Gönderen Konu: Adaletle Hükmetmek  (Okunma sayısı 1302 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1978
Adaletle Hükmetmek
« : Kasım 25, 2014, 09:39:42 ÖS »
Adaletle Hükmetmek

"Hiç şüphesiz Allah size, emânetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür."(Nisa 58)
Muhakkak ki Allah emânetleri ehline vermenizi, emânetleri ehline tevdi etmenizi, emânetleri ehlinde tutmanızı, emreder size.
Emânet bir tesbih mi almıştın arkadaşından? Yerine, ehline, sahibine gönder onu. Para mı almıştın bir arkadaşından emânet? Yerine ulaştır, ehline, sahibine tevdi et onu. Evlenmek üzere emânet bir kadın mı almıştın Allah’tan ve kardeşinden emânet olarak? Kadınını yanında emânet bil ve onunla ilişkin konusunu emânetin sahibine sor. Ya Rabbi! Bu hanımım senin bende emânetindir. Emânetin sahibi olarak bu kadınıma nasıl davranmamı istersin? Onu nasıl giydirmemi, onunla nasıl bir ilişki içinde olmamı istersin? diyerek emânetin sahibine sormak zorundasın.
Allah sana emânet olarak para mı verdi? Onu nereden kazanacağını, nerelerde harcayacağını emânetin sahibine sormak zorundasın. Allah sana emânet olarak çocuklar mı verdi? Onlara vereceğin isimden tut da, onlara ulaştıracağın günlük eğitime varıncaya kadar emânetin sahibine sormak zorundasın. Yanında Allah’ın sana verdiği boş zaman mı var emânet olarak? Onu emânetin sahibinin istediği yerde kullanmak, emâneti sahibine vermek zorundasın. Veya emânet olarak senin yanında göz, kulak, el, ayak, kafa, kalp mi vardı? Onları yerinde kullan. Onları emânetin sahibinin razı olduğu yerlerde kullanarak emânetin sahibine teslim et.
Emâneti emânet bilmemizi, emâneti sahibine vermemizi, emâneti emânetin sahibinin istediği gibi kullanmamızı istiyor Rabbimiz. Emânetle ilişkilerimizi emânetin sahibinin istediği şekilde ayarlamamızı istiyor. Allah emânet olarak bize ne vermişse bunların tümünü emânetin sahibinin razı olduğu yerlerde kullanarak emânetlerimizi yerine getirmemiz isteniyor. Öyleyse burada anlatılan emâneti iki türlü anlıyoruz:
a- Bu emânet Ahzâb sûresindeki emânettir.
“Doğrusu Biz, emâneti (sorumluluğu) göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir. Pek zalim ve çok cahil olan insan onu yüklenmiştir.” (Ahzâb 72)
Emânet işte bu âyette anlatılan emânettir. Yâni âyetin ifade ettiğine göre emânet tekâlif-i İlâhiyedir. Dindir, imandır, hidâyettir, Kur’andır, sünnettir, candır, bedendir, iradedir. Allah’ın bize emânet ettiği şeylerdir.
Meselâ Allah bu mânâda Kur’an’ı bize emânet göndermiş. Bakara emânet size, Âl-i İmrân emânet, Nisâ, Mâide, Zuhruf, Câsiye, Hadîd emânet size. Allah için meselâ Câsiye’yi nerede kullandınız bugüne kadar? Biliyor musunuz bu sûreyi? Var mı sizin kitapta böyle bir sûre? Zümer’i nerede harcadınız? Yâsîn’i nereye yerleştirdiniz? Eh yerinde duruyor işte, emânet sandığına yerleştirdik, elli yıldır bekliyor mu? Eyvah ki eyvah! Emâneti sahibine vermemişiz! Emâneti ehline teslim etmemişiz.
Meselâ ağız emâneti vermiş Allah. Ne için vermiş? Peynirin küflüsünü, turşunun modelini tespit için veya onunla peynir ekmek yesin diye, laf edelim, çay içmede kullanalım diye mi? Yoksa onunla âyet anlatalım, çoluk çocuğumuzun âyet hadis ihtiyacında kullanalım diye mi? Bunları nerelerde kullandığımızı bir düşünelim. Hâlbuki insana verilen bu azalar, bu irade, bu güç, bu bilgi, bu akıl bu enerji mahza emânettir. Allah’ın emânetidir bunlar. İnsan Allah tarafından kendisine emâneten verilen bu gücü, bu enerjiyi, bu aklı dondurmak, dumura uğratmak, kullanmamak hakkına sahip değildir. Bunları hayata hiçbir şey kazandırmayacak ve hayatı bir adım daha ileri götürmeyecek boş şeylerde kullanamaz.
b- Bir de emânet, insanların kendi aralarında birbirlerine emânet ettiği, emânet verdiği şeylerdir. İşte buna karşı da riâyetkar davranmamız, nezih davranmamız isteniyor. Emânet sahiplerine karşı sahtekârlık yapmamamız, hıyanette bulunmamamız isteniyor.
A’râf sûresinde Rabbimiz buyurur ki:
“Pek az şükrediyorsunuz” (A’râf 10)
Bütün bunları, Allah’ın size verdiği bütün bu emânetleri ne kadar da az kullukta kullanıyorsunuz? diyor Allah. Bugün meselâ sabahtan akşama kadar ağzınızı nerelerde kullandınız, bir düşünün. Ağzınızı hep paradan puldan, işten, aştan söz etmede mi kullandınız? Yoksa Allah’ın vahyinin sözcülüğünde mi kullandınız? Kimilerimiz sanki üzerinde böyle bir ağız nîmeti yok da, dilsizmiş gibi, “efendim ben nasıl becereyim vahiy anlatmayı?” diyor.
Bakın Rasulullah Efendimiz bana dedi ki: “Kim Kur’an okurken, Kur’an anlatırken zorlanırsa ona iki sevap vardır.”
Size de dedi mi, bilmem. Çünkü ben gidip sorduğum için bana dedi. Siz de gidip sorduysanız size de demiştir. Ama ömrünüzde bir defa gitmemişseniz dememiştir tabii. Yâni şimdi sen benim kadar rahat okuyamıyor musun? Veya çocuklarına onu anlatırken benim kadar rahat anlatamıyor musun? Al sana iki sevap. Ne kadar güzel değil mi? Birisi okumanın, anlatmanın sevabı, ötekisi de zorlanmanın sevabı. Öyleyse ne duruyoruz? Neden bu ağızlarımızı vahyin sözcülüğünde kullanarak emânetin sahibine teslim etmiyoruz?
