Gönderen Konu: Hz. Peygamber ve Aile Örnekliği  (Okunma sayısı 101 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5771
Hz. Peygamber ve Aile Örnekliği
« : Mart 04, 2023, 08:26:19 ÖÖ »


Hz. Peygamber ve Aile Örnekliği

En Güzel Örnek

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de son elçisini her hususta bizlere örnek olarak sunmakta, “…Allah’ın Resulü’nde sizler için gerçekten de güzel bir örnek (üsve-i hasene) vardır.” (Ahzâb, 33/21) buyurmaktadır.

Onun (s.a.s.) örnek ve rehberliğiyle şekillenmeye başlayan asr-ı saadet yılları, Müslümanlar açısından çok önemli detaylar barındırır. Allah Resulü, yaşadığı toplumda inanç ve düşünce alanında değişim ve dönüşüme öncülük etmiş, bu değişim sosyal hayatın her alanında bütün güzelliğiyle hissedilmiştir. Aile ve insan ilişkilerindeki örnekliği de bu güzelliklerin yaşandığı alanların başında gelir.

“Allah’ın emri, peygamberin kavliyle” kurulan yuvaların sağlam temeller üzerinde huzur içinde devam edebilmesi, Allah Resulü’nün hayatını örnek almakla olur. Onu (s.a.s.) anlamak ve tanımak, hayatının her sayfasındaki güzellikleri bilmek ve uygulamak tüm zamanların en hızlı dönemini yaşayan günümüz insanına sekinet kapısını açacaktır.

Eş Olarak Allah Resulü

Allah Resulü’nün peygamberliğine o günün müşriklerinin, “Neden Muhammed?” diye yaptıkları itiraza, Kur’an’ı Kerim, “Muhakkak ki sen büyük bir ahlak üzeresin.” (Kalem,68/4) diye cevap verir. Bu, Allah Resulü’nün hayatının risalet öncesinde de ahlaki güzelliğine işaret eder.

Allah Resulü (s.a.s.), ilk eşi Hz. Hatice’yle yirmi beş yıl mutlu ve huzurlu bir evlilik yaşamıştı. Saliha ve tertemiz bir eşle şefkatli bir yuva kuran ve bu eşinden çocuklara sahip olan Hz. Peygamber, Hz. Hatice için sevgi ve merhamet dolu bir eş olmuştu.

İlk vahyin gelişi ve Cebrail’le karşılaşmanın şaşkınlığı içerisinde Allah Resulü (s.a.s.) ne olduğunu anlamamış, eşi Hatice’nin yanına koşmuş, “Ey Hatice, bana ne oluyor?” dedikten sonra yaşadıklarını paylaşarak kendinden endişe ettiğini söylemişti. Hz. Hatice, “Hayır, Vallahi! Allah seni kesinlikle utandırmaz. Çünkü sen, akrabalık bağlarını sıkı tutar, doğru söz söyler, bakıma muhtaç olan kimselere yardım eder, elinde avucunda olmayana verirsin." (Hadislerle İslam, VI, 370) diyerek onu teskin etmişti. Hz. Hatice’nin bu veciz ifadesinde, kendisine en yakın olan eşi tarafından Allah Resulü’nün ahlaki güzellikleri ile eşinin ona (s.a.s.) hayranlığının ifadesi vardır.

Allah Resulü, ilk eşi Hz. Hatice’yi vefatından sonra da sık sık hayırla yâd etmiş, bir koyun kestiğinde onu, merhum eşinin sevdiği insanlara hediye ederek ona karşı vefalı bir eş olmuştu. Onun (s.a.s.) bu tavrı, zaman zaman Hz. Âişe’nin Hz. Hatice’yi kıskanmasına da sebep olmuştu. Öyle ki Hz. Âişe, kendisini hiç görmemiş olmasına rağmen en çok Allah’ın kendisi için cennette bir köşk hazırladığı Hz. Hatice’yi kıskandığını söylemişti. Bu ifadeden anlıyoruz ki Allah Resulü’nün ailesinde eşinin kendisine duygularını rahatça ifade ettiği bir ortam vardır. Aynı zamanda, ailede yaşanan kıskançlık gibi istenmeyen bir duygu görmezden gelerek değil, konuşularak çözüme kavuşur.

