Gönderen Konu: !!!!!! Kalp Eğitimi 1 - 2 - 3  (Okunma sayısı 119 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5844
!!!!!! Kalp Eğitimi 1 - 2 - 3
« : Aralık 05, 2021, 07:46:16 ÖÖ »
Kalp Eğitimi  1

İnsan için kalp eğitimi, tahmin edilemeyecek kadar önemli ve zaruridir. Elbette bu kadar önemli oluşunun sebepleri vardır. Sebepler çoktur, yaygındır, girifttir, bulaşıcıdır. Ancak bunca sebebi kısa zamanda minimize edip tedavi edecek tek çaresi zikirdir.

İnsan, diğer canlı varlıklar arasında en çok sevgiye, bakıma, korumaya, kollanmaya ve emeğe muhtaçtır. İnsanın eğitilmesi de bir o kadar ilgi ve emek meselesidir. İnsanın hayat motoru kalbidir.

İnsanın kalbi, bütün organlarını besleyen ve yöneten organizatördür. O halde insanın kalp eğimi, her türlü ihtiyacından daha öncelikli ve daha da önemlidir. O kadar ihtiyaçtır ve önemlidir ki, bir mümin aç kalmakla ne fâsık olur, ne de gafil olur.

Kalp eğitimi, yüksek hedeflere kilitlenmiş ve netleşmiş önemli bir ibadettir. Bunun ertelenmesine veya ihmal edilmesine, Kur’an sisteminde yer yoktur. Şimdi sözü uzatmadan zikir ibadetinin yapılması emrini veren Rabbimizin beyanını okuyalım: Ey müminler! Allah’ı çok çok zikredin. O’nu sabah ve akşam tesbîh edin. (Ahzab:41,42)  Bu ayette Rabbimiz müminlere hitap ediyor ve Allah’ı çok çok zikredin buyuruyor.

Peşinden bu zikri sabah ve akşam tesbîh edin diyerek zamanını tayin ediyor. Pekiyi, Allah Teâlâ’nın böyle bir şeye ihtiyacı mı vardır? Allah Teâlâ’nın muhtaç olması muhaldir. Öyle ise niçin bu emri veriyor? O’nun emir ve hükümlerinde bir nâkise bulamazsınız. Pekiyi izahı ne olabilir?

Şimdi izahına bakalım. Ahzab suresindeki kesin emriyle yapmamızı istediği ibadetin sebebi nedir?

İşte merak edilen cevabı: Rabbini içinden kalp ürpertisi ile yalvararak ve korkarak, kendin duyacağın bir ses ile sabahları ve akşamları zikret. Sakın gâfillerden olma. (Araf: 7/205) Zikir ibadetinin yapılış tarzını ve zamanlarını da beyan eden Rabbimiz, sakın gâfillerden olma, uyarısı ile çok net ve çok açık bir ifade kullanıyor. Bu ibadetten gafil kalmamızın bize zarar vereceğini hatırlatıyor. Yine Rabbimiz, kulunun daha önemli özelliğini beyinlerine zerk ederek hatırlatıyor. ,

 İnsanın yaratılışını düzenleyip tamamladığımda onun ruhunu, kendi ruhumdan üfledim de ona secdeye kapanın, emrini verdim.” (Hicr: 38/72)

Genelde insan aklı, bu secde olayında sıkıntı çeker. Hiç sıkıntı çekmeye gerek yoktur. Çünkü Cenabı Hak, Âdem’e, secde etmeyi kendi emreder. Hem bu secde, Rabbimizin ruhaniyeti ve ilminin tecelliyatı için olduğunu anlayabiliriz. Aynı zamanda bu evrensel ayar idi. Çünkü kâinatın hükümdarına itiraz bile böyle bir ayarı gerektiriyordu. Bu ayar gelmiş geçmiş bütün zaman ve devirlerde yapıla gelmektedir. Zikir ile ilgili bu ayar, Kur’an-ı Kerim’de yer yer yapılmakta, hem kötü neticeleri hem de geleceğe ait müeyyide hatırlatılır.

Kim Rahman’ın Zikri’ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona şeytanı sardırırız da artık şeytan ona yakın arkadaş olur. Bu şeytanlar onları hak yoldan çıkarırlar, amma onlar kendilerinin hâlâ doğru yolda olduklarını zannederler.

