Gönderen Konu: İslam ve İnsan Hakları  (Okunma sayısı 288 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 651
    • www.fanidunya.net
İslam ve İnsan Hakları
« : Mayıs 03, 2024, 08:37:24 ÖÖ »


İslam ve İnsan Hakları

Körle yatan şaşı kalkar. atasözümüz ne hikmetli sözdür ki buna yaşayarak şahit olanlardanız. Nerden çıktı bu söz derseniz; Yaklaşık iki asırdır Batı'yla yatıp Batı'yla kalkmak bizi kendi tarih ve kültürümüze karşı şaşı yaptı, derim. Evet, ne yazık ki, soylu tarihimize ve zengin kültürümüze şaşı bakar olduk. Bu nedenle, tefekkürümüz, düşünce sistemimiz de bir garip oldu. Batı'nın değer kalplarıyla düşünüyor, sloganlarıyla konuşuyoruz. Ve Batı'ya ait değerleri sanki birer dogma olarak kabul ediyor ve doğruluklarını tartışmaya bile yanaşmıyoruz. Ve Batı'nın ürünü olduğu için hatasız kusursuz sanıyoruz.

Mesela; insan hakları, özgürlük, demokrasi, barış diyorlar. Dışında ambalajı güzel ama içi doldurulamamış kavramlar bunlar. Ne yazık ki, Müslüman aydınlardan bazıları da bu kavramların sihrine kapılıp gider oldu. Dünya ekonomi ve siyasetine hâkim dış güçlerin psikolojik baskı, reklâm ve propagandalarıyla bu kavramlar, sanki matematiksel gerçekliklere dönüştü…

Doğruluklarını şöyle aklı başında bir şekilde sorgulayamadık bile. Mesela; demokrasiyi sanki hatasız bir sistemmiş gibi göstermeye kalkarlar ama ünlü bir bilim adamıyla, mektep medrese görmemiş cahil bir vatandaşın oyları aynı değerdedir bu çelişkinin izahını yapamazlar.

Bu gerçekten hareketle; bir memlekette cahil vatandaşların sayısı her zaman okumuş tahsilli vatan-daşlardan çok olacağına göre aslında memleketin yöneticilerini cahil halkın seçmiş olduğunu söylesek belki bize kızarlar.

Eşitlik derler; çalışkanla tembelin, okumuşla cahilin, sahtekârla dürüstün nasıl eşit olacağını izah edemezler. Hâlbuki bu durumlarda hak eşitlik üzerine değil adalet üzerine olmalıdır.

Özgürlük derler, insan hakları derler, ama sınırlarını çizmeyi beceremezler. Fıtratla bağdaşmayan sınırsız bir özgürlük anlayışını, özgürlük adına dayatmaya kalkarak, gerek insanlığa, gerekse topluma karşı en büyük kötülüğü yaparlar. Mesela eşcinsellik onlara göre bir insanlık hakkıdır. Böyle bir insan hakkını kabul etmenin bırakın dinen mahzurunu, yaratılış ve doğanın işleyiş kanunlarıyla uyumu nasıl olacak düşünmezler.

Barış derler ama barış adaletin sağlandığı bir memlekette olur, haksızlığa, gaspa her türlü tecavüze rağmen Müslümanlardan seslerini çıkarmamalarını istemek midir barış? Barışın temini bu ise bu nasıl barış olur, izah edemezler.

Şunu iyi bilmek gerekir ki, İslam dini bütün mahlûkata hakkını vermiştir. Ama bu haklar haddi aşmamalı, sınıra tecavüz etmemelidir. Burada sınırı fıtrat, yaratılış belirler.

