Gönderen Konu: SABIR ALLAH’A DOSTLUK MAKAMIDIR  (Okunma sayısı 399 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2126
SABIR ALLAH’A DOSTLUK MAKAMIDIR
« : Haziran 01, 2018, 08:03:19 ÖÖ »
Sabır Allah

SABIR ALLAH’A DOSTLUK MAKAMIDIR

Ey aziz kardeşim, bilmiş ol ki sabırlı insan bahtlı insandır. Allah yanında derecesi yüksek insandır. Nitekim şanı mübarek ve yüce olan Allah, sabırlı kullarını överek şöyle buyurur:

“Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara suresi:153) sabır denen haslet, insanı hayvanlık mertebesinden insanlık mertebesine çıkarır. Bir gaye için sabır ve tahammül gösterenler hedeflerine mutlaka erişirler. Mesela:

a)Fakirliğe sabır ve tahammül gösterenler, sonunda zenginliğe mutlaka erişirler.

b)Düşmanlara karşı vermiş oldukları mücadelelerde sabır ve tahammül gösterenler sonunda mutlaka muzaffer olurlar.

c)Ayrılıklara sabır ve tahammül gösterenler, sonunda mutlaka visale erişirler.

İşte hayatta sıkıntı ve zahmetlere sabır ve tahammül gösterenlere, sonunda mutlaka gayelerine erdikleri ve muzaffer oldukları içindir ki şöyle denir:

 -Sabır, sevincin ve genişliğin anahtarıdır.

Sabrında çeşitleri vardır. Aynı zamanda Allah katında her birinin ayrı ayrı ecirleri de mevcuttur.

,Şimdi biz burada onların her birini sayalım ki muhterem Müslüman kardeşlerimiz öğrensinler de yerli yerinde kullansınlar ve böylece hayatta hayırlı gayelerine erişsinler, muzaffer olsunlar.

Sabır üç çeşittir. Bunlar:

1)Sıkıntılara, musibetlere sabır,

2)Allah’a kulluktaki meşakkatlere sabır

3)Günah işlememeye sabırdır.

Şimdi, musibet denince nelerin akla geleceğini izah edelim:

-Canımızın incindiği ve tedirgin olduğu her şey bizim için bir musibettir. Yani bize güç ve zahmetli gelen ve tedirginlik veren şeylere musibet denir.

Şüphesiz ki, musibetin de azı, çoğu, büyüğü, küçüğü vardır. Mesela:

1)Kişinin bir yakının ölmesi bir musibettir,

2)Kendisinin hastalanması bir musibettir

3)Malının, mülükünün telef olması bir musibettir.

4)Başına korkulu haller gelmesi bir musibettir.

5)Zalimlerin zulmüne uğraması bir musibettir.

6)Ayağına taş veya diken batması bir musibettir.

7)Sahip olduğu her hangi bir imkânı kaybetmesi bir musibettir.

İşte bu ve benzeri musibetlere maruz kalan Müslümanların sabretmeleri, metanet göstermeleri, sızlanmamaları ve acılara sükûnetle tahammül etmeleri gerekir. Çünkü musibete sükûnetle tahammül etmek, musibetin peşinden gelecek acılara set çekmek, demek olur. Musibetleri sabır ve sükûnetle karşılamayarak ah-vah edenler, kendi kendilerini daha da büyük sıkıntılara sokmuş olurlar. Hâlbuki musibeti sabır ve sükûnetle karşılayarak onun getirmiş olduğu ağrı ve acıları sarmaya ve gidermeye çalışanlar ve Allah’a teslim olanlar ise, musibetin neticesinde gelecek zahmet ve meşakkatleri gidermiş olurlar.

Sözün kısası, musibetlere karşı ah-vah etmenin hiçbir faydası yoktur. Bilakis zararı vardır. Bütün bunlardan başka Şanı Yüce olan Allah, belalarla musibetleri sabır, sükûnet ve tahammülle karşılayanlara, karşılıksız olarak sayısız ecirler verir. Nitekim bu husus Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde açıkça belirtilmektedir.

-Sizi, biraz korku, biraz açlık, biraz mal-can mahsul eksikliği ile imtihan edeceğiz. Bunu, bilmediğimiz için değil, kimin itaatkâr ve kimin isyankâr olduğunu yine size göstermiş olmak için yapacağız. Sen, Ey Resulüm! Kendilerine bir musibete sabır ve tahammül gösterenleri müjdele. (Bakara suresi:155-156)

Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi, musibetler, kulları sınamak imtihan etmek içindir. Zira ayette “Biz sizi sınarız…” buyrulmaktadır. Onun için; sıkıntılar, musibetler, meşakkatler ve düşmanla mücadele karşısında sabır ve tahammül göstermek gerekir.

Sabretmenin pek çok faydası vardır. Her şeyden önce, musibetlere sabır ve tahammül göstermeyerek ah-vah etmenin, musibetin getirdiği acıyı gidermeğe hiçbir faydası yoktur.

