Gönderen Konu: Dertlerimiz ve çarelerimiz 2  (Okunma sayısı 662 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Dertlerimiz ve çarelerimiz 2
« : Mayıs 28, 2017, 09:25:57 ÖÖ »
Dertlerimiz ve çarelerimiz   2

Toplumlar zaman zaman insanlar gibi güç kaybına uğrarlar, hastalanırlar. Bazen dünya hasatlığına tutulur perişan olurlar ya da zengin olur, hak hukuk tanımazlar. Bazen de manevî değerlerini yitirir, ölçüyü tutturamazlar umut bunalımına girer kötülüklere sürüklenirler.

Suçlar dosyası açılınca dertler kasırgalar gibi estikçe eser etrafı harap eder, yıkmadık abide bırakmaz. Üç saatlik yeni doğmuş bebeği naylon poşete koyup cadde ortasına atan ana verdiği mesajla nice acı gerçeği gözler önüne sermektedir. Münasebetsiz filmler, iğrenç diziler, çirkef programlar televizyonlarla ahlâkı tahrip ediyor ve seyircilerin hayâ duygusunu yok etmeye devam ediyor. Hayâsızlık girdiği her yeri iğrençleştirir. Yayılır her tarafı sinsice sarar ve iğrenç manzara kümeleri halinde “ben varım ve etkinim” diye meydan okumaya kalkışır. Dokuz ay karnında taşıyıp sonunda doğurduğu bebeğini satan ana, tehlike mesajları veriyor. Bunları çok iyi anlamak ve ciddi boyutlarda, tedbir almak zaruridir, uyarılarında bulunur. Çeşitli yayın ve yayım kurumlarında anası babası belli olmayan ve her halleriyle problem oldukları görülen insanlar, ciddi ve anlamlı uyarını sürdürüyorlar.

Rüşvet isim değiştirmiş ve taktik üretmiş, “şu falan yere yardımını yap” gel. Bununla hakka aykırı gelir sağlayanların listesi gittikçe kabarıyor. Ekonomik dengeler fâkirin aleyhine değişiyor. “Kolaylık vergisi” adı altında her kapıyı açan rüşvet sihirli anahtar olmuş tıkırında, alan da memnun veren de memnun, kime ne?

Toplumda bunlar yetmezmiş gibi gençlik arasında uyuşturucu yayılmış peşinden fuhuş almış yürümüş. Zaten ahlâkî değerler unutulmuş, ilmî faaliyetler yerini internet bataklığına bırakmış, aklî fonksiyonlar dibe vurmuş, besin maddeleri hem kalitesi ve hem de fiyatları önlenemez terörist havasına bürünmüş gidiyor. Aile sekerât halini yaşıyor. Lehine imiş gibi gösterilen her hareket, kadını daha da asimile ediyor, rayından çıkarıyor, eşsiz, dostsuz kalmaya özendiriyor. Kadını şeytanca kimsesizliğe mahkûm ediyor. Ailesi yüzünden cinnet geçiren adam silahı ile mekâna giriyor ana baba çoluk çocuk kimi bulursa kurşun yağmuruna tutuyor, son kurşunu da beynine boca ediyor ve bir katliama imza atmış oluyor. Bir tarafta göze ilişmeyen küçük kız çocuğu yaşananlar karşısında duygularını kaybediyor, yıkılıyor.

Daha nice derdimiz yanında ilim gibi rehberi ve hikmet gibi hazinemizi kullanmaktan âciz kaldık. Bütün bunlara rağmen ümitsizliğe prim vermek bizim yetkimiz dâhilinde değildir. Hayat, boşluk kabul etmez. Mutlaka herhangi bir boşluğu dolduracak bir veri vardır. Kaldı ki bunların üstünde ve ötelerinde müminler için ilâhî rehber ve irade vardır.

Geçmiş kavimlerin korkunç düzeyde kargaşaya ve ahlâkî çöküntüye maruz kaldıklarında ilâhî irade tecelli eder ve peygamber silsilesine bir halka daha eklerdi. Fakat en sonunda âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, âlemlere rahmet olarak gönderdiği son Peygamber Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i görevlendirdi. Ona gelen Kitap ile kıyamete kadar gelip geçecek her tür çöküntüye çare olacak ve her problemi çözecek hatasız kanunlar kitabını verdi. Bu Kitap, bizim elimizdedir ve bütün canlılığıyla uygulamamızı beklemektedir.

Peygamberin görevi, insanlığı, şeytanî virüslerden temizlemektir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu görevi ümmetine tevdi etmiş olduğuna göre müminler görevlidir.

Her tür derde deva Kur’an, bize en yüksek düzeyde hedef göstermektedir. Bu yüksek hedeflere varmak için Müslümanların öncelikle yeniden iman etmeleri gerekir. Allah Teâlâ öyle beyan eder. Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine ve Peygamberine indirdiği Kur’an’a, daha önce indirdiği kitaplara imanınızda sebat edin … (Nisa: 4/136) Her işin başı imandır, güvendir. Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşmeyiniz. Çünkü Allah’ın rahmetinden, kâfirlerden başkası ümit kesmez. (Yûsuf:12/87) İşte iş, “hepiniz topyekûn Allah’ın ipine sarılın” emrini yerine getirecek müminlere kalmıştır. Andolsun ki, size, içinde zikriniz (hayatınızın her meselesi) bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanıp düşünmeyecek misiniz? (Enbiya: 21/10) Evet, Kur’an’da çarelerimizin ipuçları bunlardır. Dertlerinden kurtulmak isteyenlere hayırlı olsun. Allah’tan başka tanrılar ihdas edip Kur’an’ı gölgelemeye kalkışanlara veyl olsun! Esselamu aleykum.

