Gönderen Konu: Hayat Yolculuğunda Engelleri Aşmak  (Okunma sayısı 733 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1979
Hayat Yolculuğunda Engelleri Aşmak
« : Nisan 29, 2016, 10:24:00 ÖÖ »
Hayat Yolculuğunda Engelleri Aşmak

Ruhlar aleminden başlayan yolculuğumuz ana karnından, çocukluğa, gençlikten yaşlılığa, kabirden dirilişe, oradan da ebedi aleme uzanmaktadır. Rasûlullah (sav), Abdullah ibni Ömer (r.a)’e: “Dünyada sanki bir garib veya bir yolcu gibi ol.” tavsiyesinde bulunmuştur. Hz. Abdullah ibni Mes’ud (ra) anlatır:

Rasûlullah (sav) bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz:
- Yâ Rasûlallah ! Sizin için bir döşek edinsek, dedik. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem:
“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra oradan kalkıp giden bir yolcu gibiyim” buyurdular.

Böyle buyuran peygamberimiz (s.a.v) bizlerden bir yolcu gibi davranmamızı istiyor. Bu hadisten ders çıkaran Abdülaziz Bekkine şöyle demiştir: “Bu dünyaya kiracı gibi yerleş, ev sahibi gibi yerleşirsen gitmesi zor olur.”

Hayat Yolculuğunda Engelleri Aşmak

 İNSAN bir yolcudur. Bu dünya ise bir konak yeridir. Ruhlar aleminden başlayan yolculuğumuz ana karnından, çocukluğa, gençlikten yaşlılığa, kabirden dirilişe, oradan da ebedi aleme uzanmaktadır.
Rasûlullah (sav), Abdullah ibni Ömer (r.a)’e:

“Dünyada sanki bir garib veya bir yolcu gibi ol.” tavsiyesinde bulunmuştur. (1)
Abdullah ibni Mes’ud (ra) anlatır:

Rasûlullah (sav) bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz:
- Yâ Rasûlallah ! Sizin için bir döşek edinsek, dedik. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem:
“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra oradan kalkıp giden bir yolcu gibiyim” buyurdular.(2)

Böyle buyuran peygamberimiz (s.a.v) bizlere bir yolcu gibi davranmamızı tavsiye ediyör. Bu hadisten ders çıkaran Abdülaziz Bekkine şöyle der: “Bu dünyaya kiracı gibi yerleş, ev sahibi gibi yerleşirsen gitmesi zor olur.”

Cenab-ı Hak, “Bizim sizi boş yere yarattığımızı ve bize dönmeyeceğinizi mi sandınız?” (23 Mü’minûn, 115) buyuruyor.
Elbette insan başıboş olamaz. Dünyanın en üstün, en şerefli, en değerli yaratığının görevi de elbette o nisbette büyük olacaktır. İşte bu görevimizi hayat yolculuğumuzda kılavuzumuz olan Kur’an-ı Kerim bütün açıklığıyla ortaya koyuyor:
 “
(O Allah) ölümü de, hayatı da hanginiz daha güzel iş işleyecek diye imtihan etmek için yaratmıştır.” (67 Mülk, 2).

İşte konak yerinde bizden istenen! Bütün mesele, buranın geçiciliğini anlayıp imtihan edildiğimizi bilmek ve ona göre hareket edebilmektir. Bir Allah dostu, “Sen burada misafirsin. Ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse beraberinde getiremediği şeye kalbini bağlamaz” ikazıyla kalıcı şeylere yönelmemizi; yolculuğumuzu unutmamamızı hatırlatıp, “Bu menzilden ayrıldığın gibi bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza bu fani dünyadan da çıkarılacaksın. Öyleyse aziz olarak çıkmaya çalış!” diyor.(3)

İnançlı bir insan, dünyayı geçici ve ahirete hazırlık yeri olarak düşündüğünden sahip olduğu maddi - manevi her şeyi de bir emanet ve hayat sınavının bir parçası olarak görür. Dünya malına ve dünyada bırakacağı şeylere aldanmaz ve en güzel şekilde değerlendirerek ahirette işine yarayacak sevaplara vesile kılar.

İnanmayanlar veya inancı zayıf olanlar ise, dünyadaki varlığıyla gururlanır ve sanki sahip olduğu şeylerden hiç ayrılmayacakmış gibi övünerek yaşarlar.

