Gönderen Konu: Mü’minin Niyeti Amelinden Daha Hayırlıdır  (Okunma sayısı 916 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 631
    • www.fanidunya.net
Mü’minin Niyeti Amelinden Daha Hayırlıdır
« : Kasım 21, 2023, 08:09:38 ÖS »


Mü’minin Niyeti  Amelinden Daha Hayırlıdır

En büyük kurtuluş vesilesi ihlâs ve sadâkattir. Çünkü nice az ameller vardır ki, insanı sahip olduğu ihlâsı ve sadakati sayesinde yüce mertebelere ulaştırır. Hayber’in fethi sırasında Kelime-i şehâdeti getiren, sonra da harbe katılıp şehid olan ve hemen Cennet’e giren “Sahâbî” gibi...

Hem kalpteki riyâ ve nifak gibi nice hasletler vardır ki, onlar yüzünden insan lânete uğrar ve yüce rahmetten kovulur. Riyâ ve nifak içerisinde Kur’an okuyan ve namaz kılan riyâkâr ve münafık bir kimse gibi.

Bu cümleden olarak bazan bir adamın irşadı, kalbi kırık birisinin gönlünün alınması veya bir mazlumun gözyaşlarının dindirilmesi, bin adamın irşadı kadar insanı yüce mertebelere ulaştırır ve kendisine Yüce Allah’ın rızâsını kazandırır.

Evet nice gönüller vardır ki, onların fethedilmesi bir beldenin hatta bir ülkenin fethedilmesinden daha önemlidir. Nice adamlar vardır ki, onların kazanılması bir kısım belde- lerin, hattâ ülkelerin fethedilmesinden bile daha değerlidir.

Gerek Yüce Allah katında en faziletli mertebenin ne olduğunu bilmek gerekse mü’minin niyetinin amelinden çok daha hayırlı, çok daha önemli ve çok daha etkili olduğunu öğrenmek istersen, aklın ve kalbinle birlikte şu hadîs-i şerîfin ifâde ettiği hakikatleri anlamaya çalış.

İmâm Tirmizî’nin rivâyet ettiği bir hadiste, Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

“... Size yine bir söz söyleyeceğim; onu iyice belleyiniz ve hatırda tutunuz. Dünyadan dört kimse istifade eder:

1. Bir kul ki, Allah onu mal ve  ilimle rızıklandırmış; o da sahip olduğu bu imkanlar hususunda Allah korkusuyla hareket etmiş, hısım ve akrabasını görüp gözetmiş ve bu hususta Allah’ın hakkını bilip tanımıştır. İşte bu kimse mertebelerin en faziletlisine mazhardır.

2. Bir kul ki, Allah ona ilim verip mal vermemiş; lâkin o kimse samimi olarak, eğer malım olsaydı, kesinlikle filanın yaptığı gibi yapardım (Filân zengin, İslâm’ın her tarafa yayılması uğrunda malını sarf ettiği gibi, ben de malımı sarf eder ve onun gibi fedâkarlıkta bulunurdum) derse; niyetine göre muâmele görür. Bu ikisinin ecri birdir, eşittir.

3. Bir kul ki, Allah onu mal ile rızıklandırmış da, ilim ile rızıklandırmamış. O da malını bilgisizce sağa sola harcıyor ve onu harcarken de Allah’ı düşünmüyor, onunla akrabasını görüp gözetmiyor ve o malda Allah için bir hak olduğunu bilmiyor. İşte bu adam en fena bir yerdedir.

4. Bir kul ki, Allah ona ilim de mal da vermemiş; o da malım olsaydı filanca (üçüncü zümredeki kötü adam) gibi yapardım derse, bu (kötülük yapmaya azimli olma) niyeti sebebiyle günaha girer. Bunların  her ikisinin günahı eşittir.” (Tirmizî, zühd, 17)

 Müslümanlar, Allah katındaki en yüksek mertebenin ne olduğunu kavradıkları ve o doğrultuda hareket ettikleri, sonra da amelleriyle yetinmeyip “Mü’minin niyeti amelinden daha hayırlıdır.” gerçeğine  sarılarak kalplerini ve niyetlerini hüsn-ü zan ve manevi duâ olarak devreye soktukları asırlarda, gerek maddi terakki gerekse manevi tekâmül sahalarında ilerlemiş, başarıdan başarıya koşmuş, koşturmalarıyla insanlığın yüzü- nü güldürmüş, yeryüzünü yaşanır bir hâle getirmiş ve aynı zamanda Allah katında yüksek derecelere nâil olmuşlardır.

