Gönderen Konu: Adaletten Yana Tutum Almak  (Okunma sayısı 639 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2159
Adaletten Yana Tutum Almak
« : Nisan 04, 2017, 07:53:22 ÖÖ »
Adaletten Yana Tutum Almak!

Cenab-ı Hak insan fıtratını birlikte yaşamak üzere inşa etti. İnsanı birbirine muhtaç kıldı. Bu bakımdan sosyal bir varlık olan insanın bir arada yaşayabilmesi birtakım kuralları gerekli kılar. Kurallar işlesin ki insanlar başıboş olmadığını, kendi dışında başka insanların da var olduğunu anlasın. Emrine geçimlik bir mekân olarak verilen dünyayı hor kullanmasın, burada misafir olduğunu idrak etsin. Bir arada yaşamayı sağlayan kuralların başında ise fertlerin birbirinin hukukuna saygı göstermesi, birbirinin sınırlarını muhafaza etmesi gelir. Bu da ancak adaletin sosyal hayata ikame edilmesiyle sağlanır.

Sosyal hayatta insanlar arasındaki ilişkiler hukukla düzenlenir. Hukukun dayanacağı ana eksen adaleti sağlamaktır. Adalet, (el-adlü, vaz’u şey’ün fî mevzı’ıhi) bir şeyi ait olduğu yere koymaktır. Bunun hilafı zulümdür. İnsanlar adaletin tesisine olan inançlarını muhafaza ettikleri nispette sosyal hayatta huzur ve barış olur; aksi halde adalete güven kaybolur. Adalete güvenin kaybolduğu ortamda insanların bir arada yaşama iradeleri zarar görür. Hukuk düzeni insanların haklarını koruyamadığı zaman güçlüler egemen olmaya başlar; gücün ve güçlülerin egemen olduğu ortamlarda da zulüm düzeni işler. Hakkı yenmiş, gasp edilmiş mazlumlar ve mağdurlar ortaya çıkar. Sosyal hayat dengesini kaybeder. Anarşi ve kuralsızlık hâkim olur. Hikâye ve romanlarda anlatılan Köroğlu, Yalnız Efe, İnce Memed gibi eşkıya meşrep kahramanlar türer ortalıkta. Bu sebeple yönetenlerin hukuka bağlılıkları ve adil olmaları toplum hayatının huzur ve güvenliği için çok önemlidir.

Rabbimiz bizden cemaat olmamızı, birlikte yaşamamızı istiyor. Onun için inananları kardeş yaptı. Topyekûn sünnetine sarılmamızı, bölünüp parçalanmamızı istedi. Habib-i Kibraya aleyhisselam da cemaatte rahmet, ayrılıkta azap olduğunu; Allah’ın elinin cemaat üzerine olduğunu, Müslümanların birbirinin emniyet unsuru olduğunu bildirdi ve bu anlayış üzerine etrafında teşekkül eden, en hayırlı topluluk yani ASHAB, birlik üzere, vahdet şuuruyla yaşadı. Bu vahdeti sağlayan elbette ki ‘Kur’an ve Sünnete tam bağlılıktı’. Çünkü Kur’an Müslümanlardan insanlar arasında mutlak surette adaletle hükmedilmesini istiyordu. Peygamberlerin öncelikli vazifelerinden biri de buydu. Vazifelerini yerine getirirken adaletin tesisi noktasında gerekli olan maddi ve siyasi her türlü meşru gücün kullanılması gerekiyordu.

“And olsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.” (Hadîd, 25)

“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.” (Sâd, 26)

“İşte onun için sen (tevhide) dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah’ın indirdiği Kitab’a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum.” (Şûrâ, 15)

“De ki: Rabbim adaleti emretti.” (A’râf, 29)

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış)tır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” (Mâide, 8)

Peygamberimiz aleyhisselam; “Adaletli kimseler Allah katında nurdan minberler üzerindedir. Bunlar, hükümlerinde aileleri ve işini üstlendikleri hakkında adaletli olanlardır.” (Müslim)

“Ben ancak bir beşerim. Sizden davalılar bana geldiğinde bazınız delil getirmede diğerinden daha becerikli olabilir. Ben de doğru söylüyor zannıyla onun lehinde hüküm verebilirim. Şu halde sizin ifadenize göre bir kimseye mü’min kardeşinin hakkını alıp verirsem, onu ister alsın isterse bıraksın. Bu, cehennemden bir parçadır.” (Buharî) buyurmaktadır.

