Gönderen Konu: İman ve İstikamet Bilincine Manevi Psikolojik Yaklaşım  (Okunma sayısı 94 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5795
İman ve İstikamet Bilincine Manevi Psikolojik Yaklaşım
« : Kasım 08, 2023, 07:44:04 ÖÖ »


İman ve İstikamet Bilincine Manevi Psikolojik Yaklaşım

İman kelimesi, Arapça “e-m-n” kökünden gelmekte olup nefsin güvene kavuşması ve korkunun ortadan kalkması anlamına gelmektedir. (el-İsfahânî, R., Müfredât Kur’an Kavramları Sözlüğü, Çev:Yusuf Türker, Pınar Yay., İstanbul, 2012.) Bu bağlamda iman, kişinin en önemli ihtiyaçlarından biri olan güven ihtiyacını karşılamaktadır. Güven ihtiyacı, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik ihtiyaçlardan sonra yer almaktadır.

Günümüz dünyasının en önemli problemlerinden biri, bireyin hayatının her anını ve alanını kontrol etmeye çalışmasıdır. Bir şeyleri sürekli kontrol etme isteği, bireyde korku ve kaygılara yol açabilmektedir. Bireysel anlamda insan, iman bilinci ile aşkın varlık olan Allah’a sığınarak benliğini tehdit eden korku ve kaygılardan zihnini ve gönlünü arındırabilir. Bununla birlikte özellikle deprem, yangın, sel, hastalık, ölüm gibi yaşam olayları ile karşılaşan bireylerin geçmiş ile ilgili derin bir üzüntü, gelecek ile ilgili daha fazla korku ve kaygı yaşadıkları da söylenebilir. Kişi, Yaradan’a sığınarak geçmişte anlam veremediği olayları hikmet boyutu ile anlamlandırabilirken gelecek ile ilgili yaşadığı kaygıları yönetebilir. Şu an yaşadığı olayları kontrol etmeyi bırakıp elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak psikolojik sağlığını ve psikolojik sağlamlığını koruyabilir.

İslam dininde iman; kalp ile tasdik, dil ile ikrar olarak tanımlanmıştır. İmanın kalp ile tasdiki, Allah ile bağın içsel boyutunu göstermektedir. Yaradan ile gönülden bağ kuran birey, hayatını anlamlandırır. “Ben kimim?”, “Nerden geldim? ”, “Nereye gidiyorum?”, “Hayatımın anlamı ve amacı nedir?” gibi zihnini meşgul eden sorulara cevap bulabilir. İnsan, yaşadığı ortamda karşılaştığı olaylar ve problemleri anlama ve anlamlandırma ihtiyacını iman ile karşılayabilir. Anadolu irfanının oluşmasında katkısı olan Erzurumlu İbrahim Hakkı, Allah’a sığınmanın bireye güven duygusu verdiğini ve yaşam olaylarının arkasındaki hikmet boyutunu şu şekilde ifade etmiştir:

Hak şerleri hayreyler

Zannetme ki gayreyler

Arif onu seyreyler

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Sen Hakk’a tevekkül kıl,

Tefviz et ve rahat bul,

Sabreyle ve razı ol,

Mevla görelim neyler,

Neylerse güzel eyler.

Toplumsal anlamda ise iman bilinci, birbirine güven duyan, güvenilir insanlardan oluşan bir toplumun ortaya çıkmasına zemin teşkil eder. Nitekim mümin birey, kendisine güvenilen kişidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), “Müslüman, diğer Müslümanların, dilinden ve elinden salim olduğu (zarar görmediği) kimsedir. Mümin de insanların, canları ve malları hususunda (kendilerine zarar vermeyeceğinden) emin oldukları kimsedir.” (Tirmizi, İman, 12.) hadisi ile iman bilincinin toplumsal yönüne dikkat çekmektedir. Anadolu kültüründe Hacı Bektaş-ı Veli’nin, “Eline, diline, beline sahip ol.” sözü, güvenilir insan olma çerçevesinde, iman bilincinin toplumsal yönünü özetlemektedir.