Kâdı Iyâz’ın Şifâ-i Şerîfinde, şöyle bir kıssa anlatılır:

Horasan krallarından ve komutanlarından bir zât, vefatından sonra rüyâda görülür.  Kendisine, “Allah sana ne yaptı ve nasıl muâmelede bulundu?” diye sorulur. O da,

- Allah beni bağışladı. Bana bağışlama muamelesinde bulundu, diye cevap verir. Bunun üzerine,

- Allah hangi amelinden ötürü seni bağışladı? diye sorulur? O da,

- Amelimden ötürü değil; niyetimden ötürü Allah beni bağışladı, der ve bunun mânâsını şöyle anlatır:

Bir gün başlarında bulunduğum ordumu teftiş etmek üzere bir tepenin üstüne çıkmıştım. Ordumun çokluğunu ve ne dersem yapacakları bir durumda olduklarını görünce kibirlenmek ve gururlanmak yerine içimden şunu geçirdim:

 “Keşke, bu ordumla birlikte Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem zamanında yaşasaydım da, Uhud gibi savaşlarda bu ordumla Onu korusaydım ve Ona yardımcı olsaydım.”

İşte Allah, beni bu niyetimden ötürü bağışladı.

Bundan anlaşılıyor ki, hadîs-i şerîfin haykırdığı “Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır.” (Tirmizî, zühd, 17) hükmü, gerçekten çok parlak bir hakikattir. Bu hakikat elbette ki günümüzde de geçerliliğini devam ettirmektedir. 

Yeter ki, bizler elimizdeki imkânları değerlendirdikten sonra, bununla yetinmeyerek kalbimizi niyet plânında “gerek zaman gerekse mekân bakımından bütün insanlığa hitap edecek ve bütün dünyayı kucaklayacak bir şekilde” devreye sokalım ve yüce tevhid hakikatinin bütün gönülleri fethetmesi ve küfür ile şirkin her türlü şevketlerinin sönmesi için  yüce bir himmete ve geniş bir niyete sahip olalım.

Evet en büyük kurtuluş vesîlesi ihlâstır.

Şimdi de ihlâsın ve samimiyetin ne kadar sağlam bir kurtuluş vesîlesi ve ne kadar kuvvetli bir şefaatçi olduğunu bilmek ve Allah’ın rızâsını kazanmanın ihlâsa bağlı olduğunu anlamak istersen, sahip oldukları ihlasları sayesinde mağaradan kurtulan üç kişinin örnek hallerini ifade eden şu ibretli hâdiseyi dikkatle oku ve düşün.

Buhârî ve Müslim’in Abdullah b. Ömer (r.a.)’den naklettikleri bir hadîs-i şerifte, Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem meâlen şöyle buyurmuşlardır:

- Sizden evvel geçenlerden üç kişi yola çıktılar; geceyi geçirmek için mağaraya sığındılar. Derken dağdan büyük bir kaya düştü ve mağaranın ağzını kapattı.

Bunun üzerine birbirlerine şöyle dediler:

- İyi amellerimizi vesile yaparak Allah’a duâ etmekten başka sizi bu kayadan (buradan) hiçbir şey kurtaramaz.

İçlerinden birisi şöyle dedi:

- Allahım! Benim ihtiyar annem ve babam vardı. Onlar- dan evvel ne çocuklarıma ne de hayvanlara bir şey içirmez- dim. Günün birinde  odun toplamak için uzaklara gitmiştim.