(Zuhruf;43/36,37) Mücadele suresinde de: O yalancıları Şeytan çepeçevre kuşattı da onlara Allah’ı zikretmeyi unutturdu. Artık onlar, şeytanın askerleridirler. Şeytanın askerleri ise gerçekten, hüsrana uğramış olanlardır. (58/19) Allah, Şeytana uyanları ebediyyen zarara ve zillete mahkûm eder. Kalben kendine, yönelip sığınanları da hidayete kavuşturur.

“İşte o hidayete ermiş olanlar iman edip kalpleri Allah’ı zikretmekle, tatmin olan kimselerdir.

Gerçekten kalpler, ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olur, huzura ererler.” Kalbi tatmin edip huzura kavuşturacak “zikir, ancak ve ancak Allah’ın öğrettiği gibi yapılan zikirdir.” Zikir ibadetine beşeri yorum ve eklemeler kalplere nüfuz edemez, kalbi de tatmin etmekten çok uzak kalır. Ey insan iyice bir düşün! Hareket kabiliyetinde olan maddi değerlerinin her şeyinin orijinal olmasına özen gösteriyorsun da neden senin hayatının ana motoru olan kalbinin orijinalitesini hiç aklına bile getirmiyorsun. Bir de kalkıyor, Yaradan Rahman Allah’a kafa tutuyorsun! Unutma ki, O’ndan başka sığınacak dost bulamazsın.

Netice itibariyle, Efendimiz, Rehberimiz Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem sözün özünü dile getiriyor ve buyuruyor ki; “Dikkat edin, vücutta bir et parçası vardır. O düzelirse bütün vücut düzelir, o bozulursa bütün vücut bozulur. İşte o et parçası KALPTİR.

İşte o kalbin eğitim tarzı, haftaya İnşaEllah! Esselamualeykum.

İlhan Oral.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5844
Ynt: Kalp Eğitimi 2
« Yanıtla #1 : Aralık 05, 2021, 07:48:22 ÖÖ »
Kalp Eğitimi  2

Kalp eğitiminde zikir ibadeti önceliklidir. Kalp eğitiminde yoğun hikmetler vardır. Bu hikmetler manzumesi, Kur’an atmosferinde umutlarla doludur. Her biri güven vermektedir.   

Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

Kalplerin her tür düşman hareketine karşı korkusuzca dimdik durabilmesi için tevhid inancı eğitimi almış olması gerekmektedir. Bu hakikati, dava Şairimiz Mehmed Âkif Ersoy iki muhteşem mısrada âbideleştirmiştir. İfadelerinde dört çarpıcı kavram ile her müminin dertlenmesi gerektiğini tablolaştırmıştır. Bu dört maddenin birincisi, müminleri Allah’ın ipinden koparan tefrikadır. Tefrika illeti, ümmeti dağıtarak çökerten hastalıktır.

İkincisi düşmanın rahatça ümmet arasına sızma tehlikesidir. Üçüncüsü, ümmeti tevhidde bütünleştiren eğitilmiş kalptır. Dördüncüsü, Müslümanları ümmet yapan gönül birliğidir.

Müslümanları ümmet yapan gönül birliği de zikir enerjisi ile gerçekleşmektedir. Zikir, kalbin fıtrat ayarıdır.

Nice adamlar vardır ki, ne ticaret, ne de alışveriş, Allah’ı zikretmekten, namazı kılmaktan ve zekât vermekten kendilerini alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin dehşetle döneceği günden korkarlar.

Nûr:24/37  Bu ayette de görüldüğü gibi zikir ibadeti, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli yönleri ile işlediği aslî görevlerimizden biridir. Hem de her Müslümanın mutlaka yapması gereken görevdir.

Çünkü farz bir ibadettir. Yapmayanlar için Kur’an’da ağır ifadeler kullanılır. Fâsık, kalbi katı, gafil, şeytanın arkadaşı, şeytanın askeri, zikir körü, dinleme özürlüsü, hüsrana uğrayan vasıflarla anılırlar. Böyle bir hale düşmek bahtsızlıktır.

Bu kadar önemli ve bir o kadar da çok gerekli zikir ibadetinin keyfiyeti ve kemmiyeti ile ilgili detaya girmeden ilkeler halinde konuyu dile getirmek gerekiyor. Öncelikle zikir farz bir ibadettir ve bu ibadet beşeri yorum ve müdahalelere açık değildir.

Bu ibadet ancak ve ancak Rabbimizin öğrettiği gibi yapılır. Allah katında kabul görecek zikir de O’nun öğrettiği gibi yapılandır. Tasavvuf alanında beşerî yorumlar karışan zikir, en azından şüphe içeriklidir.

