyunca Allah-ü Teala Hazretlerinin çizmiş olduğu bu istikamet üzere hareket etmiş, Kur’an-ı Kerim’i aynıyla tatbik etmiş, bir çok hadisi şerifle de Müslümanları bu yönde teşvik etmiştir.

İslam’ın; doğduktan çok kısa bir süre sonra çok büyük bir coğrafyaya yayılmasının sebebi, Allah’ın ve Peygamberimizin adalet konusundaki kesin emirleri, Müslümanların da bu konuda Allah ve Rasulü’nün emrine kayıtsız şartsız itaat etmeleridir.

Peygamberimiz haksızlığa asla tahammül edemez, haksızlık karşısında susan, kendini savunmayan kişiyi dilsiz şeytan olmakla nitelendirir, böyle kimselerin halini beğenmezdi.

Görev başına getirdiği insanlara adaletli ve hoşgörülü olmalarını emreden Rasulullah (sav) Efendimiz şöyle derdi:

“Kıyamet gününde Allah’ın en çok sevdiği ve O’na en yakın olan kişi adil devlet başkanı, en çok nefret ettiği ve Allah’tan en uzak olan kişi de zalim devlet başkanıdır.” (Buharî)

Sevgili Peygamberimiz, hakkı gözetme konusunda sadece idareci konumunda olanları değil, herkesi sorumlu davranmaya çağırmış ve çoban-sürü benzetmesini yapmıştır:

“Dikkat edin! Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz. İnsanların başında bulunan yönetici de çobandır ve sürüsünden sorumludur.” (Buharî)

Bu sözde ifade edilen şey, herkesin sorumluluğunu üzerinde taşıdığı kimselere karşı hakkı gözetmesi, onlara adaletle muamele etmesi, zulmetmemesi gerektiğidir.

Bizler, Peygamberimizin bize öğütlediği bu güzel tavsiyeleri gönülden benimsemeli, hiç kimsenin hakkına el uzatmamalı, her zaman hakkı, haklıyı gözetmeliyiz. Bilmeliyiz ki Allah, bir başkasının bizim üzerimizde kalan hakkını asla affetmez ve bizi bundan dolayı sorumlu tutar.

Hâsılı, Peygamber (sav) Efendimiz, sözün tam anlamıyla, adalet ve insaf sahibi idi.

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41