Gönderen Konu: Lutfun gereği olarak utanç  (Okunma sayısı 90 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 631
    • www.fanidunya.net
Lutfun gereği olarak utanç
« : Nisan 18, 2022, 01:54:21 ÖS »
Lutfun gereği olarak utanç

Eskiler, “Utanmazsan yap!” demişlerdir. Burada “yapılacak olanın” ne olduğu ve “utanılacak olanın” kim olduğu herkes tarafından bilinir. Çünkü ifadenin ima ettiği şey gayriahlaki (meşru olmayan) bir fiil ve bu fiili kınayacak olan diğerleri yani toplumdur. Kinik filozof Diyojen, utanma duygusunu ortadan kaldırmak için toplumsal değerleri dikkate almadan yaşamayı ilke edinmiştir ve felsefesini bunun üzerine kurmuştur. Descartes da Duygular ya da Ruh Halleri isimli kitabında Diyojen’e atfen, utanma duygusunun bütünüyle ortadan kaldırılmasının iyi bir çözüm olmadığını, diğerleri tarafından değerli bulunmanın ve davranışlarımızın dışarıya nasıl yansıdığını görebilmenin önemli olduğunu, bunun için de diğerlerinin fikirlerini kendi fikirlerimizden üstün tutmamız gerektiğini söyler. Şu hâlde utanma duygusu hem kendimizle hem de diğerleriyle kurduğumuz iletişimin temelini teşkil eder ve diğer bütün duygular bu temel üzerine inşa edilir. Zira utanma duygusu olmadan birini sevemezsiniz ya da birine kızamazsınız.

Utanmanın Göstereni Olarak Örtü

“Nihayet ikisi de o ağaçtan yediler. Bunun üzerine mahrem yerleri kendilerine göründü, üstlerini cennet yaprağıyla örtmeye çalıştılar. Böylece Âdem Rabbine karşı gelmiş ve yolunu şaşırmıştı.” (Tâhâ, 20/121) Hem Yüce Allah’tan (c.c.) hem de birbirlerinden utanmış olmalılar, üstlerini cennet yapraklarıyla örtmeye çalışmışlar. Belki bir de “Rablerine karşı gelmek”ten duydukları utanç nedeniyle de “Cennet yapraklarıyla üstlerini örtmeye çalıştılar.”

“Mahrem yerlerinin kendilerine görünmesi” ile “Rablerine karşı gelmiş olmaları” utanma duygusunun ortaya çıkmasına (böylelikle kendilik bilincinin doğmasına); bir nesnenin (cennet yaprağı) gizleyen olarak varlık kazanmasına (örtünün doğmasına); kendilerini örtmeye çalışmaları birbirlerinden ayrışmalarına ve ayrılmalarına (toplumsallığın doğacağına); cennet yaprağıyla örtünmeyi düşünmeleri hayal gücünün devreye girmesine (nesnelerin işlevselliğine) neden olmuş gözükmektedir. Zira örtünün gizleme biçimi, hayal gücünü şekillendiren bir etkiye sahiptir. “Örtüsüz olarak sunulan nesne hayal gücünü devreden çıkarır.” (Byung-Chul Han, Şeffaflık Toplumu, Metis Yayınları, 2018, s.32.)

Kendinden Utanmak

Kişi, kendini ait hissettiği toplumun kültürünü ve değerlerini sahiplenir. Böylelikle toplum onun “kendisi” olur. Yani “kendim” dediği anda içinde yaşadığı toplumu kasteder. Tam bu anda utanma duygusu “kendinden utanmaya” dönüşür. Öncelikle kendinden utanır, sonra içinde yaşadığı toplumdan utanır. İbni Miskeveyh, çocukta ayırt etme gücü oluştuktan sonra bir de utanma duygusu oluşur, der ve bu duygunun ortaya çıkmasını, kişinin kendisinden kötü bir şeyin ortaya çıkma korkusu olarak tanımlar, bunu da aklın varlığının bir göstergesi olarak kabul eder. Utanma duygusunun kişinin kendisinde başlaması kendilik bilincini var eder. Kişi kendisini sınırladığı an bu, muhatabı (ve diğerleri) tarafından görülür, böylelikle kişi muhatabını da (diğerlerini de) var eder. Varlığı onaylanan muhatap kesinlikle o kişiye karşı sınırı aşma cüreti göstermez. Şu hâlde utanma, kişiye kendi sınırlarına çekilmeyi, kendi kozasını örmeyi ve içeride kalıp kendisi ve hayat üzerine düşünmeyi mümkün kılar.

Toplumdan Utanmak

Toplumsal ve ahlaki olarak kendini onaylatmanın en etkili yoludur utanma duygusu. “Anında ve apaçık bir ifade biçimidir.” Kimden ve ne için utanacağını bilmek, hem kendi konumunu hem de muhatabının konumunu belirler. Utanmak, zamansal mesafe koyar ve eylemsizlik bildirir. Utanılanın zamanına göre daha dar ve sınırlı bir zamanı vurgular; utananın zamanı son derece yavaştır, neredeyse geçmiyor gibidir. Böylelikle utanma duygusu, utananın üzerinde kıymetli ve etkili bir mücevher gibi “gösterene” dönüşür. Elmas kolye, zenginliğin göstereniyken utanma duygusu utananın elmas kolyesi gibi “gösterenine” dönüşür. Utanma duygusunun alıcısı, kendisinden utanılandır. Aldığı şey, doğrudan kendi içine bakmasına sebep olur.