Yine Allah Resulü, kafile içerisinde hanımlar da olduğu hâlde Veda Haccı için Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Yol düzenini sağlayan Enceşe isimli bir genç, coşkuyla şiirler okuyor, güzel sesiyle ezgiler söylüyordu. Bu durum, develerin heyecanlanıp hızlanmasına ve üzerlerindeki hanımların rahatsız olmasına sebep olmuştu. Efendimiz, hanımları sarsıntıdan kurtarmak için olaya müdahale etme gereği duymuş ve mübarek ağzından dökülen şu zarif ifadelerle gence seslenmişti: “Ey Enceşe, sakin ol! Kristalleri dikkatli taşı!” (Buhari, Edeb, 111) Bu olaya şahit olan Ebu Kılabe, “Allah’ın Resulü öyle bir kelime söyledi ki şayet bunu biriniz söylemiş olsa diğerleri onu ayıplardı.” (Buhari, Edeb, 90) demiştir. Allah Resulü, hanımlara karşı duygularını bu kadar zarif ifade ederdi. Bu güzellik yayılabilsin diye insanların söylediklerine şahit olmasını da isterdi.

Allah Resulü’nü en güzel örnek olarak âlemlere sunan ilahi irade, eşler arası ilişkide “...Onlarla (hanımlarınızla) iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.” (Nisâ, 4/19) buyurur. Bu ayet-i kerimeden ilham alan Allah Resulü de, “Mümin bir kimse, mümine olan eşine nefret beslemesin; (çünkü) onun bir huyunu beğenmezse de hoşlanacağı başka bir huyu mutlaka vardır.” (Müslim, Rada’, 61) buyurur. Ayeti açıklayıcı mahiyetteki bu sözleri ile ashabına ve tüm inananlara aile içi sıkıntıların çözümüne rehber olacak bir yol göstermiştir.

Ahlakı düzgün olan ve aile fertlerine yumuşak davranan kişileri, “müminlerin iman bakımından en mükemmeli” (İbn Hanbel, VI, 100) olarak tanımlayan Allah Resulü, ümmetine son uyarısı olan veda hutbesinde de, “Ey insanlar! Sizin, kadınlar üzerinde birtakım haklarınız vardır. Onlar sizin haklarınıza riayet etmelidirler. Onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Onlara karşı iyi davranın. Eşlerinize şefkatle muamele edin. Siz onları Allah’ın ahdi ile aldınız. Onlar size Allah’ın ahdi ile helal olmuştur...” [İbn Hişam, IV, 298] diyerek, aile içi ilişkiyi bir ast-üst ilişkisi değil, emanet bilinciyle üstlenilen bir hayat arkadaşlığı olarak hatırlatır.

Baba Olarak Allah Resulü

Sevgi dolu bir eş olan Allah Resulü bir baba olarak da son derece müşfik ve merhametliydi. Kızı Hz. Fatıma yanına geldiğinde onun için ayağa kalkar, elinden tutar, onu öper ve kendi yerine oturturdu. Hz. Peygamber de Fatıma’nın yanına girdiği zaman Fatıma hemen ayağa kalkar, babasının elinden tutar, onu öper ve kendi yerine buyur ederdi (Ebu Davud, Edeb,143). Allah Resulü sefere giderken aile fertlerinden en son kızı Fatıma (r.anha) ile vedalaşır, seferden dönünce de ilk olarak onunla görüşürdü (Ebu Davud, Tereccül, 21).

Kur’an’ı Kerim, kız çocuğu kendisine müjdelenen bir babanın içinden geçenleri, “…Onu aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün!..” (Nahl, 16/59) diye zikrederken Allah Resulü’nün kızı Hz. Fatıma’ya olan sevgisini davranışları ile göstermesi, toplumda yapmış olduğu sosyal değişimi göstermesi açısından önemlidir.

“Her kim buluğ çağına ulaşıncaya kadar iki kız çocuğunun bakımını, nafakasını, terbiye ve yetiştirilmesini üzerine alır ve bunu yerine getirirse o kimse kıyamet günü benimle şöyle olacaktır.” dedikten sonra parmaklarını birbirine kavuşturur (Müslim, Birr, 149). Bu, kız çocuklarının Cahiliye Dönemi’nde yaşadığı zulmü silmek için gösterdiği gayrettir.

