Gönderen Konu: Hazreti Osmanın Müslüman Oluşu  (Okunma sayısı 1535 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Hazreti Osmanın Müslüman Oluşu
« : Kasım 27, 2014, 10:39:31 ÖS »
HZ OSMANIN MÜSLÜMAN OLUŞU

Hz. Osman, islamiyetle tanışmadan önce ticaretle uğraşırdı. Zengin bir tüccardı. Cemiyette, sevilen, sayılan bir kimseydi. Hz. Ebû Bekir’in de çok yakın dostu idi. Önemli işlerinde ona danışır, onun fikrini alırdı. Müslüman olmasını şöyle anlatır:

Benim feraset sahibi olan bir teyzem vardı. Hastalandığında ziyaretine gitmiştim. Bana dedi ki: - Ya Osman ! Sen öyle biri ile evleneceksin ki, ne o senden önce bir erkek görmüş olacak, ne de sen ondan önce bir kadın görmüş olacaksın. Bu kız çok güzel olup, Saliha biridir. Ayrıca bu kız, Peygamber kızı olsa gerek.
Ben bu sözlere çok hayret ettim. Çünkü peygamber olarak bildiğim kimse yoktu. Teyzem bunları nereden çıkartmıştı. Şunu da iyi biliyordum ki, teyzem boş lâf etmezdi. Benim hayretler içinde kendisine baktığımı görünce konuşmasına şöyle devam etti: - Merak etme, O kimseye cenabı-ı Haktan vahiy gelmeye başladı. Sen O’nu bulmakta güçlük çekmeyeceksin!

— Ey teyzem, hep sır olan şeyler söylüyorsun. Beni meraklandırıyor sun. Sözlerini biraz açarak beni meraktan kurtar.

—Muhammed bin Abdullah’a peygamberlik geldi. Artık halkı hak dine davete başladı. Çok zaman geçmez ki, sen O’nun dinîne girip kurtulacaksın. O’nun dinî, bütün âlemi aydınlatacaktır.

Bu mesele benim zihnimi çok meşgul etti. Her önemli meselede fikrini aldığım, Hz. Ebû Bekir’e koştum. Teyzemin söylediklerini kendisine aynen bildirdim. Bana dedi ki:

- Teyzen doğru söylemiş. Ya Hz. Osman, sen akıllı adamsın. Hiç görmeyen, işitmeyen, fayda veya zarar veremeyen şeye tapılırmı? O nasıl ilâh olarak kabul edilir?

— Ya Ebâ Bekir, doğru söylüyorsun. Ben de bu mantıksızlığın farkındayım. Fakat çare bulamamıştım.

— Merak etme, artık bize hak yolu gösteren zat geldi. Ben kendisinin peygamber olduğuna inandım, iman ettim. Gel seni de huzuruna götüreyim, sen de iman et!

Hz. Osman Cennete Davet Ederken

Hz. Osman ile beraber Resûlullahın huzuruna vardık. Bana buyurdu ki:

- Ya Hz. Osman, Hak teâlâ seni Cennete misafirliğe davet eder. Sen de bu daveti kabul et! Ben bütün insanlara ancak rahmet olarak gönderildim.
Resûlullahın, güler yüzle gayet samimî bir şekilde yaptığı bu davet üzerine, hemen büyük bir şevkle kelime-i şahadet getirip, Müslüman oldum.
Daha sonra Resûlullaha, Şam’a gittiğimde gördüğüm rüyayı anlattım. Rüyamda, “Ey insanlar, uyanın! Ahmet Mekke’de zuhur etti” diye nida işitmiştim. Sonra da Mekke’ye gelince de, teyzem bana Resûlullah efendimizden haber vermişti.
Hz. Osman, çok cömert idi. Hz. Osman İyilik yapmayı, muhtaç kimselerin ihtiyaçlarını görmeyi çok severdi. Güzel hâllerinden dolayı, Resûlullah efendimiz kendisini çok severdi.
Peygamber efendimiz, Ashabının ileri gelenlerinden çoğunun bulunduğu bir toplantıda, sohbet buyururken:

- Herkes dostunun yanına varsın, buyurdu.
Herkes sevdiği arkadaşının yanına gitti. Peygamber efendimiz de, Hz. Osman’ı yanına alıp buyurdu ki:

- Sen, dünyada ve âhırette benim sevdiğimsin.