Yukarıda zikredilen ayet ve hadislerde ifadesini bulduğu şekliyle adaletle hükmetme başta Peygamberlerin ve onların yolundan gidenlerin en önemli şiârıdır. Kişisel talepler ve duygular, çıkar hesapları, akrabalık ve aidiyet duygusu, etnik ve mezhebi farklılık, sosyal statü kısacası dünya menfaatleri adaletten ayrılmaya sebep olamaz. En keskin ve zor zamanlarda dahi adaletin tesisi elzemdir. En büyük cihat faaliyetlerinden biri zalim sultan karşısında hakkı söylemektir. Rabbimizin bizden isteği; Peygamberimizin bize öğrettiği budur.

Müslüman idareciler Kur’an ve Sünnet ikliminde kazandıkları anlayışı hayatlarına hâkim kılma gayretinde olmuşlardır. Hakkın ve haklının, mağdurun ve mazlumun, güçsüzün ve zayıfın yanında yer almayı; haksızlıkların, güçlünün ve zalimlerin karşısında olmayı kendilerine şiar edinmişlerdir. Böyle davrandıkları için de yönetimde adaletin en güzel örneklerini sergilemişlerdir.

Adaletli davranma ve adaletle hükmetmenin en güzel örneklerini bizler için üsve-i hasene olan Peygamber Efendimiz aleyhisselam’ın uygulamalarında görüyoruz. Kureyş soylularından hırsızlık yapan bir kadına hak ettiği cezanın uygulanmamasını isteyen ailesi, Efendimiz’in çok sevdiği Hz. Usame radiyallahu anh’ı aracı göndermişlerdi. Bunun üzerine Peygamberimiz bu aracılığı reddetmiş ve şöyle buyurmuşlardı: “İsrailoğulları haksızlık yapmaları yüzünden helâk oldular. Bunlar fakirler üzerinde en şiddetli cezaları tatbik eder, nüfuzlu ve zengin olanları cezadan muaf tutarlardı. Vallahi Muhammed’in kızı Fatıma da aynı işi yapsa elini keserdim.” (Müslim)

Hz. Ebu Bekir radiyallahu anh’ın halife seçildiğinde irad ettiği hutbede güçlülük değil haklılık esasını benimsediğine, güçsüz de olsa mutlaka haklının yanında yer alacağına ve onun hakkını kendisinin takip edeceğine dair sözleri yönetimde adalet anlayışının en çarpıcı örneklerindendir.

Yine bu anlayış sebebiyledir ki Hz. Ömer radiyallahu anh adaletin sembolü olmuştur. Onun bir Kıptî’ye tokat atan Mısır Valisi Amr b. As’ın oğlunu sorgulayıp ceza olarak Kıptî’nin de ona tokat atmasını istediğinde söylediği “Anaları insanları hür olarak doğurmuştur. Siz onları ne zaman köleleştirdiniz?” ifadesi, Müslüman bir idarecinin adalet anlayışını gösteren simge örneklerdendir.

Tabi bu noktada yönetilenlerin adaletin tesisi noktasında gösterdikleri hassasiyet de yöneticinin hareket tarzını belirlemektedir. İdare edilen toplumun duyarlılığı yöneticinin yanlış yapmasını engeller. Müslümanlar “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız. Ehli kitap da inansaydı, elbet bu kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) İçlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Âl-i İmrân, 110) ayetinde buyrulduğu gibi emr-i bi’l-mağruf ve nehy-i ani’l-münkerle emrolundu. Müslüman, Müslüman için adeta bir emniyet supabıdır. Onu yanlıştan koruyacak, iyiye ve güzele sevk edecektir. Müslümanın, kardeşine hakkı ve sabrı tavsiye etme sorumluğu vardır. Bu ister yönetici olsun, ister sıradan bir fert olsun. Hakkı ve doğruyu söylemek, haksızlık karşısında susmamak Müslümanın şahsiyet meselesidir. Bu şuurla yetişen bir toplulukta adaletsizliğin hâkim olması düşünülemez.

