Gönderen Konu: BİLMİYORSAN, ARDINA DÜŞME  (Okunma sayısı 1146 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2144
BİLMİYORSAN, ARDINA DÜŞME
« : Ekim 07, 2014, 08:25:47 ÖÖ »
BİLMİYORSAN, ARDINA DÜŞME!


Rabbimiz olan Allah Teâla, dünya ve dünyaya ait olan herşeyin tek terbiye edicisi ve hesap sorucusudur.  Bu ifadeyi dile getiren, bu ifadeye iman eden ve gereklerini yerine getirenlere “mü'min” denir. Mü'min bir insan, hayatını kendisince belirlediği bir kılavuza göre değil, iman ettiği yaratıcısını esas alan bir kılavuzla düzenlemek zorundadır. Bu kılavuz Beyyine suresinde "Allah'ın tertemiz ayetlerini okuyan Peygamber" olarak belirtilmiştir. O halde mü'min bir insana düşen temel görev, Peygamber ve tertemiz ayetlere uymaktır.

Mademki mü'min, hayatına yön verecek kılavuzu tespit etti, o halde bu kılavuzu çok çok iyi bilmek/ tanımak/ anlamak zorundadır. Bu çerçevede mü'min'in Kur'an'a yaklaşımı farklı bir ehemmiyet kazanır. Çünkü mü'min bir insan hayatını belirtilen kitaba göre kılavuzlayacaktır. Doğrularını doğru, yanlışlarını yanlış bilip buna göre hayatını tanzim edecektir.

Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde Rabbimiz, biz kulları için olaylar karşısında ilim/ bilgi sahibiysek bir şeyler söylemeye hakkımızın olduğunu, değilse zannımızla hükmetmememizin gerekliliğini vurgulamaktadır. Çünkü zan, herhangi bir bilgi gerektirmeksizin kişiler/ olaylar hakkında yapılan yorumlardan ibarettir. Böyle bir hareket tarzı geliştirmek ise insanı sürekli hataya sürükleyecektir. Defalarca ifade edilen "zanla yaklaşmayın" yasağına rağmen insanlar zanla hareket edip hayatlarını bilgisizlik ve cehalet üzerine bina etmektedirler.

Günümüz insanının belki de en önemli problemi, hayatını bilgisizlik ve cehalet üzerine bina etmesidir. Bilgisi olduğu konularda "Zaten biliyorum, bu konuda daha farklı hangi yorumlar çıkarabilirim?" diyerek konuşmalarına devam ederken; bilgisinin olmadığı konularda yasak olmasına rağmen inatlaşarak her türlü yorum ve açıklama yapma anlayışındadır. Bu kapsamda yapmış olduğu her davranışın da kendisi için mükemmel olduğunu düşünmektedir.

İfadelerimizden bilginin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. O halde "Bilmek ne demektir?" sorusunun cevabını bulmamız icab eder. Bir şeyi bilmek demek, onun yarar- zarar dengesini ve sonucunun iyi-kötü olabileceğini analiz edebilmektir. Bilginin insanda oluşturacağı en bariz nitelik analiz edebilme niteliğidir. Bu çerçevede İsra suresi 36. ayetinde Allah Teâla şöyle buyurmaktadır:

"Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşme. Şüphesiz kulak, göz ve kalp(gönül) yaptıklarından sorumlu tutulacaktır."

Bilgisizlik ya da bilginin yetersizliği, insanı zan veya tahminî davranışların peşine düşmesine neden olmaktadır. Kesin delili olmayan, sağlam dayanağı olmayan zannî, tahminî veya dedikodu cinsinden haberlerin yaşantı ve gidişatımızda peşinden gidilmemesi emredilmiştir. Belirtmiş olduğumuz bu hususları her kesim kendi alanı üzerinden değerlendirmelidir. Örnekleyecek olursak:

<!--[if !supportLists]-->•         <!--[endif]-->Bir siyaset adamı ülkesiyle ilgili olan - gerek iç siyaset gerekse de dış siyaset konusunda- herhangi bir karar anında bu ayeti göz önünde bulundurmalıdır. Duyumlara dayalı veya tahmini ifadelerle ülkelerin işleyişleri kesinlikle yürütülemeyecektir. Yürütülmeye çalışılması halinde o ülkede istikrarsızlıklar, ahlaksızlıklar, ekonomik çöküşler vb. gibi olumsuz kavramlar o ülkenin en çok dikkat çeken unsurları olacaktır.

<!--[if !supportLists]-->•         <!--[endif]-->Hukuki süreçte insanların yalancı şahitlik yapması yasaklanmıştır. Bu anlam içerisinde toplumun hem ifsat olmaması hem de beklediği huzuru yakalaması açısından ehemmiyet kazanmıştır. Hukukun yanıltılmaması, toplumda adalete olan güveni daha da kuvvetlendirecektir.

<!--[if !supportLists]-->•         <!--[endif]-->İnsani ilişkiler çerçevesinde baktığımızda insanlar için duymadığı, görmediği veya kalbin tatmin olmadığı bir bilgi ile konuşmak, kınamak, dedikodu yapmak, gıybet etmek, gizliliklerini araştırmak veya herhangi bir tavır takınmak kesinlikle doğru değildir. Böyle davranarak insanın hakkı da gasb edilmiş olmaktadır.