Hz. Mevlana böyle insanları oyuncak dükkanı açan ve gün boyu arkadaşlarına bir şeyler satıp onlardan yapmacık (oyuncak, sahte) paralar alan, ama akşam karnı aç eve dönen çocuklara benzetir ve “Bu âlemin kazancı, öteki alemin kazancına göre çocuk oyuncağı gibi kalır” der ve vurgular: “Dünyaperest kimse, müflis olduğu (iflas ettiği) halde, soyulacağından korkar.”(4)

Mal, makam, mülk, şöhret gibi şeylerin hepsi birer imtihan vesilesidir.

Allah’ın kendisine eşsiz bir saltanat verdiği Hz. Süleyman (as.); “Bu Rabbimin fazlındandır. Şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü diye beni imtihan ediyor” (27 Nemi, 40) demiş ve Sebe Melikesi Belkıs’ın tahtı yanına getirildiğinde ona bakıp şöyle seslenmişti: “Ey ağaçtan mamul taht! Sen ancak ahmakları avlayabilirsin.”
Yunus ne güzel söylemiş:

“Mal sahibi, mülk sahibi Hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan.”
“Ebedî ömrün önündedir. O ömr-ü bakîde göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde sa’y (gayret) ve çalışmalarına bağlıdır.”(5) Akîf ne güzel söylemiş:

“Bekayı hak tanıyan, sa’yi (çalışmayı) bir vazife bilir. Çalış, çalış ki beka sa’y olursa hak edilir.”
Bu gerçekleri kulak ardı eden bazı kimseler bir gün gelecek hatalarını itiraf edecekler: “Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkumları arasında olmazdık!”derler. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun o alevli cehennemin mahkumları!” (67 Mülk, 10-11)

“Dünya madem fânidir, hem madem ömür kısadır, lüzumlu vazifeler çoktur, ebedi hayat burada kazanılacaktır, dünya sahipsiz değil, iyilik ve fenalık cezasız kalmayacaktır, dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır; elbette en bahtiyar odur ki, dünya için ahiretini unutmasın, ahiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini, hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyânî şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telakki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selametle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye gitsin.”(6)

“Dünya ahiretin tarlası” olduğuna göre, ahirette cennet ve cehennem meyvelerini verecek tohum ve çekirdekler bu dünyada ekilirler. Neyin tohumunu ekersek, onun meyvesini alırız. Meyvenin içinde nasıl maddi bir çekirdek mevcutsa, çekirdeğin içinde de meyveleriyle birlikte manevî gizli bir ağaç vardır. O çekirdek toprağa ekilse o ağaç biter. İşte bu münasebetle bir Âlim şöyle der: “iman, manevi bir tûbâ-i cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise manevî bir zakkum-u cehennem tohumunu saklıyor.”(7)

Demek ki, kimin kalbinde iman varsa ve hayatını ona göre şekillendirmişse, o kimse ahirette, nimetlerle dolu maddi bir cennet kazanacağı gibi, dünyada da manevi bir cennet hayatı yaşar. Öte yandan kalbinde küfür tohumu bulunan, yani Allah’a ve ahirete inanmayan bir kimse, ahirette maddi bir cehennemde cezalandırılacağı gibi, inançsızlık, bu dünyada da onu yakan manevi bir cehennem olur. Demek ki, ahireti cennete çevirmenin yolu iman olduğu gibi, dünyayı cennete çevirmenin yolu da imandır. İmansızlık ise iki hayatı da cehenneme dönüştürmektedir.

İmam-ı Azam pırıl pırıl giyinmiş Cuma namazına giderken, atının üzerinde herkesi gülümseyerek selamlıyordu. Ne kadar mutlu ve huzurlu olduğu halinden belliydi. Bu durumu gören bir Yahudi Önüne geçti ve “Ya imam! Hani ahiret sizin, dünya bizimdi?”diye sordu. Ebu Hanife:

“Kim dedi sana öyle! Ahirette bizim, dünya da” cevabını verdi. Evet âyet-i kerimede öyle buyuruluyor: “Ahirette bizim, dünya da bizimdir.” (92 Leyi, 13)

Hayatıyla bu ayeti doğrulayan Hz. Mevlana der ki: “Allah ile barışık yaşadığım için, dünya gözümün önünde cennet gibidir. Ben cihanı nimetlerle dolu görüyorum.”

İslam’a göre mülkiyetin asıl sahibi Allah’tır: “Göklerin yerin ve içindekilerin mülkiyeti Allah’a aittir.” (5 Maide, 17) Kulların sahip oldukları onlara Allah tarafından verilen ve imtihan edilmelerini sağlayan emanetlerdir. İnsanın gayesi sahip olduklarını Allah’ın rızasını kazanmak için kullanmak olmalıdır. “Biliniz ki mallarınız da çocuklarınız da ancak birer imtihan vasıtasıdır. Asıl büyük mükafat ise Allah katındadır.” (8 Enfal,28)

“Şüphesiz ki Allah inananlardan canlarını (nefislerini) ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır.” (9 Tevbe 111)
Her türlü imkân, güç, gelir imtihan dünyasının aletleridir.

