Gönderen Konu: ADALET VE İYİLİĞİ EMRETMEK  (Okunma sayısı 393 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1978
ADALET VE İYİLİĞİ EMRETMEK
« : Ekim 18, 2018, 08:30:11 ÖÖ »
ADALET VE İYİLİĞİ EMRETMEK

"Her Cuma imamlar hutbenin sonunda yüksek sesle Nahl Suresi'nin 90'ncı ayetini okurlar. Hiç merak edeniniz oldu mu niçin bu ayet her hutbenin sonunda okunur? Acaba halk anlıyor mu¸ ne diyor bu ayet? Hangi prensipleri bildiriyor?"

Her Cuma imamlar hutbenin sonunda yüksek sesle Nahl Suresi'nin 90'ncı ayetini okurlar. Hiç merak edeniniz oldu mu niçin bu ayet her hutbenin sonunda okunur? Acaba halk anlıyor mu¸ ne diyor bu ayet? Hangi prensipleri bildiriyor? Bu soruların cevabını sizlere bu kısa yazımızda açıklamayı uygun bulduk.

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bir gün Nahl Suresi 90. ayeti¸ Mekke ileri gelenlerinden ve İslâm'ın baş düşmanlarından Velîd b. Muğîre'ye okur. Ayeti dikkatle dinleyen Velîd: “Ey kardeşimin oğlu! Onu bir daha okur musun?” der. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz ayeti tekrar okur. Bunun üzerine Velîd o kadar etkilenir ki¸ şu sözler gayr-i ihtiyari ağzından çıkıverir:

“Vallahi bu sözlerin bir başka tatlılığı vardır. Doğrusu bunun üzerinde çekici bir güzellik mevcuttur. Üst kısmı meyvelidir¸ alt kısmı çok bereketlidir. Bu¸ beşer sözü değildir.”1

Kur'an'ın her ayetinin olmasa da bazı ayetlerinin nüzulünün öncesi bazı olaylar olmuştur. Bu olayların akabinde ayetler inmiştir ki biz buna nüzul sebebi diyoruz. İşte bu ayetle ilgili de şöyle bir olay anlatılır:

Allah Rasûlü (s.a.v.) bir gün Mekke'deki evinin avlusunda otururken Osman b. Maz'un ona uğramıştı. Mütebessim bir tavırla yaklaşınca Efendimiz (s.a.v.):

“Oturmaz mısın?” demiş¸ o da: “Olur¸ oturayım.” deyip tam karşısına geçmişti. Hz. Peygamber (s.a.v.) onunla konuşurken birden gözlerini göğe çevirmiş¸ bir süre göğe baktıktan sonra gözlerini yere doğru indirmiş ve sağ tarafındaki bir tümseğe kadar gözüyle takip etmiş¸ sonra da orada oturmakta olan Osman'ın yanından ayrılarak o gözünün takıldığı yere gitmiş. Orada kendisine söyleneni anlamaya çalışır gibi başını sallamış. Daha sonra ilk seferinde yaptığı gibi tekrar gözlerini göğe doğru çevirip gözüyle takip ettiği kaybolana kadar gözüyle takip etmiş ve Osman ile birlikte oturdukları yere tekrar dönmüş. Osman:

“Ey Muhammed¸ daha önce de sana gelir gider¸ seninle otururdum ama bugün yaptığın hareketi daha önce senden hiç görmemiştim.” demiş.

Hz. Peygamber (s.a.v.):

“Benim ne yaptığımı gördün mü?” diye sormuş.

Osman:

“Evet¸ önce gözlerini göğe diktin¸ sonra sağ tarafında bir yere indirdin¸ yanımdan ayrılıp o gözlerini indirdiğin yere gittin. Orada sanki sana söyleneni daha iyi duymak ve anlamak ister gibi başını hareket ettirmeye başladın.” dedi.

Hz. Peygamber (s.a.v.):

“Biraz önce sen burada otururken Allah'ın elçisi Cibril bana geldi.” dedi.

Osman:

“Allah'ın elçisi mi?” diye sordu.

