Gönderen Konu: Neden Adeğil De Akademisyen 2  (Okunma sayısı 63 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5802
Neden Adeğil De Akademisyen 2
« : Temmuz 24, 2022, 08:25:35 ÖÖ »
Neden Adeğil De Akademisyen   2

Önemli bir konuyu değerlendirmeye çalışıyoruz. İllegal yollarla her tür beşerî değerlerimizi yıkarak bizi köleleştirmeye çalışan bir zihniyeti gündeme getirmeye çalışıyoruz.

Böylesi kritik bir konuyu değerlendirince, Kitabı, Peygamberi, aklı, adaleti ve beşerî münasebetleri yok saymadan meselelere açıklık getirmek, gerekiyor. Bunun için insanda ilim, irfan, izan ve ideal olmalıdır. Bunlar olmadan varılacak karar geçerli olmuyor. Böylesi bir değerlendirme “hak” noktasında yapıldığı zaman vakıaya uygun ve adalete yatkın olur.

İtikadî alanda kul olma mefküresi ile bağlantı kurulur. Bunu insanlık derdi görme zorundayız.

Değerlendirmeyi bu kriterle yaparken, Kur’an’da tüm müslümanları uyarmaya yetecek ve büyük bir etki yapacak manidar bir beyan vardır. Onların (kâfir ve müşriklerin) sana getirdiği her meseleye karşı mutlaka biz sana, (o bâtılı yok edecek) gerçeği ve en güzel açıklamayı getiririz.

(Furkan:25/33) Bu ve benzeri ideal esasları kabul etsek de, etmesek de biz sahnede evrensel davanın temsilcileri durumundayız. Bunu gerçekleştirmek ahde vefadır ve büyük bir fazilettir. Aksi halde “Hocanın dediğini yap da, yaptığını yapma “dedirtecek zillete düşmek rencide edicidir. İslam’ın esaslarını açıklamak bir görevdir. Malayani ile uğraşı yanlış ve batıldır. Bugün din hizmeti verenlerin birçoğu bunu yapıyorlar.

Din hizmeti vermek için âlim olmak gerekir. Âlim hakkında Kur’an’daki beyanlar oldukça manidardır. Biz, bu ibretli misalleri insanlara vermekteyiz. Âlimlerden başkası onlara akıl erdirip anlamazlar. (Ankebut:28/43) İşte hikâye veya tutarsız ve delilsiz iddialarla din adına açıklama yapanlar en azından insanları şüpheye düşürüyor ya da insanları yanıltıyorlar. Kimi akademisyen açıklama konu hakkında bilgi sahibi olmadığı için davaya çok zarar vermektedir. Üstelik bunlar toplumca kabul edilmeyip sevilmeyen insanlardır.

Aslında bizim öncelikli âcil ve âcil olduğu kadar da hayatî yapmamız gereken işlerimiz vardır. Özellikle aile problemi kangren olmuş, nerde ise teneşir tahtasına taşınmak üzere bitik vaziyette çaresiz ve sahipsiz durumdadır. Son bir umut arzusu ile bir kurtarıcı elin kendine uzanmasını bekliyor. Ölüm anı sarhoşluğu sekeratını yaşayan aileye, kâinat eczahanesinden reçetesini kim verecek? Aile enkazından savrulan bireyler serseri kurşun gibi yerinden fırlamış, çarpacağı hedef de tehlikede, bunu kim önleyecek? Bu yüzden boşanmalar hız kesmiyor, ilerliyor. Bu maraz ilerledikçe, karı koca birbirlerini hunharca öldürüyor. Hızını alamıyor. Cesedi parçalıyor. Götürüp oraya buraya atıyor. Allah aşkına, kendinize gelin düşünün. Biraz daha kendinize gelin, geçmişinize bakın. Yok mu bunun çaresi, bir bakın?

Aile çöktü, insan kayboldu. Siyasî, ekonomik ve sosyal hayat çıldırdı. Siyasî hayatta düşmanlık, yalakalık ve çılgınlık zirve yaptı. Sosyolojik dengeler, en yüksek deprem şiddeti ile sarsıldı.

İnanılmaz ve anlaşılmaz bir düşmanlık yayıldı. “Tayyip Erdoğan gitsin” düşmanlığı insanların ciğerini bozdu, kalbine sirayet etti. Tamam“ Tayyip Erdoğan” da bir fânidir. Gitsin de bugün, onun yerini dolduracak bir yiğit çıkıp, “ben varım, işte projelerim” diyen yok. Orta yolu tercih eden de kalmadı. Bu da yetmezmiş gibi, hâlâ partide “batan gemiyi talan eden haramiler” gibi yalakalık yapıp mal devşirme peşinde olanlar var ve çıkar sağlamaya çalışıyorlar. Ekonomi çıldırmış kimsenin umurunda değil. Paramız çaresiz değer kaybediyor,

Düşünün ki, markette tereyağı, seksen lira, köydeki çiftçi, besleme masrafı yapmamış, nakliye parası vermemiş, elden ele kâr konulmamış, tereyağı fiyatını kendi ayarlıyor.

Yüz ila yüz elli lira fiyat tespiti yapıyor ve kendini otorite sayıyor. Hele Artvin Şavşat ilçesinde esnafın şirazesi bozulmuş, “ben üç ayda ne koparırsam koparayım. Bir senelik istihkakımı elde edeyim.” Bu telaş ile ticaret yapıyor. Emekli öğretmen Zikri Bey şaşırdı kaldı. Ve “Daha dün Antalya’daydım, bu patlıcanın kilosu hem de pazarda üç lira idi. Burada ne olmuş, otuz lira” demekten kendini alamadı. Bunları ve bunların ötelerindeki dertlerimizi düşünmeliyiz.

Daha nice kangren olmuş dertlerimiz varken biz neyin peşindeyiz. Bunları çözme ve yöneticilere iletme görevi âlimlere aittir. Bunlar olmuyorsa boşluğu ne ile dolduracağız? Akademik çalışmaların buna yetmediği tartışma konusu olmaktan çıkmıştır. Derdi bilelim!

Derdi tespit edelim, ilme ulaşma yoluna revan olalım. Esselamu aleykum.

İlhan Oral.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41