“Allah, sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerle sizi imtihan etmek için derecelendirendir.” (6 En’am, 156)
“İnsanlar, yalnız “İman Ettik” demekle hiç denenmeden bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri denedik. Elbette Allah (deneyerek) doğruları bilecek, yalancıları bilecektir, (onları ortaya çıkaracak ve bildirecektir.)” (29 Ankebut, 2-4)

“Her nefis ölümü tadacaktır. Biz sizi denemek için şerre de hayra da mübtela kılıyoruz. Ve sonunda bize döndürüleceksiniz.” (21 Enbiya, 35)
Hayat Bir Fırsattır

Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Hiçbiriniz ölümü, ölmeyi istemesin. Zira ölmeyi isteyen eğer iyi biriyse, belki daha çok hayırlı amel ve iyilik yapar. Şayet kötü biriyse, olabilir ki, tevbe edip Allah’ın rızasını kazanmaya çalışır.”
 
Hadis bize diyor ki; iyi yolda olan bir kimse ölümü istemesin; iyiliklerini çoğaltmaya baksın. Kötü yolda olan kimse de, aynı şekilde ölümü arzu etmeyip kendini günahlardan alıkoysun, iyi yola yönelsin, şeytanın tuzaklarından kurtulmaya çalışsın, günahlarını affettirecek hayırlı işler yapsın.

Dünya bir hizmet yeridir, imtihan alanıdır, dünya amel sahasıdır.

Sırrı Sakati’ye sormuşlar:

“Kul, Allah’ın kendisini kabul ettiğini, sevdiğini bilebilir mi?” Şöyle cevap vermiş: “Eğer, Allah’ın beni günahlardan, masiyet ve isyanlardan koruduğunu ve her türlü hayırlı işlere muvaffak kıldığını görürsem, bilirim ki Allah beni kabul etmiştir.”

Demek ki, Allah katında makbul bir kul olup, olmadığını anlamak isteyenlerin; nerede istihdam edildiklerine, hayırlı işlere muvaffak olup olmadıklarına bakmaları gerekir.

Zinnun-ı Mısrî de şöyle demiştir:

“Bir kula bak; vaktini boşa harcıyorsa, boş şeylerle vakit geçiriyorsa, Allah’ı anmıyorsa bilesin ki, Allah Teâlâ o kişiden yüz çevirmiştir.”

Hayat bir fırsattır ve ikinci defa elimize geçmeyecektir. Yarınlarımızın, ahiretimizin bu günlerimizden aydınlanabileceğini unutmamalıyız. Öyle şeyler yapmalıyız ki, bunların faydaları hem dünya hayatında olsun, hem de kabir kapısında sönmesin, mezarda yalnız bırakmasın, sonsuz hayatta da devam etsin. Öyle yaşamalıyız ki dünyamız da, ahiretimiz de mamur olmalı...

“Mü’min öldüğü zaman namazı başucunda, sadakası sağında, orucu da onun bağrında (göğsünde) bulunur.”(9) Yani Mü’min salih amelleriyle ibâdetlerine gömülür. Böylece vefat eden mü’minlerin kabirleri cennet bahçesi haline gelir.
Dünyayı, cennete götüren amel pazarı haline getirmeliyiz.

Rabbimiz: “Öyle erler ki; ne ticaret, ne alışveriş onları Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz.” (24 Nur,37), “Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar zarara uğrayanlardır.” (63 Münafikûn,9) buyuruluyor.

İnsan dünyaya imtihan için gönderilmiştir. İmtihanın zaman ve şeklini tayin eden ise Allah’tır.
İnsan bu kısa ömrünü çok iyi değerlendirmeli, geçmişini geleceğini düşünüp ona göre hareket etmelidir. Ne derece geçmişin muhasebesini yapabiliyorsa, o derece geleceğine güvenle bakabilir. Geçmişinden ders almayan bulunduğu anı değerlendiremeyeceği gibi, geleceğinden de bir şey beklememelidir. Yaptığı işin sonunu düşünmelidir. Hayat emanetini, ömür sermayesini israf ve zayi etmemelidir. Vakti nasıl öldüreceğimizi değil, nasıl değerlendireceğimizi düşünmeliyiz.
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Herkes yarın (ahiret) için ne hazırladığına, ne gönderdiğine baksın.” (59 Haşr,17).
İnsan ömrü hep bahar değildir. Yazı da vardır, kışı da. Hep düz gitmez. Bazen zikzaklanır, inişli çıkışlı olur.