Şimdi, işin özüne dönelim. Eğer vücutta kalp mükemmel bir organizatör olarak görev yapıyorsa onu ciddiye almak akıllı olmanın gereğidir. En basit ifade ile kullandığımız herhangi bir ürünün beyni arızalı ise ondan faydalanamıyoruz. Öyleyse kalp gibi komplike çalışan bir organ her alanda, her halükârda ve her zaman bakımlı olmalıdır. Bakımı yapılmadığında oksitleniyor, kireçleniyor, arızalanıyor ve işlevlerini yapamaz oluyor. Elli senelik, yüz senelik bir hayat sürecinde hiç durmadan çalışan kalp randımanlı çalışması için mutlaka bakım ister. Kalp gibi bir makinanın bakımı için de ona ait kullanma kılavuzu gerek.

Onun kullanma kılavuzunda, estağfirullah tesbîhi vardır. Devamında fıtrat gereği ve neticesi olarak; “Lâ ilâhe illellah” ayarı yapılır. Bununla beraber günlük zikir, sabah- akşam yani sabah şafak ile güneş doğumu arasında, akşam da, akşam namazı ile yatsı namazı arasında yapılır. Gerek sabah ve gerekse akşam, bakım iksiri olarak; suphanallah, suphanallah, suphanallah, elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, tesbîh edilir. Bu zikirler ortalama çok olarak tekrarlanabilir.

Devamında lafzetullah yani, Allah, Allah, Allah daha çok sayıda tesbîh edilir. Bu tesbîhler dergâhlar arasında uygulamaları farklı şekillerde seyredebilir. Ancak Rabbimizin emri çok açıktır; “Kemâ allekumullah” yani Allah’ın öğrettiği gibi zikir yapılır ve sayısı ona göre ayarlanır. “Ey müminler! Allah’ı çok çok zikredin. O’nu sabah ve akşam tesbîh edin.”

Bu ilâhî beyandaki “çok çok” ifadesinden sonra gelen “tesbîh edin” Tef’il kipinden olduğu için çokluk ve süreklilik ifade eder. Bunun için de sayıda herhangi bir limit yoktur.

Bunlardan sonra Rabbimizin; “Beni zikredin, ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin de nankörlük yaparak küfre saplanmayın. ”Emri ilâhisi ile “eşşükrü lillah” tesbihi yapılır. Devamında hemen her peygamberin ümmetine, Rabbinize istiğfar edin, sonra O’na tevbe edin emri doğrultusunda; “esteğfirullahe’l azîm ve etûbu ileyh” ile kalbi besleyen enerji verilir.

İlim ile zikir kalp eğitimi için birer iksirdir. Bu iksiri kullanmamanın ağır bedelini ödediğimizi kim reddedebilir? Ve hangi delil ile? Esselamualeykum.

İlhan Oral.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5844
Ynt: Kalp Eğitimi 1 - 2 - 3
« Yanıtla #2 : Aralık 12, 2021, 09:24:59 ÖÖ »
Kalp Eğitimi  3

Kalp eğitimi konusunu işlemek hiç de kolay bir mesele değildir. Buna rağmen masum bir milletin eğitimsiz bırakılması ve kalp eğitiminin göz ardı edilmesi ya da korkunç bir ihanete kurban edilmesini kabul etmek insanlık dışıdır. Hakka ve hukuka tecavüzdür.

Hakka ve hukuka tecavüzden sakınmak insanlık gereğidir. Çünkü ceza gününün Sahibi ve Hâkimi Rabbimiz, hakkı emreder ve emrini açıkça bildirir. Kur’an’ın her beyanı hikmet ve eğitim içeriklidir; O lüb akıl sahipleri gerek ayakta, gerek oturarak ve gerek yanları üzerinde yatarken Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaradılışını tefekkür ederler. Ey Rabbimiz: bunu sen boşuna yaratmadın, Münezzehsin, bizleri cehennem azabından koru! derler. (Ali İmran:3/191) Bununla beraber Araf suresinin iki ayeti zikir hakkında evrensel boyutu ile canlı cansız bütün varlıkları kapsamı içine alarak net ifade kullanır; Sabah ve akşam Rabbini, içinden yalvararak, ürpererek ve yüksek olmayan bir ses ile zikret, gafillerden olma! Şüphesiz, Rabbin indindekiler, O’nun ibadetinden büyüklük taslamazlar ve O’nu tesbîh ederler ve ancak O’nun için secdeye kapanırlar. (Araf:7/ 105,106) Burada zikir ve tesbîh bir anda beşer düzeyinden açılır, yayılır arşın evrensel yüzünü göstermeye başlar. Ayetteki Rabbin indindekiler, Arşı saran ve zikir eden meleklerdir.