Dede Olarak Allah Resulü

Bir defasında Hz. Peygamber, secdedeyken Hz. Hasan veya Hz. Hüseyin sırtına binince onlar ininceye kadar secdeyi uzatmıştı (İbn Hanbel, Müsned, III, 494). Allah Resulü, torunlarının bu davranışlarını, namazda huşu emrine bir engel görmemişti. Mescid-i Nebi’deki genel hava da çocukların namaz ile oyunu birlikte yaşayarak yetişmesiydi.

Yine Allah Resulü, Hz. Hasan’ı omuzlarında taşırken sahabeden biri Hasan’a (r.a.) “Bindiğin binek ne güzel binektir.” dediğinde, Hz. Peygamber’in cevabı: “Ve sürücüsü ne güzel sürücüdür.” olmuştu (Tirmizi, Menakıb, 31). Allah Resulü’nün bu davranışı, çocuklarla çocuklaşabilmeyi, ashabına yaşayarak öğretiyordu.

Sahabeden Akra b. Habis de bir gün Peygamber Efendimizin torunu Hasan’ı öperken görmüş, “Benim on çocuğum var. Onlardan hiçbirini öpmedim.” demişti. Allah Resulü bunun üzerine, “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” buyurmuş (Müslim, Fedail, 63) ve bu yanlışını düzeltmesi gerektiğini ima etmişti. Çünkü Allah Resulü’nün benimsediği en önemli prensiplerden biri, küçüklere sevgi ve şefkat göstermekti (Ebu Davud, Edeb, 58). Sevildiğini hissetmeyen bir çocuğun, büyüğünü örnek alması da beklenemezdi.

“Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır." (Buhari, Fedailü’s-Sahabe, 22; Tirmizî, Menakıb, 30) dediği torunlarına olan sevgisini, onların terbiyesi için gösterdiği özende de görürüz. Bir gün Allah Resulü, Hz. Fatıma’nın (r.a.) evine gitmişti. Hz. Hüseyin içecek bir şey istemiş, bunun üzerine Hz. Peygamber de bir koyun sağmaya yönelmişti. O sırada Hz. Hasan yanına yaklaşmış, ama Resûlüllah sağdığı sütü önce ona vermemişti. Bunun üzerine Hz. Fatıma, Hz. Hüseyin’i daha çok mu sevdiğini sorduğunda Hz. Peygamber, “Hayır, o ondan önce içecek istemişti!” (İbn Hanbel, Müsned, I, 101) diyerek cevap vermişti. Allah Resulü her konuda olduğu gibi, küçüktür anlamaz demeden çocuklar arasında da adaletli olunması gerektiğini göstermiştir.

Onun (s.a.s.) ahlakındaki yücelik, Zeyd b. Hârise kölelikten azat edilip babasına kavuştuğunda “Ben bu adamda öyle bir şey gördüm ki ebediyen ona kimseyi tercih etmem.” (İbn Sa’d, Tabakat, IIIx 41-42) diyerek ailesini değil Allah Resulü’nü tercihe götürmüştür.

Hz. Peygamber, bir kimsenin eşi ya da çocuklarını değil, yanında çalışanlarını dahi ezmesini, onlara hor davranmasını ve şiddet uygulamasını kesinlikle yasaklamış, “Sizden biriniz hizmetçisini döveceği zaman hemen Allah’ı hatırlasın da elini çeksin.” (Tirmizi, Birr, 32) uyarısında bulunmuştur. Diğer yandan bedduayı da yasaklamış, “Kendinize, çocuklarınıza, hizmetçilerinize ve mallarınıza beddua etmeyin. Olur ki Yüce Allah’ın icabet edeceği bir zamana rastlar da bedduanız kabul oluverir.” (Ebu Davud, Vitr, 27) diyerek ümmetini uyarmıştır.

Allah Resulü’ndeki bu güzellikler Ebu Süfyan’a şunu söyletmişti: “Muhammed’in ashabının onu sevdiği kadar sevilen hiç kimse görmedim!” (İbn Hişam, Siret, III,117-118).

Müslüman aile içerisinde zaman zaman kaybettiğimiz bu değerlerin tekrar kazanılabilmesi için "âlemlere rahmet olarak gönderilen" (Enbiyâ, 21/107) Allah Resulü’nün ailede, toplumda ve dünyada gerçekleştirdiği rahmet medeniyetini yeniden anlayıp yaşamak gerekir. Zira Peygamber Efendimizin örnekliğine, günümüz dünyasında her zamankinden daha çok muhtacız.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41