Kutadgu Bilig’te Yusuf Has Hacip, “Edep ile insanın şerefi artar. Utanma duygusu taşıyanın bundan dolayı gözü parlar.” demiştir. Edep, kişinin topluluk içinde takınacağı tavırdır ve kişiye şerefi toplum atfeder. Göz parlaklığı ise yine toplum tarafından yani diğerleri tarafından görülebilecek bir parlaklıktır. Kişi, kendi gözündeki parlaklığı göremez ama diğerlerinin kendisine gösterdiği saygıyı görebilir. Şu hâlde Yusuf Has Hacip, utanma duygusu olanın diğerleri tarafından görülebileceğini ve takdir edilebileceğini söylemektedir. Toplum aynı zamanda bu kişiyi yetiştiren yapı olduğundan kendini de takdir etmektedir.

Utanan ve Utanılan İlişkisi

İletişimin sözel olmayan kodlarının göstereni imadır ve muhatabı tarafından kesinlikle çok ciddiye alınır. Çünkü utanma duygusu bir geri çekilmedir. Geri çekilen kişi sınırı görmüştür ve o sınırı aşmayacağını davranışıyla ima etmiştir. Hiç kimse kolay kolay bu geri çekilmenin üstüne gitme cüreti göstermez. Descartes, başkalarının fikirlerini kendi fikirlerimizden üstün tutmamız gerektiğini söylemişse de aslında bu, diğerlerinin duyguları için daha çok geçerlidir ve biz başkalarının duygularını kendi duygularımızdan üstün tuttuğumuzda muhatabımız da bizim duygumuza üstünlük tanıyacaktır. Geri çekilme (negatif bir tutum olsa da) tam da böyle bir üstünlüğü ima eder. Çünkü utanma duygusu kişinin kendisinde başlayan ve muhatabında görülen bir etkiye sahiptir.

Utanma duygusu, utananla utanılan arasına görünmez bir sınır çizgisi çizer ve mesafenin biraz uzayıp kısalabileceğini ama asla geçilemeyeceğini gösterir. Sınırın ihlal edilemezliğine yönelik kesin bir belirlemedir. Böylelikle hem utananın hem de utanılanın değerini görünür kılar. Utanan geri çekilir. Utanılan hem bu geri çekilmeyi hem de geri çekilmede “kendisini” görür. Bu görme, kendisini fark etmesine ve kendisi üzerine düşünmesine neden olur. Utananın geri çekilerek kendini sakınması, utanılanın kendisini bilmesini sağlar. Bu bilme gerçek/sahih bir bilmedir. Çünkü ona (utanılana) kendisini duyumsatır.Utanma, utananın sırrını korumasını, geliştirip vasıflandırmasını sağlayan duygudur. İfşa edilmeyen sır, tüketimin nesnesi olmaktan korunmuş olur. Utanan, sırrını utanılandan koruduğunda utanılan da bu sırra saygı gösterir, sır derinleşip olgunlaşırken utananla utanılan arasında çözülemez, ifşa edilemez güçlü bir bağ oluşturur.

Oyun ve İletişim

Utanma anı, zamanı genişletir, etkiler ve sarsar; hatırlanmayı ve üzerine düşünülmeyi ister. Böylelikle utanan da utanılan da gerçek bir oyun oynama imkânı bulur. Oyun, utanma duygusunun ima ettiği “var olma” zevkini en küçük ayrıntısına kadar hissettirir. Utanan, gözlerini kaçırıp başını yere indirdiğinde utanılan onu (utananı) dikkatlice ve saygıyla seyredebilir, çünkü seyrettiği kendisidir; utanan için zaman daralırken utanılan için olabildiğince genişler ve derinleşir.

Utanma, utanılana yönelik sessiz bir bekleyişi doğururken; utanılandan utanana doğru mecazı doğurur. Bu, ilk aşamadır. Artık sözel iletişime geçilebilir. Mecaz daha yukarıda olandan (utanılandan) geldiği için artık utanan da kendi mecazını söyleme cesaretini bulur. Böylelikle davranışsal kodların başlattığı ve görünür kıldığı mesafe, gerçeği son ana kadar gizleyecek olan mecazla muhatapların gerçek sınırlarına kadar kısalacaktır. Mecazın garanti ettiği şey, sınırın kesinlikle aşılamayacağıdır. Oyunun şekli ve kuralları belirmiştir.

Lütuf

Utanma, yüce olana yani temsil edilemeyene yönelik ise kesinlikle lütufla ödüllendirilir. Çünkü buradaki utanma sorgulanmayan ve şüpheye düşürmeyecek olan utanmadır. İma’nın gösterenidir. Yüce olanın lütfu ise utananın hem kendi içinde hem de toplum içinde değerini artırmak şeklinde görünür olur. Ona (utanana) feraset ve basiret verilir. Korku ondan giderilir. Adaletin ve dengenin mihengi olur.

Utanma, utanılanın büyüklüğünü, utanılmaya değer olduğunu ima eder. Utanılan, bu imayı anladığında utanana değer verir, onu herhangi biri olmaktan çıkarır. Kendi etkisini, utanan üzerinde gördüğü için değer vermek zorunluluk hâline gelir, eğer utanana değer vermezse kendisine değer vermemiş olur. Hiç kimse kendisine değer vermekten kaçınamaz.

 


* BENZER KONULAR

Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]


İyi Anne Baba Mısınız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:34:11 ÖÖ]


Hasan Bitmez - Osmanlı Mehter Marşları 3 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 25, 2024, 11:34:58 ÖS]


Konuşma Ve Dinleme Adabı Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:26:55 ÖS]


Yüzünü Ahirete Ceviren Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:20:44 ÖS]


İçinde Namaz Geçen Ayetler Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:15:19 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41