Müslüman, her durumda haktan, adaletten, mazlumdan ve mağdurdan yana tavır almak zorundadır. Zira Efendimiz aleyhisselam “Bir kötülüğü gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltin. Şayet buna güç yetiremiyorsanız dilinizle düzeltin. Şayet buna da gücünüz yetmiyorsa kalben buğz edin. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır.” buyurmaktadır. Bu davranışın da en güzel örnekleri Asr-ı Saadet’te ve İslam’ın hakkıyla yaşandığı dönemlerde görülüyor.

Meşhur bir hikâyedir… Fatih Sultan Mehmed rahmetullahi aleyh cami inşaatında çalışan bir ustaya parmak kesme cezası vermiştir. Olay kadıya intikal eder. Padişah davacıyla birlikte kadının huzuruna çıkar. Olay değerlendirilir ve Fatih Sultan Mehmed hakkında kısas kararı verilir. Padişah hükme rıza gösterir ve kadıya “Şayet ben padişahım diye beni korumaya kalksaydın şu kılıçla senin kelleni uçururdum” der. Kadı da Fatih Sultan’a “Şayet sen de ben padişahım diye beni etkilemeye çalışsaydın ben de şu hançerle senin karnını deşerdim.” şeklinde mukabelede bulunur. Böylesine yüksek bir adalet algısına ve duygusuna sahip toplum karşısında yöneticinin ayağını denk alması, adımlarını doğru atması kaçınılmazdır.

Müslüman şuuruyla meseleye bakan için Allah âdildir, adli de bunu gerektirir. Bu sebeple Allah azze ve celle Kur’an-ı Kerim’de hak ve adaletin her alanda gerçekleştirilmesi için bizlere çokça uyarıda bulunmuştur. Hangi seviyede olursa olsun bir yöneticinin yönettiği müessesede, bir hâkimin baktığı davada, bir şahidin şahitlik yaptığı konuda, bir aile reisinin aile içi münasebetlerde, bir tâcirin ticarî hayatta ve bir Müslümanın insanlarla ilişkilerinde, Allah’la olan ve kendiyle olan münasebetlerinde hakkı gözetmesini, adaleti ikame etmesini emretmiştir. Bunun da ötesinde Allah azze ve celle Müslümanların adalet hassasiyetine sahip sembol kişiler olmasını istemiştir.

Hz. Ömer radiyallahu anh, Ebu Musa el-Eş’arî radiyallahu anh’a gönderdiği meşhur mektubunda: “Halka karşı bakışında, yönelişinde, adâletinde ve huzurunda oturmalarında insanlar arasında eşitliğe dikkat et! Ta ki şerefli ve soylu bir kimse senin haksızlık yapacağına umut bağlamasın, zayıf olan bir kimse de adâletinden ümit kesmesin.” der. Mesele bugün için budur.

Adalet mülkün temeli ise adaletten ayrılan, mülkün temeline dinamit koyuyor demektir.

 


* BENZER KONULAR

Keşke Bilmiş Olsalardı Gönderen: anadolu
[Bugün, 09:02:12 ÖÖ]


Temiz ve Murdar Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:57:55 ÖÖ]


Ahmaktan Kaç Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:51:12 ÖÖ]


Müslümanın 24 Saati Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:37:18 ÖÖ]


40 Ayette Merhamet Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:23:17 ÖÖ]


İmanla Yücelmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:43:19 ÖÖ]


Amellerin En Faziletlisi Allah İçin Sevmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:58 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:50 ÖÖ]


Kibirden Mahrûmiyet Hâsıl Olur Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:14:51 ÖÖ]


Her Gün Tekâmül Etmelidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:02:25 ÖÖ]


Güzel Geçimin Sırları. Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:42:25 ÖÖ]


Yol Azığı Sabır ve Namaz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:37:45 ÖÖ]


Yardımlaşma Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:26:22 ÖÖ]


Kur'an'da İnkarcıların Sıfatları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:11:43 ÖÖ]


Kur'an Psikolojik Hastalıklara Şifadır Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 07:07:51 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:40:51 ÖÖ]


Zamanın Nabzını Tutmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:34:18 ÖÖ]


Emanet Ahlakı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:25:04 ÖÖ]


Annenin Gözünde Çocuk Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:11:50 ÖÖ]


Ömür Hak Yolunda Tüketilmeli Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:05:21 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42