Rahmet ve Adalet Perdeleri Aralarken
Cenab-ı Allah'ın (cc) bütün diğer sıfat ve isimleri Rahman ve Rahim'e dayanır.
O, Rahmâniyetiyle varlıkları hayata gönderir, rızıklarını verip yaşatır, hastalıklarına şifa, dertlerine deva olur; nihayet onları çekirdek mesabesindeki dünya hayatından alır ve o çekirdeği âhiret hayatı olmayan varlıklar için nesillerinde, âhiret hayatı olan varlıklar için ise hem nesillerinde hem de bir başka âlemde bir ağaç halinde sümbüllendirir. Rahîmiyetiyle her bir varlığa hususi yardım ve hususi iltifatta bulunur; hususi başarı verir; kusurlu olanların kusurlarını bağışlar ve insanlar ve cinler gibi sorumlu olanları Cennet'e, Cennet'i de onlara hazırlar. Cenab-ı Allah'ın mü'minler ile ilgili her hüküm, icraat ve tasarrufu Rahimiyet kaynaklıdır. O, onları hususi himayesine alır; kendilerine hususi yardımlarda bulunur, yol gösterir; zorluklarını kolaylığa, kötü sıfatlarını faziletlere çevirir; yapmakla yükümlü bulundukları (müsbet) vazifeleri hakkıyla yerine getirememekten ve birtakım hata, kusur ve günahlardan kaynaklanan boşluklarını çok defa karşılıksız af ile ve bazen de zahiren başarısızlıklarla, mağlûbiyetlerle, musibet ambalajlı tecellilerle, hastalıklarla, sıkıntılarla kapatır ve böylece hem onları âhiret adına temizler hem de dünyada onlara her zaman daha güzel, daha parlak bir gelecek hazırlar. Meselâ, İslâm'ın ilk dönem tarihinde Bedir büyük bir zaferdir ama Uhud, ondan daha düşük seviyede bir zafer değildir. Çünkü Uhud ile gerçek Müslümanlarla zahiren Müslüman, fakat Müslümanların içinde daima bozgunculuk yapmaya hazır ve bununla meşgul münafıklar ilk defa ayrışmış, Müslüman saflar daha bir sıklaşmıştır. Ayrıca, her bir Müslüman, ihtimal Uhud'un ikinci döneminde zahiren mağlûbiyet tecellisine Kader'in fetva verdiği Bedir'de ganimetlere erken el atma gibi içte ve dışta dünyevîleşme meyillerinden kurtulma ve gerçek güç, kuvvet ve başarı kaynaklarını daha bir keşfetme kulvarına girmiş; iç tasaffi kurnalarında daha bir yıkanmaya durmuştur.
İslâm'ın şu son döneminde, en zor şartlarda bile dağlar büyüklüğünde de olsa hiçbir tökez onu yolundan alıkoyamadı. Onun tam idrakinde olmayan, düşünce-itikad-ihlas ve yol yorgunu bazı Müslümanlarda ve Müslüman gruplarda dökülmeler, savrulmalar görülse de o, itikadî, fikrî, bilimsel, teknolojik, siyasî, içtimaî, iktisadî her sahada maruz kaldığı her türlü saldırıya rağmen ilerlemesini hep devam ettirdi. O, rahat şartların rehaveti altında değil, en zor şartlarda en büyük mesafeleri kat etti. Sadece Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yaşadıkları bile buna en güzel misal değil mi? 12 Mart'ta hapishane, 12 Eylül'de 6 yıl şakî gibi takip, bin yıl süreceği ilan edilen 28 Şubat'ta bindirilmiş medya kuvvetleriyle açılan yaylım ateşi; belli merkezlerden bitmeyen takipler, dünyadaki belli güç merkezlerine heyetler halinde yapılan şikâyetler; iftiralar, karalamalar, aleyhte kampanyalar, daha dün Amerika'da açtığı vize davasını kaybettiği haberi gibi her biri bilfiil tekzibe uğramış yüzlerce yalan haberler... Evet, Hocaefendi gönlünde sıkışmış yağmur bulutları gibi ızdırapları çekerken, bunların nasıl rahmet sağanaklarına dönüştüğünü, güneşin önüne yığılan kara bulutların her defasında nasıl dağılıp gittiğini gördükçe eminim şükürle iki büklümdür. Dün ona idam biçen, her Allah'ın günü aleyhinde yayın yapan yar ve ağyar gazeteler, televizyon kanalları, programcılar; onun aleyhinde bulunmayı varlık sebebi haline getirmiş kuruluşlar, kurumlar ve şahıslar ile Hocaefendi'nin artık dünyaya mal olan, üniversitelerde, sempozyumlarda inceleme konusu yapılan düşünceleri, inancı ve 100'den fazla ülkeye yayılmış ve dünyanın tamamına yayılma istidadındaki fikrî rehberliğini yaptığı eğitim-öğretim müesseseleri hakkında Kader'in verip durduğu fetva ne ibretlerle dolu!
FANİ DUNYA RADYO FORUM