Bilakis daha da zararı vardır. Hem, musibetlere sabredip tahammül göstermeyenler, sabrın Allah indindeki ecrini bulamazlar. Zira bela ve musibetlere sabır ve tahammül gösterip Allah’a tevekkül edenler, bunun Allah indindeki ecrine nail olurlar. Musibetlere sabredemeyerek ah-vah edenler ise Allah katında ki büyük ecirden mahrum kalırlar. O halde ey Müslüman kardeşim! Gel, sen de bütün bunları düşünerek, hayatta maruz kalabileceğin musibetlere sabreyle, tahammül göster. Allah’a tevekkül et. Gerekli sebeplere sarılarak işin gerisini O’na bırak.

-Musibet birdir. Fakat sabretmeyince iki olur. Bunlardan biri büyük musibettir. Diğeri de küçük musibettir. Büyük musibet, musibete sabretmeyenlerin elinden alınan “Musibete sabır” sevabıdır. Kendisine sabredilmeyen musibet ise küçük musibettir…

Demek ki musibete sabretmeyip ah-vah etmek de bir musibettir. Hem de büyük musibettir. Zira bu musibet, musibete sabır sevabının elden gitmesine sebep olmaktadır. Allah’ın rızasını isteyen müminler ise, ister rahat olsun, isterse mihnet olsun, cana zarar gelen ve hevay-ı nefsin hoşuna gitmeyen bütün hususlarda sabır ve tahammül gösterirler, darlanmazlar, sızlanmazlar. Halis müminler, mihnet ve musibetlere sabrettikleri gibi, nimetlere de şükrederler. Nitekim Peygamberimiz (sav)’in bu hususları dile getiren hadisleri pek çoktur.

-Hem darlık hem de genişlik zamanlarında Allah’a hamd edenler, kıyamet günü Cennet’e çağrılırlar.” Musibetler sabredip tahammül göstermek, muhabettullah alametidir. Zira kişi ancak sevdiğinin zahmetlerine sabreder. Bu dünya bir imtihan âlemedir. Herkes musibetlere, meşakkatlere, belalara maruz kalabilir. İşte Allah’ın halis kulları bu musibetleri sabır, sükûnet ve tahammül ile karşılarlar. Asla sızlanmazlar, darlanmazlar, ah-vah etmezler. Allah’ın sevdiği kulları da bu dünya da musibetlere ve meşakkatlere maruz kalabilirler. Nitekim Peygamberimiz (sav)’in bu hususları tespit eden hadis-i şerifleri pek çoktur.

-Şanı Mübarek ve Yüce olan Allah, bir kulunu sevdi mi, onu imtihan etmek için kendisini musibetlere müptela kılar. Yine, Allah, böyle bir kulunu bir musibete maruz bıraktığı zaman ise ona sabretme gücü verir” Allah’ın öyle kulları vardır ki onların nazarında nimetle, mihnetin; rahatla, zahmetin hiçbir farkı yoktur. Yani onlar için nimette birdir, mihnette. Rahat da birdir, zahmette. Mihnet ve meşakkatlere sabır ve tahammül gösterirler. Böylece sıkıntılara katlanırlar. Yine bir nimete mazhar oldukları zaman da bunun şükrünü eda edebilmek için zahmet ve meşakkatlere katlanırlar.

Hâsılı, Allah’ın halis kulları için nimetlerle, mihnetler adeta birbirlerinden farksız şeylerdir. O halde sen ey Müslüman kardeşim, musibetere, mihnetlere, belalara sabırlı ve tahammüllü ol. Musibetler karşısında metanet göster. Allah’a tevekkül et. Nimetlere de şükret. Nail olduğun nimetlerin şükrünü edaya çalış…

Evet, gerçekten âşıklar, rahat ile mihneti ayırt etmezler. Allah’dan her ne gelirse onu sineye çekerler. Bu rahattır, bu mihnettir demezler.

Ahalinin zahmetine de mihnetine de, töhmetine de, katlanırlar. Fakat buna karşılık Allah indinde kendilerine misilsiz ecirler vardır. Bunun böyle olduğu birçok hadis-i şerif ile sabittir. Peygamberimiz (sav) buyurdular ki;

-“Belalar önce peygamberlere, sonra evliyaya, daha sonra da sırasıyla benzerlerine ve benzerlerine havale olunur.” Bu hadis de gösteriyor ki, Şanı Mübarek ve Yüce olan Allah’ın sevdikleri de en çok bela ve musibetlere maruz kalabiliyor. Yani, Allah, sırf kullarının sabredip sabredemeyeceklerini bizzat kendilerine göstermek için onlara bela ve musibetleri verebiliyor. Şu halde bela ve musibetlere sabredip tahammül göstermek gerekir. Ta ki Şanı Mübarek ve Yüce olan Allah’ın Levhi Mahfuz’da yazmış olduğu dostluk sabit kalabilsin.