<!--[if !supportLists]-->•         <!--[endif]-->İnsanları bilgilendirme/ yönlendirme imkânına sahip olan insanların ise yeterli bilgi düzeyine ulaşmaları toplumun akıbeti açısından son derece elzemdir. Hem insanların hatalarını düzeltme hem de toplumun karakterini koruması bakımından kritik bir anlam kazanır.

Peki, bilgimizin olmadığı konularda hiçbir şey konuşmayacak mıyız?  Ya da bizlere ulaştırılan yetersiz ve gereksiz bilgilerden dolayı yeryüzünde dönen dolaplara hiç mi tavır almayacağız? Veyahut gündemlerimize bile getirilmeyen olaylarla ilgili hiç mütealalarımız olmayacak mı? Bizlere ulaştırılan ve kendi yalanlarıyla dolu olan haberler mi gündemlerimiz olacak? Kaybetmiş olduğumuz kavramlarımızı yeniden kazanmak için kafalarımızı çatlatırcasına çalışmalarımız hiç mi olmayacak?

Tabi ki hayır. Ayet-i kerimeyi böyle yanlış anlamayacağız. Bu ifade edilenler bizlerin ana gündem maddeleridir. Müslümanların gündemlerini yalan bilgilerle dolduranlar bu bilgilerden sorumlu olduğu gibi doğru bilgileri gündeme hiç getirmeyenler de sorumludurlar. Suriye'deki, Çin'deki, Myanmar'daki, Somali'deki, Filistin'deki, Çeçenistan'daki velhasıl tüm Dünya'daki Müslümanlarla ilgili dertlerimiz, çözümlerimiz, gayretlerimiz, gözyaşlarımız, secdelerimiz, dualarımız olmalıdır. Bu düşünceler kafamızdan kesinlikle çıkmamalıdır. Bu kaygılar gündemlerimizden düşerse -Allah muhafaza- işte o takdirde yönümüzü ahiretten dünyaya çevirmiş oluruz. Kılavuz olarak belirlenen o mübarek Rasul sallallahu aleyhi ve sellem, bizlerin bu duruma düşmemesi için birçok uyarılarda bulunmuştur.

İşitme ve görme organlarımız tarafından alınan her bir duyum, beyin ve kalpte bilgi halini alır. Yanlış, yetersiz ve gereksiz duyumların ardına düşecek olursak doğruya yönelmediğimiz için sorguya çekileceğimizi unutmayalım. Her organın kendisine ait bir sorumluluğu olduğuna inanan mü'min insan, sağlam bilginin dışında hiçbir şeyi takip etmeyecektir. Şu halde insanın bilmediği bir şeyi söylemesi veya bilmediği bir şeyi yapması kesinlikle doğru değildir. Bilerek bir hayat yaşamak zorundayız. Gözümüzü, kulağımızı, kalbimizi ve bütün azalarımızı Allah ve Peygamber bilgisi ile buluşturmak/tanıştırmak zorundayız.

Atilla Değirmenci

 


* BENZER KONULAR

Kuran'a Daha Sıkı Sarılmak Gerek Gönderen: melek
[Bugün, 08:42:36 ÖS]


İnsanoğlunun Yükü Ağır Gönderen: melek
[Bugün, 08:37:25 ÖS]


Ahir Zamanda Doğru Düşünebilmek Gönderen: melek
[Bugün, 08:28:33 ÖS]


İtikadın Bozulması Amelleri Heba Eder Gönderen: melek
[Bugün, 08:18:31 ÖS]


Allah İle Arama Kimse Giremez Gönderen: melek
[Bugün, 08:08:08 ÖS]


Zekt Mali Bir İbadettir 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:54:39 ÖÖ]


Zekt Mali Bir İbadettir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:45:27 ÖÖ]


Manevi Seyahat Hac Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:38:59 ÖÖ]


Sabrın Sonu Selamettir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:31:56 ÖÖ]


2014 - Asfa Temiz Kalpler Korosu - Tertemiz 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:21:20 ÖÖ]


Resûlullah Efendimize Tabi Olmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:08:34 ÖÖ]


İnsan ve İnsanlık Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:25:05 ÖS]


İslam’ın Kadına Verdiği Değer Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:20:33 ÖS]


Kulluk Bilinci Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:12:12 ÖS]


İnsan Onuru Mukaddestir Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:07:04 ÖS]


İslam’ın Engelliye Bakışı Gönderen: türkiyem
[Dün, 08:02:58 ÖS]


Zaralı Alışkanlıklardan Korunmak Gönderen: anadolu
[Dün, 07:19:12 ÖÖ]


Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı Gönderen: anadolu
[Dün, 07:13:25 ÖÖ]


İslam Ahlakı Gönderen: anadolu
[Dün, 07:08:04 ÖÖ]


Mutaki Olmak Gönderen: anadolu
[Dün, 07:03:31 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41