Hz. Peygamber (s.a.v.):

“Evet.” buyurdu. “Sana ne dedi?” diye sordu.

Efendimiz (s.a.v.):

“Bana: ‘Muhakkak ki Allah¸ adaleti¸ iyiliği¸ akrabaya yardım etmeyi emreder¸ çirkin işleri¸ fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O¸ düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.'2 ayetini indirdi buyurdular.

Osman der ki: “İşte o anda iman kalbimde yer etti ve Muhammed'i sevdim.”3

Osman b. Maz'un anlatmaya şöyle devam eder:

“Hemen Ebu Talib'e gittim ve gördüklerimi haber verdim. Ebu Talib de çevresindekilere: ‘Ey Kureyş topluluğu¸ kardeşimin oğluna tabi olun¸ doğru yola ulaşmış olursunuz. Söyledikleri sözlerle o size ancak mekârim-i ahlakı emrediyor.' dedi. Allah'ın Rasûlü (s.a.v.)¸ amcasından bu yumuşaklığı görünce iman edeceğini ümit ederek: ‘Ey amca¸ insanlara¸ bana uymalarını emrediyor da kendin bırakıyor musun? ‘La ilahe illallah' de ki¸ kıyamet günü senin lehine şehadette bulunayım.' Ebu Talib ise¸ ‘Kureyş kadınları beni kınarlar¸ korkudan bunu söyledi derler. Eğer böyle demeyecek olsalardı¸ Müslüman olup seni sevindirirdim.' demiş iman etmemekte diretmişti.”

İşte Hz. Peygamber (s.a.v.)'in¸ çok sevdiği¸ önemli yardımlarını gördüğü amcasının hidayeti için böyle çırpınışı üzerine: “Elbette sen¸ sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis¸ Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi o bilir.“4 ayet-i kerimesi nazil olmuştur.5

İman esaslarından sonra fert¸ aile ve toplumu fazilet temeli üzerinde yükselten altı prensip¸ bir bakıma İslâm'ın getirdiği hayat düzeninin temelini oluşturur.

Bu prensiplerin üçü emir¸ üçü de nehiydir. Böylece Cenab-ı Hak¸ günlük hayatımızı kendi rızası doğrultusunda geçirmemizin en kısa ve sağlam yolunu göstermektedir. Allahu Teâlâ bu ayette güzel ahlaktan sayılan¸ dünya nizamını sağlayan üç esası emretmekte; buna karşılık üç çirkin davranışı da yasaklamaktadır. Biz önce sözü edilen bu prensipleri sırasıyla zikredip kısaca açıklamak istiyoruz:

1. Allah Adaleti Emreder.

Adalet; doğru hareket etmek¸ hakka ve hakikate göre hüküm vermek¸ eşit olmak¸ eşit kılmak¸ her şeyi tam yerine koymak¸ her hususta ölçülü hareket etmek¸ hakkı yerine getirmek demektir ki zulmün¸ yani haksızlığın karşıtıdır.6 Muhakkak ki Allah adaleti emreder. Her şeyi yerli yerinde tutmayı¸ yerli yerince kullanmayı emreder. Kendinizi Allah'ın yarattığı gaye istikametinde tutmayı ve eşyayı da aynı gaye istikametinde kullanmayı emreder. Şüphesiz adalet mülkün temeli¸ toplum hayatının güven ve huzuru¸ fert ve ailenin en sağlam dayanağıdır.

İbn Abbas bu ayette geçen adaleti; “Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahadet etmek¸ ihsan ise farzları yerine getirmektir.” şeklinde izah etmiştir.7

İbni Atıyye diyor ki: “Adalet¸ emanetleri yerine getirmek hususundaki inançlar¸ hükümler şeklindeki bütün farzlar¸ zulmü terk etmek¸ insaflı olmak ve hakkı vermektir. İhsan ise mendup olan (tavsiye edilen¸ öğüt olarak verilen) her şeyin yapılmasıdır.

Bazı şeyler vardır ki¸ tamamen menduptur. Bazı şeyler ise farzdır. Ancak bunlardan yeteri kadarını yapmak adalet mefhumu içine girer. Yeterli olandan fazlasını yapıp kemale erdirmek ihsan mefhumu içine girer.”