Vakit emâneti ve mal, can emâneti, ömür emâneti, eylem emâneti. Acaba onları ne ettiniz? Nerelerde tuttunuz? Allah, verdiği tüm emânetler konusunda basîret versin bize, yolunda kullanma imkânı lutfetsin.
Bir de insanlar arasında görev verme konusunda ehil insanların seçilmesi gerekmektedir. Ehil olmayan kimselere görev verilmemelidir.
Riyazus Salihîn’de Abdullah ibni Abbas’tan şu rivayet vardır:
“Kim ki ümmet içinde o işe kendisinden daha ehil kimseler varken bir kişiye bir görev verirse, Allah’a, Rasûlüne ve müminlere ihanet etmiştir.”
Çocuklarınızla birlikte bir aile grubusunuz. Bir mahallede yaşıyorsunuz, mahalledekiler içinde siz sözü dinlenen reis durumundasınız. Bir cami cemaatisiniz. Bir arkadaş grubusunuz. Onların içinde siz söz sahibi durumundasınız. Veya bir yerlerde siz söz sahibisiniz. O grubun içinden birisini bir göreve atadınız. Onu bir yerlerde istihdam ettiniz. “Şu iş senin işin, haydi bakalım grup adına sen bu konumdasın” dediniz. Kendi bireysel yaşantısıyla ilgili değil, o grup adına görevlendirdiniz. Ama o grup içinde sizin görevlendirdiğiniz o kişiden daha ehil, Allah adına daha lâyık, Allah’ı daha çok razı edecek, Allah’ın daha çok razı olduğu birileri var. Buna rağmen siz onlardan daha alt kademede birilerine görev verdiniz. Emretme görevi, hükmetme görevi, yönetme, yönlendirme görevi, eğitme görevi, namaz kıldırma görevi, zekât toplama görevi gibi bir görev verdiniz. Dikkat edin, işte o zaman siz Allah’a, Rasûlüne ve müslümanlara hıyanet ettiniz. İstemiyorsanız böyle bir duruma düşmeyi, o zaman lâyık olanlara verin o görevi.
Tabii bundan kurtuluşun belki de aklıma gelen en güzel çaresi istişare edin. Bir kere toplumu tanıyın. Tanımıyorsanız zaten o durumda olmayın. Tanıyorsanız buna rağmen istişare edin, istişareden sonra aldığınız karar en azından yanlışınıza bir mazeret olacaktır. Ama geri dönüşü olan bir yanlış olacak ve siz pişmanlığınızı, tevbenizi ortaya koyacaksınız.
“İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder.”
Bir de insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder Allah. Yâni insanlara bir şeyler dediğinizde adâletle hükmedin, zulüm olmasın hükmünüz. İnsanlardan istedikleriniz Allah ve Rasûlünün istediklerine uygun olsun demektir bunun mânâsı.
Konya’nın mümtaz hocalarından birisi Mekke’de Kâbe’nin avlusunda otururken, ayaklarını Kâbe’ye doğru uzatarak yatan bir çocuk gördü de: “Evlâdım, edeptir, öyle yapma! Ayaklarını toparla!” filan deyince o çocuk: “Med delil? Delilin ne bu konuda? Var mı kitaptan ya da sünnetten bunu meneden bir delil? Varsa söyle hemen vazgeçeyim bundan” deyiverince hoca efendi başını yere eğmek zorunda kaldı. Bunu her zaman soralım kendimize. Ne yapmıştın? sor kendine: Sabah ne zaman kalkmıştın niye? Kim dedi de öyle yaptın? Hangi tür giyinmiştin neden? Kimlere uğradın bugün, neden? Komşularınla üç aydır ilgin yok, neden? Bugüne kadar İbrahim aleyhisselamı tanımamış mıydın, neden? Nedeni sürekli sorun kendinize.
Eğer tüm bu yaptıklarınıza delil olarak kafanızda hiçbir âyet ve hadis canlanmıyorsa, o zaman acaba bütün bunları emreden Rabbim kim de yaptım? Kimin kuluyum şimdi ben? Kimi memnun etmek için yaptım bütün bunları ben? diye bir düşünün. Yoksa Zerdüşt buyurdu da öyle mi yaptık?
İnsanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmediyorsanız, insanlar arasında hükmünüzü gündeme getirdiğiniz zaman âdil davranabiliyorsanız o zaman bu emâneti ehline vermiş olacaksınız. Eğer kendi menfaatimizi, ailemizin menfaatini, anamızın babamızın menfaatini, toplumumuzun menfaatini, müslümanların menfaatlerini ön plana çıkarıp adâletten ayrılıyorsak emâneti yerine getirmemiş olacağız. Kimin menfaati olursa olsun, hangi tür menfaat olursa olsun hakkı menfaatin üstünde tutarak davranırsak, hükmümüzü buna göre verirsek o zaman emâneti yerine getirmiş olacağız.
Bir yahudiyle, bir hıristiyanla, bir müslüman karşı karşıya geldikleri zaman haklı olan yahudiyse, haklı olan hıristiyansa hak onun olacaktır. Hak onunsa müslümanların hâkimi kâfirin haklılığına hükmedecektir. Hiçbir zaman müslümanlardan haksız bir hüküm, bir yargı çıkmayacaktır. Çünkü Rabbimiz emânetlerin yerine verilmesini, ehline verilmesini isterken gerek hak hukukta, gerek mülkte, gerek devlette, gerek toplumda, gerek ailede tam bir adâletle hüküm vermemizi istemektedir. Ve bunun tek yolu da Allah’ın kitabına ve Rasûlünün sünnetine uygun karar vermekten geçer. Öyleyse kitabı ve sünneti tanıyacağız, tüm kararlarımızı kitaba ve sünnete uygun olarak vereceğiz.
“Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.”