Onlar uyuyuncaya kadar da dönemedim. Akşam kahvaltıları için süt sağdım; fakat (geldiğimde) onları uyumuş buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan evvel âilece akşam sütü içmeyi hoş görmedim ve sabah aydınlanmaya başlayıncaya kadar çanak elimde olduğu halde onların uyanmalarını bek-ledim. Çocuklar ise ayaklarımın dibinde açlıktan ağlıyorlardı. Derken annem-babam uyandılar ve akşam sütlerini içtiler.

Allahım! Eğer bu işi Senin rızan için yaptı isem, bu kaya yüzünden başımıza gelen belâyı bizden uzaklaştır.

Bunun üzerine kaya bir parça açıldı; fakat oradan çıkamadılar.

İkincisi şöyle dedi:

- Allahım! Amcamın bir kızı vardı ki, bana insanların en sevimlisi idi. (Bir rivâyete göre: Bir erkek bir kadını ne kadar sevebiliyorsa ben de onu o kadar seviyordum) Onunla birleşmek istedim; fakat (iffet ve nâmusunu zedelememek için olsa gerek ki) teklifimi kabul etmedi ve bundan şiddetle kaçındı. Birkaç sene sonra bir kıtlığa uğrayınca bana başvur- du. Ben de kendisini bana teslim etmek şartıyla ona  yüz yirmi dinar verdim. O da kabul etti. Bu suretle fırsat elverin- ce, (Diğer bir rivâyete göre: cinsi bir muâmeleye başlamak üzere iken) “Allah’tan kork da, haksız olarak mührü bozma.” dedi. Ben de (sadece Allah’tan korkarak) çok sevdiğim o kadından uzaklaştım; verdiğim altınları da ona bıraktım.

Allahım! Eğer bu işi (çok kritik bir anda haramdan uzak durmayı) sırf Senin rızanı kazanmak için yaptı isem, içinde bulunduğumuz dehşetli hâli üzerimizden gider.

 Bunun üzerine mağaranın ağzındaki kaya bir parça daha açıldı; fakat yine oradan çıkmaya güçleri yetmedi.

Üçüncü şahıs da şöyle dedi:

- Allahım! Ücretle amele tuttum ve ücretlerini verdim; lakin onlardan biri ücretini almadan bırakıp gitti. Ben de onun ücretini ürettim. Derken onun nâm ve hesâbına mal çoğaldı. Bir müddet sonra o adam yanıma gelerek,

- Ey Allah’ın kulu! Ücretimi ver, dedi. Ben de,

- Şu gördüğün deve, öküz, koyun ve köleler senin ücretinden üremiştir. Hepsini al götür, dedim. O da,

- Ey Allah’ın kulu benimle alay etme, dedi. Ben de,

- Seninle alay etmiyorum, dedim.

Bunun üzerine o da malları aldı ve hepsini sürüp götürdü de geriye hiçbir şey bırakmadı.

“Allahım! Eğer bunu senin rızan için yaptı isem içinde bulunduğumuz şu dehşetli hâlden bize kurtuluş ihsan et ve üzerimizdeki belayı defet.”

Derken taş mağaranın ağzından kaydı, onlar da oradan yürüyerek çıktılar. (Buhârî, Enbiyâ, 50; Müslim, zikr, 100)

Azîzim! Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Yüce Allah katında en fazla geçerli olan çâre ve insanın kurtuluşuna en kuvvetli bir vesile olan  husus, Yüce Allah’a karşı ruh olgunluğu, vicdan duruluğu, kalp sâfîliği, his hüşyarlığı, niyet sıhhati ve amel salâhatidir.

Öyle ise bizler niyetimizi sık sık tashih etmeli, ihlâs ve samimiyetimizi sık sık gözden geçirmeli ve amellerimizi sık sık Kitâbullah’a ve Sünnet-i Seniyye’ye arz etmeliyiz ki, hizmet ve ticaret kuşağında kaybeden nasipsizlerden ve tırmanma şeridinde iken ayağı kayıp da gayyâyı boylayan ve maksuduna varma ve maksadına erme yolunda bir kısım mağaralarda mahsur kalan bedbahtlardan olmayalım[/

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41