İmanın eylem boyutu, istikamet kavramı ile ifade edilebilir. İstikamet, Arapça “k-v-m” kökünden gelmekte olup doğru ve mutedil olmak demektir. (Dinî Kavramlar Sözlüğü, Fikret Karaman vd., Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara, s.335, 2006.) Aynı zamanda “bir şeyin hakkını tam olarak vermek” anlamındadır. (İsfahânî, Müfredat, 2012:143.) Fussilet suresinde, Allah’a iman eden ve istikamet çizgisinde olan bireylerin korku ve üzüntüden uzak ve mutlu olacakları şöyle belirtilmektedir: “Şüphesiz ‘Rabbimiz Allah’tır.’ deyip de sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!’” (Fussilet, 41/30.)

Diğer yandan istikametin Cibril hadisinde yer alan “ihsan” kavramı ile bağlantılı olduğu da söylenebilir. “İhsan, Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen O’nu görmüyor olsan da O seni görmektedir.” (Buhari, Tefsir, (Lokman), 2.) İbadetlerimizi, bireysel ve toplumsal ilişkilerimizi, günlük hayatımızda yaptığımız her işi Allah’ın her an, her yerde bizi gördüğünü idrak ederek en güzel şekilde yapmak, istikamet bilincini ortaya koymaktadır. Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.” ifadesi; bireysel anlamda istikametin, kişinin kendi özünü tanıyıp içsel dünyası ile bağ kurup tutarlı davranışlar göstermesi açısından önemli mesajlar içermektedir. Bilgi ve eylemin tutarlı olması, bilginin yaşam ile vücut bulması, istikametin diğer bir yönü olarak karşımıza çıkmaktadır. İçselleştirilmiş ve eyleme dönüşen bilgi, kazanılması gereken en önemli noktadır. Bu çerçevede, İmam Gazali, kendi hayat hikâyesini anlattığı el-Munkiz mine’d-Dalâl adlı eserinde, Tus şehrine dönüşünde, içinde bulunduğu kervana eşkıyaların saldırması sonucunda, hocasından aldığı ders notları bulunan çantasını eşkıyaların ele geçirmesi ile yaşadığı olayı şu şeklide anlatır: “Arkalarından gittim. Ölümle tehdit edilmeme rağmen reislerine başvurup ‘Yazılarımı bana verin, size yaramaz.’ dedim. Yazıların ne olduğunu sordu. Dersler esnasında tuttuğum notlar olduğunu söyledim. ‘Nasıl olur da onları öğrendiğini iddia edersin? Çantan alınınca onlardan mahrum kaldın.’ dedi. Ve emri üzerine adamlarından birinin getirdiği çantayı bana teslim etti.” (Gazzâli, Dalâletten Hidayete, Çev. Ahmed Subhi Furat, Şamil Yayınevi, İstanbul, s.11, 1972.) İmam Gazali, bu olaydan sonra çalışmalarını hafızasında kalacak şekilde yaparak içselleştirmiştir. Yaşadığı bu olay, onun bireysel tekâmülünde önemli bir yer edinmiştir.

İstikamette bir diğer esas, niyettir. Yapılacak eylemlerde niyetin ödül kazanmak, cezadan kaçmak, kişi ya da toplumun takdirini elde etmek gibi dünyevi beklentilerden ziyade sadece Allah için olması ön görülmektedir. Bu kapsamda, el-Munkiz mine’d-Dalâl adlı eserde, İmam Gazali kendi hayatını gözden geçirerek edindiği farkındalıkları şöyle ifade eder: “… Sonra kendi durumumu gözden geçirdim. Bir de ne göreyim! Dünyevi alakalar içine dalmışım. Onlar beni her taraftan sarmışlar. İşlerimi göz önüne getirdim. En güzeli tedris ve talim idi. Fakat bunlar arasında da ahiret yolu için ehemmiyetsiz ve faydasız olanlarla uğraşmışım. Sonra tedris halkasındaki niyetimi düşündüm. Baktım ki Allah rızası için değil, mevki ve şöhret endişesiyle hareket etmişim. Bu durum karşısında uçurumun kenarında bulunduğuma, eğer hâlimi düzeltmezsem ateşe yuvarlanacağıma kanaat getirdim.” (Gazzâli, Dalâletten Hidayete, Çev. Ahmed Subhi Furat, Şamil Yayınevi, İstanbul, s.11, 1972.)