Yazar: Ali Küçük
 Tefsir

 


* BENZER KONULAR

Keşke Bilmiş Olsalardı Gönderen: anadolu
[Bugün, 09:02:12 ÖÖ]


Temiz ve Murdar Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:57:55 ÖÖ]


Ahmaktan Kaç Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:51:12 ÖÖ]


Müslümanın 24 Saati Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:37:18 ÖÖ]


40 Ayette Merhamet Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:23:17 ÖÖ]


İmanla Yücelmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:43:19 ÖÖ]


Amellerin En Faziletlisi Allah İçin Sevmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:58 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:50 ÖÖ]


Kibirden Mahrûmiyet Hâsıl Olur Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:14:51 ÖÖ]


Her Gün Tekâmül Etmelidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:02:25 ÖÖ]


Güzel Geçimin Sırları. Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:42:25 ÖÖ]


Yol Azığı Sabır ve Namaz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:37:45 ÖÖ]


Yardımlaşma Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:26:22 ÖÖ]


Kur'an'da İnkarcıların Sıfatları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:11:43 ÖÖ]


Kur'an Psikolojik Hastalıklara Şifadır Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:07:51 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:40:51 ÖÖ]


Zamanın Nabzını Tutmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:34:18 ÖÖ]


Emanet Ahlakı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:25:04 ÖÖ]


Annenin Gözünde Çocuk Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:11:50 ÖÖ]


Ömür Hak Yolunda Tüketilmeli Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:05:21 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42