Gönderen Konu: Özü Sözü Bir Olmak  (Okunma sayısı 86 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5771
Özü Sözü Bir Olmak
« : Eylül 03, 2023, 07:51:37 ÖÖ »


Özü Sözü Bir Olmak

اَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ اَنْفُسَكُمْ وَاَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَؕ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

“Sizler Kitab’ı okuduğunuz hâlde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?”

(Bakara, 2/44)

İnsanların en çok konuştuğu konulardan biri de dinî temalı hususlardır. Tabii bu durum, bir anlamda güzel olmakla birlikte yeterli bilgiye sahip olmaksızın konuşmak veya kendini göz ardı ederek sadece başkaları için konuşmak, en büyük zaaf noktalarındandır. Zira böyle bir tutum, herkesin öncelikle sorumlu olduğu bireysel gelişim ve bilinçlenme hâlini ıskalayarak farklı önceliklerin oluşmasına zemin hazırlayabilir. Aslında “emr-i bi’l-marûf ve nehy-i ani’l-münker” ifadesiyle kavramlaşan iyiliği emredip kötülükten sakındırma eylemi, ilk önce kişinin kendisiyle başlamalıdır. Zira kendini irşat etmek için gayret sarf etmeyen bir bireyin, başkasına yol gösterici olma çabası içinde bulunması düşündürücüdür. Kendini ihmal edip daima başkalarının hata ve kusurlarıyla hemhâl olmak, esasen kınanma sebebidir. Dolayısıyla yapılması gereken önce kendine, sonra başkalarına konuşmaktır. Bunun her durumda mümkün olmaması hâlinde ise en azından başkalarına konuşurken kendini unutmamaktır.

Bilinmelidir ki daima başkalarının kusurlarına odaklanan bir kalp, sadece başkalarına aktarmak için öğrenen bir zihin ve yalnızca muhataplarına yoğunlaşıp kendini unutan bir birey, din adına konuşmayı, dinden kendine hisse almaya yeğlemiştir. Esasen kişi, işaret parmağıyla muhatabına yönelip ona direktif ve tavsiyeler verdiğinde avucunun içinde kalan üç parmağının kendisine dönük olduğunu gözden kaçırmamalıdır. Dolayısıyla din adına konuşanların, öncelikle nefis muhasebesi yapması ve otokontrol mekanizmasını işletmesi önemlidir. Bu bağlamda Yüce Allah’ın elçi olarak seçtiği Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.s.), Kur’an-ı Kerim’de her şeyden önce yaşantısıyla müminlere örnek gösterilmesi çok manidardır. Ayet-i kerimede “İçinizden Allah’ın lütfuna ve ahiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.” (Ahzâb, 33/21) buyrularak Peygamber Efendimizin sözü ile hâlinin uyum içerisinde olmasına vurgu yapılmaktadır. Zaten onun, kısa bir süre içerisinde cahiliye toplumundan tüm insanlık için örnek bir nesil meydana getirmesi, bu özelliğinin bir semeresidir. İçinde yaşadığı toplumda sahip olduğu Muhammedü’l-emin vasfının bir yansıması ve güçlü bir tesiridir.

Din ve ahlak ekseninde etrafına emirler yağdırıp tavsiyelerde bulunan bir kimsenin, kendine karşı nisyan içinde olması aslında en büyük hüsranlardandır. Zira Yüce Allah, “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.” (Sâff, 61/2-3) buyurarak söz-davranış bütünlüğüne dikkat çekmektedir. Dolayısıyla sözlerimizin, dışarıya çıkmadan önce içimize yönelmesi ve etkisini önce bizde neşet ettirmesi ne kadar da ehemmiyetli bir tavırdır. Bu bağlamda başkalarına söz söylerken bile nefsimizi paydaş kılmayı asla ihmal etmemeliyiz. Aslında bir sözün diğer insanlarda vücuda getireceği tesir de işte tam da burada yatmaktadır. Çünkü sözün tesiri, o sözü söyleyen dilin ve o sözü taşıyan zihnin sahibinin yaşam ve samimiyeti ile doğru orantılıdır. O hâlde sözümüzün tesirli olmasını istiyorsak özümüze dikkat etmeyi, dilimizin rehber olmasını diliyorsak kişiliğimize özen göstermeyi ve anlattıklarımızın başkalarınca benimsenmesini arzuluyorsak yaşantımızı kontrol altında tutmayı kendimize şiar edinmeliyiz.

Din adına veya dinden konuşurken dikkat edilmesi gereken temel hususlardan biri de sahip olduğumuz din anlayışının, Kur’an ve sünnet merkezli olup on dört asırlık İslam medeniyet ve geleneğinden beslenen bir yapıda olmasıdır. Aksi hâlde keyfî değerlendirmeler, şahsi yorumlar ve münferit yaklaşımlar, dinin bizatihi kendisi gibi anlaşılmaya başlanabilir. Bu da zamanla hem sanal âlemde hem de sosyal hayatta farklı bireyler ve gruplar arasında din bağlamında çekişmeye, ötekileştirmeye ve toplumsal boyutta ayrılık tohumlarının saçılmasına yol açabilir.

Dolayısıyla bir kimsenin, şahsi bilgi ve birikimi veya sahip olduğu ön kabulleri çerçevesinde oluşturduğu dinî anlayışını, başkalarına dikte etmekten sakınması ve tekfir diline kapılmaktan uzak durması son derece önemlidir. Aksi hâlde toplumu birleştiren bir harç olan ve “sağlam bir kulp” tabiriyle (Bakara, 2/256; Lokman, 31/22) vasıflanıp Allah’ın sağlam bir ipi olarak nitelenen (Âl-i İmrân, 3/103) din, ayrıştırma aracına dönüştürülmüş olacaktır. Bu çerçevede halk nezdine yoğun bir şekilde kullanılan sosyal medya mecralarında yapılan yayınlar, yazılan sözler, titizlikle süzgeçten geçirilmeli ve işin sonucu evvelemirde aklıselim ile düşünülmelidir. Aksi hâlde bir vücut gibi bütün olması öğütlenen müminler (Buhari, Edeb 27), ayrışmanın eşiğinde olacaktır. Ayrışma ve çatışma ise ateş çukurunun kenarında olmaya benzetilmektedir. (Âl-i İmrân, 3/103)

Din adına konuşurken, dini anlatırken kırıcı, yaralayıcı ve uzaklaştırıcı bir dil ve üsluba meyletmekten kesinlikle sakınmak gerekir. Rahmet Peygamberi Resul-i Ekrem’in, Uhud Savaşı sırasında emre muhalefet edenlere bile yumuşak bir dille hitap etmesi ve onları dışlamaması, Kur’an-ı Kerim’de övgüyle anlatılmaktadır. (Âl-i İmrân, 3/159) Toplum içinde insanların hata ve kusurlarını ifşa ederek onları rencide etmek yerine “Bazı insanlara ne oluyor da böyle böyle yapıyor?” (Müslim, Nikâh, 5) diyerek kötülüğü ve kötü işi zemmeden Nebi’yi (s.a.s.) örnek alabilmek ne büyük bir bahtiyarlıktır. O hâlde dilimiz din adına konuşurken titizliğimizi zirvede tutup zihnimizi kâtibimiz, kalbimizi de şahidimiz yapmalıyız.

Dr. Mustafa Güvenç.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Nisan 26, 2024, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41