Hayatın güçlüklerine karşı sabırlı olunmalı, yılmamalı, engelleri aşmak için çalışmalıdır. Allah bizi denemektedir. Bolluk veya darlık verir, bizi ölçer, dener. Bize düşen şikayet değil, şükürdür. Allah’ın verdiği emanetleri, sahibine en güzel şekilde teslim etmek için çalışmalıyız.” Ömrümüzü nerede geçirdiğimizden de hesaba çekileceğimizi” unutmamalıyız.(10)
Yanlış yazılacak seneleri silmeye ihtiyarlığın silgisi yetmez. Hayat, ancak dosdoğru yaşamaya yetecek kadardır.
İbretler, Dersler, Öğütler

-----------------------------------------------------------------------------------

1- İnsan dünyada bir yolcudur, ahiret yokuşudur. Yolculuk, hazırlık, azık ister, eli boş yola çıkılmaz. Biz dünyanın, hayatın sahibi değil, emanetçisiyiz. Asıl sahibi Allah’tır.

2- Boş yere yaratılmadık, görevlerimiz var. Öyleyse hem görevlerimizi bilmeli, hem de yapmalıyız. Zira boş söz değil, çok iş isteniyor.

3- Cennet de, cehennem de dünyada kazanılır.

4- Dünya ahiretin tarlasıdır. Bakılırsa bağ, cennet bahçesi; bakılmazsa dağ, çeşitli yırtıcıların barındığı dağ olur. Ömür bahçemizi, günahlarla dağlaştırmayalım.

5- Hayat bir fırsattır. Ömrümüzü nasıl israf edeceğimizi değil, ömrümüzden, vaktimizden nasıl tasarrufta bulunabileceğimizi düşünmeliyiz.

6- Hayırlı işlere muvaffakiyet, hayırlı insan olmanın belirtisidir.
Hayırlı, faydalı işlerle uğraşanlar, hayır bulurlar, hayırlı olanı elde ederler.

7- İmtihan edildiğimizi unutmamalıyız. İmtihanın zamanını, şeklini imtihan eden tayin eder.

8- Hayatımızı dolu dolu yaşamalı, dünyanın da ahiretin de bizim olduğunu unutmamalıyız.

9- Hayat emanetini, emanetleri zayi etmemeliyiz.

10- Engelleri aşmada gayretli olmalıyız. İşte Hz. Peygamber’in uy ansı:
“Cennet gibi isteyeni uyuyan (bir güzellik); Cehennem gibi de kaçanı uyuyan (bir felâket) görmedim.”(11)

Halil Atalay

 


* BENZER KONULAR

Güzel Geçimin Sırları. Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:42:25 ÖÖ]


Yol Azığı Sabır ve Namaz Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:37:45 ÖÖ]


Yardımlaşma Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:26:22 ÖÖ]


Kur'an'da İnkarcıların Sıfatları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:11:43 ÖÖ]


Kur'an Psikolojik Hastalıklara Şifadır Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 07:07:51 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:40:51 ÖÖ]


Zamanın Nabzını Tutmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:34:18 ÖÖ]


Emanet Ahlakı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:25:04 ÖÖ]


Annenin Gözünde Çocuk Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:11:50 ÖÖ]


Ömür Hak Yolunda Tüketilmeli Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:05:21 ÖÖ]


Allah Kullarını Eğitiyor Gönderen: KOYLU
[Dün, 10:12:41 ÖS]


Kur'an ve Sünnet'te İnfak Gönderen: KOYLU
[Dün, 10:08:17 ÖS]


Ayetlerle Cehennem Gönderen: KOYLU
[Dün, 06:04:39 ÖS]


Ayetlerle Cennet Gönderen: KOYLU
[Dün, 05:54:55 ÖS]


Allah Kimi Hidayete Erdirmek Isterse Gönderen: KOYLU
[Dün, 05:50:07 ÖS]


Uğur Işılak - Single Eserleri + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:31:08 ÖÖ]


Hafızlar Ezgi Grubu - Single Eserleri + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 11:26:28 ÖÖ]


Ölçülerimizi Sâbitelerimizi Bilelim Yaşayalım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:18:21 ÖÖ]


Polen Alerjisi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:09:30 ÖÖ]


İyiliğe ve Cömertliğe İlk Önce Evlerimizden Başlayalım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:01:00 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42