Hz. Âişe anlatır:

Resûlullah efendimiz, bir gün istirahat ediyordu. Bu sırada Hz. Ebû Bekir içeri girmek için izin istedi.
İzin verilip içeri girdi. Resûlullah hiç hâlini değiştirmedi. Sonra, Hz. Ömer izin alıp içeri girdi. Yine hâlini değiştirmedi. Uzanmış vaziyette iken onlarla sohbet ettiler.
Daha sonra, Hz. Osman kapıya gelip içeri girmek için izin istedi. Peygamber efendimiz oturdular. Hz. Osman’ı bu şekilde oturarak karşıladılar.
Hepsi gittikten sonra sordum:
- Babam Ebû Bekir ve Hz. Ömer içeri girdiklerinde hiç hâlinizi bozmadınız. Fakat Hz. Osman içeri girince, oturdunuz. Bunun sebebi nedir?

— Meleklerin hayâ ettikleri bir kimseden ben nasıl hayâ etmem buyurdu.

İbni Mes’ûd hazretleri anlatır:
Bir gün gazada, Resûlullah ile beraberdim. Yiyecek bitti, asker sıkıntı içerisindeydi. Resul-i Ekrem bu hâle vâkıf olunca buyurdu ki:

- Allahü teâlâ size, güneş batmadan rızık gönderecektir.
Hz. Osman bu sözü işitince, “Resul-i ekremin her sözü muhakkak doğru çıkar” diye düşünüp, yiyecek bulmaya çalıştı. Bu rızkın gelmesine sebep olmak ve efendimizi memnun etmek istiyordu.
Bunlar nedir?
Bir yerde dört deve yükü yiyecek buldu. Bunu yüksek fiyatla satın alıp, Rasûlullahın huzuruna getirdi. Peygamber efendimiz Hz. Osman’a sordu:

- Ya Osman! Bunlar, nedir?

— Osman’dan Allahü teâlânın Resulüne hediyedir buyurdu.
Seyyid-i Kâinatın buyurdukları, gecikmeden yerine gelince, müminler sevindiler, münafıklar mahzun oldular. Server-i âlem hazretleri mübarek ellerini açıp, şöyle dua ettiler:

- Ya Rabbi! Osman’a çok ecir ver.
Hz. Osman muhtaç olanlara bol bol, yemek yedirirdi. Fakat kendisi evde sirke ve zeytinyağı yerdi. Yola giderken, devesinin arkasına kölesini de alırdı. Peygamber efendimiz şöyle dua buyurmuştur:
- Ya Rabbi! Osman ın geçmiş ve gelecek gizli, aşikâr bütün günahlarını affet.
Müslümanlar, Medine’ye hicret ettikleri zaman, su sıkıntısı vardı. Rûme kuyusundan başka içilecek su yoktu. Bu kuyu da bir Yahudi’ye ait idi.
Yahudi, Müslümanları zor durumda bırakmak için, kuyudan her zaman su vermezdi.
Verdiği günlerde de çok yüksek fiyatla sattığı için herkes alamazdı, fakir Müslümanlar çok sıkıntı çekiyorlardı.

Hz. Osman Cenneti müjdelerdi

Hz. Osman Peygamber efendimiz, bu durumu gördükçe üzülüyordu. Kuyuyu satın alıp, Müslümanlara sebil edecek kimsenin, Cennette karşılığını kat kat alacağını müjdeliyor, açıkça Cenneti va’d ediyorlardı. Bu müjdeyi işiten Hz. Osman, hemen Yahudi’nin yanına varıp, pazarlığa başladı.
Yahudi, Müslümanların mecburen bu kuyuyu satın alacaklarını bildiği için, ödenmesi mümkün olmayan bir fiyat istedi. Bu duruma Hz. Osman çok üzüldü. Fakat ne yapıp bu kuyuyu satın alarak efendimizi memnun etmek istiyordu. Yahudi’ye dedi ki:
- Senin dediğin fiyatla bu kuyuyu ben satın alamam. Sana bir teklifim var. Gel seninle beraber ortaklaşa bu kuyuyu işletelim. Böylece kuyu elinden çıkmamış olur. Kuyunun yarı hissesini bana sat. Bir gün sen, bir gün ben kuyuyu işletelim.