İbnü'l-Arabî adaleti üç kısma ayırmıştır:

a) Allah'a karşı adil olmak.

b) Kendi nefsimize karşı adil olmak.

c) İnsanlara karşı adil olmak.

Kulun kendisiyle Rabb'i arasındaki adalet: Allahu Teâlâ'nın hakkını kendi nasibine tercih etmesi¸ onun rızasını kendi arzusundan önce gözetmesi¸ yasaklardan kaçınması ve emirlerine sarılmasıdır.

Kulun kendisiyle nefsi arasındaki adalet: Nefsini helake götürecek şeylerden alıkoyması. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Nefsi haram olan arzulardan alıkoyar.” Hırs ve tamahkârlığa uymaktan uzak kalması¸ her hâl ve manada kanaate sarılmasıdır.

Kulun kendisiyle diğer insanlar arasındaki adalet: Fedakârlık yapması¸ az veya çok hıyanet yapmaması¸ her şekilde insanlara insafla davranması¸ senden hiçbir kimseye söz ve davranışla¸ gizli açık hiçbir kötülük dokunmaması¸ insanlardan gelecek belalara karşı sabırlı olunması. Bunun en alt sınırı insaflı davranılması ve kimsenin rahatsız edilmemesidir.

Bir ülkenin ve toplumun düzeni adaletle mümkündür. İslâm medeniyeti hakka ve adalete dayanır. Yani haklı olan güçlüdür. Haksız olan kişi o ülkenin ve toplumun en soylu¸ zengin ve güçlüsü bile olsa mutlaka sorgulanır ve gerekiyorsa cezalandırılır.

Adaletin yerine getirildiği ve hakkaniyetle uygulandığı toplumlarda huzur ve mutluluk vardır. Adaletin egemen olduğu milletler ve devletler varlıklarını sonsuza dek devam ettirirler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şerifinde kıyamet günü Allah'ın gölgesinde gölgelenmeyi hak eden yedi sınıf insanı anlatırken ilk sırada “adil yönetici”yi zikretmiştir.8

2. Allah İhsanı Emreder.

İhsan¸ güzellik¸ iyilik anlamına gelen hüsn kötünden alınmıştır. Güzel iş yapmak ihsan olduğu gibi başkasına iyilikte bulunmak da ihsandır.9 Bu kelime iyi¸ cömert¸ hoşgörülü¸ affeden¸ merhametli¸ nazik olma¸ bencil olmama… vs. anlamlarına da gelir.

Taberî diyor ki: “Bu ayette geçen “İyilik”ten maksat¸ Allah'ın emrettiklerini yapmakta¸ yasakladıklarından kaçınmakta sabırlı olmak¸ sıkıntılı zamanlarda da geniş zamanlarda da¸ sevilen hususlarda da sevilmeyen hususlarda da Allah'a itaat etmek ve buna gayret göstermektir. Bu sebepledir ki buradaki “İyilikte bulunmak” ifadesi “Allah'ın farzlarını eda etmek” şeklinde izah edilmiştir.10

İhsan¸ Rasûlullah'ın tabiriyle¸ Allah görür gibi ibadet etmek11; kötülük yapana iyilikle karşılık vermek¸ iyilik yapana daha çok iyilikte bulunmaktır.

İhsan¸ gerçekten çok geniş anlamlı bir kavramdır. Her güzel iş¸ ihsandır. İhsanı emretmek her işi ve her davranışı kapsar. Böylece ihsanın hayat denizinin tümünü kapsadığı görülmektedir. İnsanın Rabb'iyle olan ilişkilerini¸ ailesi ile olan ilişkilerini¸ toplumu ile olan ilişkilerini ve bütün bir insanlıkla olan ilişkilerini içine alır. İhsan¸ kişinin¸ davranışlarına gerçek imanı katarak Allah'ın kendisi ile beraber olduğunu hissedip Allah'ın rızasına uygun davranmasını sağlamaktadır.