Mesela; özgürlük var diye, bir fabrikatör, fabrika atıklarını derelere gönderip hem insanların hem o dere ve göllerde yaşayan balıkların hayatlarına nasıl kastedemezse; bir vatandaş ülkenin ciğerleri mesabesinde olan ormanları nasıl tahrip edemezse; bir şebeke esrar, eroinle okul önlerinde gençliği nasıl avlayamazsa, yani bu işler, doğaya, insanlığa bir tecavüz ise, aynen bunlar gibi; eşcinselliği, zinayı özgürlük ve insan hakkı adına yaymak da aile kurumlarına ve insan nesline tecavüzdür. Fıtratı çiğneyip geçmektir. Bunu Batı yapıyor, uygun görüyor diye bizimde uygun görmemiz batıdan şaşılık kapmaktır, bilmek gerekir.

Aynı şekilde, televizyon aynasında kadın yapılı erkeklere program yaptırmak, onların reklâmını yapmak gençliği, çocukları onlara özendirmek de hem insan fıtratına hem de milletin geleceğine tecavüzdür. Bu ifadelerimizden eşcinselleri küçük gördüğümüz, onları horladığımız manası asla anlaşılmasın. Aksine onların düştüğü durum bizleri üzmektedir. Çünkü o insanların birçoğu basit bir takım psikolojik takıntılar yüzünden aslında kendilerinin de istemedikleri bir ortamın içindedirler.

Bu durumlar kesinlikle normal bir durum değildir. Bunlar nasıl bir insan hakkı olarak savunulabilir. İşte bütün bu şaşılıklara biz kendi kültürümüze, tarihimize yabancılaşarak düştük. Yavaş yavaş değiştik, değişimi fark edemedik bile.

İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanmaya başlarsın sözü aynıyla üzerimizde cereyan etti. Çevre kirliliğine karşı ayaklananlar insan kirliliğine karşı niçin sessizler. İnsanı tahrip etmek ağacı tahrip etmekten daha mı önemsiz?

Buradan şu gerçeğin altını da iyice çizmek gerekir ki, Yüce Yaratıcı'yı ve onun insan hakkındaki ilmini görmezden gelerek yapılan bütün insan hakları tespitleri, fertlerin ihtiyaçlarına asla cevap veremeyecek ve insan hakları kaza ve yaralanmaları devam edip gidecektir. Bugün her konuda ortaya çıkan bir gerçek şudur ki, insanlık İslam'a her zamandan daha fazla muhtaçtır. O zaman Müslümanlara düşen en önemli görev her alanda İslam'ın üstünlüklerini haykırmaktır. Yani zaman o zamandır. Çünkü İslam üstündür. Ve dünyanın geldiği şu dönemeçte herkes için bir kurtuluş reçetesidir. Bu açık üstünlüklerinden biriside insan hakları konusunda yaklaşık bin beş yüz yıl öce yaptığı devrim niteliğindeki yeniliklerdir şüphesiz.

Batıda insan hakları 1776 Virginia, 1789 Fransız İnsan Hakları Beyannameleriyle başlar. Ve bu tarih bütün dünya için geçerli kabul edilip yeryüzünde ilk insan hakları bu tarihlerde başlamış gibi bir uyanıklık yapılmaya çalışılır... Ama biz biliriz ki asıl insan hakları savucuları Peygamberlerdir ve bu iş ta Âdem (as) la başlar. Her peygamber, ya bir zalime veya zalim bir topluluğa karşı, zulmü ortadan kaldırmak ve adaleti yaymak için mücadele etmiş. Bu görevi Allah'ın yeryüzündeki halifesi ünvanıyla gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bu görevi en son olarak bundan 1500 yıl önce Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimiz bihakkın yerine getirerek, her hak sahibine hakkını iade etmiş ve bizlere de bu hakları korumayı görev bırakıp gitmiştir. Veda Hutbesi bu konuda en güzel bir beyannamedir. Dolayısıyla en güzel insan hakları beyannamesi Kur'an'dır. Ve Efendimizin hayatı ve tavsiyeleridir. İnsan hakları denilince bizim bize yabancı ama batıya hayran aydınlarımızın Fransız insan haklarını işaret etmesi kendi kültür ve tarihini inkârdan başka bir şey değildir. Bu memleketin düzelmesi için önce bu garip aydın tiplerinin düzelmesi gerekir. Bu millet yaklaşık 200 yüzyıldır bu batıcı aydın tiplerinden çok çekti. Hala da çekmekte. Çünkü bu tipler; "körle yatan şaşı kalkar." atasözünde tasvir edildiği gibi, kör batıdan şaşılık kapmış, kendine ait olan çok açık doğru ve güzellikleri dahi göremez hale gelmişlerdir.