Yahudi, işin neticesinin nereye varacağını anlayamadı. Teklif çok hoşuna gittmişti On iki bin dirheme kuyunun yarı hissesini verdi. Kuyunun başında bir gün Yahudi, diğer gün Hz. Osman durup, Müslümanlara su veriyordu. Yahudi yine yüksek fiyatla suyu satıyor, Hz. Osman ise bedava olarak veriyordu. Müslümanlar, sıra Hz. Osman’a geldiği vakit, o günün ihtiyaçlarını aldıkları gibi, ertesi günün ihtiyaçlarını da doldurup gidiyorlardı.

Dolayısıyla ertesi gün Yahudi’ye gelen olmuyordu. Yahudi oyuna geldiğini anlamıştı. Fakat iş işten geçmiş oldu. Sonra gelip, kuyunun diğer yarısını da aynı fiyatla Hz. Osman’a satmak istedi. Fakat Hz. Osman kabul etmedi. Bir müddet sonra tekrar gelip, daha aşağı bir fiyat teklif etti. Hz. Osman yine kabul etmedi. Biliyordu ki, Yahudi mecburen bu kuyuyu satacaktı. Çünkü başka çaresi kalmamıştı. Daha sonra Yahudi’nin ısrarına dayanamayarak, ucuz bir fiyatla diğer yarısını da satın aldı. Böylece kuyunun tamamı Müslümanların ihtiyaçları için sebil edildi. Peygamber efendimiz, bu habere çok sevinip Hz. Osman için hayır dua ettiler.