Toplumsal hayatta ihsan adaletten daha önemlidir. Çünkü adalet sağlıklı ve dengeli bir toplumun temeli ise ihsan onun mükemmele erişmesidir. Bir taraftan adalet¸ toplumun haklarını çiğnenmekten ve zulümden korurken¸ diğer taraftan ihsan¸ toplumu zevkli yaşamaya değer bir hâle sokar. Eğer bir toplumda birey kendi isteklerini yerine getirmekte inat ederse¸ o toplumun gelişemeyeceği açıktır¸ en iyi ihtimalle bu toplum çatışmadan uzak olabilir; fakat böyle bir toplumda¸ sevgi¸ şükran¸ cömertlik¸ fedakârlık¸ samimiyet¸ sempati gibi yaşama zevkini geliştiren ve yüce değerlerin oluşmasını sağlayan insani nitelikler oluşamaz.

------------------------------------------------------

Dipnot

1. Yıldırım¸ Celal¸ İlmin Işığında Asrın Kur'an Tefsiri¸ Anadolu Yayınları¸ VII¸ 3381-3383.

2. Nahl¸ 16/90.

3. Ahmed b. Hanbel¸ el-Müsned¸ I¸ 318; Vahidî¸ Esbabu Nuzuli'l-Kur'an¸ s. 196-197.

4. Kasas¸ 28/56.

5. Râzî. Fahruddin¸ Tefsir-i Kebir (Mefâtihu'l-Gayb)¸ Akçağ Yay.¸ Ankara 1993¸ XX¸ 100; Çetiner¸ Bedreddin¸ Esbab-ı Nüzul¸ Çağrı Yay.¸ II¸ 546-547.

6. Ateş¸ Süleyman¸ Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri¸ Yeni Ufuklar Neşriyat¸ İst.¸ 1990¸ V¸ 135.

7. Râzi¸ age.¸ XIV¸ 321.

8. Bkz. Buharî¸ Hudûd¸ 19; Müslim¸ Zekât¸ 91.

9. Ateş¸ Çağdaş Tefsir¸ V¸ 135.

10. Taberî¸ Ebu Cafer Muhammed b. Cerir¸ Taberi Tefsiri¸ Hisar Yayınevi¸ V¸ 228-230.

11. “İhsan¸ senin Allah'ı görürcesine O'na ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu göremiyorsan da¸ O¸ seni görüyor.” Bkz.¸ Buhârî¸ İmân¸ 47; Müslim¸ İman¸ 5.

 


* BENZER KONULAR

Oruç İnsanlığı Geliştirmelidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:52 ÖÖ]


Sözleri İyi Okumak Gerekir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:35:25 ÖÖ]


Okumak Anlamak Yaşamak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:28:47 ÖÖ]


Halk ve Yönetim Olarak Biz Nerede Yanlış Yapıyoruz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:18:39 ÖÖ]


Başkasının Ayıbını Araştıran Kendi Ayıplarını Göremez Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:03:05 ÖÖ]


Keşke Bilmiş Olsalardı Gönderen: anadolu
[Dün, 09:02:12 ÖÖ]


Temiz ve Murdar Gönderen: anadolu
[Dün, 08:57:55 ÖÖ]


Ahmaktan Kaç Gönderen: anadolu
[Dün, 08:51:12 ÖÖ]


Müslümanın 24 Saati Gönderen: anadolu
[Dün, 08:37:18 ÖÖ]


40 Ayette Merhamet Gönderen: anadolu
[Dün, 08:23:17 ÖÖ]


İmanla Yücelmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:43:19 ÖÖ]


Amellerin En Faziletlisi Allah İçin Sevmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:58 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:50 ÖÖ]


Kibirden Mahrûmiyet Hâsıl Olur Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:14:51 ÖÖ]


Her Gün Tekâmül Etmelidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:02:25 ÖÖ]


Güzel Geçimin Sırları. Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:42:25 ÖÖ]


Yol Azığı Sabır ve Namaz Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:37:45 ÖÖ]


Yardımlaşma Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:26:22 ÖÖ]


Kur'an'da İnkarcıların Sıfatları Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:11:43 ÖÖ]


Kur'an Psikolojik Hastalıklara Şifadır Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:07:51 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42