İmam Gazali’nin bu deneyimi çerçevesinde, eylemlerimizin temel motivasyon kaynağının sadece Allah rızası olması gerektiği anlaşılabilir. Gazali, bunu tahkiki iman yani içselleştirilen ve eyleme dönen bir iman olarak belirtmiştir. Anadolu kültüründe doğruluğu ile öne çıkan önemli isimlerden olan Yunus Emre de yapılacak iş ve eylemlerde nihai anlamın Allah sevgisi olduğunu şöyle ifade eder:

Ne varlığa sevinirim,

Ne yokluğa yerinirim,

Aşkın ile avunurum,

Bana seni gerek seni.

İman ve istikamet bilinci, din psikolojisi bilimi çerçevesinde Allport’un iç kaynaklı dindarlık kavramı ile açıklanabilir. Allport dindarlığı iç kaynaklı ve dış kaynaklı dindarlık olarak ikiye ayırmaktadır. (Ali Köse, Ali Ayten, Din Psikolojisi, Timaş Yay., İstanbul, 2019.) Dış kaynaklı dindarlıkta eylemlerin kaynağı daha çok dışsal ödüller, kazançlar ya da toplumsal onaydır. Öze inmemiş ve içselleştirilmemiş bir dindarlık söz konusudur. İç güdümlü dindarlık; öze inen, içselleştirilen, bilgi ve eylem arasında tutarlılık olan, niyetin Allah’ın rızası olduğu bir dindarlık olarak tanımlanır. Kişi, iman ve istikamet bilinci ile bireysel tekâmül yolunda kendini gerçekleştirebilir. Doğru, dürüst, güvenilir olma gibi değerleri yaşayarak dünya ve ahiret hayatını anlamlı kılacak güzel işler ortaya koyabilir. Aynı zamanda bu değerleri yaşayarak psikolojik sağlık ve psikolojik sağlamlığının gelişmesine katkı sağlayabilir. Böylelikle iman ve istikamet bilincini içselleştiren birey, Yaradan’a güvenli bağlanarak yaşam olayları neticesinde karşılaşabileceği olumsuz duyguları da yönetebilir.

Doç. Dr. Fatıma Zeynep Belen.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Asfa Temiz Kalpler Korosu - Tertemiz 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:10:26 ÖÖ]


Dinin Faydası Önce Dünyadadır Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:02:58 ÖÖ]


Hayatı Kul Olarak Yaşamak Gönderen: KOYLU
[Dün, 07:53:03 ÖÖ]


Ahir Zaman Bilinci Gönderen: KOYLU
[Dün, 07:43:18 ÖÖ]


Ölüm Gününüz Doğum Gününüz Olsun Gönderen: KOYLU
[Dün, 07:37:24 ÖÖ]


Cemiyette Hayır Koymayan Günahlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 07:26:30 ÖÖ]


İman Ettik Demekle Kurtulacakmısınız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:43 ÖÖ]


Mutlu Evlilikler Nasıl Gerçekleşir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:45:50 ÖÖ]


Kaliteli Kulluğun Kriterleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:37:45 ÖÖ]


Mucize Bir Yeteneğimiz Konuşmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:30:58 ÖÖ]


Her Hastalığın İlâcı Vardır Yalnız Ölüme Çare Yoktur Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:17:54 ÖÖ]


Kuran'a Daha Sıkı Sarılmak Gerek Gönderen: melek
[Nisan 30, 2024, 08:42:36 ÖS]


İnsanoğlunun Yükü Ağır Gönderen: melek
[Nisan 30, 2024, 08:37:25 ÖS]


Ahir Zamanda Doğru Düşünebilmek Gönderen: melek
[Nisan 30, 2024, 08:28:33 ÖS]


İtikadın Bozulması Amelleri Heba Eder Gönderen: melek
[Nisan 30, 2024, 08:18:31 ÖS]


Allah İle Arama Kimse Giremez Gönderen: melek
[Nisan 30, 2024, 08:08:08 ÖS]


Zekt Mali Bir İbadettir 1 Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 30, 2024, 06:54:39 ÖÖ]


Zekt Mali Bir İbadettir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 30, 2024, 06:45:27 ÖÖ]


Manevi Seyahat Hac Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 30, 2024, 06:38:59 ÖÖ]


Sabrın Sonu Selamettir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 30, 2024, 06:31:56 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41