Hz. Osman Her adımına bir köle

Hz. Osman, her fırsatta, Peygamber efendimizi memnun etmek, O’nun mübarek duasına mazhar olmak için fırsat kollardı.
Bir gün Hz. Osman, Resûlullah efendimizi evine davet etti. Resûlullah buyurdu ki:
- Yalnız beni mi davet ediyorsun?
Eshâb-ı kiramda davetlidir.
Peygamber efendimiz, Bilal-i Habeşî hazretlerini, bütün Eshâbına haber vermesi için gönderdi. Kendisi de Hz. Ali ile Hz. Osman’ın evine doğru yürümeye başladı.
Hz. Osman arkadan, Peygamber efendimizin adımlarını sayıyordu. Resûlullah bunu fark edip, sebebini sorduğunda, şu cevabı verdi:
- Ya Resûlallah! Her adımınıza bir köle azâd edeceğim.
Davetten sonra da, saydığı adımlar kadar köle azâd etti.
Hz. Ömer’den sonra üstünlük sırası, Hz. Osman'ı Zinnûreyn’e gelir. Bunun hilâfeti de ümmetin icmâ’ı ile sabittir.
Müslüman olduktan sonra, Peygamberimizin kızı Rukiye ile evlendi. Peygamberimizin kızları Rukiye ve Ümmü Gülsüm daha önce Ebû Leheb’in oğulları Utbe ve Uteybe ile nişanlanmışlardı. Peygamberimiz, insanları Müslüman olmaya davete başlayınca, Ebû Leheb düşmanlık etmeye başladı. Oğulları da düşmanlık edip, Resûlullahın kızlarını almaktan vazgeçtiler. Böylece Resûlullahı sıkıntıya düşürmek istediler.
Osman'a verirdim
Bunun üzerine vahiy gelerek Rukiye Hz. Osman’a nikâh edildi. Rukiye, Bedir savaşından sonra vefat edince, Peygamberimizin diğer kızı Ümmü Gülsüm de Hz. Osman’a nikâh edildi. Bu bakımdan ona, Peygamberimizin iki kızıyla evlenme nimetine kavuşmuş olduğu için, iki nur sahibi manasına “Zinnûreyn” denilmiştir.
Resûlullah efendimiz, ona, birbiri ardınca, iki kızını vermiştir. İkinci kızı vefat edince;
- Bir kızım daha olsaydı, muhakkak onuda Osman’a verirdim, buyurmuştur.
İkinci kızını verdiğinde, Hz. Osman’ı medhetmişti. Düğünden sonra kızı buyurduki:
- Ey benim gözümün nuru babam! Hz. Osman’ı gayet medh ettiniz. Buyurduğunuz kadar değil.
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz kızına buyurdu ki:
- Ey benim kızım! Osman’dan gökteki melekler hayâ ederler. Ey canım kızım, Osman’a çok saygı göster. Çünkü Ashabım arasında, ahlâkı bana en çok benzeyen osmandır.
Başka bir zaman da:
- Ben Allahü teâlânın huzurunda, Osman’ın düşmanlarının düşmanıyım, onlara karşıyım, buyurdu.
Bir başka zaman da:
- Bütün peygamberler, hayatlarında bir kimse ile iftihar etmiştir. Ben de Osman bin Affan ile iftihar ederim, buyurdu.
Resûlullah, Hz. Osman’ı sevmeyen bir kimsenin cenaze namazını kılmamıştır.
Hakkında ayet nazil oldu
İslâmiyet yayılmaya başlayınca, her taraftan Müslümanlar çoğalıp Medine’ye geliyordu. Peygamberimizin mescidi küçük gelmeye başlamıştı. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Bizim mescidimizi bir zirâ genişleten Cennete gider.
Hz. Osman buyurduki:
- Ya Resûlallah, malım mülküm sana feda olsun! Mescidi genişletme işini ben yapacağım.
Mescidi 40 zrâ yanî 20 metre genişletti ve bütün masraflarını karşıladı. Bunun üzerine, “Allahın mescitlerini ancak, Allaha, âhiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve yalnız Allahtan korkan kimseler tamir eder. İşte hidayet üzere bulunanlardan oldukları umulanlar bunlardır” mealindeki Tevbe suresi 18. ayeti nazil oldu.
Hz. Osman, Peygamber efendimizin vahiy kâtiplerinden idi. Güzel yazar, güzel konuşurdu. Hitabeti kuvvetli idi. Kur’ân-ı kerimi çok okurdu. Ezberi çok ileri derecede idi. Namazda, bir rek’atte bütün Kur’ân-ı kerimi okuyan dört kişiden biri de Hz. Osman’dır. Çok okuduğu için elinde iki kuran eskimiştir.
12 sene hilâfet makamında kalan Hz. Osman, çok cesur bir zat idi. Hiçbir felâket karşısında sarsılmamıştı. Bunun için halifeliği çok başarılı geçmiştir. Bilhassa halifeliğinin ilk yılları, İslâm tarihînin altın yılları olmuştur. Devrinde birçok yerler fethedilmiştir. Horasan, Hindistan, Mâverâünnehir, Kafkasya, Kıbrıs adası ve Kuzey Afrika’nın birçok yerleri, O’nun devrinde İslâm topraklarına katılmıştır.