Batı ortaçağın karanlıklarında debelenirken, 1500 yıldır İslam memleketlerinde aydınlık vardı, huzur ve insan hakları vardı. O çağlardaki Batıya ait karanlık sıfatını İslam ülkelerine yapıştırmakta ayrı bir kurnazlıktır. Batıda ne zaman insan hakları başladı, batı ne zaman palazlandı ve doğuya el attı, el attığı yeri karıştırdı, sömürdü, hak falan bırakmadı. Zorla demokrat yapılmaya çalışılan İslam ülkelerinde azınlıkların haklarını koruma adına Müslümanların hakları gasp edildi. Yahudi veya Hristiyan azınlıklara her türlü özgürlükler verilirken Müslü-manların müslümanca yaşama hakları ellerinden alındı. Ve hala da bu despotluk devam ediyor.

Netice olarak diyebiliriz ki, Kur'an'ı ve Hazreti Peygamberin hayatını okuyan her insaflı insan görecektir ki, en kâmil manada insan hakları, hatta hayvan ve bitki hakları sadece İslam'da vardır. İslam insanı genel olarakta değil fert fert ayırmış, genel olduğu gibi özel haklarda vermiştir ki bu hakları hiçbir beyannamede görmek mümkün değildir. Mesela; anne hakkı, baba hakkı, çocuk hakkı, komşu hakkı, kardeşlik hakkı, işçi hakkı, işveren hakkı v.s gibi. Velhasıl İslam'ın belirtmeyip es geçtiği ne genel ne de özel hak sahibi vardır... Yani İslam her hak sahibine hakkını iade etmiştir.

İnsan hakları mahkemeleri en güzel vicdanlarda kurulur. İslam ta vicdan duygularına kadar düzenlemeler getirmiştir. Ama bu güzellikleri görebilmek için Batı'nın efsunlu söylemlerinden çıkmak, kendine gelmek, şaşılıktan kurtulmak gerekir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Murat Bozkurt - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:31:17 ÖS]


Grup Cemre - Yunus Emre İlahiler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:22:45 ÖS]


Tavaf Namazı Nasıl Kılınır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:35:36 ÖS]


Kâbe'yi Görünce Okunacak Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:27:09 ÖS]


Hac İle İlgili Hadis-i Şerifler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:19:45 ÖS]


Hasan Ergüçlü - Hira Dağı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:16:42 ÖÖ]


Hasan Ergüçlü - Düştüm Çöllere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:11:43 ÖÖ]


Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 08:50:20 ÖÖ]


Öfkeyi Kontrol Altına Almak İçin Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 08:46:24 ÖÖ]


Hayâlı Çocuk Yetiştirmek İçin Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 08:43:35 ÖÖ]


Cennet Annenin Ayakları Altındadır Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 08:33:08 ÖÖ]


Gönülden Boyun Eğelim Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 08:29:30 ÖÖ]


Ailemize Sahip Çıkalım Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:08:36 ÖÖ]


Müslüman Kadının Namazı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:58:31 ÖÖ]


Altı Öğrencinin Başlattığı Osmanlı’yı Çökerten Süreç Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:51:56 ÖÖ]


Umut ve Şükür Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:31:19 ÖÖ]


Bu dünyânın Fâni ve Basit Hayâtı Seni Azdırmasın Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:24:25 ÖÖ]


Ehl-i Sünnet İnancı Nedir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:16:44 ÖÖ]


Gözlük Gönderen: KOYLU
[Mayıs 18, 2024, 08:23:43 ÖÖ]


Ölüm ve Gerçeğe Uyanmak Gönderen: KOYLU
[Mayıs 18, 2024, 08:20:15 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42