Bahtiyar kullar Allah’ın dostluğunu kazanan ve aynı zamanda bunu koruyabilen insanlardır. Belalara ve musibetlere sabredip tahammül göstermek de Allah’ın dostluğunu koruyabilmenin baş sebeplerinden biridir. Allah’ın takdiri dâhilinde olan bela ve musibetlere sabredemeyenler, O’nun dostluğunu muhafaza etmemiş olurlar.

-Ben Allah’ım! Benden başka ibadete layık hiçbir zât yoktur. Ancak Ben varım. Muhammed de Benim Habibim ve Resulümdür. Kim ki Benim hükmüme teslim olur, belalara sabreder, nimetlerime de şükreylerse işte Ben onu sıddıklar zümresinden yazar ve kendisini sıddıklarla beraber haşrederim. Kim de Benim hükmüme teslim olmaz, belalara sabretmez, nimetlerime de şükreylemezse o da kendisine Benden başka ilah bulsun”

Ey aziz kardeşim, bu sözlerde, musibetlere sabretmeyenler için büyük ihtarlar vardır. Zira görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen Âlemlerin Rabbi şöyle buyuruyor:

“Kim de Benim hükmüme teslim olmaz, belalara sabretmez, nimetlerime de şükreylemezse o da kendisine Benden başka ilah bulsun…” Allah korusun, Âlemlerin Rabbini ilah edinmeyen birisi ise imandan çıkar, putperest veya kâfir olur. Bütün bunlar, musibetlere sabretmenin ne derece ehemmiyetli olduğunu gösterir.

Allah yolunda sabreylemek, nefisle bir nevi mücadele etmek demektir. Zira bela ve musibetler nefse zor gelir. Onlara sabır ve tahammül göstermek için ise nefisle mücadele etmek gerekir.

Allah âşıkları daimi bir nefis mücadelesi içindedirler. Bununla beraber, bela ve musibet anlarında buna ayı bir itina göstermek gerekir.

Zenginlerin, fakirlerle hemhal olmaları ve onların ihtiyaç ve sıkıntıları gidermeleri bir vazife ve mükellefiyettir. Öfke halinde sabretmek ve öfkeye hâkim olmak da büyük bir sabırdır.

Efendimiz (sav) hadis-i şeriflerinde buyurdular ki;

“Nefsin hoşuna gitmeyen şeylere sabretmekte çok büyük hayırlar vardır.”

Nefsin hoşlanmadığı şeyler pek çoktur. İşte onun hoşuna gitmeyen bu şeyleri dikkat ve itina ile yapmak birer sabırdır. Mesela;

1)Beş vakit namazı vaktinde kılmak

2)Yaz günlerinde nafile oruç tutmak

3)Her türlü mal-mülk ve servetin zekâtını ve vergisini vermek

4)Fakir, yoksul ve muhtaçlara yardım etmek

5)İmkân halinde hacca gitmek nefsin hoşlanmadığı şeylerdendir. Bunları dikkat ve itina ile yerine getirmek ise sabırdır.

İbni Abbas (ra) şöyle der;

“Sabrı cemil, musibete maruz kaldığı halde bunu kimseye duyurmayan ve kendisinin bir musibete duçar olduğu ancak başkalarına sorularak öğrenilebilinen kişilerin sabrıdır. Bu musibet, ister küçük ister büyük musibet olsun. İşte musibetler karşısında bu şekilde davrananlar ancak hesapsız ecirlere kavuşurlar”

Ey Müslüman! Sakın ola ki açlık, hastalık, ileride dara düşme endişesiyle günah işlemeyesin. Bazı insanlar vardır, şöhret için günah işlerler. Bazıları dünya hırs ve tamahı sebebiyle günah işlerler.

Bazıları da vardır ki nefsânî zevk ve hazlardan dolayı günah işlerler. Sen bunları düşün. Çeşitli sebeplerle bu yollara düşen kişilerin durumuna düşme. Sonra pişman olursun. Fakat son pişmanlık fayda vermez. Bu arada dikkat edeceğin en mühim hususlardan biri de şudur:

Malını, mülkünü, paranı ve diğer imkânlarını mânâsız, lüzumsuz, hevai yerlerde harcama. Bilakis Allah yolunda cemiyete ve Allah’ın mahlûkatına faydalı olacak yerlerde harca. Eğer onları hevai yollarda harcarsan sana bu dünyada faydalı olmayacağı gibi, ahirette de hesabını verip cezasını çekmek zorunda kalırsın. Malını, mülkünü ve diğer imkânlarını hevai yollarda harcamayıp da Allah yolunda harcamak da büyük sabırlar cümlesindendir. Çünkü nefis onların hevai yerlerde harcanmasını ister.

Sözün kısası; Müslüman, maruz kaldığı mihnet, meşakkat, bela ve musibetlere sabreder.

Tahammül gösterir ve razı olursa Allah’ta ondan razı olur. Zira Efendimiz (sav) hadisi şeriflerinde; “Bütün belalara sabredip tahammül gösterenlerden Allah razı olur” buyurmuşlardır.

 


* BENZER KONULAR

2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41