İlhan Oral.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Dertlerimiz ve çarelerimiz 1
« Yanıtla #1 : Mayıs 28, 2017, 09:30:41 ÖÖ »
Dertlerimiz ve çarelerimiz   1

Gerek ülkemizde gerek diğer İslam ülkelerinde genel durum vahametini korumaktadır. İslam ülkelerinin bir kısmında yıkım ve sefalet hat safhada insanlara zillet hayatı yaşatıyor.

Özellikle Türkiye ve İran gibi birkaç ülke imar, ekonomi ve yönetim alanlarında büyük mücadele veriyor ve direniyorlar. Ancak ülkemize ahlâkî alanlarda, sosyal hayatta, ticarî sahada, özellikle eğitim çalışmalarında hedefi belli olmayan bir kargaşa yaşanıyor. Hemen her gün medya haberlerinin belli bir kısmı insanın kanını donduruyor. Çeşitli cinayet haberleri sınır tanımayarak haddi aşmaktadır. Trafik kazaları cinnet geçirmiş yayılıyor. Fuhuş bataklıklarının ifrazatı insanları iğrendirmektedir. Uyuşturucu maddelerinin kurbanları toplumu hüzne gark ediyor. Ticarî sahada verdiği hizmetin birkaç fazlası ile bedelini gasp edercesine koparan firmaların sınır tanımazlığı ürkütücü boyutlarda ilerlemektedir. Buna «dur» demek gerekiyor.

Evet, bütün bunlar ve daha niceleri dertlerimizdir. Fakat bunların karşısında dertlerimizin reçeteleri vardır. İsteyip yapınca çareler bulunuyor. Kimileri kabullenmekte sıkıntı çekse de ülkemizde duble yollar, nice dağı delip geçen tüneller, deniz aşırı devasa köprüler, deniz altından kıtaları bir birine bağlayan tüp geçitler, büyük şehirlerin ulaşımını kolaylaştıran metrolar, modern havaalanları,  askeri alanda bağımsızlığa kapı açan savunma sanayii ürünleri, topu ile tüfeği ile tankı ile tayyaresi ile ve bütün bunlara öncülük yapan Lider adam cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ile nice çaremiz gündemimizin ön sıralarındadır.

Unutulmaması gereken meşum ve kara gece 15 Temmuz ihanet ve saldırısına rağmen asıl millet bizim çarelerimizin sağlam adresidir. Şehadet şerbetini hasretle içmeye hazır, kalleş putperest zalimlerin kullandığı tankın paletleri altına yatacak kadar büyük yürek taşıyan mübarek yiğitlerin ülkesinde çare bitmez. Ancak evet ancak bu şanlı yiğitlerin soylarının devamı için yapılması gereken çalışmalar ihmal kabul etmez. Bu seçkin mücahitlerle cihadımızı sürdürmek ancak onların varlıklarıyla mümkün olacaktır..

Bunun için her alanda bilgili olmamız, kimliğimizi yeniden belirlememiz, davamızın mahiyetini aslına göre kabullenmemiz, dostu düşmanı ferasetle tanımamız ve inandığımız kadar başaracağımızı unutmamalıyız. Hak noktasında topluma yeni bir format atmamız gerekiyor. Bu formatın programları; ilim, irfan, adalet ve medeniyet eğitimi olmalıdır.

Fakat bunlardan önce ve özellikle aile eğitimi sistemi yerleştirilmelidir. Aile eğitimi ile ilgili birçok yazımda ısrarla önemli meselelere ağırlık veriyorum. Umudum vardır. Belki üst düzey bir yetkili ne demek istediğimin farkına varır da bu teklifim hayra vesile olur. Nice mütedeyyin aile tanıyorum çocuklarının bonzai müptelası olduklarından derin acı çekiyorlar. Fakat çaresizlikten dert yanıyorlar. Erkek evlatların kapıyı vurup çekip gitmeleri, ana babaları derin endişelere sürüklemeleri ve kız çocukların istedikleri erkeklerle aylık ve haftalık aşk hayatı yaşamaları ana babalara daha dünyada iken cehennem azabı yaşatmaktadır.

Tecavüzler, gayri meşru bebek edinmeler tehlike çanları çalmaya devam etmektedir. Böylesi tehlike çan seslerini duymamak, her derde deva Kur’an’a karşı duyarsızlıktan kaynaklandığı hiç unutulmamalıdır. Gerçekte her tarafı ahtapot gibi sarmış şer güçlerin ajanları, devlet dairelerinde kümelenmişler. Hain fetö gibi dini istismar eden asalak yüzsüzler ve dönekleri tanrılaştırdıkları saçmalıklarını en kutsal değerler kabul etmişler. Medyanın çeşitli bölümlerinde iğrenç bozguncular ve cahil küstahlar durmadan dinlenmeden kadın haklarını savunur ve döner kadını hunharca kullanır olmuşlar. Bütün bunlar aileyi harap ettiği bir ortamda aklı başındaki Müslümanlar da işe ciddi boyutlarda sahip çıkmadıkları görülüyor.

Allah Teâlâ Tevbe ve Fetih surelerinde bütün müminleri intibaha getirecek hakikatleri dile getirmektedir. “O, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen Allah’tır. Müşrikler hoş görmesinler de.”(Saf:61/9) “O, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen Allah’tır. Buna şahit olarak Allah yeter.” (Fetih:48/28) Bunların karşısında bütün müminler şaha kalkarak açıklarını kapatmaya başlamalıdırlar. Esselamu aleykum.

İlhan Oral.


 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42