Meleklerin evrensel görevleri vardır. Meleklerin sayısı insan havsalasının alamayacağı kadar çoktur. Yer küremizden küresel olarak açılarak genişleyen âlem milyarlarca ışık yılı ile gidilse Galaksiler âlemi geçilemeyecek mesafedir. İnsan tasavvurunun çok ötelerindedir. Ve Arş’a varmak hayallerin de çok ötelerinde olduğunu düşünürsek, akıl elbette çaresiz kalır.

Zikrin ve tesbîhin evrensel boyutu, işte burada anlaşılır hale gelir ve tefekkür kapıları açılır;

Arş’ı yüklenip taşıyan melekler ve arşın etrafındakiler Rablerini hamd ile tesbîh ederler. O’na iman ederler ve iman eden kimseler için de mağfiret dilerler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Tevbe edenleri ve senin yoluna tabi olanları bağışla. Onları cehennem azabından koru, diyerek dua ederler.” (Mümin: 40/7)  Bundan sonra tesbîh ibadeti detaylanır ve Kâinat içinde yayıldıkça yayılır; O’na yedi gök, yer ve onlarda olanlar tesbîh ederler. Hiçbir şey yoktur ki, illâ O’na hamd ile tesbîh etmesin. Fakat siz onların tesbîhlerini anlayamazsınız. Gerçekten O Halîmdir, Gafûrdur. (İsrâ:17/44)

İnsan tasavvurunun sınırlarını çok geride bırakarak sonsuza doğru açılan âlemlerin ve oradakilerin zikir ve tesbîhleri, insan beyni üzerinde ve kalp âleminde nice gelişmelerle hayat bulur. Akıl güç kazanır kıvama erer,  kalp doyum noktasına ulaşır sekine halini alır.

Aklın aktiviteleri hava doldurulmuş balon gibi şişer uçuşa geçer varıp sığınıp güvene kavuşacak makama yönelir, kalbin perdeleri açılır, gönül kulakları “o sesi” duyar; Ey O Rabbine itaatkâr mutmain nefis! Rabbine dön, sen razı, O da senden razı olarak. Haydi, gir kullarımın arasına. Gir Cennetime! (Fecr: 89/28-30) Görüldüğü gibi burada hayaller üstü ve idealler zirvesi müstesna bir tabloya şahit olduk. Oldukça ilginçtir. Böylesi bir kalp eğitimi ancak Yaradan, yöneten, koruyan, kollayan ve evrendeki dengelerin gücü olan Allah’ın sisteminde vardır.

Demek ki zikir ibadeti, Kâinatta ilâhî irade sayesinde birliğin ve bütünlüğün enerjisi olarak, arşın etrafındaki melekler de yerküremizde bulunan inanmış müslümanlara dua ve istiğfar ederek tevhidin en büyük tecellisi olduğunu göstermektedir. Bunun için, belirsizlik karşısında bugünki müslümanlara net olarak anlatabilme yolunda Kur’an’ın satırları arasında arayışa geçelim. Müminleri tanıtan ayetlerden birinde şöyle açıklama yapar; O Rahmanın kulları ki, Rablerinin ayetleriyle kendilerine öğüt verildiği zaman ona karşı sağır ve kör olarak çöküp kalmazlar.

Furkan:25/73) Şimdi bütün bu ilâhî hakikatler karşısında mevcut müslümanların yapay tanrıcıklarından sıyrılıp “lâ ilâhe illellah Muhammed’ur Resûlullah diyerek tevhid sistemine ve kalp eğitimine yelken açmaları gerekmektedir. Bu iman gereğidir.

Aksi takdirde, bencillik, çıkar ilişkileri, tarikat tarafgirliği, grup taassubu, siyasî arenada mümin vasfını kaybedecek oranda tefrika budalalığı ve Kur’an dışı her tür bataklığı terk edip kalp eğitimine gönülden yönelmek gerekir. Bu kesin bir kurtuluş reçetesidir.

Eğitim ile mutmain olmak varken, niçin ebedî hüsran?! Esselamualeykum.

İlhan Oral.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42