Resûlullah efendimiz haber verdi
Hz. Osman, herkese lâyık olduğu vazîfeyi verirdi. Onun ta’yîn ettiği vâliler, askerlikte ve memleketleri fethetmekte, en seçme kimselerdi. İslâm memleketleri batıda İspanya’ya, doğuda, Kâbil ve Belh’e kadar genişledi.
Birgün Resûlullah efendimiz, Eshâb-ı kirama, meydana gelecek fitneleri zikrediyordu. O sırada kendini örtmüş bir kişi geçiyordu. Server-i âlem buyurdu ki:
- O fitne günü bu şahıs, hidayet üzere olacaktır.
Kalkıp o şahsa baktılar. Osman bin Affan idi.
O şahsı Resul-i ekreme göstererek dediler ki:
- Ya Resûlallah. Bu mudur?
Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Evet.
Yine aynı hususta Hz. Âişe-i Sıddîka’dan rivayet edilen hâdis-i şerifte buyrulmuştur ki:
(Ya Osman! Allahü teâlâ sana hilâfet denen bir gömlek giydirecek. Eğer münafıklar onu soymak isterlerse, bana kavuşuncaya kadar sakın onu çıkarma!)
Bu hâdis-i şerif sebebiyle Hz. Osman, muhasara edildiği zaman halifelikten çekilmemiştir.
Halifeliği sırasında adalet ile davranmaya çok dikkat ederdi. Bir gün bir gencin kulağını çekti. Gencin kulağı acıyıp şöyle dedi:
- Efendim, herkesin birbirinden hakkını alacağı kıyamet gününü düşününüz.
Benim kulağımı çek
Bu söz Hz. Osman’a çok tesir etti. Buyurdu ki:
- Ey genç, sen de benim kulağımı çek, ödeşelim.
Genç, Hz. Osman’ın kulağını çekti. Hz. Osman;
- Biraz daha çek, buyurunca, genç dedi ki:
- Siz Kıyamet gününü düşünerek korktunuz. Ben de o günkü hesaptan korkuyorum.
Hz. Osman buyurdu ki:
- On şey çok zayi olmuştur: Sual sorulmayan âlim, amel edilmeyen ilim, kabul edilmeyen doğru görüş, kullanılmayan silâh, içinde namaz kılınmayan mescit, okunmayan Mushaf, Allah yolunda dağıtılmayan mal, binilmeyen vasıta, dünyayı isteyenin içindeki zühd ilmi, içinde âhiret yolculuğu için azık edinilmeyen uzun ömür.
Hz. Osman zamanında İslâm dünyası çok genişledi. Bütün Arabistan, Afrika’nın büyük bir kısmı, Irak, Hindistan, Çin, Buhara, Türkistan, İran İslâmın idaresi altına girdi. İslâm sancağı İstanbul surları önüne kadar götürüldü.
Fethedilen yerlerdeki halk seve seve Müslüman oluyordu. Böylece Müslümanların sayısı milyonları buldu. Müslümanların bu kadar çoğalması, her milletten insanın bulunması sebebiyle, karışıklıklar da baş göstermeye başladı. Münafıklar, Müslümanların arasına fitne tohumları ekmeye başladılar.
İbni Sebe yapıyordu
Yahudiler ve diğer İslâm düşmanları, Müslümanları birbirine düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bunların elebaşılığını da Yemenli bir Yahudi olan, Abdullah bin Sebe yapıyordu.
Mısır’da fitneci kimseleri başına topladı. Kurduğu bir teşkilâtla, cahil ve başıboş Mısır kıptîlerini dünyalık şeylerle kandırarak, çapulcu alayı meydana getirdi.
Onüç bin kişilik bu çapulcu takımı, Medine’ye kadar yürüyüp Halifeyi indirmek istediler. Hz. Osman’ın evini kuşattılar. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Talha, Hz. Osman’ın kapısında nöbet tutuyorlardı.
Hz. Osman, evini saran asilere seslenip dedi ki:
- Elebaşlarınızdan iki kişi benim yanıma gelsin!
İstediği iki kişi gelince onlara sordu:
- Resul-i Ekrem efendimiz, Medîne’ye teşrîf ettiği vakit, Müslümanlar susuzluktan kırılıyordu. Peygamber efendimiz, Rûme kuyusunu satın alıp, Müslümanlara bedava su veren kimseye Cenneti va’detti. Bu va’d üzerine kuyuyu satın alıp, Müslümanlara vakfeden ben değil miyim?
— Evet sen idin?
— Darda kalan, İslâm ordusunun tamamını donatan, ben değil miyim?
— Evet sendin?
— Mescit dar geldiği vakit, Resul-i Ekrem efendimiz, “Cennette daha hayırlısını almak üzere, falancanın arsasını kim alıp mescide ilâve eder” buyurduğu vakit onu satın alıp, mescide katan ben değil miyim?
— Evet sensin.
— Resûl-i Ekrem, Ebû Bekir ve Ömer ve ben, Sebir dağında otururken, dağ sallanmaya başladığında, “Ey Sebir dağı dur! Zira senin üzerinde bir Peygamber, bir sıddîk ve iki şehîdden başka kimse yoktur!” buyurmadı mı?
— Vallahi doğru söylüyorsun. Aynen öyle oldu.

Hz. Osman (ra) Fitneden Korurdu

Hz. Osman, “Allahü ekber” diye tekbir aldı. Sonra:
- Şâhid olun ki, ben şehidim, buyurdu.
Bu sırada, asiler duvarı atlayarak içeri girdiler. Hz. Osman Kur’ân-ı kerim okurken, saldırıp şehîd ettiler. Son nefesini verirken şöyle dua etti:
- Ya Rabbi, Ümmet-i Muhammedi, tefrikadan, fitneden koru!
Bunu üç defa tekrarladı.
Eshâb-ı kiramın büyüklerinden Abdullah bin Selâm hazretleri şöyle anlatır:
“Muhâsara esnâsında, Hz. Osman’ın yanına gittim. Bana şunu anlattı:
Bu gece rüyamda, şu pencereden Resul-i Ekrem efendimizi gördüm. Aramızda şu konuşma geçti:
- Osman seni muhasara ettiler öyle mi?
- Evet ya Resûlallah!
— Seni susuz bıraktılar öyle mi?
- Evet ya Resûlallah!
İftarı bizimle yap
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz bana bir bardak su verdi. Ve ben bu suyu içtim. Göğsümde soğukluğunu hâlâ duyuyorum. Bana buyurdu ki:
- İstersen seni onlara galip getirelim veya istersen iftarı bizim yanımızda yap!
— Yâ Resûlallah, ben sizin yanınızda iftâr etmeyi tercîh ederim.”
Abdullah bin Selâm hazretleri, Hz. Osman’ın yanından çıktıktan sonra isyancılara dedi ki:
- Tarihte öldürülen her peygamber için yetmiş bin asker öldürülmüştür. Öldürülen her halife için de onbeş bin kişi öldürülmüştür. Gelin bu işten vazgeçin! Yoksa âhirette bunun cezasını çok şiddetli olarak çekeceksiniz! Ayrıca Hz. Osman’ın üzerinizde çok hakkı vardır.
Fakat asiler sözünü dinlemediler, ayrıca kendisine hakaret ettiler.
Hz. Osman, bir çocuğu doğduğu zaman, onu yedinci günü dolunca kucağına alırdı.
Kendisine bunun sebebi sorulduğunda şu cevabı verdi.
— Kalbime onun sevgisinin düşmesini istiyorum. Eğer ölürse göstereceğim sabır ve metanetten dolayı alacağım sevâb daha büyük olur.
Bire yedi yüz verene verdik
Bir defasında Medine’de kıtlık vardı. O sırada Hz. Osman’ın Şam’dan yüz deve yükü buğday kervanı gelmişti. Eshâb-ı kiram satın almak için yanına gittiler. Hz. Osman dedi ki:
- Sizden daha iyi alıcım var ve sizden daha fazla veren var, ona vereceğim.
Eshâb-ı kiram durumu Hz. Ebû Bekir’e bildirip dediler ki:
- Kıtlık zamanında böyle yapması uygun olur mu?
Hz. Ebû Bekir buyurdu ki:
- Hz. Osman Resûlullahın damadı olmakla şeref kazanmıştır ve Cennette onun arkadaşıdır. Siz onun sözünü yanlış anladınız, beraber gidelim.
Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman’ın yanına gidip durumu anlatarak buyurdu ki:
- Ya Osman, Eshâb-ı kiram senin bir sözüne üzülmüşler.
Hz. Osman şu cevabı verdi:
- Evet ey Resûlullahın halifesi, onlardan iyi alıcı olan, bire yedi yüz veriyor. Onlar bire yedi veriyor. Biz bu buğdayı bire yedi yüz verip alana verdik.
Bundan sonra yüz deve yükü buğdayı Medine’de bulunan fakirlere, Eshâb-ı kirama bedava dağıttı. Yüz deveyi de kesip fakirlere yedirdi. Hz. Ebû Bekir bu işe çok sevinip Hz. Osman ın alnından öptü.

Hazreti Osman'nın Hayatı

Yüce Mevlamız Hz. Osman'ın makamını ali eylesin.





 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41